Şiir Defteri

ESRAR BAĞIMLISI GÖZLERDE AŞK

Yazan: MUM_VE_TÜTSÜ
08.05.2005 / 14:36
1370 kez görüntülendi
1 yorum yapıldı
ESRAR BAĞIMLISI GÖZLERDE AŞK Beni çıkmazlarda sen yücelttin sevgili Bu uçurtma düşkünü kalbimin aurasına bir uçumluk kanatlar yapmayı sen gösterdin Sayende uçurum gelinciği oldum bak! Taçsız duvaksız kulaçlar atabiliyorum korkusuzca en derin duyguların bitimsiz okyanuslarında… Ey sevgili bu bir sürü esriklikle, bu bir dolu eksiklikle geçen ömür yolculuğumda çok kasabalı duygular, çok mazot yüklü insanlar gördüm ben. Birine dokunsam yağmur yağmur ağlardı her hangi bir hissedişin orta yerinde, bir diğerine dokunsam hiç yoktan alev alırdı, döne döne sönerdi kendi içinde. Bu yüzden hep biraz aşk vardı gönlümü kurcalayan, aklımı karıştıran ayağıma dolanan her şeyde. Sanma ki sevgili, bakışlarımdaki bulutlar şimşek taşır, sanma ki avuç içlerimdeki yazılar ayrılığı anlatır.,Senin şakaklarına üşeşen derin yara izlerinden yani çizgi çentik serpilmiş çizgilerinden çok gizli karanfil kokuları, çok konuşkan menekşe yaprakları hatta ayrık otları bile çıkarırdım ben sana hissettirmeden. Oralarda bir yerlerde hüzzam makamından tesirli ıslak bakışlarla gezinirken ellerim, yüzündeki ifadeye takılıp kalırdı zamana sabit kalamayan yer çekimine yenik yüzlü aklım, beynim. Orada, o akik o türkuaz taşlı bakışlarda kristal yansımalar ışıkla oynardı sen gülüşlerimin hayalini göklere çizmeyi düşlerken… Ben duvarların ne renk oluğunu doğru cevabı alana dek sormalıydım sana. Sen de cevabı bilmiyormuş gibi susmalıydın her defasında. Çünkü, Kibrit kokun yüklenirdi uzak şehirlerden sarhoşluğuma, tütsü tütsü kokardım ben mumlanmış yüreğimle geceler boyu bir başına bırakıldığım odalarda. Bedenim çırılçıplak danslara dururdu gelebilme ihtimalinle yakılmış kumsal ateşlerinde. Saçlarım da çingene çiçekleri, saçlarımda ak pak hüzün gülleri rüzgarsız savrulurdum denizlerine, başımda şehvet ve vuslat özlemleri davulsuz zurnasız dururdum şenliklere, ve sonunda seni bekleme nöbetlerimi geçiştirmek için çift kişilik düşünce gücü oyunları oynardım kendi kendime. Koca bir ömrün ağrılarını, sızılarını, aşklarını çok hararetli bir yağmur düşkünlüğüyle içimden sıkıp, gönlüne süzmeye niyetlenirdi günlerce esrar bağımlısı kısık gözlerim. Böyle zamanlarda göz gözü görmez oysa, fazla duman altı olur her şey tüm duygular bir bir kirletilmiştir saflığın sularında. Dudaklarda sonbahardan kalma tatlar dolanır, dil ucunda çileklere yer yoktur tüm kırmızılar sararmışlıklara yenilmişliği taşıyarak ağırlaşır. Uyuşuklanmaya başlarsın her şeye, kendine takatin kalmaz, istekler havada asılıdır uzanamazsın, benliğin bir sağa bir sola sallanır. Hangi yöne adım atsan, hangi umuda tutunsan inanç tapınakları üstüne yıkılır, direnç duvarları kolonsuz kirişsiz kalır artık sen düşsel bir hayatın güzel görünen yanındasındır. Her şey istediğin gibidir fakat beyin hücrelerin geriye sayımı saymaya başlamıştır parmak hesabıyla üç eksik, beş fazla. Nedenini bile bilemediğin bir aşırı mutluluk hali belirir çehrende, tanrının böyle lütufları da varmış deyip senin olmayanı bile sahiplenir içgüdülerin geçici bir süre. Kısmi korkuların vardır, her şeyi bekleyebileceğin davetsiz bir misafiri çağırmışsındır çünkü kendine, kendi nefesinle onu içine çekmişliğinle. Hani o ağır bunalımlara dokunan çok içli içleri taşıyan şarkılar, hani o ömür boyu çok uzun soluklu üzgün zamanlar, hani o bütün kırılmışlıkların kol gezdiği gelgitli kıyılar yani seni ölüme götürecek her ne varsa hepsi birden, tümden gelir geçer içinden ve sen ister istemez biraz daha o ağır arabesk hayatın güftecisi yahut bestecisi olduğunu bulursun her halinde kendiliğinden. Arsız bir dürtü, uyarılmış bir tutku duymaya başlarsın açlığında tatlı krizlerin tutar yani, bir oturuşta bir tepsiyi yiyecekmişsin gibi. Ben yine de senin esrarlı gözlerini tercih ederim kendime. Bir oturuşta yetmiş tepsi sevgili. Bağımlılık yapan hiç bir maddeye gerek duymadım senin o köy ılgıtlı türkülerin varken dilimde. Ne damardan, ne ıslak, ne kuru yerlere seremez, düşüremez beni hiç biri. Zaten var ben de aşkı anlatan her yazı, her şarkı, her ezgi. Ayrı bir altın vuruş oluyor sen içimdeyken ayrı bir narkoz etkisi her biri. Ne yazık ki sevgili…doğa üstü güçlerim Senin gibi efsunlu kelimelerimde olamadı benim. Çünkü, ben hiçbir zaman senin gibi bir aşkı yaşarken ölüp ölüp yeniden dirilemedim. Senin gibi başucu meleklerimde yoktu benim. Nerden bilebilirdim sen melekleri her gece her gece beni korumaları için göndermeseydin. Belki evet çok şehirlerin müsfette insan kalabalıklarında, ülkeler dolusu kültürlerin sukut yemiş avlularında bulundum fakat seninle sümüklü böcekleri toplama düşlerim kadar hiçbir mutluluğu iki kişilik orgazm kapsamında yaşamadım. Günlerin renksizliğinden yüz bulmuş, sevinçlerimi her bir yandan kuşatmış karabasanlarım oldu benim. Yatak üstü, ayak üstü hatta her türlü düşürücü ürkütücü melankolilerim oldu. Kalbimin bir yerlerinde son kullanım tarihi geçmiş saklı, zehir zembelek aşklarım, hala ara ara migren olup başımda aklımı vuran sevdalarım oldu. Çok yeni bir tableti deneme ihtimalim varken şifa niyetime. Neden alayım ki eskilerden birini ölüm nedenime demelerim oldu. Ah ne çok ıskarta sayıldım, ne çok yaralandım sana varana dek. Ne yaşasam ne yapsam hiç bir şekilde doğru algılanamadım sana dokunana dek. Ah ne çok kısa susmalardan tutup uzun soluklu duruşmalara götürdüler beni, düşünce labirentlerinde sorgu kelepçeleriyle ne çok gözaltına alındı hatıralarım. Hala sürüncemede, askıda çocukluktan ergenliğe geçişlere sıkışmış yanlarım. Bu avuntusuzluklar bu kadar mı olur, bu kavgalar bu kadar mı hasarlı hala herkesle geçimsizim hala önüme gelenle nedensiz düellolardayım! Kaybettiğimi düşünürken her kez her yenilgimde, kim bilebilir yeniden ayağa kalkmaların dik durmaların en gizli en büyük zaferlerini aldığımı imgelemime. kimi zaman yapayalnızlıklara kapılmamak için birbirimizin gölgelerine bile sıkı sıkıya tutunurduk biz seninle. Yalnızlık mecburi istikamet kaçarsız bir şeydi bizim için ille de. Ne kadar yaşarsak ne yaşarsak ne kadar kalabalıklara karışırsak o kadar yalnızız sevgilim o kadar yalnızız işte demelerimiz oldu birlikte. Kendimi ve her şeye rağmen her şeyi tümden sevmelerimi ben sana borçluyum ey sevgili. Çünkü beni sen büyüttün, sen içimdeki çağlayanlardan nehirlerden söz ettin bana ve sen teklif ettin oradaki şelalelerle çırılçıplak yıkanma buluşmalarını çaresiz sabahlarda. Ve evet korkusuzluğu da sen öğrettin bana, sana karşı gelmeleri bile hatta. Ben sana teşekkür ederim sevgili… Beni çıkmazlarda sen yücelttin bir uçumluk kanatlar yapmayı sen gösterdin uçurtma düşkünü kalbimin aurasına. Sayende uçurum gelinciği oldum bak! Taçsız duvaksız sonsuz kulaçlar atarken dinlenebiliyorum aynı zamanda, hem de en tehlikeli duyguların engin okyanuslarında. Benim sana sunacak hiç değerli taşlarım olmadı delik deşik gönül ceplerimde. Hepsi çok ucuz ve kirliydi, düşürdüm hepsini, affet beni sevgili. Deniz kıyılarına çarpmanın, rüzgarla azmanın beyaz beyaz, köpük köpük dalgalanmanın asaletini sen yaşattın bana. Sen olmasan nerde olduğumu bilemezdim ben. Senden önce ben benin içinde bile kaybolurken, tutup ellerinden kendimi keşfimin kendimi kendime sen getirdin. Hangi ağaca baksam sen hangi yıldıza uzansan sen pusulam sen oldun benim, yönüm sen. Siyah düşümlü, koyu düşünüşlü, kabuslu, kaoslu gecelerden sen tutup çıkardın beni tam da ben kör kuyuların dar ağcında bir kaşık suyla boğulabilecek kadar cılız dururken, tutunamazken hayata. Senin kadar beyazlarım yok saçlarımda benim, yüzümde bir ömrün bütün anlamlarını derinlemesine anlatacak kadar kaz ayaklarımda yok şakaklarımda. Çok doğum günü kutlamalarım oldu evet fakat yalnız seninleyken kabuk atmaları, deri değiştirmeleri, yaşlılığa uzanırken kış uykularından uyanmaları oldu bedenimin. Bir insan yeniden nasıl doğar diye düşünmemeli, bulduğun yerde yaşıyorsun aşkı ve oluyor her şeyin yeniden kendinden doğmaları. Ah sevgili ah sevgili…. Sen bile bilemezsin seni ve sevdanı sevdamın ne kadar çok sevdiğini. Gidiyorum şimdi,ama mutlaka geri geleceğim herhangi bir hatıramla aklına bu yaşadığımız aşk gibi yine apansız bekle düşlerinde beni.…sen de biliyorsun, ben gönül yorgunluklarında gitmelere alıştım, kalmalara değil. Sense mazeretler bularak gidenleri gözü yaşsız uğurlamalara, gerçek anlamda vedalara değil. Nursel Türkemiş

