Hadi gül,
En güzel sabahları getirdim sana,
Kör karanlık diyarımdan,
Nasıl olduysa,
Kocaman güneşler doğdu senin için.
Bak, bir şafak sökümü geldim sana.
Tutunacak bir dalın yoksa eğer,
Yada sığınacak bir kapın,
Ne anlamı, ne tadı olur yaşamanın,
Sevmek ölümüne olmayacaksa,
Ve ne anlamı kalır ölümün,
Bir sevgili için olmayacaksa.
Hadi gül,
En körpe karanfilleri topladım sana,
En acıyan yanlarımdan
Nasıl olduysa,
Gülücükler saçıldı birden,
Atıp bütün kederimi
Tebessümlerimi getirdim sana,
Belim bükülmüş, yorgun, bitkin olsam da,
Bir çocuk kadar şen,
Bir volkan kadar coşkuyla geldim sana.
Ömrün geçmişe sitemle geçiyorsa eğer,
Günlerin hep şikâyet içinde,
Hep boş ve anlamsız olur.
İçinde hep birikir küçük acıların,
Yüreğinde ince bir sızı kalır.
O zaman ne anlamı olur yaşamanın,
An olur ölüm gelir,
Bir dönüm noktasında geriye,
Esrarlı bir acı kalır.
Hadi gül,
Siyahı atıp aklarla geldim sana,
Gururdan sıyrılıp mütevazı bir gönülle,
Yalandan sıyrılıp hak sözü ile,
Sevgi ile,
Şiddetten sıyrılıp merhamet ile geldim sana.
Çileyi kendine yoldaş yaparsan eğer,
Hep dikenler olur bastığın satıhlarda,
Ve acı dökülür kalemin mürekkebinden,
Olmaz acılarla karşılaşırsın,
Her sığınışında satırlara,
Hiç bir şey soramazsın kendine,
Hiç hayal edemezsin mutluluğu,
Kâbus kalır geceleri rüyalarda.
Hadi gül,
Bak işte geldim sana
Bak işte gülüyorum bende,
Uzun bir zamanın,
Derin acıların sonunda,
Bütün dünyayı bırakıp arkamda,
Geldikten sonra kapına,
Sende gülmezsen
Ne anlamı kalır gülmenin bana.
Hüseyin POLAT
16.10.2006
İstanbul
Fıratın-Hüznü
17.01.2007 / 18:10
Kahrı da hoş lutfu da hoş sevgililer sevgilisinin, sevgililer Yaradanının.
Fakat ne güzel söylüyorsunuz; insan tevazuyla güzelleşiyor.
Fıratın-Hüznü
17.01.2007 / 18:10