Hiç bilmediğim bir yerde,
daha önce hiç yanmadığım kadar kül olmuş gibiyim bu aralar.
Bir his vardır ya hani;
Seni ilk gördüğümde bana çok tanıdık gelmen gibi hani..
Sanki insanın gözü hep birini ararda bulunca işte o sensin der gibi, tanıdık gelir gözüne.Belkide kalbine.
Anlamsız gelen bir sürü suretin içinde, nasıl olurda bu kadar anlamlı hatırlıyor olabilirim yüzündeki her ayrıntıyı?
Ben yorgun bir adamım oysa ki.
Düşüncesi, fikri, kalbi, ve hatta hafızası. Nasıl da hatırlıyor hala, en başında unutmam gereken şeyleri?
Ulaşınca kaybetmek var ya derdi bir filozof, hiç sahip olmamaktan çok daha zor.
Yerin beyaza bürünüşünü, sabah kaldırımları döven yağmurun sesini duyup uzaktanda sevebilirdim mesela. Bilmiyorsun...
Bütün mahalle tanıyor mesela seni,
Geçtiğim her yer senden haberdar,
Şehrin bütün sokakları
Bütün geceler, ve sadece dibini aydınlatan sokak lambaları ..
Her gittiğim yerde sen vardın.
Buna da söylecek bir sözü vardı o yaşlı filozofun; İnsan kendi kalbinden kaçamazmış ki..