Şiir Defteri

KADINLAR GÜNÜNDE, KADINA DAİR!

Yazan: nesligül
09.03.2009 / 07:49
1052 kez görüntülendi
1 yorum yapıldı
"Duygu Asena'nın Anısına" Dün gece, tv de bir kanalda, gazeteci-yazar, Kürşat Başar'ın bir sohbet programını izledim. Konuklardan biri, yurtdışında yaşayan ünlü yazar Nedim Gürseldi. Konu kadın-erkek ilişkisine geldiğinde, Gürsel iki cins arasındaki, duygusal ilişkiyi, tamamen cinselliğe dayandırdı. Dokunmanın, cinselliğin, ilişkinin temeli olduğunu, duygusallığın da cinsellikten sonra, onun tetiklemesiyle arkadan gelebileceğini söyledi. Bu ifadeler, bana göre erkek bakış açısını ve bu nedenle yüzyıllardır süren, erkeklerin kadınları anlayamama ve onlara hitap edememe durumunu çok güzel açıklıyor. Doğal olarak istisnalar, kaideleri bozmayacağından, çok küçük bir azınlık,duygusallıkları kadınlar kadar gelişmiş olan, erkek topluluğunu bu genellemenin dışında bırakarak, sürdüreceğim yazımı. Oysa, kadınlarda durum tam tersidir. Kadınlar dokundukları erkeğe aşık olmazlar, aksine, aşık oldukları erkeğe dokunmak isterler. Kısaca, bir kadın hiç dokunmadığı, hatta bunun olanaksız olduğunu bildiği, durumlarda bile, bir erkeğe çok aşık olabilir. Dürtülerini frenleme, kendine ve başkasına ait duyguları anlayabilme, paylaşabilme özelliklerini taşıyan duygusal zeka(EQ:emotional quotient) kadınlarda daha gelişmiş durumdadır. İşte bu gelişmiş duygusal zeka ve özellikler, erkek egemen toplumlarda kadının, aldatılmasına, kandırılmasına, zulüm ve baskı görmesine, sömürülmesine, kullanılmasına, kısaca, ikinci sınıf insan konumuna düşmesine, neden olmuştur. Kadın, fiziksel güç olarak, erkekten zayıf olabilir, ama dayanıklılığı erkekten fazla olduğundan, genellikle, çok zor durumlarda yaşamasına ve doğum yapmasına rağmen, erkeklerden uzun yaşamaktadır. Dünyadaki tüm toplumlarda, yaşlı kadın dulların sayısı, erkek dullardan fazladır. Erkeklerin kadınlara, genelde cinsel obje olarak yaklaşmalarına karşın, kadınlar giderek duygusallığa ve romantizme gömülmekte, acı çekmekteler. 2006 yılında kaybettiğimiz , Türkiye'de kadın hareketinin öncülerinden, gazeteci-yazar Duygu Asena'da gerek babasında, gerekse boşandığı kocasında, ihtiyaç duyduğu bu duygusal gereksinimlerini karşılayamamış olduğunu pekçok yapıtında dile getirmiş ve bu eksiklikleri, tüm yaşamı boyunca duyumsadığını belirtmiştir. Erkek egemen ideolojik anlayışın, baskısıyla kendini gerçekleştiremeyen kadınların, sesi olmuştur. Ölümüne dek. Bu imkansız durum, yeryüzünde sonu yaklaştığı kehanetlerinde bulunulan, Ademoğlu yokoluncaya kadar sürecek gibi görünüyor. Ne yazık ki! Siz ne düşünüyor sunuz?, arkadaşlar.{s:012}{s:016}{s:026}

ağlıcalı


11.03.2009 / 15:36
Nesli hanım siz biz türk toplumu olarak her zaman kadınları başımızın tacı olarak görmüş ve onlara her zaman ayrı bir önem vermişizdir bizim için kadın köle değil namusumuz ve şerefimizdir anamızdır ve cennet te anaların ayakları altındadır bizim töremizdeki yeri de budur lakin sonradan avrupa tarzı bir yaşam ortaya çıkmış onlardaki kadını köleleştirme fikri de baazı larına aşılanmıştır oysa biz ta göktürklerden bu yana her zaman kadınımızın yanımızda olmasını bize her türlü konuda yardımcı olmasını gerektiğinde yanlışlarımızı düzeltmesini ve bunden büyük onur duyduğumuzu hep telafüz etmişizdir.ama nedense baazı farklı ideoloji ye sahip kadınlar bunu anlamamakta direnmektedir.cinsellik konusunda ise her şey yine kadının elindedir. dokunmayla elektrik almayla ne kadın erkeğe ne erkek kadına aşık olabilir. aşık olmak için ikisininde gönüllerinin bir olması gerekir birbirlerini olduğu gibi göründüğü gibi kabul etmeleriyle gerçekleşir aralarındaki güven duygusu ise kadın ve erkeği birbirine daha fazla bağlar. {s:026}
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Cerenbicer
  • Kalbinizinsesi
  • YarugCalabi
  • Ahmed-i
  • omerfaruksirin
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir