Gel, Hayat
Bir çiy tanesi düştü toprağa,
bir damla haram, kötülük yeşerdi
gözyaşında; her yanı matem,
bir saksıda çiçek gibi hayatlar.
Bir kadehe doldurur günahkâr,
bir mazlum ağlar siyah gözlerde,
yalnız ve kimsesiz bir ağıt gibi,
hiçbir dilde okunmaz, duyulmaz belki de.
Hüzünle dolu tabaklar,
duygularda ağlamaklı hâl;
bir yanda umuda özlem,
içinde azim saklı.
Dilinde barut kadar keskin kelimeler,
kargaşada yankılanır;
bir yanda sevap gizlenmiş,
günahın içine saklanır.
Bir kelebeği sevmekti sevap,
bir kuşu öpmekti kanatlarında,
bir çocuğu sevmekti kırlarda koşarken
uçurtmasıyla;
bir papatyaya dokunmaktı yüreğinde, koparmadan,
saygı ile eğilmekti toprağa,
selamlamaktı göğü, yıldızları, ayı da.
Umut olmaktı fakirin ekmeği de,
sevda olmaktı gönülde;
kanatsız uçmaktı acıda,
sevince sarılmaktı kederin içinde.
Sokak olmaktı sığınağına,
ışık olmaktı Fener'e,
her mevsime güneş, kar ve yaprak olmaktı
sarı sarı, parlak, canlı.
Ve bil ki, her nefes bir armağan,
her gözyaşı bir yıldız parıltısı;
gel?
gel umutla dokun hayata,
gel sevdayla süzül göğe.