LABİRENT


08.05.2005 / 16:39
{s:029}{s:029}{s:029}{s:029}{s:029} Selam Nursel hanım; İnsanların adını yazdığı kağıtlar vardır, yaşamı boyunca resim yapmasını beceremeyen insanlar gibi. İnsan ne kendi olabilir, ne de bir başkası. Duygularını, yaşadıklarını karalarken ak kağıtlara şiir olur sözleri. Acıları, sevinçleri ve mutlulukları geçer bir bir kaleminden ve dökülür sayfalara. Buralarda 5 yıldızlı otellerin lobilerinde keyif sürenler bilmese de, sizin yazınız bana göre yıldızı kendi içerisinde aksettirmiş okuyana. Şiirsel yolculuklarda bir salıncakta sallanmaktır bana göre güzel eserleri okumak. Okudukça çocukluğuna döner insan ve masum kahkahalar attığı o yılları anar. Ruh halinize 'BRAVO' demek içimden deli pınarlar gibi geçiyor, öyle olunca da ve yazdıklarınızı okudukça kendimi sorumlu hissediyorum. Bana bu yolculuğu yaşattığınız için tebrikler, siteye de aracı olduğu için teşekkür ediyorum. Böyle güzel eserlere imza attıkça sizleri kutlamayı bir görev sayıyorum.
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • mhrmkaya
  • VEJETARYEN1978
  • Serdar150
  • yunuskivanc
  • Adıyaman

Bağlı Üyeler

  • aliucaralp15:34
  • bilalozturk15:10
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir