Şiir Defteri

Heyecan,yaşama ve insan olmaya dair...

Yazan: werena
16.08.2007 / 19:46
1228 kez görüntülendi
2 yorum yapıldı
Bu yazıyı melonkolik bir zamanda yazmıştım.Sorunmu ne,aşk beynin işi değil kalbin işidir ben buna inanır böyle yaşarım.İnsanın kalbinde bir prenses varsa ikinci bir insana yer ayıramazsınız.Kendimi devasa bir çarkın içinde ölesiye dönüyormuş gibi hissediyorum.Kurtulmak için ne kadar çabalasam da kolum bacağım çarka sıkışmış yapamıyorum. Bedenim mücadele ederken ruhum yükselip seyrediyor çabamı. Çarka, evime, aileme, arkadaşlarıma, şehrime, kendime her şeye yabancı hissediyor ruhum kendini. Yanlış yer, yanlış zaman, yanlış benmişim gibi geliyor. Kaçıp kurtarmak istiyorum kendimi ya da kaçıp kendimi bulmak istiyorum iskender ismini hatta ırmak soyadımı değiştirmek istiyorum bedenim çarkta ezilip yok olmadan önce… Bir at bulup uçarcasına uzaklaşsam her şeyden. Atın yorulduğu yerde ben koşmaya devam etsem. Rüzgârla yarışmasam kendim rüzgâr olsam. Gözlerimi kapatsam koşarken, başka bir dünyada açsam. Hani diyorum şöyle hiçbir şey düşünmeden, hiçbir şey yapmadan büyük boş bir bahçe bulup çimenlere serilsem örtüye kilime gerek yok toprağı hissetmek istiyorum vaktimi dileği düşünmektense uğur böceklerinin kanatlarındaki noktaları saymaya çalışarak geçirsem… Issız bir deniz kıyısı bulsam. Deniz yetmez, okyanus olmalı, sonsuz bir okyanus bulup kıyısında otursam. Ayaklarım soğuk okyanus suyuna değerken ellerim kumların ateşini ölçse. Kumda gezen karıncalara anlatsam aslında içimde ne deli bir yanım olduğunu ama bu hayatın ensemden tutarak beni sürekli akıl denizlerine atmaya çalıştığını… Kuşlar gelse konsa. Okyanus, kum, sahil, kuşlar… yüreğim coşsa, o coşkudan sarhoş olsam. Benim yerime dalgalar nara atsa… Bütün gün, belki de günler boyu başka zamanlarda, başka boyutlarda çocuk olup sonra yüzümde koca bir gülümsemeyle gerçeğin evine geri dönsem. Yine de yabancı gelse gerçek. Muzip bir gülümsemeyle göz kırpsa çocuk, yine kaçarız dercesine… Ben galiba her şeyden, herkesten, kendimden kaçabilmenin düşlerini kuruyorum… Ama bilirsiniz bazı düşler sadece kalbiniz gülümsesin diye kurulur, gerçekleşmesine çokta gerek yoktur… Ne olursan ol gel.Evet acaba aradığım cevaplar onda mı?Anladınız…2007 yılı Mevlana yılı ilan ediliyormuş. Doğru karar… Evrensel sevgi üzerine yapılabilecek en güzel hareket… Mevlana’nın hayatı ve düşüncelerine bakıldığında, günlük hayatı pek iyi değerlendiremediğimizi görüyorum… Her türlü şiddete hemen başvuracak hale gelmemiz kimin suçu bu da tartışılabilir bir şey. Fikrimce kendi ellerimizle hayat resmimizi kötü ve karışık renklerle boyuyoruz; oysaki bir iki dakika durup düşünsek yaşam denen olgunun sahip olmak adına heba edilmemesi gerektiğini çok çabuk anlarız, ne kadar uzun olursa olsun varış noktasında yürüdüğümüz yol kısaymış gibi gelecek bize. Zaten kendi içindeki karmaşadan doğanlardan payımıza düşeni alıyoruz, bari iç dünyamızda, en bize ait tekelimizde olana müdahale edebilme yetisini göstermeliyiz. Farklı biçimlerde de tanımlasalar bütün dinlerin ortak önerisi iyi insan olmak… Şimdi bu iyi insan olmanın sınırları nerede başlıyor nerede bitiyor… Öyle geniş ve aynı zamanda o kadar dar sınırlar içinde belirlenebilir ki bu kavram, sayabiliriz de sayabiliriz… Benim bir şeyleri yanlış yaptığımı düşündüğüm zamanlarda biraz uyarıcı, birazda beni bulunduğum çelişkinin içinden çekip çıkarsın diye hemen görebileceğim yakın mesafede tuttuğum Mevlana’nın Öğütleri Tabletim var… Ona bakar bulurum kendimi çokça zaman. O öğütlere uyuyor musun diye soranlarınız çıkabilir, konu benim ne yaptığım değil sizinle neyi paylaşmak istediğim. Çok yakınımda durduğunu ve sıkça okuduğumu belirttim. Sadece kendi yaptıklarımı değerlendirmek için değil bazen ve çoğu zaman yapılan haksızlıklara onlar gibi cevap vermek tuzağına düşmemek için. İşte o tablette yazan altın öğütler… Zaten bunları olan otomatikman iyi insan oluyor…. 1- Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol. 2- Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. 3- Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. 4- Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. 5- Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol. 6- Hoşgörürlükte deniz gibi ol. 7- Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol. Bu günlerde takıldığım bir film var BENDEN BABA OLMAZ.Diyecek hiçbirşeyim yok izleyin derim.Size bir filmden bahsedicem.Eğer okumamışsanız ki muhtemelen okumuşsunuzdur (ya da yeni jenerasyon bilgisayar oyunu oynamaktan pek bu tür kitaplara paye vermiyor olabilir), en azından muhakkak ismini duymuş olacağınız bir kitap 2 yıl evvel film yapılmış. (Daha önceki yıllarda başka versiyonları var) Yönetmen Roman Polanski beni şaşırttı…iki sebepten…. İlki, Piyanist gibi bir filmden sonra neredeyse masalımsı gibi duran bir filme imza atması. (Aslında görüntüleri ve yaratılan atmosfer masalımsı ve de kargaşadan sıkılmış gözlere ilaç gibi geliyor. Konu da bugün bir çok kişiye masalımsı gelebilir çünkü herkes o kadar çetrefilli işlerle uğraşıyor ki.) Bu masalsı konuda işlenen her şey aslında bugün de tanık olduğumuz yaşam biçiminin özeti ve en basit hali gibi duruyor. Teknolojinin dahil olamadığı iyilik ve kötülük saf halleriyle karşımızda. İkinci şaşırmama sebep olan yanı; yönetmenin çocukları için bir film yapma isteği. Tıpkı gece çocuklarına yatmadan evvel okuduğu kitaplar gibi bir film yapmak istemiş ve çalışmaya başlamış. (Korsan film sektörü düşünüldüğünde ve film yapımcılarının zarar etmeye başladığı göz önüne alınırsa soylu bir cesaret örneği.) Çocuklar için yapılan bütün filmlerin yetişkinler tarafından izlenilmesi gerektiğine inanıyorum hatta zorla izlettirilmeli. Çünkü yaşamın yetişemediğimiz hızı sebebiyle yaptığımız kazalar için küçük ama çok önemli değerler hatırlatması bence bu filmler sayesinde olabiliyor. Oliver’ın hikâyesinde erdemli davranmanın ve iyiliğin ne denli bir temel davranış biçimi olması gerekliliğinin örneği var.(Yoksulken bile başkasına ait bir şeye el uzatılmaması gibi.) Eğitici ve öğretici yanı bir tarafa, ben sakin ve şiirsel anlatım, görüntü ve müziğinden müthiş keyif aldım. (Öyle mıyıl mıyıl bir film zannetmeyin, şimdi ne olacak diye bir sonraki sahneyi bekliyorsunuz. Yönetmenin başarısından olsa gerek, konuyu bilmeme rağmen değişik bir şeyle karşılaşacak mıyım diye her karenin ardını merak ederek izledim.) Aslında Oliver Twist filmi sadece bir örnekti, benim dileğim zaman zaman bu çocuklar için yapılmış gibi görünen ve tanımlanan filmlere göz ucuyla bile olsa bakmanız….Göz ucuyla baktığınız yerde emin olun çok büyük şeyler göreceksiniz…Kaçırdığınız, unuttuğunuz (beklide unutturulan), heyecanlı, yaşama ve insan olmaya dair… İçinizdeki çocuk ve onu hatırlatacak eserler yaşamınızdan eksik olmasın.Eyvallah… İskender IRMAK http://www.e-hayat.net/heyecanyasama-ve-insan-olmaya-dair/

ayşe


16.08.2007 / 19:49
zamanın bol olmalı ne bu yazılar belki doğru yazdıkların ama okumak için de zaman lazım ne diyeyim kalemine kuvvet

bilgisayarım


17.08.2007 / 00:03
sevgili iskender yazın güzel ama banada uzun geldi sevgiler{s:015}{s:027}{s:030}{s:029}{s:032}
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • mhrmkaya
  • VEJETARYEN1978
  • Serdar150
  • yunuskivanc
  • Adıyaman
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir