Ayvansaray'da yağmur var
Pierre Loti tepesinde hüzünlü bir bayrak
Metrolarda batılı bir nesil
Ben bu İstanbul'a ne zaman gelsem
Yağmur yağıyor
Bedenimi bilmem ama
Ruhum donuyor
Sisli bir yağmur altında vapurlar
Kim bilir kaçıncı seferinde
Salgın bir hastalık tutmuş gibi herkesi
Solgun yüzleri ve elleri
Boş yer arıyorlar vapurda
Ben bir teleskop gibi izliyorum onları
Zaten ben bu İstanbul'a ne zaman gelsem
Mutlaka yağmur yağıyor
Şairane duygularım kayboluyor
Hoyrat ve hırçın oluyor ellerim
Sonra Hüseyin Avni Dede'iyi görüyorum
Çınaraltı'nda
Eski paralar satıyor
Hiç okumadığım şiir kitapları
Uzadıkça uzuyor sakalları
Ürperiyorum yanında
Koşarak surlara çıkmak istiyorum
Kapalıçarşı'da bir cinayet var
Mercan yokuşundan gidiyorum
Ruhani bir tedirginlik iççinde hanlar
Geçmişten geleceğe bir iz taşıyor
Islanıyorum ama umurumda değil
En azından ellerimde kelepçe yok
Yüreğimde esaretin olsa da
Sirkeci Karaköy hattında tanırlar beni
Kimilerine göre tehlikeli biriyim
Kimilerine göre iyi
Peşim sıra ezan sesleri
Gülhane'ye doğru iniyorum
Unkapanı karanlık bir tünel gibi geliyor
Korkuyorum
Elim silahımın kabzesine gidiyor
Düşmanım kim onu da bilmiyorum
Sensizim
Belki de ondan titriyorum
Bu gönlüm Aksaray'dan bıkmadı
Saraçhane'de dedelerimin evi
Hiçbir iz kalmadı
Ben bu İstanbul'a ne zaman gelsem
Mutlaka yağmur yağıyor
Ruhum donuyor
Kalbim kanıyor
Hırçın ve hoyrat oluyor ellerim
Şairane duygularım kayboluyor.
Mehmet Nurettin Üstün Düzenleme: 17.05.2025 / 14:56