Şiir Defteri

SREBRENİTSA SOYKIRIM'I

Yazan: soykırım
16.03.2007 / 11:26
1011 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Bosna Hersek’in Uluslararası Adalet Divanı’nda Sırbistan ve Karadağ Cumhuriyetleri’ne karşı açtığı saldırı ve soykırım davasının 2007 yılının ilk aylarında sonuçlandırılması beklenmektedir. Bosna Hersek avukat ekibi davayı kazandığı taktirde, dünyada ilk kez bir devlet soykırımdan sorumlu tutulmuş olacaktır. II. Dünya Savaşı’nın sonunda Alman Nazilerinin yargılandığı mahkemede bile Almanya’nın bir devlet olarak yargılanmadığı düşünülecek olursa böyle bir kararın nedenli önemli sonuçlar üreteceği açıktır. Bu nedenle, Bosna Hersek’teki savaşı “iç savaş” olarak yorumlayan birçok yazar (ki Türkiye’de de birçokları bu yanlışa düşmektedir), bu konuda çalışma yaparken, en temel bir konuda yanlış bir bilgi ile başlangıç yapmaktadır. Bosna Hersek’in açtığı davanın olumlu sonuçlanmasıyla birlikte, konu iç savaşı mı değil mi sorunsalından çok daha önemli gelişmelere yol açacaktır. Çünkü soykırıma kadar giden etnik temizlik yapan Sırplara ödül olarak Bosna Hersek’in yarısı verildi. Bu noktada, bir analoji yaparsak Sırpların Bosna Hersek’in yarısını almaları durumu, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Alman Nazilerine Polonya’nın yarısını verilmesi durumuna benzer. Ancak, takdir edileceği üzere yaşadığımız dünya uluslar arası hukuk normlarına saygılı bir dünya olsa idi, Srebrenitsa Soykırımı zaten yaşanmazdı. Daha da önemlisi, savaş suçu baş zanlısı Bosnalı Sırp lider Radovan Karadziç’in kurduğu partinin hala günümüzde faaliyet göstermesine izin verilmezdi. Üstelik Karadziç’in partisi iki yıl önce iktidarda bulunduğu sırada Hükümet olarak hazırladığı raporda Srebrenitsa’da 8200 Boşnak’ın katledildiğini doğrulamış olması kendilerinin de suçu (kısmen de olsa) kabul ettiklerini göstermesi açısından anlamlıdır. Srebrenitsa Soykırımı’nın mimarı olan Sırp General Ratko Mladiç ve Radovan Karadziç ise savaşın bitmesinden 11 yıl geçmesine rağmen hala serbesttirler. Mladiç’in Sırbistan’da (hatta Belgrat’ta) saklandığı Sırbistan Hükümeti hariç (!) herkesin bildiği bir sırdır. Karadziç’i ise, Başsavcı Karla Del Ponte’nin de dediği gibi hiç kimse aramamaktadır. Dünyanın (özellikle de AB’nin) ikiyüzlülüğü burada bir kez daha ortaya çıkıyor. Mladiç’i yakalamak istemeyen Sırbistan Hükümeti, 16 Temmuz’da “Mladiç’i Yakalama İçin Eylem Planı”nı AB yetkilerine sundu. Planın ayrıntıları açıklanmamakla birlikte, Sırbistan Hükümeti AB ile Mayıs’ın başında durdurulan İstikrar ve Katılım Anlaşması müzakerelerinin yeniden başlatılması için planın yeterince ikna edici olduğunu düşünüyor. Diğer taraftan, AB’nin gözünde, Srebrenitsa Soykırımı’nı bir bireyin kişisel hatasına indirgeyen ve Sırbistan’ın suçu olmadığını savunan Sırbistan Başbakanı Voyislav Koştunitsa ve savaşta her tarafın savaş suçu işlediğini savunan Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç Sırbistan’ın meşru ve demokratik kesiminin örnekleridir. AB’nin Sırbistan’daki meşru ve demokratik ortakları (!), 23 Temmuz’da, II. Dünya Savaşı’nda on binlerce sivil Müslüman ve Hırvat’ın katledilmesinden dolayı savaş suçlusu ilan edilerek ölüm cezasına çarptırılan Sırp General Draja Mihayloviç’in anıtının açılışını yapacaktır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra, uluslararası toplumun bir daha olmamasını temenni ettiği soykırım suçunu 50 yıl sonra gerçekleştiren Sırplar oldu. Burada sorulması gereken soru ise; uluslararası kamuoyunun, soykırım yapan Sırpları hala korumaya devam eden Sırbistan’ı yaptırıma tabi tutmak için daha kaç kez soykırım yapmalarını beklediğidir. II. Dünya Savaşı’nda aralarında savaşan ülkeler bütünleşirken, Sırbistan’daki zihniyetin yıllar boyunca hiç değişmediği ortaya çıktı. Ve AB, Miloşeviç’in politik sahneden ayrılmasından sadece 6 yıl sonra, Sırbistan’da çatışmacı mantıktan uzak bir demokrasinin olduğuna inanmaktadır. Umarım ki, bunun ne kadar büyük bir hayal olduğu ancak 50 yıl sonra (yeniden) ortaya çıkmaz. Çünkü Balkanlar’da tarih, uluslararası aktörler müdahale etmediği taktirde, maalesef ki 50 yıllık bir döngüyle tekrarlanmaktadır. Srebrenitsa’da 8200 Boşnak’ın katledildiğini doğrulamış olması kendilerinin de suçu (kısmen de olsa) kabul ettiklerini göstermesi açısından anlamlıdır. soylırım adı altında dünyanın ne kadar vahşileştiğini birazda olsun anlatmaya çalıştım bunu yaparkende kaynak kullandım,kalbinin sesini dinleyip sadece seyirci kalmayanlara selam olsun,,, gün yüzüne çıkarılmayan daha nicesi insanlığın düştüğü durumu ve insanın bu kadarda olmaz denilen tabiri caizse hayvansı ve canice olan yönlerini gözler önüne seriyor, dileğimiz suçlular cezasını bulur bundanda şüphemiz yok türkiyemizde,bazı türk kökenli ülkelerede kara leke atmaya çalışılıyor yüzleri ak olsaydı zaten belgeleri getirip bütün uluslara gösterirdiler ama yapamazlar çünkü ortada müslümanlığı birlik beraberliği zedeleme çalışması var başaramayacaklar sağduyulu milletimiz olduğu sürece zafar bizim yüreğimizde olacak, SOYKIRIM,,,
Düzenleme:17.03.2007 / 16:38
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • mhrmkaya
  • VEJETARYEN1978
  • Serdar150
  • yunuskivanc
  • Adıyaman
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir