selamsız geçen her saniye,
bak zaman hep aynı rakamlarla sahnemizde,
sis içinde bir hayal-kırmızı perde ve zencefil hatun,
telafisiz onsuz bir hayata sevgisiz tutun ellerim,
aklımdan geçeni bildim
geçmeyene yol gösterir düşüncelerim,
hangi fon müziğiyle valse kalkar kalp atışlarım,
bilmem hangi bakışa kanar şah damarlarım
ve şaşkınım bu sokakta beton kokusu
ve şeytan tortusu kaldırımlarda can çekişen insanlık
ucuz bir drama filminde konu edilmiş aşkımız
biraz sonra ruhum merhum lütfen kaldırmayınız
kalsın bende olmadı zaten bensiz bir çaresine baksın
düş azınca ve ben yazınca her satırda anlayacaksınız
bir ıssız gezegen keşfedildi bu hislerimle
bilmem kaç ışık yılıyız işgal edilmiş bu yeryüzünde
vur tükür yüzüne rahmetin palestian çölünde azize
peder manuel bak gözlerimde sel şaibem bakire
ah gözüm teleskobumdan porno yıldızlarını gözlemekte
nefsim kendini gizlemekte ağlayarak bu filmi izlemekte
ve vahim sancılar-trawmalar psikolojik savaşlar eşliğinde
hangi dalganın kaçıncı frekansındayım
kaç ruhun yasını ömrüme sığdırayım
kaç naaş kaldırayım offffffff
kaç baş koymalıyım bu yola
kaç yaş devirmeliyim ölüm söyle
sana ulaşınca bilki ben özüme döndüm böyle
kendim oldum bir nevi
bir ruhun siyah beyaz resmi misali
yoktu bunun hiç bir izahı belki
varsın olmasın
her oluşa bir yokoluş gerekli......
rapoet
22.06.2008 / 23:28