Şiir Defteri

(Kurşun gözyaşları) Bölüm 3: ÖLÜM VE KAVUŞMA 1993

Yazan: orta_bey
22.03.2006 / 18:12
1565 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Aziz arababanın arkasında uyuyakalmış. Üzerinde Manfred' in büyük ve kalın ceketi onu yorgan edasında örtmüş. Nerdeyse içinde koybolup yok olacak. Başı sağ tarafa kaymış, derin derin nefes alıp veriyor. Kiraz dudakları, pamuk yüzü ve patlak gözleriyle şirin burnu onu yenilesi bir durumuna getirmiş. O kadar tatlı ki bu ufaklık... Görenleri hayran bıkarıyor ama Manfred onun kadar tatlı bir çocuk değil şuan. Havanın dorndurucu soğuna ramen yanındaki penceriyi açmış, kollarının ikisini de sıvamış. Sol kolunu pencereden uzatıp araba sürüyor. Görenler "Deli mi bu?" tavrında bakıp duruyorlar. Manfred gözlerini ne sağ kaydırıyor ne sola nede aşağı ile yukarı. Sadece karşıya bakıyor. Gözleri sadece arabaları ve yayaları görüyor. Onlardan hariç bir şey görmüyordu. Gözlerine sanki beyaz bir perde inmişti. Hiç bir şey düşünmüyordu. İkide bir diliyle iki dudağını yalayıp ya da ısırıyordu. Arabası trafik sıkıştığında veya ışıklarda durduğunda sağ bileğindeki gümüş kaplamalı, roman rakamlarıyla yazılmış saatine bakıyor. Dışarıda her yer karlar altında kalmıştı tabiiki yollar hariç. İki sokak döndükten sonra kırmıza ışığa yakalandı. Sağ şeridin yaya kaldırımının dibinde durdu. Sağ tarafında küçük bir kütüphane duruyor. Yoğun bir insan kalabalığı var bu soğukta. Dakika başı kapı açılıp kapanıyor. Gülüşen kız sesleri duydu Manfred ve sağ tarafına baktığında gözü üç kızdan sadece bir tanesine takıldı. Manfred kıza sevgiyle, aşkla bakmıyordu. Bu tututulma başkaydı. Yeşil ışık yanasıya dek bakmak isityordu ve sonrad çekip gitmek. Kızlar kartopu oynayıp şakalaşıyorlardı. Manfred' in beğendiği kız her güldüğünde bir tebessüm yerleşiyor yüzüne. Yanlarında da iki küçük çocuk var. Manfred onların erkek veya kız olduklarını kestiremedi. Çünkü her tarafları sıkıca kapalıydı ama onlar iki erkek küçük çocuk. Uzun boylu, kahve renkli ceketli, kahve renkli eldivenli ve bereli olan, kalın botlarıyla dikat çeken çocuk zenci. Kısa boylu ve alacalı ceketi ile mavi eldivenli ve bereli çocuk beyaz. İkisi birlikte kütüphanenin kapısının yanına kardan adam yapmışlardı. Manfred'e göre çok kısa olan bu çocuklar bu kadar geniş ve uzun kardan adamı nasıl yapmışlardı acaba? Manfred' in gözüne kestirdiği kız bir kaç saniyelik, Manfred' e gözü takıldı. Manfred kızın ismini öğrenmek için fırsat arıyordu. Bu sırada kütüphane sahibi dışarıdaki kardan adam yapan çoculara içeriden sinirli sinirli bakıp yanındaki kıvırcı ve kısa saçlı kadına öfke dolu sözcükler yağdıyordu. İkide bir ayağa kalkıp eliyle kapıyı gösteriyordu. Bu durum Manfred' in ilgisi çeki. Kardan adam kapının yanında duruyordu ama kapı beş - altı santim kardan adama değirdi. Müşteriler rahatsız değildi. Hatta mutlu oluyorlardı çocukların bu kadar güzel kardan adam yapıp şakalaşmalarına. Bazı müşteriler ise çocuklara gülümseyip "Ne güzel olmuş çocular" diyorlar. Özellikle kadın müşterler. Zaten dışarıda o kadar rüzgar ve kar var ki kapıları kendi geçeçekleri kadar santim santim açıyorlar ama Manfred gibi iri yarılı biri geçerse çocukların işi zor olacak. Kütüphane sahibi yaşlı adam dayananayıp ayağa kalktı... Manfred ne olup bitecek diye iyicene gerildi. Yeşil ışık çıktan yanmıştı ama Manfred hala oradaydı. Neredeyse kırmızı ışık yanacak. Kütüphane sahibi yaşlı adamı gözü tutmamıştı. Yaptığı hareketlerine bakarak; aksi ihtiyar, inatçı keçi, kendini beğenmiş, vurdum duymaz ve düşüncesiz biri olarak gördü. Yaşlı adam bir süre ortalıktan kaybolmuştu ve anidan elindeki tahta çalı (çöpçü süpürgesi) süpürgesiyle kapıyı açtı. Çocuklar birden ürktü ve kardan adamın sol kısmı parçalandı. Adam elindeki süpürgeyle sinirli biçimde sallayıp kardan adamı tamamen bozdu. Çocuklar engellemek istiyordu ama yaşlı adam kalın süpürgeyi onlara doğru sallıyordu. Her an süpürge birisinin kafasına gelebilirdi ve ortaya korkunç bir manzara çıkabilirdi. Kızlar ne olduğunuda anlmadı. Çocukları yanına çağırdı. Adam öfkesini ardan adamdan alamayıp kızların arkasında duran küçük çocuklara doğru yürüdü. Manfred en sonunda dayanamatıp arabadan sertçe çıktı. Kapıyı şiddetli bir şekillde kapattı. Bu ses yüzünden Aziz derin uykusundan uyandı. Adam bu sefer kızlara küfürler yağdırmaya başladı. Kızlar bu durumda şok oldular. Kızlardan beyaz olanı: - Ne istiyorsunu bu küçük çocuklardan? Adam bağırarak: - Görmüyor musunuz? Dükkanımın önünü kapatıyorlar. Manfred uzaktan bağırarak: - Hey! Ne oluyor burada. Kız adama kinayeli ve sibirli bir tavırla yaşlı adama: - Şimdi ne yapıcaksını? Manfred: - Sorun nedir bayan? - Bu yaşlı adam durup dururken ize ssaldırdı. Kardeşlerimizi elindeki şu süpürgeyle dövmek istedi. Manfred yaşlı adama dönerek: - Ne diyorsunuz bayım? Yaşlı adam suçsuz ve iftira edilmiş tavırla: - Yalan söylüyorlar memur bey. Ben saddece... Manfred' in beyendiği kız araya girerek: - Hayır! Hayır memeur bey. Araban sizde gördünüz. Bu adam ilk önce kardeşlerimizn yapmış olduğu kardan adamı yıkıp sonra bize saldırmıştır. Manfred kıza baka kaldı. Kızda ona. Yaşlı adam bu suskunluğu : - Hayır polis bey. Ben sadece dükkanımın önündeki kardan admı yıktım, dedi ve suskunluğu bozdu. Manfred başını yaşlı adama çevirerek: - Size ne zararı var fendim? - Dükkanımı kapatıyor. - Gördüğün kadarıyla müşterileriniz rahatsız değil ama! - Ama... - Birde bu çocuklara ve bayanlara hakeret ettiniz. - Ama efendim... - Bu bayanlar isterlese şikayet edebilirler. Manfred' in hoşlandığı kız: - Bu adam için deymez dimi kızlar. Boşverin şikeyete. Beyaz kız: - Evet! Manfred adamın omuzunu tutarak: - Şimdi özürdileyin. Yaşlı adam şaşkınlıkla: - Ama fendim ben... - Bu yaşta ve bu soğuk havada bir gece misafirimiz olmak istermezsiniz herhalde? Yaşlı adam başını öne eğerek: - Özürdilerim, dedi ve arkasını dönerek hızlı bir şekilde kütüphaneye girdi. Kızların morali bozulmuştu, çocular ise bira korkmuşlardı. Manfred beğendiği kıza bakarak ve arabayı elile göstererek: - Sizi evinize bırakabilirm. Kızlar: - Saolun ama biz gidebiliriz. Evimiz buraya yakın. - Siz bilirsiniz ama ben sizi evinize bırakmakta ısrar ediyorum. Beyaz kız: - Madem ısrar ediyorsunuz o zaman bizi eve bırakmanın bir sakıncası yok, demi kızlar? Kızlar: - Olabilir. Çocuklar dpnden razıydı zaten: - Evet evet! Ne olur bizi eve bıraksın! Manfred' in beyendiği kız: - Tama o zaman. Herkez arabaya bindi. İki kız ve iki çocuk arkaya bindi ama unutulan bir şey vardı; oda Aziz' di. Aziz ne olduğunu bilmiyordu. Olayları arabadan seyretmişti. Arkaya beş kişi geçmişti. Öne bir kişi. Arkadaki kalabalığı azaltnak isteyen iki kız; Aziz' i Manfred' in hoşlandığı kız ve yanındaki zenci arkdaşıda o alacalı ceketli çocuğu kucaklarına oturttular. Beyaz kız ise Manfred' in yanındaki ön koltuğa. Manfred ilk önce açık olan camı kapattı. Sonra kızlara dönerek: - Nerde oturuyorsunuz? Tarif ederseniz iyi olur. Beyaz kız: - William' ın Yeri' nin orada oturuyorsunuz. Manfred bizar şaşkınlıkla: - Hani o uzun saçlı ihtiyarın yeri mi? - Evet. - Antika dükkanı olan. - Evet aynen öyle. Peki siz nerden tanıyorsunuz.? - Ooo! O benim en iyi dostum. Kardeş gibiyiz. - Öyle mi? Bizde onu çok severiz. - Güzel o zaman. Kemerlerinizi bağlayın gidiyoruz! Manfred gaza basar ve hızlı kalkışla köşeyi döner. Yol boyunca Manfred kızı gözetler. En sonunda dayanamayarak: - Sizin adınız ne kızlar? Beyaz gene söze atıldı: - Benim adım Melisa Diğer zenci kız: - Memyz Manfred, Memyz ismine şarır ve: - Ne kadar değişik bir isim ama çok güzel. Hele söyleniş tarzı, aynı şarkı gibi... Memyz - Memyz - ooo! Memyz... Hahaha!, der ve çok kötü çuvallar. Kızlar küçük bir tebessüm eder. Manfred aynadan hoşlandığı kıza: - Peki senin adını öğrenebilirmiyim. Manfred beklemediği ters bi cavap aldı: - Adımı neden öğrenmek istiyorsun? Manfred şaşarırdı. Bir şey diyemedi. Neden ters bir cevap verdiğini anlayamadı. Kafasını ve dudaklarını oynatarak geçiştirdi. Omuzlarınıda kulaklarında kadar kaldırıp bıraktı. Beyaz kız: - Sizin adınız nedir? - Manfred... - Memnun oldum. Ah! İşte geldik. - Evini şurası mı? - Evet. Hepsi çıkarlar. Manfred' de çıkar. Çünkü kardeşim ile ifade ettiği arkadaşı William' a uğramak ister. Bu yüzden de Aziz' i de yanına aldı. Manfred: - İyi günler efemdim. Adını vermek istemeyen Manfred' in hoşlandığı kız hariç bütün kızlar: - İyi günler. Teşekkürederiz. - Önemli değil... Memyz ve Melisa... ve bide iki büyük adam! Manfred ceketini Aziz' e giyidi ama ceket Aziz ayakta olsa bile sürünüyordu. Hele kolları yerdeki karları toplamıştı bile. Manfred ve Aziz dükkanda girdiler. William antika heykelini temizlemekle o kadar meşkuldu ki ve severek yapıyordu ki, Manfred ile Aziz' in dükkana girdiğinde çıkan sessibile duymadı. Sırtı kapıya dönük olduğu için görmemeişti. Manfred, Aziz' e elini ağızına götürerek sus işareti yaptı. Aziz' de kafasını sallayarak "Evet" dedi ama William Manfred' i karşısındaki camdan yapılma vazoda görmüştü o an. Garübüm Manfred, William' a şaka amaçlı silahını çıkarttı. Sesini değiştirerek: - Eller havaya dostum. William şakaya uyarak ellerini kaldırdı. Hecanlı sesle: - Ne isityorsun benden? Param yok. - O zaman canını alacağım. Arakanı dön! William arkasını dönerken ellerini indirdi. Manfred bir polis olarak bunu kaçırmıştı. William, Manfred olduğunu bilebile karşısındaki masaya dayalı içi boş alimünyun cubuğu aldı gizlice. Arkaya hızlıca dönüp Manfred' in omzuna vurdu. Manfred bunu hiç beklemiyordu, neye uğradıpını şaşırıdı. Silahı düştü. William bir kere daha atakta bulundu ve Manfred' in karkına vururdu. Dev gibi adam iki büklüm oldu. Karkını acılar içinde tuttu. Dayanamadı. William bir daha vuruyordu. Manfred: - William benim! Manfred! William kaldırdığı alüminyum çubuğu indirdi. William; nasılsın - iyi misin yerine: - Sen ne biçim polissin? Hiç tuttukladığın adamın ellerini indirmesine izin verilir mi? - William. Ah karnım! - Tamam tamam. Kalk ayağa. Tut elimi. Manfred, William' ın elini tuttu ve ayağa kalktı. Zavallı Aziz ne oluyor diye bakıyordu o masum gözleriyle. Ayağa kalkar kalkmaz, William, Manfred' e sıkı sıkı sarıldı: - Neredesin sen? - Geldim işte buradayım. Öh öh. Öşdürdün beni! - Sana bişi olmaz. Sen Koca Manfred' sin! - Ya! Nedemezsin. - Hadi geç şuraya. Manfred ve William sandalyeye oturdular.Uzun süredir görüşmemişlerdi. Manfred ilk başta hastahanedeki olyadan sonra gelişen kardan olayını anlattı ve bu vesileyle ona ziyarete geldiğini söyle. Aziz ise bu konuşmalarda dükkanı dolaşıyordu. William kafasını çevirerek: - Bu beyaz çocuk kim? Manfred başını tutarak: - Sorma... - Neden? - Onu merkeze götürmek zorundayım. - Ne oldu artık çocukları mı tutukluyorsun. Ha ha ha! - Yok beee! Ne çocuğun bir şeyden haberi yok. Annesi ve babası hasta. Hatta babası öldü diyebiliriz, bitkisel hayatta... Annesinin hiç bir yeri tutmuyor. İki gün içinde hastahaneden çıkacak. - Peki kim bakacak çacuğa. Kimsesi yok mu? - Ben de onu araştırmak için merkeze gidyordum. - Ya kimsesi yoksa? - O zaman... Sen bakarsın! Haha! - Bakarım! - Ciddi misin? - Tabiiki de... - O zaman dua ette kimsesi olmasın! - O kadar değil. - Off! - Ne oldu koca oğlan? - Polislik zor! - Her meslek zor. Yanlız sevmesini bileceksin. Bak! Ben mesleğimi çok seviyorum ve bütün zorluklara katlanıyorum. Sende seversen zorluklara katlanırsın. - Sevmezsem nasıl duruyorum? Biraz suskunluk hakim aldı. İkiside çocuğun camdan vazolara ve heykelleri incelerken sevrediyordu. Çocuk arka raflara geçti. Manfred ve William raflar yüzünden Aziz' i göremediler. Aziz Birden çığlık ve camdan heykel kırıldı. Hemen Aziz' in yanına geldiler. Aziz' e "Ne oldu?" dediler. Aziz ağlayarak parmağaınla kırılan heykeli gösterdi. (devamı gelecek...ölüm ve kavuşmanın.. bekleyin)
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • mhrmkaya
  • VEJETARYEN1978
  • Serdar150
  • yunuskivanc
  • Adıyaman
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir