karanlık dehlizlerdeyim ,kurtuluşum saflığın sırf beyazı özümsemiş çehresinde...
Yalanların örümcek ağı gibi gönlüme yapışıp kaldığı şu vakitte sükuna erdirecek bir liman var mıdır?
Bir okyanus kadar derin değil belki içim ama isyanlarım o kadar coşkun ki…
Yok, hiçbir engeli…
Fırtınalarım alabildiğine sert yüze vurulmuş hoyrat bir şamar gibi
Mevsimi olmayan yağmurları bırakır gözlerim kurak avuçlarıma sabah ve akşam
Torak altı tohumlarım var ama yeşermeye ümitleri yok
Içim yetim bir çocuk ürkekliğindeyken
Korkularım on sekizlik bir delikanlı hissiyatı gibi pervasız
Hayat hakkında söyleyecek bir ton lafım varken sus pus olan lisanıma belki kızgınlığım
Kafamda car car konuşan haydi bunları dünyaya da haykır dediğimde ortadan kaybolan çocuğa
Beni bana göstermeyen kırık dökük aynalarıma
Elimi tutan ama ruhuma dokunmayan soğuk dostluklara
Her yanım sitem dolu her yanım öfke her köşem hüzün
Kimsesiz boynu bükük kovulmuş duygular barınağıyım
Yamalarla tutturulmuş duygu haritam ancak üç adresi gösterir
Mutluluksa adresi alınmaya fırsat olmadan çıkıp gitmiş yürek hanemden sessizce
Şimdilerde her sokak başında onun yüzünü arıyorum bulabilmek ümidiyle
Bazen ayak izlerine rastlıyorum küçük çoçukların tebessüm eden çehrelerinde
Ama Sonra yine adem…
Sonra yeniden matem.
Mutluluğun vedasından sonra oldu siyaha düşkünlüğüm
Mutluluğun beyazını alıp gittiği yoldan matem siyahıyla birlikte gelip oturdu hayatımın ortasına
Misafirin kutsallığı hürmetine amenna dedik
Ama o emanet nedir bilmedi talan etti beni
Içime düşen matem içerimi siyah eyledi
Bakışımı mesrura meylettirdi
Sabreyledim başka keyfiyeti yok ki
Şimdi soruyorum Bu da geçer değil mi
cevap ver umudumun son damlası
hayli zaman oldu içimde kardelenler açmayalı
uzun zamandır bende havalar hep kapalı
bitmek bilmeyen bir eylül ortasında takılıp kaldım
rüzgar ve sararan yapraklarla hasbihalimden midir çekti gitti güneş hayatımdan
bu yüzden siyah beyaz filmlere taş çıkaran gündüzlerim var
gecelerimi ise sorma
karanlık bir umman ben de o ummanda bir firari…
ama yine de seviyorum ruh halimi
seviyorum yalpalayarak yürümeyi çuvalladıktan sonra kendimle dalga geçmeyi
seviyorum elimden tutan ilahi iradeyi
en karanlık zamanlarda peçesini açan aydınlığın cilvesini
çoğu zaman boş olsa da içimde umudun makamı hep var
gönlüm bu makamın nadiren dolmasına sitemkar.
Her yanım sitem dolu her köşem hüzün
Azık olarak biraz mutluluğa ihtiyacım var
Ama en çak da inanmaya, imana
Değişmeyen ezeli sorularımın cevaplarına
Bana kim olduğumu duyuracak bir sadaya
Haddimi bildirecek bir tokata
Kısaca öyle işte…
Ritmini bulmaya çalışan bir ruhun ritimden uzak cümleleri diyebilirsiniz bunlara
Ya da edebiyatın e’sine yapışmaya çalışan bir kalemin beyaz kağıtla istişaresi
Ne olursa olsun adını sen koy…