Şiir Defteri

(Kurşun gözyaşları) Bölüm 1: Bachman Ailesi 1993

Yazan: orta_bey
22.03.2006 / 18:07
1511 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Aziz Bachman Batı Almanya'da Saksonya Eyaletinde 1990 yılında dünyaya geldi. Bu yıl Doğuyu ve Batıyı ayıran duvarın yıkıldığı vakitti. Her iki tarafta kardeşlerine, annelerine, babalarına sonsuzadek kavuştu. Bütün dünya buna şait oldu. Aziz Bachman'ın babası İkinci Dünya Savaş'ında görev yapan Amerikan generali George Bachman'ın oğlu. Aziz Bachman' in annesi ise balkan savaşlarında gazi olan Gazi Yüzbaşı Adem'in torunu. İki tarafın baba kısmı askerdi. Bu da Aziz Bachman' ın genlerine yansımış ve savaşçı bir ruha sahip olmuştur. Yanlız Aziz Bachman' ın geçmişi çok karışıktır. Olay ilk başta dedesi George Bachman' dan başlıyor. George Bachman, Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetlerinde görev yapıyordu. O sıralarda Nazi ihtilali Avrupa'yı sarmıştı. Avrupa Almanların eğemenliğine giriyordu. Amerikanın bu savaşa katılmasının nedeni; Almanların, Amerikan gemisini batırmasıdır. Bunu bahane eden Amerika Birleşik Devletleri elini bir daha çekmek istemediği kaynar suya soktu. Amerika Fransa' ya çıkartma yaparak, Avrupa' nın kurtuluş zeminlerine beton atmaya başlamıştı. Bu çıkatma, Çanakkale Gelibolu Çıkartması' ndan sonra ikinci en büyük çıkatmadır. Yanlız arasında fark; Gelibolu' nun bir destan olmasıdır. Avrupa' da İkinci Dünya savaşının son yıllarıydı. Amerika Ruslara yardım etmek için, Moskova' ya hava indirme yaparak askeri destek verdi. George Bachman' da Hava indirmede general olarak görev yapıyodu. Moskova' ya gittiği gün Amerika' daki ailesine mektup yollamak için postahanenin yolunu tuttu. Postahanenin yakınlarına geldiği vakit bombardıman başladı. Aniden gelen bombardıman etrafı yerle bir etmişti. Bulunduğu yer cehennemi andırıyordu. Geroge Bachman postahaneye doğru koştu. Postahanenin tam girşinde sağ tarafına onbeş metre uzaklığına bomba düştü. O sarsıntıyla neye uğradığını, ne olduğunu, nereye gideceğini şaşırdı. Kanan sağ kulağını iki eliyle tutrak dizlerinin üzerine çöktü ve etrafa boş gözlerle bakarak ince uğultuları duydu. Sanki şişenin dimini vurmuş sarhoşlar gibiydi. Dizlerinin üzerinden yıkılmak üzeriydi. O kargaşada iki ast subay General Georgenin iki kolundan tutarak postahanenin içine sürükledi. Duvar dibindeki bir masanın altına geçtiler. Askerler Generali korumak için üzerine yattılar. İki üç dakika daha sürmüştü bombardıman. Moskova' ya gökyüzünden bakıldığında harap olmuş evler, yerde yatan kanlar içinde kalan insanlar, delik deşik olan yollar... Duman içinde kalmış bir şehir.General George' nin acil tedaviye ihtiyacı vardı. Bombardıman bittiğinde hemen masanın üzerine yatırdılar. bir ast subay çığlıklar eşliğinde "Sıhıye sıhıye sıhıye!" diye bağrıyordu. Kulağındaki kanama artmıştı ve durdurulmazsa sağır olmakla birlikte ölebilirdi. Askerle ne yapacağını bilmiyorlardı, panik içindeydiler. Generali yanlız bırakıp sıhiyeciyi bulmaya gittiler. General George masanın üzerinde titreyerek kulağını sıkı sıkı tutar bir vaziyette yatıyordu. Ne kadar çok acı çektiği yüzünden, yüzünden ziyade davranışlarından ve inleme seslerinden görülüyordu. Bir postahane görevlisi siyah saçlı, ince yapılı kadın, yüzünde korku dolu bir ifadeyle; kollarından ve başından gelen kanlarla generalin yanına gitti. Generalin elini kulağından çekerek vaziyeti gördü. Kulağın dışı tamamen paramparça olmuştu. Kulağın içinden de oluk oluk kan geliyordu. Üzerindeki elbiseden bir parça kumaş kopartarak generalin kulağına dayadı ve sıkı sıkı pastırdı. General kulağındaki kanama yüzünden uğultular duyuyordu. Yüzü kıpkırmızı olmuştu, gözlerinden yaş geliyordu, bağırarak acısını gidermeye çalışıyordu. Yanındaki kızda "Sakin ol, sakin ol! Sıhiye hemen gelecek. Elimi tut! elimi tut!" General kızın elini tuttu. Kız generalin eline kenetlenmişti. Sıhiye geldi ve ilk müdahaleyi yaparak sedeyeye koydular. General kızın elini bırakmamıştı. Kızda generalle birlikte en yakın hastahaneye gitti. Hastahanedeki müdahele sırasında bile kızın elini bırakmamıştı. Ayırmaya çalıştılar ama ayıramadılar. Kız saatlerce generalin başında bekledi ve eli uyuşmuştu artık. General uzun bir uykudan sonra gözlerini açtı ve yanındaki kıza "Senke kimsin?" der gibi gözlerinin içine baktı. Kız generalin gözlerinin içine sıcak bir bakışla: - En sonun uyanabildiniz. Elimi bırakabilir misiniz? Çünkü artık elimi hissetmiyorum. General George kızın yüzüne mağsum bir çocuk gibi baktı. Gözlerini sol eline doğru çevrdi. - Çok üzgünüm, dedi. Kızın elini bıraktı. Kız elini ovuşturdu generale sanki üzgünmüş bir tavırla: - Artık gitmeliyim. General heyecanlı bir şekilde: - Lütfen durun. Daha adınızı bile bilmiyorum. - Adım Martha Curt, dedi ve sırtını dönerek kapıya doğru yürüdü. Tam çıkarken general: - Sizi ne zaman görebilirim? Sizi nerede bulabilrim? - Beni postahanede bulabilirsiniz. - Sizi görmeye geleceğim. Kız hastahaneden ayrıldı ve harap olan evinin yolunu tuttu. General kızın güzelliğine vurulmuştu ve hiç yaşayamadığı aşk duygusunu tatmıştı. O kadar yorgundu ki hemen uykuya daldı. İki gün uykudan sonra ayağa kalktı ve postahanenin yolunu tuttu. Giderken bir demek çiçek alarak gitti. Postahaneye vardığında kızı görememişti. Oradaki bir görevliye: - Martha Curt burada mı aca? - Evet efendim. Şu personel odasında. - Teşekkür ederim, dedi ve odanın yolunu tuttu. Çok heyecanlıydı ve gözleri ağlamaklıydı. General George içeri girmeden Martha' nın sesini duydu ve konuşmasını dinledi: - Evet kızlar gerçekten çok yakışıklıydı ve elimi saatlerce bırakmadı. Uyurken mağsum bir çocuk gibiydi. Uyandağında da mağsum bir çocuk gibi bana baktı. Amerikan generaliymiş, dedi. Bütün kızlar "Ooooo!" diyerek tepki gösterdiler. General George bu konuşmayı dinledikten sonra daha çok heyecanlandı. İçeri aniden girerek: - Sizde çok güzelsiniz. Bütün kızlar bir bahaneyle dışarı çıktılar. General çiçekleri Martha' ya uzattı. Martha: - Çok teşekkür ederim. - Asıl ben teşekkür ederim. Hayatımı size borçluyum. Borcumu size nasıl ödeyebilirim? - Beni yemeğe götürebilirsiniz. - O zaman bu akşama ne dersiniz. Saat 20:00' de - Tamam. Parkta buluşuruz. - Hayır sizi evinizden almak istiyorum. - Ama evimin nerede olduğunu bilmiyorsunuz ki. - Siz tarif ederseniz bulurum, dedi ve kız evini tarif etti. General: - Saat 20:00 da sizi alıcam, dedi ve dışarı çıktı. General akşamı dört gözle bekliyordu ama ilk önce Amerikan üssüne gitmesi gerekiyor. Kızlar odaya girdi. Sarı saçlı kız: - Gerçekten çok yakışıklıymış. Eee! Ne yapıyorsunuz bu akşam, dedi. Martha gülümseyerek: - Beni yemeğe götürecek. - Çok şanslısn keşke bizide yemeğe götüren olsa. Saat 20:00 ve General George jeeple kızın tarif ettiği eve gitti. Jeepten inip kapıyı çaldı. Kız ilk önce eve davet etti. Yanlız General eve girdikten sonra akşam yemeğine çıkamadılar. Bir hafta sonra General George' ye savaş yolu görüldü. Amerikalılar saldıraya geçecekler. Berline hava indirme yapacaklarının haberini aldı General George. Onun için en büyük acı savaşmak değil Martha' dan ayrılmak ve bir daha görmemekti. General George Martha' nın evine geldi. Durgun bir hali olduğunu ve savaşa gideceğini Martha' da anladı. General: - Beni savaşa çağrıyorlar. - Ama hani kulağından dolayı seni savaşa almayaaklardı. - Almayacaklardı., - Niye aldılar o zaman. Hayır gidemezsin. - Gitmem gerek. Kulağımı baha edemem. - Seni seviyorum. Ya bir daha gelemezsen. - Sus. Öyle deme. Mutlaka geleceğim. Savaş bittikten sonra seni Amerika' ya ailemin yanına götüreceğim. - Seni seviyorum, dedi ve Generale sarıldı. Generalde: - Bende seni seviyorum, dedi ve Martha' yı dudağından öptü. Masanın üzerine koyduğu başlığını aldı ve kapıdan çıktı. Dışarıda onu jeep bekliyordu. Jeepe binip arkasına bakamadan karargaha gitti. Vakit gelmişti. Bütün askerler hava indirme uçaklarına bindi. Berline doğru uçmaua başladılar. Almanların uçak savarları teker teker Amerikan uçaklarını düşürüyordu. General George ve askerleri dua ediyorlardı. Kendilerine güç vermeleri için İsa' ya yalvarıyorlardı. Zaman geldi. Askerler teker teker uçak atlıyorlardı. Sıra Generale gelmişti. Sonkez Martha' nın resmine bakarak uçaktan atladı ve bu atlayış onun sonu oldu. Alman askerleri Amerikan hava indirmenin nereye asker indeireceğini saptılar ve pusu kurdular. Uçaktan atlayan askerleri kuşlar gibi vuruyorlar. Yere canlı bir asker bile düşmedi. General George yaralı olarak indi. Alman askerleri ölen Amerikan askerlerini topluyorlardı. Bu toplama sırasında General George' nin yaşadığını fakr ettiler ve onu iğleştirdikten sonra toplama kampına aldılar. O günden sonra General George'ye ne olduğu bilmemektedir. Yanlız Martha' nın General George gittikten sonra ondan bir çocuğu oldu. Adına çocuğun babasının ismini ve kendi babasının ismini verdi. Adı Gerorge Claus Bachman. Aziz' in anne kısmı Balkan Savaşı' nda kalmış bir ailenin torunu. İlk önce Türkiye' ye göç ettiler sonra iş için Batı Almanya' ya gitti. Orada Nermin ile George Claus birbirlerine aşık olup evlendiler. Bu evlilikten Aziz Bachman dünyaya geldi.
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • mhrmkaya
  • VEJETARYEN1978
  • Serdar150
  • yunuskivanc
  • Adıyaman
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir