Dört Duvar
Uçaklar geçiyor gökyüzünde,
kelebekler dans ediyor baharda,
ama ben buradayım,
toprak kokusu bile hasret gibi gelir bana.
Ben özgürüm, duvarlar beni tutamaz!
Saçlarımı okşayan rüzgârı hissediyorum,
ama önümde siyah duvarlar?
Firari ruhum zincire vurulmuş bedenimde çırpınıyor,
derin okyanusta esir edilmiş duygularım
zihnimde yıldırım gibi patlıyor.
Ben özgürüm, duvarlar beni tutamaz!
Ayaklarım özgürlüğe koşmak ister,
tutkularım yıldırım misali içimde yanıyor.
Yanımda dört duvar, sedir, soğuk çay?
ama her dolunayda içim kıpır kıpır,
?gelecekmişsin? dercesine umut dolu.
Ben özgürüm, duvarlar beni tutamaz!
Bütün hilaller bana düşman,
ben dolunayı severim.
Yüreğim cehennem ateşinde yanar,
ama içimde hâlâ beyaz bir melek gibi masumiyet.
Ben özgürüm, duvarlar beni tutamaz!
Azmim, toprağı delen tohum misali,
sözlerim kifayetsiz ama isyanım büyük.
Bütün tabuları yıktım, kutsallar gibi?
Ne ateş, ne buz, ne zincir?
Ben özgürüm, duvarlar beni tutamaz!
Dedim ya, önümde dört duvar var,
yıkılmaz?
Ama unutma:
duvarlar yıkılmaz gibi görünse de,
ruhum özgür,
düşlerim silinmez,
ve bir gün bu dört duvar,
kendi yıkıntıları arasında devrilecek!
Ben özgürüm, duvarlar beni tutamaz.