Götürdüler beni yakapaça
Nezarethaneye...
Nezarethanenin kokusu çektim
Kavrulmuş ciğerime.
Ciğerimde bir boşluk belirdi, yandım.
Son bir sigara yaktım ıslak zeminde,
Yattığım soğuk duvarın dibinde.
Uyuya kalmışım burada.
Seni gördüm rüya alemimde.
Memeleğe benziyordun beyazarla,
Elimi uzattığında kaçıyordun nedensiz.
Bilmiyordum, ağlıyordum, uyandım...
Uyandığımda iki gardiyan girdi içer,
Sıkı sıkı tuttular kollarımdan.
Sanki kopartacaklardı, acı, çürüdü...
Yeşil ışıklı yoldan yürümeye başladık
Uzun ve sessiz bir yoldu.
Ölüm sessizliği gibi olan
Yolun sonuna geldik...
O kadar sessizliğin nedeni;
Karşımda duran şu tellerle bağlı
Sandaye mi desem
Yoksa... Hadi boşver!
Oturdum telli, kablolu sandalyeye.
Elimi, ayağımı, kolumu, başımı bağladılar iyicene
Başımı örttüler siyah bir çelikten maskeyle...
Gözlerime rüyamdaki gibi geldin,
Gülerek sen uzattın elini bu sefer.
Sandalyede titremeye başladım ansızın.
Bu titreyiş ölüme biletsiz yolculuktu.
Hayliyle yumdum gözlerimi sıkıca ve sana kavuştum
Sonsuzadek beraberliğe kavuştum
Cehennemin kuytu köşesinde...