Şiir Defteri

YOKLUĞUN SOĞUK

Yazan: emergency_06691
01.02.2015 / 20:39
1105 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Anahtarını bulmaya çalışıyordu. Çantasının içinde bir an ne kadar çok şey olduğunu düşündü. Neden bu kadar kalabalıktı ki, üstelik kalbi ve kendi bir o kadar yalnızken. Sonunda bulmuştu işte. Anahtarı yuvasına yerleştirdi ve yavaşça çevirdi. Açılan kapının ardında öylece kaldı. Sonra bir kaç adım attı içeri, elindeki yüklerden kurtulmak için torbaları bir köşeye bıraktı, daha sonra kapıyı ardından kapattı. Her şey bıraktığı gibiydi. Koskoca altı ay geçmişti hayatından. Ve bu süre de özel bir klinikte tedavi görmüştü. Kocası ‘Adnan’ beyi tam altı ay önce kaybetmişti. Adnan Bey elem bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetmiş, ancak ‘Efsun’ hanım bir türlü öldüğünü kabul edememişti. Çünkü o zamanlar daha yeni evlenmişlerdi. Belki bir hafta olmamıştı evleneli. Birbirlerini ne çok seviyorlardı oysa ki. Yıldırım aşkıydı onların ki ve yıldırım nikahıyla sonlanmıştı. Ne kadar çok mutlulardı ta ki o kaza ya kadar. Her taraf bembeyazdı. Önce eşyalar üzerindeki örtüleri kaldırmak istedi. Salonun hemen yanı başında duran boy aynasında ki örtüyü kaldırınca bir an aynanın yanına sıkışmış kocasıyla olan fotoğrafını gördü. Duygulandı ağlamamak için kendini zor tuttu. Parmaklarıyla resme uzandığında san ki Adnan beyin yüzüne dokunur gibiydi. Birden irkildi ve kendine geldi. İçeriye yatak odalarına geçti. Her şey yerli yerinde nasılda duruyordu. O gelmeden hiçbir eşyayı atmamışlardı. Adnan'ın hiç bir kıyafetine dokunmamışlardı anlaşılan. Elbise dolabını açtı ve kocasının en sevdiği siyah gömleklerinden birini aldı. Kokusu hala üzerinde idi. Yatağa uzandı ve ona sarıldı. Kokusunu içine çekmek sanki baharı kucaklamak gibiydi. Bir gece daha Adnan'ın yanında olması için nelerini vermezdi ki. Bu nasıl bir aşktı. O gitmişti artık ama bunu bir türlü hazmedemiyor, özellikle eve girdikten sonra bunun ne kadar zor ve onsuz yaşamanın güç olduğunu hissedebiliyordu. Birden irkildi. Telefonuna kurduğu alarm çalıyordu. İlaç saati gelmişti. Bunu fark etti ve salona geçti. Hemen vestiyerin yanına bıraktığı ilacı eline aldı ve karşısında yine o ayna. Aynı resim yine orada ve bir hınçla ilaç kutusunu aynaya fırlattı. Orada paramparça oldu ayna. Sessizce durduğu yere çöktü. Bacaklarının onu artık taşıyacak gücü kalmamıştı. Gözlerinden yine sessizce çiğ taneleri damlıyordu. Elleriyle kafasını avuçladı ve bir an kendini tutamadı. Hıçkırarak ağlıyordu artık. Hıçkırıkları bütün evi inletiyordu. Bedeni artık ağlamaktan kendini hırpalamaktan yorgun düşmüş uyuyakalmıştı bir süre sonra. Uyandığında acıktığını hissetti ve doğruca mutfağa gitti. Adnan bey gelmeden ona yemekler hazırlamak istedi. Elinin hep lezzetli olduğunu, yemeklerine bayıldığını, her sofrada çeşitli iltifatlar ile karısını mutlu eder, öper koklardı Adnan bey. Efsun hanımında bu hoşuna gider ve hazırladığı yemekleri şevkle yapardı. Yemekler hazırdı artık, sofrayı kurmaya başladı. Iki tabak iki çatal iki bardak … hepsinden ikişer tane koymuştu. Ortaya da mum ve sofrada olmazsa olmaz Adnan'ın sevdiği çoban salatayı son olarak yerleştirdi ve oturdu. Adnan'ın gelmesini bekliyordu artık. Yüzünde uzun zamandır unutulmuş bir tebessümle. Birden öksürdü. Derinden. Ellerinde kan vardı. Hemen banyoya koştu ellerini yıkadı. Lavabonun üzerinde duran tıraş losyonunu gördü. O an anladı tekrar. Adnan bir daha yoktu, olmayacaktı. Tıraş losyonunu açtı. Ne çok severdi bu kokuyu. Eline döktü önce. Kokladı. Yetmedi, her yere dökmek istedi bütün banyoya döküyordu, bir taraftansa gözlerinde yaşlar eksik olmuyordu. O an olan oldu. Önünü dahi göremiyordu ki, gözlerinde ki yaşlardan bastığı yerin farkında değildi. Sabun yere düşmüş ve Efsun hanım yanlışlıkla ona basmıştı. Birden kafasına sert bir şeyin değdiğini hissetti. Kafasını küvete çarpmış ve kanamaya başlamıştı. Gözleri bir an kapıdan sızan ışığa yöneldi. Karşısında Adnan vardı… Aşkmış insanı bertaraf eden, Kışı da gerekirse yaza çeviren, Sen gittin de ben burada kaldım sanma, Sensiz bu dünya haram bana. Elimde senin kokun, Evimde yine yoksun. Korkarım sensiz yaşamaktan, Hasretinin ağırlığını taşıyamamaktan, Gel kurtar beni, Sensiz bu karanlıktan .. O. Burak YILMAZ
Düzenleme: 01.02.2015 / 20:44
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • VEJETARYEN1978
  • Serdar150
  • yunuskivanc
  • Adıyaman
  • Şiirlik
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir