Henüz yola çıkmaya hazır değilim,
Gözlerim görmeye hazır değil,
Süslü vitrinlerdeki kirli elleri
Korkuyorum,
Ayaklarım gitmek istemiyor daha ileri
Yuvarlak masalarından
Korkuyorum,
Adalet dağıtır gibi görünüyorlar
Çocuklara,
Defalarca sularda
Boğuyorlar,
Onlara
Kıyıyorlar oysa
Anneler,
Kaç bin yıllardan beri,
Gözlerinden eksilmeden ümitleri
Ve artarak özlemleri,
Bekliyorlar bir anne sabrıyla,
Bir merhamet sahibi
Bulacak diye,
Sepetlere koydukları masum bebekleri
Masmavi
Tertemiz bir gökyüzü,
Ulu dağlar esintisi,
Sarı, beyaz çiçekler,
Mesela çiğdemler,
Gecelerin yanıp sönen yıldızları,
Bir de nurlu ayları,
Çocukların masalları,
Masallarında uçan halıları,
Yakar topları
Neşeyle oynadıkları
Beyaz sayfaları defterlerin,
Kitapların
Altı çizilmiş bölümleri,
Gökkuşağının baskın renkleri
Zalimlerin vicdanlarının huzura ermesine feda ediliyor gibi
Yine kardeş gibiler,
Gülüyorlar beraber,
Modern paylaşımların
Keyifli hali üzereler
Altın tepsiler içinde,
Kara bir geceye doğru sürüklüyorlar
Oysa geleceği
Büyük bir aymazlıkla
Kutsuyorlar kıyımlarını
Sonra da
Deniz kıyılarında yıkıyorlar,
Kanlı ayaklarını
Korkuyorum,
Oysa korku nedir bilmem ki ben,
Yüreklerinde saklı nefretten korkuyorum,
Gözlerinde görünmeyen
Korkuyorum,
En güzel resimleri çizmelerinden
Kanlı elleriyle
Korkuyorum,
Doymak bilmeyen iştahlarından
Dişleri takma olsa bile
Bu;
Tahammülsüzlük,
Açlıktan değil,
Yokluktan değil
Bu;
Mutluluğuna kast etmek insanlığın,
Paylaşmaktan ya da paylaşmamaktan değil,
Mirasıdır eski asırlardan tevarüs düşmanlığın
Biliyorum;
Bir yol var
Bir olmanın bir kalmanın bir yolu var,
Nefretin, öfkenin uzağında bir yol,
Kanın, gözyaşının yanına yaklaşmadığı,
Sevginin yerini kinin almadığı,
Sevginin yerine öcün konmadığı
Biliyorum;
Ellerinde silahların ağırlığı olmadığı,
Barutun kokusunun bulunmadığı,
Çocukların oyun zamanlarında,
Üstlerini tozun toprağın batırdığı zamanlardan kalma bir yol var
Biliyorum;
Geceler bitecek sabah olunca,
Öfkeler dinecek sevgi selinde
Çiçekler açacak dağlarda,
Baharlar olacak yollarda
Biliyorum;
Bir gün bırakılacak tüm ağırlıklar da,
Yürekten başka yük taşınmayacak omuzlarda
Oysa
Sen bilmiyorsun
Gökyüzünün rengini,
Saçların dökülüyor gözlerinin önüne,
Bir adımlık bir dünyada yaşıyorsun
Ufukları ellere bırakmışsın bütünüyle
Çiçeklerin kokusunu almıyorsun,
Niçin bu kâbuslardan uyanmıyorsun
Niçin,
Ellerinde barut kokusuyla
Kınalı kuzuların ardındasın,
Saçlarına taç yapsın diye
Sevdiğine çiçek toplamak varken
Kopamıyorsun neden
Elleriyle karanlığı besleyenlerden
Burhan Kale