En Yeni Şiirler
KardelenO bir kardelendi
Nevbaharı müjdeleyen...
Umudu köhne yarınlarıma kapaklamadan önce
Bi taşım kaynatıp içiyorum...
Ne mümkün yine bi kavga etmeden
Gecemin kuşlarıyla kış kış demesem de vazgeçmek mi
Gecem yarasalananıyor
Belki de onları daha çok seviyorum,
Kovsam da gitmiyor
-Bana beni anlatana ihtiyacım var-
Önümde
Ağzıma sakız ettiğim yalnızlığım
Kimin yalnızlığıysa sahipleniyorum
Ama bir de
Dolanmasa takma dişlerime düşler
Hoş gör sen
Geveliyorum.
Pelesengi kalbimin
Gecelere kepenği kapatır.
Bizim sokakta da umut satılmıyor.
-Giden yanmayı ararken,
Kalanlar sönmeyi bekler -
Zaman denen kavram
Bu acıyı bitirmeyen olsun ki
Dokun yaprağıma çiçekler açsın
Süzülen geceye inat uzak bı
Zerre ihtimalle
Kışın geçmişinden yaza kalan
Kar dallarıma külbastı yaptığım
Subliminal Sefahatlarımda
Gezegenlerinden bahçeme düşen yasemen de ona muhtaç degil mi?
Kokusuna
Hayran benliğim
Teğet geçerken
Cemi cümle kendi üryanlığından geçmiş ayıbını bizim dükkanda arar durur
Ay'a dolunay hallerinden
Sırıtmakta nesi?
Çeşmi siyahtan hüzünle akan
Morcivent çeşmelerden
İçiniz zira ayılamazsınız,
Sarıyor aklımın aynasını
Güya bana pencere olup
Sır olmaya çalışmakla
Kârı olamacayak
Ama anlamıyorlar...
Farkında olmadan kızıyorum.
Kahrı endamıyla sarılıyor bir yalan boynuma uzun mu uzun
Cem-ale-me Süreya yakın
Boynum ki
Bu en uzun boynum benim
Her bir yalana, aşikar
Uzat diyorum gözlerin puslu ama ağlama...
Ellerin diyorum, bir martı telaşlı ve ürkek..
Ellerin gecemin siyahını yırtan
Bir beyaz yelken
Ucube bir çarşafım aklına engel
Yoksa hayallerin senfonisi mi
İşittigim.
Benden öte var olan varlığınla
Kökleri kazınmış ama koparılmış
Bir güven gibi her yerimi sarıyor musun?
Zehirli sarmaşık güllerinle
Tacı amber kokarak hallediyorsun
Benliğimi karanlık mabedin en derinine kölediye koyma beni
Yokuş yukarı çekiyorsun
Kokunla
Peşinde bir bir damıtılmış anason kokusu,
Kadehleri parçalayan
Ve tüm çıplaklığıyla zirveye
Körükleyen,
Vazgeçmişliğim...
Köylerimi gören gözüm
Klavuza adanmışlık gibi
Yollarını saklıyor sen gibi
Bilmişliğim dilleri unutulmuş bir oda
Dip kuyu
Çek beni çek beni
İtele ve yahut ötele
Kalbime layık kurşunları
Siliyorum dimağımda
Sen silgime hasta oluyorsun...
Ve ben
Ben sana söyleyemediklerime
Öldüremediğim hiçliğim
İnsan canına kıyabilse...
Koca söğüt o gökten neden Vazgeçti de eğdi dallarını
Kendi köklerine
En dibinde afeti azamsın
Koy beni yine el yerine.
Cehennem dediğin cennetime
Bir harmoninin sonunda varıyorum
Ölen sensin
Ölen benim
Ölen biziz
Güneş davetiyle batmadık mı?
-O güneşki peşinden gittiğimiz sonumuz yine gece...
Ona yetişemedik!-
Parti zamanı...
Sağlığına dostum...
Karıncalar bir değirmene su taşıyor
Hayale doğru değil, Gerçeğe...
Biz ki oturup kalmışız,
Asumandan
Ne haber var diye
Trans cümleler bana ait bi serbest Bu heceleyemen dizeler
Usulca can alır...
Söylenmesi gereken sözlerin dibinde,
Ağaçlarımı kesiyorum hayata
Ve onlar
Çelik olacak...
Gürleşir elbet bu dinğinlik
Ya da susar bu delilik...
Çığlıklar eşliğinde.
Farkında olduğum değil kabullenemediğim
Yalanlar gerçeğimden uzak
Yarım kalıyor hep bi eksiklerim.
Eksikliğimi tamamlayan yok,
Üstüne döktüğüm gazellerim
Çimenlere dur diyemiyor yine
Ama başka kim kimi besliyor ki
Kaşla göz arasında...
Ölülerim dirilmeye,
Dirilerim ölmeye uyanıyor...
Bildiğim tekerrür eder zaman.
-Baharın kefeni yırttığı an,
Bahar da girer kefene o an-
Şimdi içimde bir karanlık gece
Sabahlar istediğim gibi yine olmuyor
Seni görüyorum.
Uzaklardan altına sarmalamışsın yalnızlığın uğultusunu
Geceler körmü olur sandın
Elinde bir fener ışıldıyor...
Gökyüzünun uğultususun
Bu yıldızlar yine üstümüzde parıldıyor.
Söz bu dünyana bir daha gelirsem sadece bana aşık olacam
Karlarını yenerken.
Tcpassenger_ierdogan
Yazar: Tcpassenger
Müberra Hanım"Ne olmuştu?
Nerde kalmıştık?
Müberra Hanım...
Naftalin kokulu sandığınızda neden tek yürek yanğını?
Bir daha en başa dönsenize!
Tekrar tekrar dinlerim bu yangını... "
Tcpassenger
Yıldız
Yaldız
Yalnız
Yıldız
Bir su sabahıydı
Geceyi sel olup bitiren.
Çatlaklarından usul usul ilerleyen
Filiz filiz kökleri beslerken
Arta kalanlarla
Eriyik lavların baloncuklarında
Yer bulup
Yetinceli ilerleyen efsun
Tükenirken tekrar edip başa döner
En sonunda
Açar bir Lotus
Buğulu camlara resmedilen
Bir dokunuş...
Sessiz göllerin sislerinde dans eder Turnalar çığlıkla önce.
Derler biz bu dünyaya aitiz
Su, damla, sis ve lotus
Çatlak tenin gözlerinde
Yine bir danstı karşılaşma
Her defasında düşer bir çiğ tanesi
İnci bulutlardan
Bu su sabahının rayihası lotusuna
Ondanki mahyası semada
Döner durur aşkın
Ve her defasında tenime yapışır hâlâ
Umut var oldukça
Beslerim onu
O bir Yıldızdı evrende ama bu dünyadan değildi...
Uzaktı adı sadece
Yaldız
Pınarların soğuk karanlıklarından
Güne merhaba diyebilmek
Coşkulu
Susanmış bir aşk diyelim
Gencecik...
Ama sanki
Ruhuma yasak
Kana kana doyumsanmak
İstesemde
Her seferinde
İniyordum yedi kat semadan
Altımda burak
Yedi kat yerin ellerinde oluyordum
Tutsak
Esaretlerden kaçıp
Kapıları aralayıp tokmağın
Ardından
Azagüne merhabalarda
Bir dilenci isteği
Çalıntı bir kalpte yeşeremedim
Titrek bir ateş toy bir
Gülümsemeydi fahiş olan
Ben ki altın yaldız
Mahur ve mütevahhiş olan
O bu bedende idi ama ruhum bu bedenden değildi artık...
Yalnız
Anladım ki
Yakındaki uzaktı bana aşk...
Ama bu dünyadan değil.
Tcpassenger_ierdogan
Yazar: Tcpassenger
Muhlis Bir Nas Lazım BanaKaburgasından sıyrılır bu geceler
Çöktükçe çöker bir yığıntı gibi
Mesnetsiz...
Bir ateşböceği gibi yıldızlar
Ellerimde
Mutemadiyen
Münferit durumlarımın tek yolcusu
Kovalambaç mı yakalambaç mı
Kaybolmuş bir sevi
Oynaşması bu
en acı tarafından durumun
Anevrizma ışıklarıyla
Baht aydınlarılır
Düğüm çözülür
Sambada rumba hayallere üflenilir
Gecelere kaybolup saklananlara
Kuytu köşelerde salya sümük olanlara ve
Aklını peynir ekmekle bozanlara
Üç Kulhü Bir Elham
İtinayla okunur...
Çünkü bu noktada Nas'a gerek yok
Ama Aklım bana işlemiyor
Şahdamarlarımda muson yağmurlarıma çatlıyorum
Fasıla mı yarılan gök
Ara sıcağa gerek yok
Gelmesin Ay, ama
Güneşe direk geçmek se
Bu elbette fazla
Tırnaklarımın ucunda
Işıklanır kayıp gider heran
Bir ateşböceği
Zaten tam zamanı.
Siması az önce kaybolan
gençlikten,
Hemen ardın sıra gelen erklikten
Uzanıp yok olan tükenmişlikten
Yenileyin tabağımı lütfen...
Ölüme yakın bir kelebek geçti hızlıca dalıyorum varlınağa
-İstemeden çoğalanda yok
İstemeden azalanda-
Bir hayalin
En son damlasından olsa gerek illuminati
Ya da bahar kimin eseriyse bi çiçekler açıveriyor
yalnızlığın zamahıyla çocuk gamzelerimin kuytusunda
Satın alınır en ucuzundan
Alırım alırım, bende isterim bende ucuzdan nasibi mi?
Satır aralarında soluk alabilsem
Geceleri aydınlatacam.
Kabaran karnımın baharlarında
Azalıyorum
Ellerim kaldırım izlerinde
Eskimeyen bir ruhun
günahının başlangıcını yokluyor
Direnip yoluna yakın suların önünden, engelliyorum
Al al beni iç kana kana
Ya da sürün eline yüzüne
Önümde değil,
Ardımda seçimlerim
Ne olur
Kurtulmak istiyorum
Herkes yolunu alıyor bu gecelere
Acınarak dinlemeyi bilirsen
Ruhlar, ruhlar eşliğinde
Kaburgasından sıyrılmış
Bir löp
Öbek öbek karnındayım baharın
Uzaklığı yok ki kafamın içinde
Bı evren
Evrende bir de ben
Açıldıkça
Üfleye bilirim varlığına...
Ellerini boğaza dayamış sıkılgan
Suretinle;
-Kızkulesi'nin ışıklarını söndürün
Galata'dan süzülün ya da,
Batıyor ciğerime-
der gibisin değil mi?
seni çözüyorum
Haylazca getirmiyor bir fayton nallarını,
Adarken paslı çivilerine
Hüznünü
Bı geceleri aydınlatamıyorsun
ses oluyorsun dört nala kaçarken yalnızlığın kuytu
Arnavur kaldırımlarında yankılı bir nara eksik
Sadece ne yapıyorsun?
Nalbanta ihtiyacın var
Usulca geçer mi bu zaman
Kendince....
Kaburgasından sıyrılmış bir sevda
Mezar bulamamış
Bir sen değilsin!
Giyinip hangi bahar
Ayaz kışlarını unutabilir
At gözlüyle...
-Çevrenin kalabalığından değil kendi kaybolmuşluğumdan kayboluyorum-
İçsel bı çekingenlik benimki çocukluktan kalan
Sadelik dediğim kaçış, kendimliğim,
Sadece bu...
Senin ki gibi değil. ..
Üç Kulhü bir Elham sana
Bir Muhlis Nas lazım bana...
Aklımı geri verin bana...
Tcpassenger_ierdogan
Yazar: Tcpassenger
Ayrılamaz Arif Arındanarif olan ayrılamaz arından
zalim olan vazgeçemez zorundan
yorulmadan şu dünyanın derdinden
gitmek lazım ehli sünnet yolundan
şu dünyanın göstermelik şanına
aldanıp da ah eyleme sonuna
bektaş veli pir sultanlar yoluna
yönel bir serinlik gelsin canına
nice devir geçti nice sultanlar
hani nerde göstersene kalanlar
hak yiyerek mutlu oldum sananlar
hak divanda vay haline olanlar
şu dünyanın gerçeğini görmeli
gelip de gidildiğini bilmeli
yunus emrelere kulak vermeli
hak uğruna hak yolunda olmalı
kölecioğlu hak yoluna girmeli
hak yolunda hakikatı görmeli
gönül yürek ruha bunu demeli
şeytan ile nefsten uzak durmalı
Ahmet kölecioğlu 1995
Yazar: Kölecioğlu
İBLİSİ İLAH SAYANLARKindar, bencil, zalim iblise tapanlar,
Kendilerini insanlardan üstün sayarlar,
Diğer insanları hayvan, köle sayarlar,
Savaşları, hastalıkları sinsice yayarlar,
Üst akıl bildikleri, iblisi ilah sayanlar.
İlaçları, aşıları, silahları satarlar,
Organ, çocuk ticareti yaparlar,
İnsanlara işkenceyi sevap sayarlar,
Her ırkı, dini, dili maske yaparlar,
Üst akıl dedikleri, iblisi ilah sayanlar.
Yazar: CECO
En Yeni Düz Yazılar
NASILSIN?Hiç sordun mu? Bu soruyu kendine. Hayat akıp gidiyor ve biz kendimizi bile tanıyamadan bu yolda yürümeye gayret ediyoruz.
Çevremizde neler olup bitiyor, farkına varamıyoruz. Otobüse bindiğim zamanlar bu konu hakkında düşünüyorum. Otobüste hem çevremi hem de dışarıdakileri gözlemliyorum. Bir akış içerisindeyiz hepimizin gitmesi gereken yerler, yapması gereken işler var.
Aslında şunu söylemek gerekirse şartlanmış gibiyiz. Bir söze hasret bir "Merhaba" ile dertlerimizden kurtulmaya muhtaç. Bilmiyorum Norm Ender'in 'Kaktüs' adlı şarkısını duydunuz mu? Bu şarkıda çok sevdiğim bir cümle var. Orda diyor ki;
-Çarkta koşan fareleriz, basit bi döngüyüz.
Şu ana kadar anlatmaya çalıştıklarımı anlatıyor aslında. Robotlaşmış hayatlarımızın esiri olduk. Gülmüyor, konuşmuyor, birbirimizden çekiniyoruz. Küçükken parkta birbirimize sorduğumuz "Arkadaş olalım mı? Beraber oynarız." Sözlerine ne oldu? Biz artık kabul edelim, diyalog kuramıyoruz.
En çok güldüğüm konulardan biri de şu, takipleşmek. Evet, yanlış duymadınız. Neden mi? Söyleyeyim.
Okulda çok diyalog kurmadığınız bir arkadaşınız var, diyelim. Birbirinize bir selam bile vermiyorsunuz. Ama dur o da ne? Takipleşiyorsunuz. Bunun kadar saçma bir olay var mı?
2 dakika yüzüne bakıp, bir günaydını esirgediğin sözde arkadaşınla takipleşsen ne olur, takipleşmesen ne olur.
Ben bu kadar çakma bir durum görmedim. Eskiden eşyalar için çakma derdik şimdi ise birbirimiz için söyler olduk bu kelimeyi.Ne kadar kötü bir durumdayız, farkına hala varamadık sanırım. Umarım bir an önce kendimizi bu şekilde kandırdığımızın farkına varırız.
Unutmayalım birbirimizin takipçi sayılarını sormaya meyilli değil, hatır sormaya ve sorulmasına ihtiyacımız var. Umarım siz de beğenirsiniz. Konumuz ile alakalı fikirlerinizi bekliyorum. Hoşça kalın.
Yazar: Arıza
BABALAR GÜNÜBABALAR GÜNÜ
Bu haftaki köşe yazımı Babalar Günü'ne ayırmak istedim. Babalar, genellikle ailenin ekonomik ve duygusal dayanak noktasıdır. Çocuklarının yetişmesinde anneler kadar önemli bir rol oynar, onlara değerleri öğretir, hayata karşı güçlü durmaları için ilham verirler. Babalar Günü, bu emekleri takdir etmek, onlara ne kadar değer verdiğimizi göstermek için anlamlı bir gündür.
Ülkemizde Babalar Günü bu yıl 15 Haziran ayına denk geliyor. Kutlamalar aile sevincini pekiştirmek amacıyla çeşitli hediyeler alınıyor.
Mağazalar, avemeler, e-ticaret siteleri, babasına sürpriz yapmak isteyen tüketiciler için çeşitli kampanyalarla alışveriş merkezlerini harekete geçirdi.
Özellikle parfüm, tıraş makineleri ve cep telefonu aksesuarları gibi ürünlerde uygulanan indirimler dikkat çekti.
Şimdi Babalar Günü ile ilgili tarihi incelemekte yarar var; Babalar Günü düşündüğünüz kadar eski bir gelenek değil.
İlk modern Babalar Günü kutlaması 18 Haziran 1910 'da Spokane, Washington'da gerçekleşti. Kutlama, İç Savaş gazisi ve dul olan ve beş çocuğunu tek başına büyüten babasını onurlandırmak isteyen genç bir Amerikalı kadın olan Sonora Smart-Dodd tarafından başlatılmıştır.
Tam çıkış noktası kesin bilinmese de geleneğin ABD'nin Arkansas eyaletinde Sonora Louise Smart Dodd adlı bir kadın tarafından başlatıldığı düşünülüyor.
Dodd, anneleri kutlayan bir gün olmasına rağmen babalar için eşdeğer bir gün olmadığını fark ettiğinde harekete geçti.
Onun önerisiyle ilk Babalar Günü 19 Haziran 1910'da kutlandı.
İlerleyen yıllarda Babalar Günü, Amerika'nın dört bir yanında kutlanmaya başladı.
Ancak resmiyet kazanması 1966 yılını buldu.
Dönemin ABD Başkanı Lyndon B. Johnson, Haziran ayının üçüncü Pazar gününü Babalar Günü ilan etti.
Şimdi de dünyada nasıl kutlanıyor? Ona bakmakta yarar var;
1972 yılında da dönemin ABD Başkan Richard Nixon bu günü resmileştirdi.
Aynı dönemde İngiltere de Haziran ayının üçüncü pazar gününü Babalar Günü ilan etti.
Fransa'da ise; Babalar Günü ticari bir girişim sayesinde yeniden canlandı. Flaminaire çakmak şirketinin yöneticisi Marcel Quercia, markasını tanıtmak için Haziran ayının üçüncü Pazar gününü seçti.
Avrupa'daki bazı Katolik ülkelerde Babalar Günü Orta Çağ'dan beri 19 Mart'ta kutlanıyor.
19 Mart, Meryem Ana'nın kocası ve İsa Peygamber'in hukuki babası sayılan Joseph'i anan Aziz Joseph Günü.
Almanya'da Babalar Günü, Hristiyanların Yükseliş Günü'nde kutlanıyor.
Taylan'da Babalar Günü, ülkenin "babası" saydıkları eski kralın doğumgünü olan 5 Aralık'ta kutlanıyor.
Taylandlılar o gün sarı renklerde giyiniyor ve Kral Bhumibol Adulyadej'i anmak için mumlar yakıyor.
Paraguay'da babalar için geleneksel yemeklerden hazırlanan piknikler düzenleniyor.
Japonya'da ise babaları kutlamak için gurme yemeklerle birlikte sake (Japon pirinç şarabı) içiliyor.
Bu belirlemeler sonrası, kısaca Babalar Günü ana başlıklar şeklinde şöyle yorumlanabilir;
1-Babalar Günü fikri, Anneler Günü kutlamalarının yaygınlaşmasının ardından filizlenen bu düşünce, Dodd isimli bir kadının çabalarıyla hayata geçmiştir.
2-İlk modern Babalar Günü kutlaması 18 Haziran 1910 'da Washington'da gerçekleştiğini;
3- Babalar, genellikle ailenin ekonomik ve duygusal dayanak noktasıdır. Çocuklarının yetişmesinde anneler kadar önemli bir rol oynadığını;
4-Babalar Günü ?de Tıpkı Anneler Günü gibi, bu anlamlı gün de aile bağlarını güçlendirmek, babalarımıza duyduğumuz sevgi ve minneti ifade etmek için harika bir fırsat olarak bakmak gerektiğini;
5- Babalar Günü'nün kutlanması için insanların babalarına duydukları sevginin bir sembolü olarak küçük bir kırmızı hediye ettiğini;
6- Ayni zamanda ölmüş olan babalarını anmak için beyaz gül kullanıldığını;
7- Türkiye'de ise Babalar Günü 1980'li ve 90'lı yıllardan itibaren daha yaygın olarak kutlanmaya başladığını;
8-Zor dönemden geçtiğimiz bugünlerde, düşüncelerinden dolayı halen cezaevinde olan babaların Babalar Günü'nü kutlamanın önem teşkil ettiğini;
9- Babalar Günü, dini tarih ile ticari stratejiyi birleştiren, değişen gelenekleri ve aile modellerini yansıtan çok kökenli bir gelenek olarak değerlendirme, doğru bir değerlendirme olduğunu düşünüyorum.
Yazar: öğretmen
Anlamlı Söz 1388senden yedim vurgunu
gurbet elde oldum
hasret yorgunu
Ahmet kölecioğlu 2013
Yazar: Kölecioğlu
KURBAN BAYRAMI VE ÖNEMİKURBAN BAYRAMI VE ÖNEMİ
Dini bayramlarımız ve mili bayramlarımız olmak üzere kutladığımız bayramlarımız var. Hepsinin ayrı özellikleri, ayrı değerleri vardır. Bugünkü konumuz Kurban Bayramı ve önemini vurgulamak olacak.
Bilindiği gibi Kurban Bayramının en önemli, en belirgin özeliği dayanışmadır, paylaşmadır. Bayram günü kırgınlıklar, dargınlıklar, hatta düşmanlıklar unutulur, kırgınlık ve dargınlıklar yerini hoşgörüye bırakır. Varsa düşmanlıklar barışla taçlanılmaya vesile olur. Böyle olunca bayramlar dayanışma gerçek anlamını bulur.
Kurban Bayramı'nın iki önemli özelliği var; Birincisi, dini yönden, ikincisi, toplumsal yönden olan önemi.
Dini yönden; Kurban Bayramı ve kurban olayı çok önceki çağlara uzanır. Çok eski doğa dinlerinde?Mezopotamya, Anadolu, Mısır, Hint, Çin, İran ve İbrani, yılın belli aylarında dini törenlerle kurban sunma, bayram yapma, geleneği vardır.
Ancak insanlık tarihinde en fazla şöhret bulan, en fazla önem verilen kurban olayı Hz İbrahim'in oğlu İsmail'i kesmeye teşebbüs olayıdır.
Kurban?kavramı, çok daha genel bir adanmışlığı, Allah için bireyin her şeyini feda edebilecek olmasını, Allah'a teslimiyeti ve ona karşı şükür içinde olmayı ifade etmektedir.
Kurban edilen hayvanın eti, yoksul ve ihtiyaç sahipleriyle paylaşılır. Bu, zenginlerin varlıklarını paylaşarak toplumdaki dengesizlikleri azaltmayı amaçlar.
Toplumsal olarak anlamı; Birlik, beraberlik, dayanışma, barış içinde kardeşçe bir arada yaşama arzusu olarak ifade edilebilir.
Bayramların kuşaktan kuşağa aktarılması ise toplumun geleceği açısından çok önemlidir. Bayramlar, insanlar arasındaki sevgi bağlarının güçlendiği, toplumsal dayanışmanın arttığı, kardeşlik ruhunun canlandığı günlerdir.
Unutmayalım ki, yardımlaşma ve dayanışma duygusu içinde hareket ettiğimizde toplum olarak daha güçlü oluruz. Bu değerleri yaşatmak ve yaymak, hepimizin sorumluluğundadır.
Birlikte daha güzel bir dünya inşa etmek için, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu her zaman canlı tutmalı, bu güzel değerlerimizi korumasına önem vermeliyiz.
Toplumsal hafızayı taze tutan bayramlar aynı zamanda toplumun kendini güvende ve mutlu olarak hissetmeye vesile olur.
Bugün yaşanan olaylara bakılınca, birlik beraberlik, dayanışma, barış içinde bir arada yaşamanın önemi daha da önem teşkil ediyor.
Ortadoğu'da yaşanan olaylar ve gelişmeler, Türkiye'nin birlik, beraberlik, yardımlaşma ve dayanışmaya çok daha fazla ihtiyaç duyduğu bir dönemden geçiyoruz.
Bu süreci iyi değerlendirmek ülkemiz açısından hayati önem taşıyor. Yeni bir süreç başlamış bulunuyor. Bu süreç çeşitli kesimler tarafından çeşitli şekilde adlandırılıyor. Kimileri ?'Terörsüz Türkiye'' kimileri ?'barış ve demokratikleşme süreci'' olarak ifade edebilir, önemli olan süreci iyi algılamak, gerekeni yapmaktır.
Sonuç olarak bayram ve dayanışma konusunda ana başlıklar şeklinde şunlar söylenebilir;
1 - Bayramın amacına uygun olarak hareket edilirse; Dini ve toplumsal gelişme ve değişimlere olumlu katkı sunacağını;
2 - Kan davası, anlaşmazlık, kin ve nefret duygularının sevgi, hoşgörüyle çözülebileceğini;
3- Unutmayalım ki, yardımlaşma ve dayanışma duygusu içinde hareket ettiğimizde toplum olarak daha güçlü olacağımız, bu değerleri yaşatmak ve yaymak, hepimizin görevi olduğunu;
4- Toplumsal olarak; içinde bulunduğumuz durum bize gösteriyor ki; sancılı ve zor bir dönemden geçiyoruz. Zor dönemlerde birlik, beraberlik, barış ve kardeşlik adına fırsatları iyi değerlendirmenin önemli olduğunu;
5- Unutmayalım ki, yardımlaşma ve dayanışma duygusu içinde hareket ettiğimizde toplum olarak daha güçlü olacağımızı, bu değerleri yaşatmak ve yaymak, hepimizin sorumluluğunda olduğunu.
6- Barış ve savaş konusunda şunu asla unutmamak gerekir; birinci ve ikinci dünya savaşlarında bile, sorunlar ancak diyalog ile çözümünün olanaklı olduğuna inanarak bir masa etrafında çözdüklerini unutmaları gerektiğini;
7- Kurban Bayramı'nın, ülkemiz için, kardeşliğin, birlik ve beraberliğin temsili olan, yardımlaşmanın en çok vücut bulduğu bir dönem olarak değerlendirilmesini en isabetli düşünce olduğunu;
8-Barış ve demokratikleşme süreci, taraflar arasında sorumluluk ruhuyla hareket edilerek değerlendirilirse kazananın Türkiye ve Ortadoğu olacağını düşünüyorum.
8- Bu amaçlarla, sevdiklerinizle barış ve kardeşlik içinde yaşanacak, dünyaya gururla bakılacak nice bayramlar diliyorum.
Yazar: öğretmen
FESİH KARARI VE SONRASI...FESİH KARARI VE SONRASI GELİŞMELER
Uzun süreden beri Türkiye'nin gündemini belirleyen ve herkesin merakla beklediği PKK'nin silahları bırakma ve kendini fesih etme kararı nihayet açıklandı.
Konuya başlarken sürecin daha iyi anlaşılması için, PKK kuruluşuyla bakmak gerekir.
PKK Ankara'da ''Apocu'' olarak tanınan, solcu ve Kürt öğrencilerin temelini attığı PKK (Kürdistan İşçi Partisi) hareketi, 27 Kasım 1978'de Diyarbakır'ın Lice İlçesinin Fis Köyü'nde kuruluş kongresini gerçekleştirdi.
Kongreye ilk oluşumdan beri Öcalan ile beraber hareket eden 21 kişi katıldı. Kuruluş kongresine katılanların birçoğu 1979 yılında tutuklandı.
Örgütün kurucuları, cezaevinde başlatılan ölüm orucunda yedi kişi yaşamını kaybetti.
Arkasından Diyarbakır cezaevinde uygulanan vahşete karşı, 4 PKK'li genç üzerlerine benzin dökerek yaşamlarına son verdi.
Bu ve benzeri İşkence ve kötü muamele uygulamalarıyla kötü bir şöhrete erişen Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde yaşananlar örgüt için önemli kilometre taşı oldu.
Bu dönemde yakalanmayan Öcalan1979 yılında Suriye'ye geçti.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra PKK'nın Lübnan'ın kontrolündeki Bekaa Vadisi'nde varlığı güçlendi, buraya giden PKK'lıların sayısı arttı.
PKK kadroları Bekaa Vadisi'nde Filistinli gerillalardan ideolojik ve silahlı eğitim almaya başladı.
Abdullah Öcalan 1984'te örgütün "uzun süreli halk savaşı" ilan ettiğini açıkladı.
Siirt'in Eruh, Şırnak, Pervari bölgesi ile Hakkari'nin Çukurca ilçesinde 15 Ağustos 1984 tarihinde eş zamanlı yapılan saldırılarla PKK Türkiye'de askeri noktaları ilk kez hedef aldı.
Örgüt böylece Türkiye'ye karşı silahlı mücadelesini başlatmış oldu.
PKK geçmişi ve kuruluşuna kısa vurgudan sonra şimdi çeşitli dönemlerde çeşitli şekillerde ifade edilen barış süreçlerine bakalım:
İlk barış süreci;1993'te Cumhurbaşkanı Turgut Özal da "şiddet yoluna karşı" barış için girişimler başlattı.
Bunun üzerine Abdullah Öcalan, 20 Mart 1993'te ateşkes ilan etti. Özal'ın şaibeli ölümüyle süreç tamamlanamadı.
PKK militanlarının, 24 Mayıs 1993'te Elazığ-Bingöl karayolunu kesip otobüsteki terhis olan silahsız 33 askeri kurşuna dizerek öldürmesi, örgütün en büyük saldırılarından biri oldu.
Bu saldırı ile ateşkes de sona erdi.
İkinci barış süreci; 6 yıl sonra ikinci ateşkesi 1999 yılında tek taraflı ilan etti, 2002'de silahlı güçlerini Türkiye'den çekmeye başladı.
On yıl sonra Üçüncü barış süreci; 2012'de, Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerin ardından, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bu kez "çözüm süreci" adı verilen bir girişimin başladığını duyurdu.
21 Mart 2013'te Diyarbakır'daki Nevruz kutlamalarında Abdullah Öcalan'ın mektubu okundu ve PKK'dan silahlı militanların güçlerini sınır dışına çıkarması istendi.
21 Mart 2015 Diyarbakır Nevruzunda yeni bir mektup gönderen Abdullah Öcalan, PKK'ya silahsızlanma için yeni bir çağrı yaptı ve İzleme heyeti ve Hakikat ve Yüzleşme komisyonun kurulmasıyla PKK'nın kongresini gerçekleştirebileceğini açıkladı.
PKK 22 Temmuz'da Urfa'nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis memurunun evlerinde öldürülmesiyle çözüm süreci fiilen sona erdi. Sonradan yapılan açıklamada Öcalan, bu eylemi PKK'nin yapmadığını söyledi.
Dördüncü barış süreci; ?'Terörsüz Türkiye'' ismi farklı olsa da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 22 Ekim 2024'te yeni bir sürecin başlayacağı fitilini ateşledi.
Bu açıklamalar sonrası konuyu uzatmamak adına çağrı sonrası gelişmeleri ana başlıklar halinde şöyle açıklanabilir;
1-15 Şubat 1999'da uluslararası bir operasyonla Nairobi'de tutuklanarak Türkiye'ye getirildiğini;
2-Adına ne denirse densin 22 Ekim 2024 yılında, "Umut hakkı için başvurması ve TBMM'de DEM Parti grup toplantısında konuşması" şeklinde açıklamada bulunarak yeni sürecin başlayacağının ifade ettiğini;
3-27 Şubat'ta kamuoyuyla paylaşılan "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"nda tüm gruplara silah bırakma ve PKK'ya kendini feshetme çağrısında bulunduğunu;
4- PKK, bu doğrultuda 1 Mart'tan itibaren ateşkes ilan ettiğini duyurduğunu;
5-Fesih ve silah bırakma kararı ulusal ve uluslar arası arenada ilgiyle karşılandığını;
6- DEM Parti İmralı Heyeti Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimindeki (IKBY) ve Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Başkanı Mesud Barzani ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani ile bir araya geldiğini;
7- Siyası partiler arasında süreçle ilgili ziyaretler, liderler hakkında bilgi alışverişi yapıldığını;
8-1978'de kurulan PKK ile mücadele yarım asır devam ettiğini, resmi kaynaklara göre 40 binden fazla insan hayatını kaybetti. Binlercesi yaralandığını;
9- Birçok faili meçhul cinayetin ve insan hakları ihlallerinin yaşandığı bu dönemde, köyden kentlere yoğun bir Kürt göçü başladığını;
10- İmralı heyeti 10 Nisan'da Beştepe'de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştüğünü;
11-Heyetin siyası parti ziyaretlerinde çözüm olacaksa TBMM'de şeffaf şeklinde tartışmanın tartışıp karara bağlamanın gerektiğini;
12-Çözüm sürecini hukuk zeminde yasal güvencelere alınmasının gerektiğini;
13-Bu süreç.. hem iktidar.. hem PKK ve lideri Öcalan için.. büyük bir samimiyet testi ve güven sınavı niteliğini taşıdığını;
14-Sorunu Türkiye olarak çözülmezse, BOP (Büyük Ortadoğu Projesi)'nin gereği başka güçlere bırakılacağını;
15-Süreç başarıyla tamamlanırsa, kazananın sadece Türkiye değil, Suriye, Irak ve İran gibi komşu ülkelerinin de barış ve istikranın gelebileceğini;
16- Ve İmralı heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder, 3 Mayıs'ta hayatını kaybetmesi barış adına büyük kayıp olduğunu düşünüyorum.
Yazar: öğretmen
En Çok Okunanlar
Yeni Üyeler
- Tcpassenger
- isocey77
- ulvi
- PelikanO6
- isocey
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir