insanlar gördüm hayli zaman
kirli bulanık bir nehir ortasında
içindeyken dizlerime kadar
dibe çökmüş insanlar
sonra kanat çırptıkça tüy döken
çığırtkan sesleriyle lanet okuyan kuşlar
ötede eğilmiş irin içen bir ceylan
asırlık bir ağacın kovuğunda
can çekişen bir gezginin
asasını kemiren bir kurt gördüm
alev alev yanan Tanrı mabedleri
tapınaklarında
savaş dedikoduları yapan kraliçeler
yıkılmış sunaklardan yükselen ruhlar
soytarısına ağlayan krallar gördüm
üzerinde akbabaların uçuştuğu kasabalar
leş kokusuna karışan duman
gövdesi başından ayrılmış çocuklar
yıkılmış duvarlar
sahibini kaybetmiş atlar
telaşlar, çırpınışlar mağlubiyetler
okun zehire
imparatorlukların batırılışını gördüm
irkildim
uyandım
diri diri yakılmış
yahudi bir hahamın yağından
yapılmış bir ortaçağ mumunu
göz kapaklarıma
ve kirpiklerime damlattım
kendimi ve insanlığı mühürledim
bir daha ölmemek üzere.