En Yeni Şiirler
BAĞIMSIZ DÖRTLÜKLERSükut en güzel sestir duyabilene
Söz en güzel edeptir tutabilene
Aşk en güzel ateştir yanabilene
Şiir en güzel kalemdir yazabilene....
Aldığın nefesi geri veriyorsun;yelkenler kadar rüzgarın olsa ne fayda ?
Çöllerde mecnun gibi yanıyorsun;meralar kadar suyun olsa ne fayda?
Almışsan birinin ahını çıkar;girecek herkes mezara zengini de fakiri de
Dünya kadar malın olsa ne fayda....
Gözlerinin okyanusunda bir su birikintisiyim ben
Kum tanesine yetmezken okyanusun
Çöllerine sel olurdum ben.....
Yazar: MEHMET10
İMKANSIZ AŞKUzaklar biriktirdim ben sana yakın olmak için
İmkansız olsa da çölün buzula aşkı
Ben hırçın dalgalara inat, en sevdiği limanı terk etmeyen martıları seçtim.
Haram yasak olsa da helale
Kavuşamasa da Ferhat Şirin'e
Ben imkansıza inat batıda doğan güneşi seçtim
Zaman ilerliyor,ertesi günler bugüne; bugünler ise yarına.
Ben tüm bu dünya düzenine karşı senin için
Öteki dünyanın cehennemini bu dünyanın cennetinde yaşamayı seçtim.
Çok zalimce olsa da doğanın kanununa karşı bu hadise
Ben doğarken ölmeyi; cennetteyken cehennemi seçtim.....
MEHMET OLCAYER
Yazar: MEHMET10
LeylaKendini kartalmı sandın
Yükseklerden uçuyorsun
Fazla havalanma sakın
Birgün sende düşersin
Yerin belli yurdun belli
Soyun belli sopun belli
İstediğin kadar inkar
Etsende değişmezki
Sen bizim o mahallenin
Deli dolu leylasısın
İstediğin kadar kabuk
Değiştirsen de aynısın
Yıllarca peşimden koşan
Aşkımla yanıp tutuşan
Sen değilmiydin sen leylam
Bana umut bağlayan
Yerin belli yurdun belli
Soyun belli sopun belli
İstediğin kadar inkar
Etsende değişmezki
Sen bizim o mahallenin
Deli dolu leylasısın
İstediğin kadar kabuk
Değiştirsende aynısın
Yazar: Burhan
SEVDALIM GEL ACILARIN İ...SEVDALIM GEL ACILARIN İLE ÜMİTLERİN İLE GEL
sevdalım gel acıların ile ümitlerin ile gel
kaç yıl bu anı bekledim
sırıl sıklam kavur aşk güneşin ile
dol bir nefes gibi akçiğerime
...töğbeler olsun bir daha sensiz yaşamak istemem
haykır ben gibi seviyorum diye
seviyorum demek için öyle gizli kapaklı film çevirme
hani yüzün kızarmasın
insan sevmekten utanmaz
bir fırtına gibi es
ayaklarımı yerden kes
uçur beni
bir daha köhne sevdasız can taşımayayım.
razıyım aşktan gelen dikene batsın ruhuma
Yeterki gel senden gelene razıyım
irfan KÖKTEN
Yazar: GÖKKUŞAĞI
EDEPSİZLİKİlle edep ille edep,
Yoksa iki ayaklı merkep,
Ne yapsın onun gibilere mektep,
Hocası iblis, sermaye küfür, edepsizlik.....
Yazar: ABDULHAMİT
En Yeni Düz Yazılar
NET SÖZCÜĞÜ FRANSIZCA D...Ne yazık ki, ve ne acı ki Türkiye'de 'Türkçe ile felsefe ve bilim olmaz, eğitim Arabça olmalı' savına inananlar var; belli ki Atatürk'ün de, demokrasinin de, laikliğin de, özgürlüğün de, dinin de 'Önce bilim ve ahlak' demek olduğunu bilmiyorlar yani Atatürk düşmanlığı, Türkiye düşmanlığı gibi bir artniyetten değilse cehaletten ya da mantıksızlıktan olsa gerek. Bu nedenle ki dini tanımlayan Din hadisileri 'Önce bilim ve ahlak' yanında, bir de 'Önce vicdan, merhamet, medenilik, ve nefssizlik' demesine karşın, öz bebek kardeşlerini, ve öz çocuk kardeşlerini bile öldürtmekten çekinmemiş yani vicdana, merhamete, medeniliğe, ve nefssizliğe yani dine aykırı Osmanlı sultanılarını baştaçı etmekteler.
Oysa; Atatürk Türkiyesi'ndeki Türkçe hem dünyanın en zor, hem en mantıklı, hem en evrensel, hem en temel, hem en başarılı dilidir. Bu nedenle ki örnek ki 'özgürlük' sözcüğünün anlamı yalnızca Türkçedeki 'özgürlük' sözcüğündedir; yani 'freedom, hürriyet, serbestlik, bağımsızlık, istiklal' gibi sözcükler 'özgürlük' sözcüğünün yerini asla tutmazlar çünkü özgürlük demek 'özün yani beyinin yani ruhun yani kişiliğin 'doğru ve gür gelişimi, varlığı' demektir oysa freedom, hürriyet, serbestlik, bağımsızlık, istiklal gibi sözcükler ruh ile değil bedenle ilgili sözcüklerdir.
'Türkçe olduğu bilinmeyen' ya da 'Yabancı sözcük olduğu sanılan' pekçok sözcükten biri de 'Net/net' sözcüğüdür. Türk dil kurumu 'Net sözcüğü Fransızca' demiş.
Savım ki 'Net' sözcüğü Fıransızca(Fransızca) değil Türkçedir.
Neden?
Çünkü savım ki 'Net' sözcüğündeki 'Ne' Türkçedeki 'Ne?'dir; 'Net'in anlamı da 'netice/sonuç' anlamındadır, içeriğindedir. Yani 'net' demek gerçekte 'sonuç', ve Arabça sanılan ancak Türkçe sözcük olan 'netice' demektir.
Peki 'Net'teki 'et' ne? O da Türkçe 'özet' sözcüğününün sonundaki 'et' ki.
Savım ki 'net' sözcüğü Fıransızca değil Türkçedir; ve temeli, kökeni, asılı(aslı) 'neet'tir, 'net' de zamanla 'neet'in 'net'e dönüştürülmüş biçimidir.
Gerçek ki Türkiye'yi de, dünyayı da onurlandıracak, yükseltecek şey aya, Mars'a gitmek değil; özelde bilime ve ahlaka; genelde dini tanımlayan Din hadisileri'ne; ve daha özelde ise Türkçeye gitmektir.
Yani, Türkiye için tek çözüm, tek doğru yol: 'Önce bilim, ahlak, ve Türkçe'.
Ve bilinmeli ki 'Türkçe olmazsa özgürlük' de olmaz.
Necdet Gürçiftçi
Hiçbir dini inançtan ve hiçbir siyasi partiden yana olmayan dinli ve bilge
İnternette yayınlandığı zaman: 12.4.21/10.16
Yazar: Birturkbilgesi
7. KOĞUŞTAKİ MUCİZE FİL...Açık ki bir ülke Atatürk'ün de dediği gibi 'Önce bilim ve ahlak'tan da; din 'Bilim, mantık, ahlak, vicdan, merhamet, adillik, dürüstlük, tarafsızlık, medenilik, israfsızlık, nefssizlik, ve bunlarla inzivadır' diyen, dini tanımlayan Din hadisileri'nden de uzaklaşırsa yalnızca ekonomi, siyaset, hayat, medya, turizım(turizm) değil sanat da akıldan, mantıktan, utanmaktan, akıl-ruh sağlığından yani utanmaktan uzaklaşır.
Bu nedenle ki Türkiye akıldışı-ahlakdışı moda türünün de, akıldışı-ahlakdışı ünlü türünün de büyük bir saldırısına karşı zafer kazanamamak durumu göstermek durumu içinde görünmekte. Bir akademisyen 'Üniversiteler geneleve benziyor' diyor, akıldışı-ahlakdışı modayı gösterip, kendilerine Atatürkçü, demokrasici, laik diyen tuhaf bir kesim Atatürk'ün de, demokrasinin de, laikliğin de, özgürlüğün de 'Önce bilim ve ahlak' demek olduğunu bilmiyor olmalı ki bu sava tepki gösteriyor; peki herkesin içinde sütyen-külot pılajlar, mini şortlu-tayt pantolonlu-mini etekli sokaklar? Açık ki ortalıkta çırılçıplak dolaşan ilkel bir kavime göre, ortalıkta sütyen-külot dolaşmak 'giyiniklilik' sayılır ancak zekaya, mantığa, ilime, ahlaka, dine, demokrasiye, laikliğe, ve akıl-ruh sağlığına göre de çıplaklık ve utanmazlık olur.
Durum ki akıldışı, ahlakdışı, barbar, insanlıkdışı, küresel ve derin bir merkezin dünyaya akıldışı-ahlakdışı moda türü, akıldışı-ahlakdışı ünlü türü, akıldışı-ahlakdışı medya türü, akıldışı-ahlakdışı reklam türü, akıldışı-ahlakdışı sıpor(spor) türü, akıldışı-ahlakdışı yarışma türü, ve astroloji gibi şeylerle akıldışılık, bilimdışılık, ve ahlakdışılık pompalamakta olması durumu Türkiye'ye de alabildiğince rahatça yayılmak durumu göstermek durumu göstermekte.
Din dini tanımlayan Din hadisileri'nin de dediği gibi 'Bilim, mantık, ahlak, vicdan, merhamet, adillik, dürüstlük, tarafsızlık, medenilik, israfsızlık, nefssizlik, ve bunlarla inziva'dır. Yani, dinden uzak olmak da, dine aykırılık da bu insanca ilkelerden uzak olmaktır, bu insanca ilkelere aykırılıktır ki bunun da övünülecek, onurlanacak, gururlanacak biryanı yoktur. Ahlak da savım ki 'Zekanın, akılın, mantığın, beyinin, ruhun, akıl-ruh sağlığının, özgürlüğün, insanlığın, ve evrenin en nitel zirvesidir'; yani ahlaktan uzak olmak da, ahlaka aykırılık da bu duruma uzak ya da aykırı olmak durumudur ki bunun da övünülecek, onurlanacak, gururlanılacak biryanı yoktur.
Bir ülke Atatürk'ün dediği gibi 'Bilim ve ahlak' ile ya da Din hadisileri'nin dediği gibi yönetilmiyorsa açık ki bilimdışılığa ve ahlakdışılığa doğru sonsuz bir yolculuğa başlar, ve akıl ve ahlak doğru ilkelere sahip olduklarından, yanlış gördüklerinde 'Dur' demeden durur ancak akıldışılık ve ahlaksızlık 'Dur' demeden durmaz.
Gerçek ki Atatürk'e aykırılık da, Din hadisileri'ne aykırılık da; bilime aykırılık da, ahlaka aykırılık da hem mantıksızlığa ve tutarsızlığa, hem de utanmazlığa neden olmak özelliğine sahip durumdadır. Bu nedenle de bilime, ahlaka, ve dine aykırılıktan uzak durmak gerekir.
Gelelim konuya. Türkiye'de, '7. koğuştaki mucize' adlı, 2019 yapımı bir sinema filımı(filmi) var, ve bu filım Oscar'a aday gösterilmiş Türkiye'deki birilerince. Ancak ilginç birşey var: Bu filımın konusu 'Miracle in Cell No.7' adlı Güney Kore sinemasına ait bir filımdan 'uyarlanma' imiş, yani 'araklama' durumu. Yani açık ki bu filım ile Oscar'a katılmak 'elşeyiilegerdeğegirmek/el şeyi ile gerdeğe girmek' durumu gibi birşey durumu da olmakta. Ne yapılmış; konu Türkiye'ye uyarlanmış, ve isimler Türkçe adlar ile değiştirilmiş.
Filımda; askeri sıkıyönetimli bir dönemde masum, ve 7 yaşındaki kızı ile aynı zekaya sahip yani 7 yaşındaki bir çocuğun zekasına sahip bir bay gençin(gencin) mahkemece idam cezasına çarptırılması verilmesi ancak koğuştaki mahkumların cezaevi yönetimi ile işbirliği yapıp o genç yerine gönüllü bir başka bayın idam edilmesi konusu, o genç bayın da ülkeden kaçırılması, konusu bulunmakta. Filım ilk bakışta mantıksız gibi görünse de gerçek ki doğru bir mantık durumuna sahip çünkü idamdan kaçırılan gerizekalı genç yerine bir başkası idam edildiği için mahkemenin idam kararının infazı gerçekleştirilmiş olmaktadır, hapishaneden bir mahkum eksildiği için de büyük olasılıkla gerizekalı gençin değil bir başka mahkumun hapishaneden firar ettiği ileri sürülecektir ki 'Düşünme, sorgulama, yalnızca koyun gibi izle' diyen Amerikan sineması dünyasına ait filımlar dahil hangi filım zaten dörtdörtlük mantıklılık içinde.
Yani, konuda mantık aramak gereği yok.
Konuda iki mantıksızlık var:
1- Bir başka ülkenin filımı ile, futbolda yabancı oyuncu oynatır gibi, Türkiye adına Oscar'a katılmak.
2- Filımda, bir Türk subay askerini bir Türk er askerini, ensesinden infaz etmesi sahnesinin özelde Türk subayını, genelde ise Türk askerini, ve Türk ordusunu kötüler durumda olması ki böyle bir durum Türkiye'de açık ki asla yaşanmamıştır, ve yaşanmayacaktır da.
Açık ki konudaki ülke içi mantıksızlık konunun bir sıkıyönetim zamanında geçmiş gösterilmesidir, örnek ki durum Fetöcülük olarak gösterilebilirdi ki filımın 2019 yapımı olması da buna olanak sağlardı.
Atatürk 'Sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir' dedi ancak önce de 'Önce bilim ve ahlak' dedi.
Evet; ekonomi de, devlet de, sanat da, demokrasi de, eğlence de, medya da, eğitim de gerekli ancak önce 'Bilim ve ahlak'.
Necdet Gürçiftçi
Hiçbir dini inançtan ve hiçbir siyasi partiden yana olmayan dinli ve bilge
İnternette yayınlandığı zaman: 12.4.21/10.14
Yazar: Birturkbilgesi
ÖZELLEŞTİRME YA DA EKON...Edebiyat ağustosböceğinin(ağustos böceğinin) eğlenceye çalgıcılığı gibi; felsefe de baykuş'un ormanda masal anlatması gibi birşey değildir. Doğru ki edebiyat da, felsefe de insana, topluma, vatana, dünyaya, ve insanlığa sorumluluğu kadar onur, değer, gereklilik, anlam kazanır. Bu nedenle ki sevgiliye ciyakciyak yalvaran müzik türü de, zorbalığı sevginin onuru yapan müzik türü de sanata da, insanlığa da, akıl-ruh sağlığına da aykırıdır, ve ağustosböceğinin çalgıcılığı, baykuşun masalcılığı gibi birşeydir. Yani, edebiyat; sevgiliye saçmasapan dizeler yazmak, felsefe de felsefe tarihi konuşmak değildir.
Bu durumda, olması gereken şey edebiyatın da, felsefenin de yalnızca insan, toplum, insanlık, dünya sorunuları(sorunları) ile değil, vatan, ekonomi konuları ile de ilgilenmesi, ve toplumları aydınlatması gerekir.
Bu yazı bu nedenle ki bir ekonomi yazısı değil felsefe, ve edebiyat amaçlı bir yazıdır.
Türkiye'de, ekonomide yapılmakta olan 'özelleştirme' denilen şey gerçeklik açısından 'Ekonomiyi; ekonomiyi batırarak kurtarmaya çalışmak' gibi akıldışı da, ahlakdışı da; amaçı(amacı) insan olan felsefeye, edebiyata, ve dine de aykırı birşey durumudur ki bu nedenle de bilime de, vatana da, insanlığa da aykırı bir durumdur.
Devlet nedir? 'Devlet' en kolay tanımı açısından, 'Bir milletin devleşmesi'dir yani 'dev'in 'dev'i, 'millet'in 'let'i yani 'dev+let'. Bir milleti devleştiren şey de, bir milleti devleştiren şey de, bir ülkeyi devleştiren şey de, bir devleti devleştiren şey de, bir ekonomiyi devleştiren şey de özelde Atatürk'ün 'Önce bilim ve ahlak' dediği 'Bilim ve ahlak'tır; genelde ise dini tanımlayan Din hadisileri'nin tanımladığı, 'Din bilim, mantık, ahlak, vicdan, merhamet, adillik, dürüstlük, tarafsızlık, medenilik, israfsızlık, nefssizlik, ve bunlarla inzivadır' dediği dine uygunluktur. Ve 'devlet' de, 'ekonomi' de millet, toplum, vatan, devlet, insan için ise 'Bilim ve ahlak'a, ve Din hadisileri'nin tanımladığı dine uygun olur. Yani 'Bilim ve ahlak'a göre de, dine göre de olması gereken şey ekonominin özel sektör denilen kapitalistlere ait olması değil bilime, ahlaka, devlete, millete, vatana, topluma, insana ait olmasıdır oysa 'özelleştirme' denilen şey bunun tam tersini yapmakta ve milletin, vatanın, devletin, toplumun ekonomisini yani fabrikasını, madenini, toprağını, kaynaklarını, servetini, kazanç kapısını kapitalistlere satmaktadır, vermektedir. Açık ki herşey alınıpsatılabilse de vatan alınıpsatılamamalıdır yani vatan yalnızca bilim, ahlak, vatan, millet, devlet, insan için olmalıdır.
Bu durumda açık ki 'özelleştirme' denilen şey mantık açısından da, gerçekte de 'Batmış bir ekonomiyi daha da batırarak kurtarmaya çalışmak' durumudur en masum açıdan olarak. Bu durumda açık ki vatanın, milletin, devletin, toplumun hayat olanaklarını kapitalistlere yani parası olana satmak olan 'özelleştirme' zafer değil yenilgi, başarı değil başarısızlık, övünç değil utanç bir durumdur ki gerçek ki Türkiye kapitalistleri daha da zengin etmek, kapitalistleri ve kapitalistlerin yandaşı siyasetçi türünü mutlu etmek için değil bilimi, ahlakı, milleti mutlu etmek için kurulmuştur.
Atatürk'ün 'Önce bilim ve ahlak' yolundan gidilseydi; devletin, vatanın, milletin malı artacaktı, ülke 'bilim ve ahlak' egemenliği içinde yani Din hadisileri'nin tanımladığı dine daha yakın bir durumda olacaktı; öyle ki Türkiye hem dünyanın önderi, hem de insanlığın en doğru önderi ülkesi durumunda olacaktı. Bu durumu açık ki genelde Atatürk düşmanıları(düşmanları), özelde ise kapitalistlik ve siyaset önlemiştir, ve önlemektedir yani Türkiye de, tüm ülkeler de özelde 'Bilim ve ahlak', genelde ise Din hadisileri'nin tanımladığı din ile yönetilmelidir.
Bu nedenle ki dini inançların Öte dünya'sılarında ne kapitalist vardır, ne siyasetçi. Bu nedenle ki Din hadisileri de 'Çarşı Şeytan'ın mescididir' yani ticaret yani özel sektörcülük dine aykırıdır, ve 'Sultanlarla düşüpkalkan alimler bile hırsızdır' yani dinsizdir diyor.
Yani, özelleştirme hem ekonomiyi batırmak durumudur, hem de ekonomiyi batırarak kurtarmaya çalışmak durumu. Bu nedenle ki kapitalistlik, siyasetçilik, ve yandaşları akıldışı-ahlakdışı ünlülük türü daha da zenginleşmekte ancak devlet ve millet daha da yoksullaşmak durumu içindedir.
Bu durumda açık ki edebiyatı yalnızca sevgiliye sanki ciyaklamak sanan; felsefeyi yalnızca felsefe mazisini sanki vıraklamak sanan; pısikoloji(psikoloji) 'bilimi'ni de vatanı, ekonomiyi, devleti, ahlakı dışlayıp yalnızca bireylerin özel sorunları üzerine sanki melemek sanan mantık yanlış ve kötü yolda durumundadır.
Demek ki edebiyat demek de, felsefe demek de, sanat demek de, demokrasi demek de, çözüm demek de 'Önce bilim, ahlak, vatan, devlet, ekonomi, ve toplum' demek de.
Necdet Gürçiftçi
Hiçbir dini inançtan ve hiçbir siyasi partiden yana olmayan dinli ve bilge
İnternette yayınlandığı zaman: 12.4.21/10.09
Yazar: Birturkbilgesi
AKP YANLISI TV KANALLAR...Sistem; birzamanlar, İpek Ongun isimli bir bayan yazarı öne çıkarmıştı, romanlarında bikinili liseliler olan; ve bir de 'Alkol dolu bir havuzda yüzmek dine aykırı değildir' gibi nefse yönelimin dine aykırı olmadığı söylemleri olan, sılip(slip) mayo ile pılaj(plaj) hayatı görülen, ve tedavi görmekte olduğu mide kanserinden ölümünden birkaç ay önce bir Tv kanalında bir tepsi hamsiyi nasıl yediğini övünerek anlatmış olan Yaşar Nuri Öztürk'ü öne çıkardığı gibi. Cübbeli Ahmet'in de yüzmek ya da deniz merakı düşünülürse sistemin denizi sevenleri baştaçı etmekte olduğu düşünülebilir ki bunun da nedeni sistemin pılajlardan(plajlardan) yani turizımdan(turizmden) büyük bir gelir sağlıyor olması olabilir.
Bir de görülmekte ki dünyaca ünlü roman yazarları durumuna yetişkin insan erkeği egemen durumda oysa yetişkin insan dişisi de roman yazmakta. İşin ilginçi(ilginci); dünyaca ünlü roman yazarı bayların yetişkin insan dişisini anlatan romanları ile de ünlü olmuş olmaları durumu; örnek ki Anna Karenina, Kuzen Bette, Madam Bowary, Kibar fahişeler, gibi.
Neden böyle?
Kuramım ki bu durumun nedeni yetişkin insan dişisinin 'incirçekirdeği' dünya işi şeyler yazması; yetişkin insan erkeğinin ise evrensel, küresel şeyler yazması.
Türkiye'de son günlerce, Akp yanlısı Tv kanalılarında(kanallarında), Gülseren Budayıcı isimli bir yetişkin insan dişisinin romanlarından uyarlanma diziler başladı. Öyle ki 'Doğduğun Ev Kaderindir', 'Masumlar Apartmanı', ve 'Kırmızı Oda', ve 'Camdaki Kız' adlı romanlarının dördü birden dizi olarak, Akp yanlısı Tv kanalılarında gösterilmekte.
'İstanbullu gelin', 'Masumlar Apartmanı', 'Kırmızı Oda', ve 'Camdaki Kız' adı dizilere biraz bakayım dedim, zekam rahatsız oldu çünkü çok incirçekirdeği bir dünya içindeler. Bir de nedense hep zenginler var. Mantıksızlıklar da cabası; örnek ki İstanbul boğazı'na sıfır, son model arabalı, son model ceptelefonulu(cep telefonlu) bir yalıda, üstelik de bir şirketde(şirkette) çalışan bir genç kıza ki gören 50 yaşında sanır, bekaret korsesi takılmakta.
Bu durumun açık ki büyük olasılıkla hem ülkemize pompalanmakta olan feministliğin yani kadıncılığın yani dişi cinsiyetçiliğinin hem de Akp hükümetinin özel katkısı olsa gerek çünkü Gülseren Budayıcı birzamanlar yani gençliğinde Trt haber sunuculuğu(sıpikerliği/spikerliği) yapmış yani örnek ki Halk Tv'de yapmış olsaydı ne olurdu acaba?
İlginç birşey ki Gülseren Budayıcı bayan olmasına karşın bakmaya yeltendiğim dizilerinde hep bayanlar kötü gösterilmekte; örnek ki Masumlar apartmanı'nda temizlik takıntılı bayanlar, Camdaki kız'da gençkızına bekaret kemeri takan anne. Gülseren Budayıcı'nın pısikiyatrist(psikiyatrist) olduğu ve özel bir pısikiyatri merkezi olduğu düşünülürse; bu durumda, hastalarının zengin, sosyetik bayanlar olduğu durumu düşünülebilir ki bu da sosyetik, zengin kapitalist çevrede ruhsal sorunların yaygın olduğunu ya da yayılmakta olduğu sonuçunu(sonucunu) da verebilir.
Gülseren Budayıcı'nın pısikiyatri merkezinin adı da tuhaflık olarak ilginç: 'Madalyon'.
Gülseren Budayıcı'nın Madalyon psikiyatri merkezi'nin internet sitesinde bazı yazılar var. Bunlardan, Psk Merve Savaşkan'ın yazdığı birinin başlığı: 'Bencil insan değil, benci İnsan olabilmek sağlıklıdır' diyor; bu yazının sonunda da 'Benci olmanın yolu özellikle hayır diyebilmeyi öğrenmekten ve sağlıklı sınırları ilişkilerimize kurabilmekten geçer. Ancak bir başkasına zarar vermeden bunları başarabiliyorsak; ne istediğimizi, neye ihtiyacımız olduğunu çekinmeden ortaya koyabiliyorsak benciliği gayet doğru şekilde kullanıyoruz demektir.' diyor ancak benim savım ki doğru insan olmak yani akıl-ruh sağlıklı insan olmak ancak dini tanımlayan Din hadisileri'nin 'Din bilim, mantık, ahlak, vicdan, merhamet, adillik, dürüstlük, sakinlik, medenilik, tarafsızlık, israfsızlık, nefssizlik, ve bunlarla inzivadır' tanımına uymak ile olur, yani insani/öznel doğrunun ve, doğru insanın merkezi de, ölçüsü de, ölçütü de insanın kendisi değil dini tanımlayan Din hadisileri'nin tanımladığı dindir.
İnternet sitesinin 'Neden Madalyon?' bölümünün sonunda: 'Sağlık, kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal tam iyilik halidir. Dünya Sağlık Örgütü' yazıyor. Ben bile 'Korona virüsü havada 20 dakika kalabilir, herkes maske takmalı' derken 'Korona virüsü havadan ağırdır, bu nedenle havada çok kalmaz hemen yere düşer, bu nedenle herkes değil yalnızca hastalar maske takmalı' demiş olan Dünya sağlık örgütü'nün 'Sağlık' tanımlaması da ancak bu kadar olur çünkü tıp bilimi nicel zekaya, nicel beyine, nicel belleğe, genetik belleğe yani ezber gücüne dayalı bir bilimdir oysa sağlık tanımını da, 'iyi' tanımını da dini tanımlayan Din hadisileri'nin 'doğru'yu, 'doğrunun ölçütünü', 'iyi'yi, 'doğru insan'ı, ve 'doğru ruhu' tanımı kökten değiştirmekte çünkü Din hadisileri'ne göre 'Sağlıklı/Doğru/İnsanca ruh' 'Bilim, mantık, ahlak, vicdan, merhamet, adillik, dürüstlük, tarafsızlık, sakinlik, medenilik, nefssizlik, israfsızlık, ve bunlarla inziva' içindeki varoluştur; bu durumda da pısikoloji(psikoloji)nin de, Dünya sağlık örgütü'nün de, Gülseren Budayıcı'nın da zina, fuhuş, porno, eşcinsellik, akıldışı-ahlakdışı ünlülük gibi serbestliklere de; astroloji, medyumluk, fal gibi bilimdışılıklara da; mini etek, mini şort, tayt pantolon, bikini, mayo, dövme, pirsing gibi akıldışı-ahlakdışı moda türüne de karşı çıkması gerekiyor.
'Madalyon'u Vikipedi şöyle tanımlıyor: 'Madalyon, yuvarlak veya oval bir dekorasyon veya hatıra işaretidir. Madalyon, kökenini zafer sırasında askeri lidere sunulduğu Antik Roma'ya borçludur. Büyük bir altın sikkeye benziyordu, ama bir zincire bağlıydı ve zengin bir şekilde dekore edilmişti.'. Yani soylular, zenginler. Gülseren Budayıcı'nın romanlarından uyarlanılan dizilerde de zenginler görülmekte, üstelik de yalı ve şirketi sahibi zenginler.
Acaba durumun; 'zenginleri daha zengin' ettiği ilerisürülen(ileri sürülen) sistem ile bir ilgisi var mı da 'Madalyon' çünkü madalyon sözcüğü yoksulun, işçinin, işsizin değil zenginin ilgisini daha çok çeker bir durum; üstelik de Türkçe bir sözcük olmaması da durum 'Acaba Türkiye'ye, Türkçeleri varken, son günlerde özellikle ve kasıtlı olarak boca edilen 'Etik, hijyen, misyon, vizyon, performans, plasman, aktivite' gibi Batı sözcükleri akını ile ilgili mi?' sorusu da sormayı gerektirmekte, yani durum acaba sistemin 'elit' denilen kesimine mi yönelik?
Merkezin, Akp'nin kuruluşundan 4 yıl sonra kurulmuş olması da, bu yazarın romanlarının Akp yanlısı Tv kanalılarında gösterilmesi ile konusu ile birlikte ilginç mi acaba? Ancak merkezin internet sitesinde, türbanlı pısikiyatır, pısikolog olmaması durumu da ilginç ancak moda içindeki pısikiyatır, pısikolog olması da ilginç çünkü moda da akıldışı, bilimdışı, ahlaka aykırı, akıl-ruh sağlığına, ve insanlığa aykırı bir dünyadır.
'Camdaki kız' dizisi bir filımcının(filmcinin) değil de reklamcının elinden çıkmış durumu göstermekte; ve aynı sahne gereksiz yere uzun uzun gösterilmekte; gereksiz yere uzun uzun çekilmiş sahneler.
Bu bayanın romanlarından uyarlanan dizilerde gördüğüm şu ki 'İncirçekirdeği' dünyalar; ülkeyi de, insanlığı da ilgilendirmeyen 'incirçekirdeği' konular.
Bir de kendi ağızından(ağzından) şu ki Gülseren Buğdaycı 'Beş pısikologu kovmuş'. Yani kovduğu insanlar pısikiyatri merkezinin hizmetçileri, çöpçüleri, çaycıları, bulaşıkçıları, temizlikçileri değil pısikologları, yani bir pısikoloji merkezinden pısikologlar kovulmakta. Öyle ise ya 'Bunlar nasıl pısikolog?' ya da 'Bu nasıl pısikoloji merkezi?' durumu. O 5 pısikologu kovma nedeni ise şu imiş: 'Çıldıracak seviyeye gelmiş psikologlar var, adlı bir makaleyi sosyal medyada yayınlamışlar. Bir gazeteciye Gülseren Budayıcı kötüleyici röportaj vermişler örnek ki 'Giyimimize bile karışır, şöyle yapacaksınız der, böyle giyeceksiniz der' gibi. Yani 1 tane de değil tam 5 tane pısikolog öyle demiş yani 1 tane olsa neyse; yani bu ülkede 5 pısikologa aynı konuda bile güvenilemeyecekse pısikoloji diye kime güvenilecek durumu.
Durumun açık ki akıldışı-ahlakdışı Avrupa birliği'nce, 'Önce bilim ve ahlak' diyen Atatürk'ün Türkiye'sine dayatılmak istenilen İstanbul sözleşmesi durumu ile de ilgisi olabilir ancak gerçek ki demokrasi insana saygıdan da, bayana saygıdan de değil; Atatürk'ün de, Muhammed'in de dediği gibi 'Önce bilim ve ahlak'a saygıdan geçer.
Yani açık ki insana, topluma, ve insanlığa doğru hiçbirşey veremeyecek diziler durumu. Bu dizilerdeki kim 'Bilim ve ahlak'a uygunki(uygun ki)?
Gerçek ki bilimdışı şeylere inanan bilimciler de, ahlakdışı-akıldışı moda ya da hayat içindeki bilimciler de bilime aykırı bir dünyadadırlar. Yani, acaba kaç pısikiyatır, kaç pısikolog bilimdışı inançlara sahib(sahip)/sahibe değil, ve akıldışı-ahlakdışı modadan uzak; gerçek ki bilimdışı şeylere inanıp da, sigara-içki gibi şeyler içip de, akıldışı-ahlakdışı moda içinde olup da, pılajlarda sütyen-külot dolaşıp da doğru pısikiyatırlık da, doğru pısikologluk da olmaz.
Gerçek ki insan ruhunun tek doğru yol göstericisi de, tek doğru tedavi edicisi de dini tanımlayan Din hadisileri'nin tanımladığı, açıkladığı, öğrettiği, sevdirdiği, evrensel, ve her milletin kendi dilinde olan dindir.
Necdet Gürçiftçi
Hiçbir dini inançtan ve hiçbir siyasi partiden yana olmayan dinli ve bilge
İnternette yayınlandığı zaman: 11.4.21/08.10
Yazar: Birturkbilgesi
ELON MUSK MARS'I DEĞİL ...Açık ki varolan eğitim düzeni nicel zeka üzerine dayalı bir eğitim sistemi; yani dini tanımlayan Din hadisileri'nin 'Din bilim, mantık, ahlak, vicdan, merhamet, adillik, dürüstlük, güvenilirlik, tarafsızlık, sakinlik, medenilik, nefssizlik, israfsızlık, ve bunlarla inzivadır' diye tanımladığı dine aykırı bir eğitim sistemi. Yani, özel sektöre, ve siyasete, yani sisteme eleman yetiştirmek üzerine kurulu ki buna porno gibi ahlaka aykırı sektörler, astroloji gibi bilime aykırı sektörler, boks gibi medeniliğe aykırı sektörler de dahil.
Elon Musk'ın belki de soyadının 'Mask' diye söylenmesindendir, Mars'a büyük bir ilgisi var.
Neden Mars? Ne yapacaksın Mars'da? Bavul bavul da para harcıyor Mars için.
Mars'ı yaşanır duruma getireceğine yani Mars'ı kurtaracağına dünyayı insanca yapsana, dünyayı kurtarsana; ya da Abd'yi ya da Afrika'yı?
İnsanın, toplumun, insanlığın, ve dünyanın kurtulması nasıl, ne ile olur? Bunun tek bir yolu var, o da dini tanımlayan Din hadisileri'nin dedikleri, ya da özetle 'Bilimsellik ve ahlakçılık' ile.
Gerçek ki Abd kurtulursa yani bilimsel ve ahlakçı olursa dünyanın yarısı da kurtulmuş olur çünkü Abd dünyanın merkezi, önderi, nefs kalesi durumunda.
Elon Musk bu konuda ne yapabilir? Örnek ki Abd'de 'Önce bilim ve ahlak' diyen bir siyasi parti kurabilir; bu amaçlı örgütler kurabilir; Afrika'da ise, Afrika ülkelerini 'Bilim ve ahlak' çevresinde toplayabilir, birleştirebilir; ya da biryeri satın alıp 'Bilimsel ve ahlakçı' bir ülke kurabilir; ya da 'Bilimsel ve ahlakçı' üniversiteler açabilir; ya da 'Bilgelik okulu'ları açabilir.
Yani, Mars'ı kurtarsan ne olacak; dünya birgün yok olacaksa Mars da birgün yok olacak.
Yani, Mars'a gitsen ne olacak? Dünyada huzur, güven, bilimsellik, ve ahlakçılık yoksa, Abd'yi kızdırırsan, Abd yaşanılır duruma getirdiğin Mars'ı roketlerle yaşanılmaz duruma da getirebilir.
Bence, Musk bilimsel ve ahlakçı bir dünya ve insanlık var etmek için didinmeli. Biravuç kapitaliste, zengine Mars ya da uzay keyifi yaşatmak için değil.
Kuşkusuz ki bunun için önce, Musk'ın, dini tanımlayan Din hadisileri ile kendini düzeltmesi, kendini kurtarması gerekir.
Sokakları ampüller, dünyayı güneş aydınlatır, ikisi de karanlığı aydınlatır ancak insanlığın karanlığını aydınlatmak ancak dini tanımlayan Din hadisileri ile olur.
Çocukların ellerinde bilim, teknoloji kitapları gördüğünüzde değil; bilgelik kitapları gördüğünüzde sevinin.
Necdet Gürçiftçi
Hiçbir dini inançtan ve hiçbir siyasi partiden yana olmayan dinli ve bilge
İnternette yayınlandığı zaman: 11.4.21/06.35
Yazar: Birturkbilgesi
En Çok Okunanlar
- Birturkbilgesi - ELON MUSK'IN ŞİRKETİ TESLA ADINI HAK EDİYOR MU? (DENEME)
- Birturkbilgesi - AKP YANLISI TV KANALLARININ GÜLSEREN BUDAYICI MERAKI (DENEME)
- Birturkbilgesi - ÖZELLEŞTİRME YA DA EKONOMİYİ EKONOMİYİ BATIRARAK KURTARMAYA ÇALIŞMAK DURUMU (DENEME)
- Birturkbilgesi - NET SÖZCÜĞÜ FRANSIZCA DEĞİL TÜRKÇE SAVIM (DENEME)
- Birturkbilgesi - ELON MUSK MARS'I DEĞİL DÜNYAYI YA DA ABD'Yİ KURTARMALI (DENEME)
- Birturkbilgesi - 7. KOĞUŞTAKİ MUCİZE FİLMİNİ OSCAR'A ADAY GÖSTERMEK UTANMAZLIĞI VE TÜRK SUBAYINI KÖTÜLEMEK (DENEME)
- MEHMET10 - BAĞIMSIZ DÖRTLÜKLER
- MEHMET10 - İMKANSIZ AŞK
Yeni Üyeler
- MEHMET10
- nefertarii
- aşk_akademisi
- lamour
- güldeniz
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir