Şiir Defteri

Yokluğun Varlığıma Musallâ

Yazan: red_romans_33
25.08.2006 / 00:51
1186 kez görüntülendi
1 yorum yapıldı
Yalnızlığın gölgelerine eğilip sağır cümlelerin topal satırlarını bir bir topladım bu gece. Doğum günü hediyesi olarak yine ayrılıklar sunuldu yüreğimize. İnsanlar, bilmeseler de her zaman hak ettiklerini yaşarlar. Ben hep yalnızlığa tutsak, ben hep sevdaya ırak..Acıyı kurşun rengi gecenin küçük çaydanlığında demleyip hediyene bakıyorum gözüm yaşlı, gönlüm yaralı. Yaprakları taş dibeklerde dövülüp yüreğimde demlenmiş yalnızlığındı dudaklarıma zorla içirdiğim. Bedenimi acının eleğinden geçirip arda kalanlarıyla günahlarına közlediğim bendim. Ben sana hasret, sen ayrılıklara müebbet. Sen dilimden akan ıslak duayken, ben avuçlarında solandım. Sen, gözlerimde umut iken " sendeki ben " hep sevdana uçurumdum.. Hicranı kalabalık yüreğimde yine hüzünlerin suflesinde yeniden sahne alacağım yalnızlığımı karanlıkların sont piyesinde. Başrollerde hüzün, ben ve bir de sen...Oysa acıyı bal eyleyip mutluluğu sahte gözyaşlarıyla oynayacak kadar usta değilim ben . Ben fakir cümlelerin hüzün kokan satır aralarında ağır aksak yürüyen figürandım sadece..Herşeyi unutup gerçeğime dönüyorum. İçimdeki kanayan yaralarıma, yüreğimde yanan yalnızlığıma bakıp bakıp sensizliğin suskun kaldırımlarına düşüyorum. Dizlerim yılgın, yollarım hep sana kırgın..Elimde kurdelelerle süslenmiş hediyen, yüreğimde kekeme yalnızlığım. Düşünüyorum, düşündükçe karanlıkların debisinde yavaş yavaş boğuluyorum. Haklısın belki de. Yaralı bedenin, yamalı bir kalbin doğum gününde alacağı en büyük hediye yalnızlıktan öte ne olabilirdi ki ! Boşlukları ağrılı kelimelerin bile dolduramayacağı devasa bir yalnızlıktı doğum günü hediyem..Elimde yalnızlıkla süslü hediyen, kirpiklerimde yorgun bir kelebek gözbebeklerimin nemini emen… Umuda gebe yüreğimi kanatıp, sonsuzluğa yürüyorum birkaç cümleye sığmayan yalnızlığımla. Yol alıyorum kanlı bıçağın keskin yüzünde. Ayaklarım yalınayak ve gözyaşlarım çıplak. Ne dipsiz kuyularda Züleyha' sını arayan amber kokulu Yusuf'um ne de Leyla'sı için çölleri aşan Mecnun’num. Ben yalnızlığa mülteci, ben yokluğa kelepçeli. Ölüme dilenci yüreğimle imkânsızlığına inat gözümden sakındım seni. Gözlerindeki Cennete bakıp bakıp terinden kıskandım terini..İmkansızdı biliyorum bu aşk. Tıpkı kanatları kırık kelebeğin mavi gökyüzüne duyduğu aşk kadar imkansızdı bu sevda.. Ama aldırmadım imkânsızlığına, yıkılmadım yalnızlığına. Bir nefes bildim sevgini, üşümüş gönlünü dilimdeki dualara sarıp yüreğimdeki ılık meltemlerde büyüttüm seni.. Seni yaşarken hiçbir zaman durmadım. Yokluğunda, varlığına sarıldım; varlığında gözlerine...Gidişlerim hep acılarında yanmaya; gelişlerim ise hep sanaydı.. Yalnızlığın hediyesini alan yüreğimde nice birikmiş kelimelerim var oysa. Ama dilim sana lâl, gözlerim hicranını taşıyan son sal..Kozasından yeni çıkmış ipekböceği gibi yalnızlığı taşımakta acemiyim, hüzne boyalı yüzümle yokluğunda hep ölüme gebeyim... Ben kambur halimle hep acıların en delikanlı hamalıyım, sana söz taşırım devasa yalnızlığını. Ne olurlaranlıklarınla örtme üstümü giderken . Ve giderken söyleme ne olur . Gerçi biliyorum söylemediklerini. Evet ben ömür boyu yalnızlığına yamalıyım... “ Ben seni gülüşlerin için sevseydim; hiçbir zaman günahlarına kefil olmazdım. Ben senin acılarını sevdim. Acılarını bedenimde közleyip gözlerindeki Cenneti solumak için sevdim seni” Gidiyorum işte.. Aşılmaz dağlarında bir avuç toprak, Kırılmaz dallarında Açan bir yaprak olmaya gidiyorum. Denizlerinde bir yudum deryâ, Gözlerinde solmaz ziyâ olmaya gidiyorum. Suskunluğun baş harflerini ezerek Gidiyorum işte. Bakışlarına tutsak, Dudaklarına yasak halimle Günahlarında ateş olmaya gidiyorum. Sakın üzülme sen. Közlerin yaralarıma devâ. Heybemde acılarını toplayıp Düşlerinde solmaya gidiyorum. Sakın üzülme sen. Yokluğun varlığıma musallâ. 24.08.2006 23.15 İsmail Sarıgene

Fıratın-Hüznü


26.08.2006 / 22:32
Ya güneş altında yürümüşüz, ya dolunayda…Tenha sevda yollarında …Sesi varmayan, birbirini tanımayan lakin yürek izleri tanışmış iki arkadaş; biri abi, biri kardaş… Şiir Dostum İsmail SARIGENE’nin (red_romans_33) “daim” dostluğuna… Benliğimin kirli çamaşırlarını bir kuytuya; Serdim Buradayım. Acılarımızın merkezkaç savrulmaları mıydı acının son kıyısında, “uçurum çiçekleri”nin yanı başında, bizi buluşturan? Yoksa konuşa konuşa, yaza yaza acıları içselleştirme çabası mı? Böyle ama böyle değil yine de… Çünkü bekleyeceğiz bin yıl kendi yalnızlığımızın nehirlerinde! Biz sevince, çoğaldı her yönden Ki ölüm, Sevgilinin Yüreğimize okyanus sığdıran gözlerinden Geceler…Gündüzden öte sığınaklar…Yıldız koparma, yıldızlara boyama siyahlıkları ve nefes almayı öğrenme boğan dört duvarın yalnızlığına inat…Sonra o hangi gülümseyiştir yardan gelen ya da senden, gecenin emip gizlediği? Açacaksın düş sayfasını, yaşanmışlıkların düş kırıklıklarını, sevgiler hatırına, sevgiye liyakat hatırına; umut renginde, bir sonraki yarına emanet edeceksin…”Her şey burada kalsın” “Gidiyorum Geldiğim Gibi Dünyandan” diyeceksin ama heyhat; günler gecelere devrederken, bir sonsuzluğa evrilen ruhuna ezberlettiğin tatları, duyarlıkları yaşayacaksın her gece yeniden…Tatlı bir çaresizlik, belki de yorgunluk… Yüreğin geceyle sarmaş dolaş iken, sabahı sayacak yelkovanın zaman çınıltıları… Doğan her güne, her güneşe sevgilinin adıyla… Yağmurlar yağar bir kentin sokaklarına, yağar mevsiminden, derin bir sessizliğin ortasından. Yarin gözleri iner ufuklara, çağırır her yandan…Üşür genç adam, karanlık sokakların gece ortasında, her adımda bir tuzağa dönüşen su çukurlarından ıslak ıpıslak adımlarla geçer. Geriye, geçip gittiği sokaklardan bir karaltıdır kalan, bir silüettir…Zamanın yüzünü acıtan, yalnız dağlara ağıt yaktıran…Nereye bilinmez…Sokaklar, caddeler boyu durmaz yürüyüş. “Ya sevgili uyanıksa” der, sevgilide yeteri kadar sevgili olamayıştan korkar sanki; “deli desinlere” yürür de yürür…Eve getiren usu değil ayaklarıdır, usu çoktan gezmeye çıkmış adamları…Sevgide fani, sevgilide fani olmanın gereğidir yağmurla hemhal olmak, dost olmak. Yağan gökten su değildir biliriz…Gerisi bizi bağlamaz…Sonra gece alır bizi koynuna, ağırlar…Gizil bir sevişmenin kokusu uykuya bağlar ruhumuzu. Yağmura vefa yare vefadır! Yak umutsuzluklarını, direnen yanınla, senin deyiminle “Acılara İnat”… “Yokluğunda Yaşat” bilmeyenlerin öğrenesi, su tadında yasanla! Yağmur, gökkuşağı ve bahar –ille de Mayıs- terk etmez mi hiç seni? Ki utandırırsın “arsız acıları” sabrın derviş yüzüyle. Kimbilir hangi Cafe’de elinde klavye, ruhun koşuda yazdım mı, yazabildim mi telaşında. Abi zaman doluyor, “byes” deme bana! Görüyorsun; sana yazılar yazmak gerek ama bu yürek bu kalem derin bir suskuda…Yüreğimle inmek isterdim doğum gününe 29 Ağustos’a…
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Kalbinizinsesi
  • YarugCalabi
  • Ahmed-i
  • omerfaruksirin
  • ademtok

Bağlı Üyeler

  • Polet18:30
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir