En Yeni Şiirler
RAZI EDERLERBayramlarda eğlenceye koşarlar,
Diğer günler, özelleri beklerler,
Bir yılı, üç-beş özel güne bağlarlar,
Gösteriş uğruna çok paralar harcarlar,
Özelleri çam sakızına, razı ederle
Yazar: CECO
KADIN OLSUNKadın olsun
Ne bikini, mayo, mini etek, mini şort, tayt pantolon, tanga gibi ahlaka
Ve akıl-ruh sağlığına aykırı şeyler giysin,
Ne saçını örtsün
Ne saç narsisti, saç fetişisti, saç sosyopatı, saç teşhircisi, saç manyağı olsun
Ne tırnaklarını, dudaklarını, yüzünü, saçını, orasınıburasını(orasını burasını) boyasın
Ne takı, pirsing, dövme gibi şeyleri olsun
Ne astroloji, fal, büyü, medyum, bilimdışı şeylere inansın
Ne sigara, içki gibi şeyler kullansın
Ne Atatürk düşmanı, demokrasi düşmanı, laiklik düşmanı
Ne Batıcı, ne Osmanlıcı, ne Arabçı olsun, başkacı olsun
Ne ahlakdışı-bilimdışı dünya olan siyasetten yana olsun,
Kitap okusun
Üniversite mezunu ise internette yazı yazsın, topluma ve insanlığa düşünce önderliği yapsın
Ve dinin evrensel tanımı olan Din hadisileri'nin
'Din mantık, ahlak, bilim, vicdan, merhamet, adillik
Dürüstlük, güvenilirlik, tarafsızlık, sakinlik, medenilik, sadelik, israfsızlık, nefssizlik
Ve bunlarla inzivadır' DİN TANIMINA UYSUN,
Kadın olsun
Akıldışı-ahlakdışı-bilimdışı-insanlıkdışı modacılara, mankenlere, ünlülere değil
Düşünürlere(Filozoflara), alimelere, bilgelere, bilimcilere özensin,
Doğru eş yoksa yalınızlık(yalnızlık) güzeldir
Doğru eş varsa yalınızlık daha da güzeldir.
Necdet Gürçiftçi
Hiçbir dini inançtan ve hiçbir siyasi partiden yana olmayan dinli ve bilge
İnternette yayınlandığı zaman: 2.6.23/13.35
Yazar: Birturkbilgesi
SÜNNETLİLER SÜNNETLİLER...Durum ki Müslümanların birlik olmasını
Ve dünyaya önder olmasını önleyen şey
Genelde mantıksızlık, özelde de dini tanımlayan Din hadisileri'nin
'Din mantık, ahlak, bilim, vicdan, merhamet, adillik
Dürüstlük, güvenilirlik, tarafsızlık, sakinlik, medenilik, sadelik, israfsızlık, nefssizlik
Ve bunlarla inzivadır' evrensel tanımını bilmemeleridir
Ki buna da hükümdarlar ve siyasetçiler neden olmuştur,
Mantıksızlık durumuna dünyadan örnek ki
Kuran Müslümanlara 'Yahudilere benzemeyin' demiyor mu, diyor
Ancak Müslümanlar Yahudiler gibi sünnet olup Yahudilere benzemiş oluyorlar
Hadis 'Sultanlarla düşüpkalkan alim de hırsızdır' demiyor mu, diyor
Ancak sultanlıkla yönetilen İslamcı ülkeler var
Mantıksızlık durumuna Türkiye'den örnek ki
İslamiyet vicdan ve merhamet de değil mi, vicdan ve merhamet de
Ancak Osmanlı hanedanlığı'nda 'Devlet bekası' uydurması ile
Öz bebek kardeşini yani bebek öldürten sultan da
Yine aynı uydurma ile öz çocuk kardeşini yani çocuk öldürten sultan da var
Ve o sultanlar baştaçı ediliyor, öyle ki o sultanların adları çocuklara ad veriliyor,
Erkek çocuğuna sünnet yapmak Yahudi geleneğidir
Dinde böyle şey olmaz çünkü din hem çocuklar için değil
'Din bilimdir, bilim olmazsa din de olmaz' hadisinin de dediği gibi akılıbaşında(aklı başında)
Yetişkinler içindir
Hem de din cinsel organa, bacak arasına değil beyine, ruha bakar,
Sünnetliler sünnetliler ile savaşıyor
Örnek ki sünnetli Yahudiler sünnetli Müslümanlarla
Sünnetli Müslümanlar sünnetli Yahudilerle
Sünnetli İranlılar sünnetli Suudi Arabistanlılarla
Sünnetli Arabistanlılar sünnetli İranlılarla
Sünnetli Suriyeliler sünnetli Suriyelilerle savaşıyor
Bebek, ve çocuk öldürten Osmanlı sultanıları(sultanları) sünnetli değiller miydi
Yemen'de, Sudan'da sünnetliler sünnetlilerle savaşıyor
Sünnetli Akp sünnetli Chp'ye düşman
Sünnetli Mhp sünnetli Chp'ye düşman, sünnetsiz Rusya ile dost olan Akp ile dost
Öyle ise sünnetli olmanın ne yararı var
Demek ki sünnet dostluğu, birliği, doğru yolu sağlamıyor
Oysa dini tanımlayan 'Din mantık, ahlak, bilim, vicdan, merhamet, adillik
Dürüstlük, güvenilirlik, tarafsızlık, sakinlik, medenilik, sadelik, israfsızlık, nefssizlik
Ve bunlarla inzivadır' diyen Din hadisileri'nin evrensel din tanımına uysalardı
Enazından(En azından) birbirleri ile savaşmazlardı,
Çocuğu sünnet yaptırmak
'İlah için çocuğun kanını dökmek'tir, sağlıkla ilgisi yoktur
Çünkü sünnetin gerekçesini Yahudilerin kutsal kitabı özetimle şöyle anlatıyor:
Kadın: Ey ilahım, yüzünü biz İbranilerden neden çevirdin
İlah: Çünkü siz bana ihanet ettiniz, emirlerime uymadınız
Kadın: Bizi bağışla, ve yine yanımızda ol
İlah: Kucağındaki çocuğun kanını benim için akıtırsan olur
(İlah kadının çocuğu kesip kanını akıtmasını yani çocuğu kendisi için öldürmesini
Beklemektedir
Ancak kadın 'anneyüreği(anne yüreği)' ve 'Yahudi kurnazlığı' denilen şey ile
Bir kaya parçası ile çocuğunun pipisinin uçunu/ucunu koparıp kanını akıtır)
'-İşte, ben sözümü tuttum, ve çocuğumun kanını senin için akıttım
Şimdi sen de sözünü tut, ve yanımızda ol.'
İlah sözünü tutmak zorunda kalır
Sünnet töresinin Yahudilikteki anlamı budur
Yani Yahudilikte sünnetin ilahi bir anlamı yoktur
Yahudilikte sünnet ilahi bir emir değildir, bir kadının seçimidir, bir kadının kurnazlığıdır
Yani o kadın çocuğunun pipisinin uçunu kesmek yerine örnek ki bir kulağını
Ya da burununu(burnunu) kesseydi Yahudiler onu yapıyor olacaktı
Oysa kadın çocuğunun pipisinin uçunu koparmak yerine çocuğunun örnek ki kolunu
Çizip kanını yine akıtabilirdi, demek ki Yahudiler sanıldığı kadar kurnaz değil
Ki bu durum Davos'da 'Van minit' karşısında lafcanbazlığı(laf canbazlığı)
Yapamamalarından da belli
Durum ki Yahudilerin nicel, somut konularda kurnazlıkları var
Nitel, soyut konularda değil
Demek ki Yahudiler evrensel mantığa sahip değiller
Bu nedenle ki Yahudilik evrensel olamıyor, yalınızca(yalnızca) kendilerini düşünebiliyorlar
Olabilir
Oysa evrensel nitel dahi kahraman önder Muhammed 'Din ahlak ve bilimdir
Ahlak ve bilim olmazsa din de olmaz' deyip evrensel bir tanımlama yapmıştır
Demek ki Arablarda evrensellik var
Durum ki Arablar yani Müslümanlık 'Bir akıl, bin kurnazlıktan iyidir' derken
Yahudilik ya da İbranilik de tersi anlayışta
Bu nedenle ki Yahudiliğin kutsal kitabı 'Yahudi olmayan herkesi öldürün
Dünya yalınızca Yahudilerindir'i öğretiyor
Gerçek ki din de, insanlık da Muhammed'e çok şey borçlu
Çünkü Muhammed dini dünyada ilk kez doğru, medeni, ve evrensel tanımlamış insandır
Birileri ise dini tanımlayan Din hadisileri'nin 'Din mantık, ahlak, bilim, vicdan, merhamet
Adillik, dürüstlük, güvenilirlik, tarafsızlık, sakinlik, medenilik, sadelik, israfsızlık, nefssizlik
Ve bunlarla inzivadır' tanımına uymak yerine
Yahudileri taklit etmeyi Müslümanlara 'Müslümanlık' olarak öğretmekte
Öyle ki çocuklarına Yahudi adları bile koymakta
Durum ki Kuran'ı değiştiremeyenler Müslümanları yani İslamiyet'i değiştirmeye çalışmakta,
Ve tırnak izini bile yaralama suçu, itmeyi bile şiddet suçu sayan hukukun
Sünnet ile çocuğu yaralamayı suç saymaması da tuhaf, ve hukuksuzluk olmakta
Yani çok şey mantıksızlık
Bu nedenle ki sünnetli İslamcı dünya
Sünnetsiz Batının bilim, teknoloji, ekonomi, ve medeniyet(uygarlık) olarak gerisinde
Yakışıyor mu, yakışmıyor
'Din ahlak ve bilimdir, ahlak ve bilim olmazsa din de olmaz' diyen
Evrensel nitel dahi kahraman Muhammed'in ümmetine hiç yakışmıyor
Demek ki İslamcı dünya siyasetçilerden ve hükümdarlardan kurtulmalı
Ve dini tanımlayan Din hadisileri'ne sarılmalı.
Necdet Gürçiftçi
Hiçbir dini inançtan ve hiçbir siyasi partiden yana olmayan dinli ve bilge
İnternette yayınlandığı zaman: 2.6.23/06.23
Yazar: Birturkbilgesi
AVRUPA BİRLİĞİ BUGÜN EŞ...Batı gemisi ahlaksızlık gemisidir
Bu gemi Sodom, Gomora, Pompei limanlarına gider
Başka yerlere değil,
Avrupa birliği'ni 'Hıristiyan(Hristiyan)' birliği sanmak yanlıştır
Çünkü Hıristiyanlık(Hristiyanlık) ahlak üzerine kuruludur
Oysa Avrupa birliği ahlakdışılık üzerine kurulu dünya,
Avrupa birliği'ni demokrasi, laiklik, adalet, özgürlük, medenilik, akıl-ruh sağlığı, sorunsuzluk
Ve sonsuzluk yani çözüm sanmak da yanlıştır
Çünkü demokrasi, laiklik, adalet, özgürlük, medenilik, akıl-ruh sağlığı, sorunsuzluk
Ve sonsuzluk yani çözüm de 'Ahlakçılık ve bilimsellikçilik' üzerine kuruludur
Çünkü ahlak ve bilim hem beyinin, ruhun, mantığın, akıl-ruh sağlığının, medeniliğin
İnsanlığın, evirimin(evrimin), ve evrenin zirveleridir
Hem de insan ile hayvan arasındaki nitel en üstün farklardır
Bu nedenle ki evrensel nitel dahi kahraman önder Muhammed de
Evrensel nitel dahi kahraman önder Atatürk de
'Önce ahlak ve bilim' dedi,
Avrupa birliği istedi, zina serbest bırakıldı
Avrupa birliği istedi, eşcinsellik serbest bırakıldı
Avrupa birliği istedi, çıplaklar kampı serbest bırakıldı
Avrupa birliği istedi, porno serbest bırakıldı
Avrupa birliği istiyor, eşcinsel evlilik serbest bırakılsın
Avrupa birliği isteyecek, uyuşturucu serbest bırakılsın,
Avrupa birliği'ne giriş süreçini(sürecini) yengi(zafer), başarı, hüner, bayram havası ile
Başlatan ekonomist(iktisatçı) Pırof(Prof) Tansu Çiller'li Dyp acaba Avrupa birliği'nin
Zina serbestliği, eşcinsellik serbestliği, porno serbestliği, ve uyuşturucu serbestliği de
İsteyeceğini bilmiyor muydu
Ahlakdışı dünya olan Avrupa birliği kendinde serbest olan şeylerin
Türkiye'de de serbest olmasını ister
Pırof Tansu Çiller'li Dyp bunu bilmiyor muydu acaba
Pırof Tansu Çiller'li Dyp Avrupa birliği'ni fahişe değil evliya üreten dünya mı sanıyordu acaba,
İstanbul sözleşmesi denilen cinsel Mondros anlaşması açık ki ahlaka aykırı şeyler ister
Avrupa birliği Sodom, Gomora, Pompei gibi biryer, ahlakdışılığın yasaklanmasını isteyecek
Değil ya,
Söyleyeyim
Avrupa birliği'ne katılım süreçinden(sürecinden) çıkılmazsa
Avrupa birliği uyuşturucunun da
Ensestliğin de, evliler arası eş değiştirmenin serbest bırakılmasını da isteyecektir
Çünkü Avrupa birliği'nde serbest
Açık ki bunca ahlaksızlık uyuşturucusuz çekilmez
Kenevirin yararlarını övmekle başladılar bile,
Avrupa birliği'ne, Amerika'ya, Rusya'ya, Çin'e, Arabistan'a
Ya da ahlakdışı-bilimdışı dünya olan siyasete değil
Muhammed'in de, Atatürk'ün de dediği gibi ahlaka ve bilime bağlan
Yengi yalınızca bilime değil
Ahlaka da bağlananların olacaktır
Türkiye'yi de, tüm insanlığı da bilimdışılıktan da, ahlakdışılıktan da koru.
Necdet Gürçiftçi
Hiçbir dini inançtan ve hiçbir siyasi partiden yana olmayan dinli ve bilge
İnternette yayınlandığı zaman: 2.3.23/03.58
Yazar: Birturkbilgesi
RAHMANİ İLİMŞuur terk etmişse o bedeni,
Çok okusa da olmaz medeni,
Okudukları yazık, ilmi şeytani,
Şeytan vermez, insanlığa huzur.
Okuya bilseydi, ilmi rahmani,
Edep asardı, tüm bedenini,
Olurdu elbet, insanı medeni,
Rahmani ilim, getirirdi huzur.
Yazar: CECO
En Yeni Düz Yazılar
DEPREMİN GETİRDİĞİDEPREMİN GETİRDİĞİ
Geçen haftaki köşe yazımda, depremin 3.günüde Maraş'ta art arda meydana gelen 2 depremde 8 574 ölü ve 49 133 kişini yaralandığını en yetkili Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklamıştı.
Erdoğan, "Depremde hayatını kaybeden 35 bin 418 vatandaşımın her birine ayrı ayrı Cenabı Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Yıkıntıların arasından kurtulan veya arama-kurtarma ekipleri tarafından kurtarılan 105 bin 505 yaralımıza Rabb'imden acil şifalar niyaz ediyorum. Yaralılarımızdan 13 bin 208'i halen hastanelerimizde tedavi altındadır." diye konuştu.
Gece saatlerinde açıklanan ölü sayısı 38 044, yaralı sayısı 108 000 ulaştı .Ölü ve yaralı sayısının daha da artacağından endişe ediliyor.
Deprem duyulur duyulmaz; Millet İttifakı, Emek ve Özgürlük İttifakı ve SGB gibi muhalefet güçleri içindeki partiler ve konfederasyonlar, meslek odaları, kitle örgüleri, belediyeler yardım için harekete geçtiler. Bu çevrelerden yapılan açıklamalarda ?Şimdi ayrılıkları konuşma zamanı değil. Şimdi dayanışma ve depremzedeye yardım için seferber olma zamanı? şeklinde ifade edildi.
Türkiye'nin çeşitli yerlerinden birçok yerel yöneticiler, demokratik kitle örgütleri ve sosyal toplum kuruluşları tek ses, tek yürek olarak yaraları sarmak için ellerinden geleni yapma gayeti içinde olmaları elbette önemliydi.
Baştan beri konuyu ciddiye alıp gereken çalışmaları yapan Mersin Büyükşehir Belediye si ve diğer ilçe belediyeleri 10 ilden gelen depremzedelere gereken yardımı yapmak için seferber oldular.
Başkan Seçer, başsağlığı diledikten sonra, ?Allah gani gani rahmet eylesin yakınlarınıza. Biz de bu hengamede oradan hızlı bir şekilde buraya transfer olan vatandaşlarımıza nasıl bir ortam hazırlarız onun telaşı içindeydik. Sizler bizim emanetimizsiniz. Bizim canımız kadar değerlisiniz. Hatta daha öte, bize emanetsiniz. Bundan sonrası bizim için teferruat. Mersin'de huzurlu olun. Burası hem güvenlidir hem bakın her yerden insan var. Maraşlı, Hataylı, Malatyalı; deprem bölgesinden 10 ilin tamamından burada insanlar var? diye konuştu.
Seçer, bir depremzede vatandaşın yurtta ne zamana kadar kalabileceklerini de sorması üzerine ?Biz burada hemen vaziyet aldık. 3 binden fazla insanı da yerleştirdik buraya. Şu anda yer sorunumuz da yok, yeni yerler de hazırladık, ama orada da hem çadır kent hem konteyner kent kuruyoruz. 11 Büyükşehir Belediyesi olarak dün bir toplantı yaptık Hatay'da, görev dağılımı. Hatay Belediyesi'nin bütün bilgi işlem sistemini buraya getirdik, bütün mali işleri buraya geldi. Belediye'yi de devreye alacağız ki hemen oralar imar olsun.? şeklinde konuştu.
Bir başka sevindirici ve değerli organizasyon da birçok tv kuruluşların ortaklaşa yapmış olduğu Maraş merkezli iki depremin vurduğu illerde bulunan depremzedelere destek ve yeni konutların inşası için organize edilen''Türkiye Tek Yürek'' kampanyası düzenlendi.
Kampanyanın açılışını ortak yayına telefonla bağlanarak yapan Başkan Recep Tayyip Erdoğan, " Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Devletimiz anında harekete geçti. Fevkalede bir mücadele ile arama kurtarma ve yardım çalışmalarını başlattık, devam ediyoruz. Enkaz altında tek bir insanımızı bırakmayacağız. Enkaz kaldırma ve şehirlerimizin yeniden kurulması için çalışmalara başladık. Amacımız 1 yıl içinde yıkılan her binanın yerine yeni konutları vatandaşlarımıza teslim etmektir. Kabine Toplantısında 135 milyon 589 bin liralık yardım topladık" dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ''Türkiye Tek Yürek" kampanyasına katılarak, ''İmkanım dahilinde bir maaşımı daha bağışlamak istiyorum. Sizlere teşekkür ediyorum bu kampanya dolayısıyla. Başarılar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Hepimize sabır diliyorum." ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Allah'ın Türk milletine başka acılar göstermemesi temennisinde bulunarak, ''Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için diyerek ben ve eşim birer maaşımızı bağışlıyoruz. İnşallah bundan sonra da yardımlarımız sürecek.'' dedi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan, yerel yönetimler, merkezi hükümet, sivil toplum kuruluşları ve gönüllüler olarak omuz omuza çalışarak bu zorlukların üstesinden gelineceğini vurgulayarak, kendisi ve eşinin birer maaşlarını yardım kampanyasına bağışladığını kaydetti.
Demokrat Parti Genel Başkanı Uysal, ''Bu felaket gönüllerimizi birlikte atar hale getirdi. Ben de 3 maaşımı bağışlıyorum." diye konuştu.
Eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş "Depremde hayatını kaybeden tüm kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır; yaralılara acil şifalar diliyorum. Hiç kimseden de korkmayın. Özgürlük hepimiz için her zamankinden yakındır. Yılmadan, yorulmadan, dayanışmaya, kötülüğe karşı mücadele etmeye devam edelim. Elbet, refaha, düze çıkacağımız günler de gelecek. Allah büyüktür."
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; Türkiye bulunduğu konumu ve sahip olduğu stratejik önem bakımından büyük bir ülke. Dün olduğu gibi bugünde yaralarını rahatlıkla sarabilme yeteneği ve iradesine sahiptir. Bunun da bir tek yolu var; o da ''Tek Yürek'' olmaktan geçtiğine inanıyorum?
Yazar: öğretmen
DEPREM SONRASI GELİŞMEL...DEPREM SONRASI GELİŞMELER
Türkiye'nın merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık ilçesinde saat 04.14'de7.7 büyüklüğünde meydana gelen depremin ardından. İkinci kere saat13.24'de7.6 büyüklüğünde Kahramanmaraş'da yeniden sallandı. Yaşanan sarsıntılardan sonra 10 çevre ilde hasarlar ve can kayıpları meydana geldi.
Kahramanmaraş ve Hatay başta olmak üzere Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman ve Malatya illeri geldi.
Bu 10 il dışında komşu birkaç şehirde de meydana deprem etkin şekilde his edildi.Halk deprem sonrası evlerini terk ederek boş alanları doldurdu. Arabası olanlar günlerce arabalarında kalarak kendilerini korumaya aldı.
Türkiye, depremlere karşı yabancı olmayan ve depremlerle yaşamayı öğrenmiş olan bir ülkedir. Hemen hemen her yıl en az iki defa büyük depremin yaşandığı bu ülkede depremleri daha iyi anlamak, deprem sonrasında yaşanabilecek olan trajik sonuçlarla karşılaşmamak için çok önemlidir.
Konuya açıklık getirmek amacıyla depremin ne olduğuna bakalım.
Deprem: Halk arasında zelzele de olarak da bilinen deprem, yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkar titreşim dalgaları halinde yayılır. Geçtikleri yüzeyleri sarsılama olayına yani 'depreme' maruz bırakır. Deprem,önlenemeyen bir doğa olayıdır.
Deprem, yer kabuğunun en üst katmanında bulunan tabakada yer alan fay hattı adı ile bilinen kırıkların hareket etmesi sonucu meydana gelir. Fay hattı, yer kabuğu üzerindeki kayaların, gerilme, sıkışma gibi yüksek basınç oluşturan şartlar altında kırılması sonucu oluşur.
Ülkemiz Avrupa ile Asya kıtasını birbirine bağlayan bir konumda yer aldığı için, ne yazık ki deprem kuşağı içerisindedir. Zaman zaman şiddetli depremler ile sarsılan ülkemiz büyük acılar yaşamaktadır. Bu kapsamda deprem bölgeleri dereceleri ve kavramlarını bilmek ve buna göre önlemler almak en akıllıca yöntem olacaktır.
Elbette deprem alınyazısı, kader vb açıklamalarla bilimsel olarak izah edilemez.Deprem, deprem öncesi, deprem sırasında ve deprem sonrasında yapılması gerekenler vardır. Deprem öncesi alınacak tedbirlerle can ve mal kayıpları en aza indirgenebilir.
Geri kalmış veya geri bıraktırılmış ülkelerde bilimsel çalışmalar yeterince yapılmadığı için 6-7 şiddetinde meydana gelen depremlerde bile on binlerce can kaybı 100 binlerce yaralanma ve sakat kalmalara sebebiyet verebilir. Ama bilimsel çalışmaların laikiyle yapıldığı gelişmiş ülkelerde 8- 9 şiddetinde meydana gelen depremlerde önceden alınan tedbirlerle can ve mal kaybı yaşanmadan veya çok az bir hasarla atlatılıyor.
Depremin 3.günüde deprem bölgesini ziyaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kahramanmaraş'taki çadır kentte yaptığı incelemelerinin ardından yaptığı açıklamada, "Ne yazık ki vefat edenlerin sayısı 8 bin 574, yaralı sayısı 49 bin 133" dedi. Erdoğan, "Vatandaşlarımızın asla sokakta kalmasına müsaade edemeyiz.
Şu anda benim vatandaşlarımdan Antalya Alanya Mersin gibi illerimizde otellerle görüşmelerimizi yaptık ve bu görüşmelerle buralardaki otellerde kalma arzusunu ortaya koyan vatandaşlarım olursa biz vatandaşlarımızı bu illerdeki otellere yerleştirmeye hazırız." ifadelerini kullandı.
Muhalefet parti liderleri de, deprem bölgelerine giderek gerekli incelemeler de bulunarak deprem öncesinde gerekli tedbirlerin alınmadığı, deprem sonrasında da zamanında müdahale edilmediğini, bu durumun büyük yıkım ve can kaybına neden olduğunu vurguladılar.
Depremin 4. gününde sabah saatlerinde yapılan resmi açıklamalarda can kaybının 12 873 olduğu yaralı sayısının da 62972 yükseldiğini, 6 937 binanın yıkıldığı açıklandı. Ama her geçen saatte sayının çok daha büyük rakamlara ulaşacağından endişe ediliyor.
Tüm bu açılamalar ışığında, sonuç olarak şunlar söylenebilir;
1- Deprem, yağan yağmur, kar, çakan şimşek, çıkan fırtına, kasırga ve tsunami gibi bir doğa olayıdır. Bunların oluşumu engellenemez..
2- Deprem öncesi alınması gereken önlemlerle can ve mal kayıpları önlenebilir. bunun için de öncelikle yerleşim bölgeleri titizlikle belirlenmelidir. Kaygan ve ovalık bölgeler iskana açılmamalıdır.
3 - Dik yarların yakınına, dik boğaz ve vadilerin içine bina yapılmamalı.
4 - Konutlar gevşek toprağa sahip meyilli arazilere değil, sert ve dayanıklı zeminlere yapılmalı.
5 - İmar planında konuta ayrılmış yerler dışındaki yerlere ev ve bina yapılmasına izin verilmemeli, yapılırken sıkıca denetlenmeli.
6 - Deprem anında alınacak tedbirler alınmalı. Belirlenen kurallara uyulmalı.
7 -Deprem sonrası planlı ve koordineli olarak kısa zamanda eğitilmiş kişiler ve gerekli araç gereçlerle müdahale edilerek enkaz altında kurtarma çalışmaları yapılmalı.
Deprem öncesi.deprem sırasında ve sonrasında alınacak önlemlerle tedbirlerle can ve mal kaybı önlenebilir diye düşünüyorum. Umarım bundan sonra gereken tedbirler alınır, bizler de millet olarak bu acıları yaşamayız.
Yazar: öğretmen
14 MAYIS SEÇİM TARİHİ M...14 MAYIS SEÇİM TARİHİ Mİ ?
Yıllardır gelişen olaylar bize şu gerçeği bir kez daha gösterdi ki, Türkiye'de önemli kararlar alınırken Cumhur İttifakı ve hükümet ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin izni ve onayı olmadan kararlar alınamıyor.
14 Mayısta yapılacak erken secim için de şu ana kadar siyasette seçim tarihlerine yön vermesiyle bilinen MHP lideri partisinin TBMM haftalık grup toplantısında kürsüde "Seçim tarihi tartılması son bulmalı. Mevsim şartlarına ilişkin bir tarih beklentimizdir. Mayıs ayı içerisinde bu işi bitirelim" diyerek yapılacak erken seçim fitilini ateşledi.
Bu açıklamanı ardından Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan grup toplantısında, seçim için 14 Mayıs'ı işaret eden Erdoğan, ?Menderes, 14 Mayıs 1950'de ?Yeter söz milletin' dedi, milletimiz 73 yıl sonra 6'lı masaya aynı gün ?Yeter' diyecek? ifadelerini kullandı.
Erdoğan'nın bu açıklamasından sonra muhalefet partilerden art arda açıklamalar geldi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Gaziantep'te bir düzenlenen "Güneydoğu Hemşehri Buluşması" programında, Erdoğan'ın seçim tarihi için işaret ettiği 14 Mayıs tarihine ilişkin açıklamasında,''kimseye düşmanlık etmeden, kimsenin kimliğini sorgulamadan, beraber bu ülkede huzur içinde yaşayacağız. Bize güvenin. Sandıklar gelecek, 14 Mayıs'ta seçim olacak. Sandığa gideceğiz, Allah'ın izniyle hep beraber yeni bir başlangıç yapacağız. Güzel bir başlangıç yapacağız. Türkiye'yi büyüteceğiz." şeklinde açıklamalarda bulundu.
Devamında geçmişte, ''?Benim tek bir yüzüğüm var, başka bir şeyim yok' diyenler; bugün saraylarda oturuyorsa, şu soruyu kendinize soracaksınız: Nasıl oluyor da tek yüzük sahibi olanlar bugün saraylarda oturuyorlar.
İnsanların inancı, yaşama tarzı hakkında AKP'yi kastederek şunları söyledi, 'insanın kimliğine, inancına, yaşam tarzına saygı göstermek zorundayız. Hiçbirimiz anne, babamızı seçme hakkına sahip değiliz. Ama anne ve babamızla gurur duyarız. O zaman kimlik siyasetin konusu olmaz. Allah ile kul arasına kimse girmez. İnanç, siyaset konusu olmaz. Kimin inançlı, kimin inançsız olduğunu sadece yüce yaratan bilir. Kimse bilmez. O zaman insanların inançları, yaşam tarzı üzerinden neden siyaset yapılıyor' ?
Kılıçdaroğlu sözü adalet konusuna getirerek şöyle devam etti, 'adaletsizliğe karşı çıkması lazım. Adalet için 450 kilometre yürüdüysem bu ülkede adalet gelsin diye yürüdüm,keyfime yürümedim.
Uyuşturucu ve mafya konusunda şunları söyledi. 'Uyuşturucu baronlarının, mafyanın Türkiye'de cirit attığını da biliyorsunuz. Milyonlarca evladımızın, genç çocuklarımızın zehirlendiğini biliyorsunuz. Antep'te sizlere söz veriyorum; o uyuşturucu baronlarının, o mafyanın bu topraklardan kökünü kazıyacağım.''şeklinde ifadelerde bulundu.
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Erdoğan'ın erken seçim diye nitelendirdiği 14 Mayıs'a işaret ederek sosyal medya paylaşımında ?Mayıslar bizimdir!? ifadesinde bulundu..
SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Erdoğan'ın 14 Mayıs seçim tarihi açıklamasının ardından, ?Onlar hangi planları yaparlarsa yapsınlar; biz her daim seçime hazırız! Kararlıyız! Yapılacak seçimlerin ardından, bugünkü ucube sistemi ve bu yozlaşmış siyasi dili güncelleyeceğiz!? ifadelerini paylaştı.
DP lideri Uysal, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a verdiği yanıtta, ?Erdoğan, 14 Mayıs'ı işaret etmiş; Biz Demokrat Parti olarak buradayız, aynı yerdeyiz, bekleriz!!! Yerli ve milli Şef'e karşı Yeter Söz Milletindir diyeceğimiz bir gün olacaktır!? ifadelerini kullanarak sosyal medya hesabından paylaştı.
DEVA Partisi lideri Ali Babacan, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim tarihi için 14 Mayıs'ı işaret etmesiyle ilgili, "Biz 6 parti olarak deklare etmiştik, 6 Nisan'dan sonra yapılan herhangi bir seçime Meclis'te destek vermeyeceğiz" dedi. Erdoğan'ın adaylığıyla ilgili de konuşan Babacan, "Üçüncü bir kez aday olması ancak ve ancak Meclis'in erken seçim kararı almasıyla mümkün Anayasa'ya göre. İtirazlarımızın kayda geçmesi için, gereceğini yapacağız. Ama YSK'nın bu konuda nasıl bir karar vereceğini herkes biliyor" dedi.
14 Mayısla ilgili bir açıklama da Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, Gazeteci Ruşen Çakır'a, "Erdoğan'ın seçim tarihi olarak 14 Mayıs'ı işaret etmesine ne diyorsunuz? Demokrat Parti ve tek parti dönemine referans vermesi iktidar için iyi bir fikir mi?" sorusuna şöyle cevap verdi:
"Erdoğan'ın 73 yıl önceki bir tarihe gönderme yaparak subliminal mesaj vermeye çalışması, halktan da siyasetten de iyice koptuğunun net bir göstergesi oldu. İnsanlar, yaşadıkları yoksulluktan, ekonominin yol açtığı trajediden dolayı 73 saat önce ne yediklerini hatırlayamaz durumdayken kalkıp 73 yıl önceyi referans vererek heyecan yaratacağını sanmak ancak bugünün Erdoğan'ına yakışırdı."
"Adnan Mender'e gönderme yapmak aynı zamanda Erdoğan'ın anlatacak yeni bir hikâyesinin olmadığının da itirafıdır." diyen Demirtaş "Tek parti ve Menderes dönemi, hele de günümüz gençlerinde hiç heyecan yaratmaz. Tam tersine, geçmişi işaret etmek son derece hatalı bir seçim stratejisi. Muhalefete düşense 73 yıl öncesini değil, 73 yıl sonrasını işaret etmek ve ortaya, buna uygun bir vizyon koymaktır." ifadelerini kullanarak tepkisini gösterdi.
Muhtemelen 14 Mayıs'ta yapılacak erken seçim birçok tartışmayı da beraberinde getireceğini düşünüyorum. Hep birlikte gelişmelerin takipçisi olacağız. Hayırlara vesile olsun diliyorum?
Yazar: öğretmen
''ROZA'' VE SİNEMA''ROZA'' VE SİNEMA
Bu haftaki köşe yazımı Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde doğan, sonraki yıllarda Mersin'de yaşamaya başlayan, Mersin Ticaret Ve Sanayi Odası Meclis Başkanlığını, turizm işletmeci, Yeni Güney gazetesi sahibi Hamit İzol'a ve en çok okunan kitapları arasında yer alan ve gerçek yaşamdan kaynaklanan ''Roza'' romanının sinema filmi olarak beyaz perdeye aktarma konusuna ayırdım.
Buradan hareketle konumuz gereği edebiyat ve sinema arasındaki ilişkiye gelirsek; ''edebiyat insanlık tarihi kadar eskidir. Sinemaya göre Sinema, kendinden önce gelen bütün sanat dallarıyla iletişim içindedir ancak en kuvvetli bağını edebiyatla kurmuştur.
Her iki sanat dalında da türler bulunmakta ve farklı yaklaşımlarla da olsa bir öykü anlatmaktadırlar. Diğer sanat dallarının bir bireşimi olan sinemanın, Yedinci Sanat özelliği edebiyattan, tiyatrodan, resimden, fotoğraftan, mimariden ödünç aldığı öğelerle gerçekleşir.
Sinema ve Edebiyat ilişkisi konusunda Sinema sanatı, diğer sanat dalları ile karşılaştırıldığında çok yeni bir sanat dalıdır. Bununla beraber ''Yedinci Sanat'' sinema ile en büyük etkileşim içerisinde olan sanat dalı edebiyat olmuştur.
bu değerlendirmeler ışığında edebiyat ve sinema arasındaki ilişki ve farklılıklar için şunlar söylenebilir ;
1- Sinema ve edebiyat aynı şeyi hedefleyen, farklı yollar kullanan iki sanat dalı. İkisi de kültürün gelişmesine katkıda bulunur.
2 - Edebiyatta sanatçının yöntemi, kalem ve hayal gücü çevresinde oluşur, yayın aşaması ile son bulur. Sinema, senaristin kaleme aldığı senaryonun; yönetmen, oyuncular, görüntü ve ses yönetmenlerinin ortak çalışmalarından oluşan görüntünün perdeye aktarılması aşamalarından geçer.
3 - Edebiyat amacına ulaşmak için dili, sinema görüntüyü kullanır. Edebiyat dilin bireysel tarzda kullanımıdır; sinema hareketli görüntü, söz, gürültü ve müzik gibi farklı anlatım boyutlarını kullanır.
4- Edebiyat metinleri, merkezinde bir olayın bulunduğu ve bu olayın bir anlatıcı çevresinde dile getirildiği kurguya dayanır. Filmde ise gösterme vardır. Olay, ayrıntılarıyla izleyicinin gözünün önünde canlandırılır. Edebiyat bireysel bir üretimdir, sinema ise bir ekip çalışmasıdır.
Bu belirlemelerden sonra, Siverek'in yetiştirdiği edebiyatımızın önemli yazarlardan İzol: Siverek ile olan ilişkisini hiçbir zaman kesmedi. Ne o Siverek 'i ne Siverek onu bıraktı. Siverek sevgisini ve kültüre verdiği önemi her fırsatta kanıtlıyordu. Bu durumun yakın tanığıyım.
Siverekli şair ve yazarların bir araya gelmesiyle düzenlenen söyleşi ve imza gününe Mersin'den birlikte katılmıştık. Etkinlik kapsamında, Siverek'te bulunan okulları ziyaret ederek öğrenci ve öğretmenlerin yoğun ilgisiyle karşılandı.Yapılan söyleşide şiir ve edebiyatın önemini vurguladı.
Öğrenci ve öğretmenlere kitaplarını imzaladı. Daha sonra Siverek halkıyla buluşarak sevenleri ve okurlarına da kitaplarını imzaladı.Bu durum yazarın ne kadar sevildiğinin ve edebiyata verdiği önemin bir göstergesiydi.
Yazar ve şair olan İzol; sancılı coğrafyada yaşanan birçok olaylara şahitlik etmiş, şahitlik etmekten öteye birçok olayı birebir yaşayan, gelenek görenekleri, örf ve adetleri, bölgede yaşayan dini baskıları,töre ve namus cinayetlerini nedenlerini iyi bilen ve onları usta kalemiyle dile getiren usta bir yazar.
Zaman süreci içinde sancılı coğrafyada yaşanan olayları duyarlı kalemiyle bir çok esere imza atmış. Yazdığı eserler,şairin birçok ödül almaya vesile olmuş, Siverek'in yetiştirmiş olduğu değerlerden biri.
Özellikle günümüzde edebiyat ve sinema arasındaki ilişkinin farkında olan yazarımız, bölgede yaşanan sancılı durumu Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde mevsimlik işçisi olarak Mersin'e güç etmek zorunda kalan bir ailenin dramatik hikayesi olan ''Roza'' romanını beyaz perdeye aktararak edebiyat ve sinemaya büyük katkı sunacağı kanısındayım .
Yapımı Akiz Yapım'a, yapımcılığı Selma Akgün ve Erden Umut Akgün'a ait 'Roza' adlı filmin genel koordinatörlüğünü Irmak Çığ Erlertürk, yönetmenliğini Mustafa Kotan üstlenirken, senaryosunu Sultan Turan Kızılay kaleme alıyor.
Filmin başrollerinde sinemanın usta isimlerinden Belçim Bilgin ve Fikret Kuşkanyer alıyor.Usta sanatçıların yanında,Bahar Şahin, Burak Sevinç, Deniz Bolışık, Ümit Çırak, İzzet Yüksek, Berk Bakioğlu, İrem Sultan Cengiz, Ayça Kuru, Hasan Balay gibi oyuncuklar da yer alıyor.
Yazılan senaryo gereği, Çekimlerine Siverek'e bağlı Konak mahallesinde başlanan film setinde çekimleri yakından takip eden yazar Hamit İzol, Siverek Belediye Başkanı Ayşe Çakmak, Roza filminin çekimlerinin yapıldığı Konak kırsal mahallesine gelerek filmde rol alan oyuncularla bir araya geldi.Çakmak, Takoran vadisini tablosu ile çeşitli armağanlar vererek kendilerini Siverek'te görmekten mutluluk duyduğunu ifade etti.
Siverek'ten sonra Mersin'in Akdeniz İlçesi Çilek Mahallesi'nde çekimleri devam eden sette filmin kadrosuyla buluşan Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, ?Roza? filminin çekimleri sırasında film setini ziyaret ederek, oyuncularla bir araya geldi.
Başkan Seçer, oyuncularla yaptığı sohbette; ?Ben de ?Mersin Türkiye'nin özeti' derim. Türkiye üzerine konuşmak istiyorsan, Mersin'in sorunlarını ele al, Türkiye'yle aynıdır. Burada ne varsa, Türkiye'de de var. Toplumsal ve ekonomik meselelerse burada var. Burada yok yok? dedi.
Sonuç olarak şunu rahatla söyleyebilirim; usta bir kalemden çıkan eser, beyaz perdeye aktaran usta oyuncular, usta senarist, ve usta yönetmenin harmanlamasıyla pekiştirilen ''Roza '' şimdiden ulusal ve uluslar arası arenada birçok ödüle laik görüleceğini düşünüyorum.
Yazar: öğretmen
ŞİİR &EDEBİYAT İLİŞKİSİŞİİR &EDEBİYAT İLİŞKİSİ
Konumuzun iyi anlaşılması için, şiir ve edebiyatı ayrı ayrı , ama aradaki sıkı ilişkiyi göz önünde bulundurarak değerlendirmek gerekir.
Bilindiği gibi şiir; en eski edebiyat türlerinden birisidir. şiir insanlık tarihi kadar eskidir.edebiyat türlerinde ilk önce şiir ortaya çıkmıştır. Diğer edebi türleri ancak yazının bulunmasından sonra sanat alanına giriş yapmıştır. Düzyazıdan oluşan edebiyat türleri, şiire göre oldukça yenidir.
Şiir sanatı açısından eski bir geçmişe sahiptir. İslamiyetin kabulünden önceki dönemlerde özellikle dini törenlerde şiirler sözlü olarak söylenmiştir. Dede Korkut Hikayelerindeki bazı cümlelerde ses benzerliklerine rastlanır.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ;'' Cumhuriyet dönemi Türk şiiri, gerek nitelik, gerekse şair ve eser sayısı açısından büyük bir gelişme gösterir. Orhan Veli'nin önderlik yaptığı, Oktay Rıfat'la, Melih Cevdet Anday'ın da bulunduğu Garip topluluğu; İlhan Berk, Turgut Uyar, Cemal Süreyya ve Ece Ayhan gibi sanatçıların bulunduğu İkinci Yeni topluluğu ortaya çıkar.
Şiir sözlü kültürde aktarım kolaylığının yanında duyguları güzel şekilde yaşatması ile de halen hayatımızda önemli bir yer edinmektedir. Halk kültürü şiirler ile kuvvetlenirken, modern hayat da şarkı sözleri ve yeni şiir anlayışlarıyla güzel olanın uğraşını sözcüklerle vermektedir.
İnsanlık tarihi boyunca geniş kitleleri peşinden sürükleyen liderler de şiirin etkin gücünden yararlanmışlar. Şiirin etkin gücü sayesinde egemenliklerini uzun süre sürdürebilme olanağını bulmuşlar.
Bunun yanında her türlü zulme karşı şiiriyle tavır alan şairler, ezilen. hor görülen halkların yanında yer alarak gönüllerde taht kurdular. Direniş şiirler halen okunup söylenmekte.
Şiir karanlıkları aydınlatan güneş etkisindendir. En zor dönemlerde yol gösterici olur. Karanlığa ışık tutar. Umutsuzluğa umut olur. Dik ve onurlu bir yaşamanın önemini kavratır. En zor anlarda bile bütün algılarımızı aynı anda harekete geçirme gücüne sahiptir.
Şiir yalnızken, yalnızlığı anlatan, ya da aşıkken aşkı anlatan bir şiirin duyarlılığına tanık olmak şiirin etkin gücünün bir göstergesidir.
En umutsuz anlarımızda bile umutlu ve dirençli olmamızı bize yeniden hatırlatır. İnsanı omuzlarından tutup sarsar ve yaşama bağlar.
Şiiri okuyan, şairin çıktığı yolculuğa dahil olur ve fark etmeden kendi benliğinde yeni koridorlar ve onu yaşama farklı yönlerden eklemleyen yeni köprüler keşfeder. Ne yapacağını bilemediği anlarda bir ışık olur.
Şiir müdaheledir. Şairinin, seçtiği sözcüklerle oluşturduğu bu yapı, yaşamdan ayrı düşünülemez. Bilginin, bilincin ve sezginin birlikteliğiyle gelişen bu yaratının, şiiri gereksiz ve boş görenlerin hayatına müdahele etmesi önemlidir.
Şiir ; yaşamın her alanında , her şeyin daha iyi olması, insanların gururla dünyaya bakabileceği, barış ve kardeşlik içinde bir arada yaşayacağı bir yaşama hizmet etmeli.
Sonuç olarak şiirde olması gereken özellikler şöyle sıralanabilir;
1 - Şiir dili en etkin dildir. Bu dil, günlük konuşma dilinden beslenmekle birlikte ondan nitelik ve işlev olarak farklıdır.Yazımda büyük bir incelik ve ustalık ister.
2 - Şiirin en belirgin ve ayırt edici özelliği, ölçülü ve uyaklı olmasa da mısralar ses ve anlam uyuşmasıyla oluşan bir metindir. Düz yazıda bu özellik aranmaz.
4 - Şiirdeki herhangi bir sözcüğün ya da dizenin yerini değiştirmek, bu uyumu bozacağından anlam da değişecek, ortaya farklı bir metin çıkacaktır..
5 - Bunun içindir ki şiir ana dilde yazılmalı, ancak yazıldığı dile ait olan bir sanattır. Başka dillere çeviri yapılacaksa şiiri yazan şairi tarafından yapılmalı.
6 - Şiir bir edebiyat metni olduğu için çok boyutlu olarak anlamlıdır. Bu nedenle her okunuşunda okura haz verir,
7 - Şiirde ima büyük önem taşır. Duygu ve düşünceler bu yolla ifade edilirse okuyucuyu düşünmeye , sorgulamaya teşvik eder.
8 - Yazar şiirlerini toplumdan almalı, topluma vermeli. Her okuyucu bir parça da olsa yazılanlarda kendini görmeli.
9 - Edebî bir metin olan şiir, yaratıcılık gerektiren özgün bir üründür. Kalıplaşmış sözcükler yerine, dönemin ruhuna uygun sözlerle yazılmalı.Edebiyata yeni değerler katmalı.
10 - Şiir, en zor anlarda bile algılarımızı aynı anda etkin olarak harekete geçirme gücüne sahiptir.
Sonuç olarak, yazılanların ışığında şiir şöyle tanımlanabilinir; yaşamdaki olguları irdeleyip sorgulayan, tabulaşmış algıları yıkmayı başarabilen, belli kural ve kaideler içinde yazılan yüklü bir söz işçiliğidir şeklinde ifade edilebilir diye düşünüyorum.
Yazar: öğretmen
En Çok Okunanlar
- Birturkbilgesi - AKP YA DA KAZANILMIŞ YENİLGİ DURUMU
- CECO - RAZI EDERLER
- Birturkbilgesi - NUH ZAMANI'NDA VE MUSA ZAMANI'NDA GİBİYİZ DURUMU
- DenizAydın - Sessizlik
- Birturkbilgesi - SÜNNETLİLER SÜNNETLİLERLE SAVAŞIYOR
- Birturkbilgesi - KADIN OLSUN
- Birturkbilgesi - AVRUPA BİRLİĞİ BUGÜN EŞCİNSELLİK YARIN UYUŞTURUCU
- Birturkbilgesi - KEMAL KILIÇDAROĞLU 2. TUZAĞA DA DÜŞTÜ DURUMU
- 01usta - Merhamet
- CECO - RAHMANİ İLİM
- öğretmen - DEPREMİN GETİRDİĞİ
- Kölecioğlu - Şiirsel Dörtlük 95
Yeni Üyeler
- AbdulkerimŞaşmaz
- CeyhanArkun
- cemre
- Aydogan
- yalnızkimseler
Bağlı Üyeler
- Turkaydini20:25
- Turkaydini20:21
- Turkaydini20:17
- Turkaydini20:15
- Turkaydini20:12
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir