Şiir Defteri

YÜKSEK KİMYA MÜHENDİSİ Mİ KİMYA YÜKSEK MÜHENDİSİ Mİ? (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
06.07.2019 / 06:03
755 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Felsefe konu konusunda tüm olasılıkları ve tüm seçenekleri ortayakoymak(ortaya koymak) yöntemi bilimidir. Tüm olasılıkları ve tüm seçenekleri ortayakoymak ise tarafsızlığı zorunlu yapar. Yani felsefe gerçekte 'Olasılık bilimi' ve 'Tarafsızlık cesaretidir'. 'Türkçe ile felsefe ve bilim olmaz' diyenler kuşkusuz ki çok yanılmaktalar, öyle ki gerçekte Türkçesiz felsefe ve bilim olmaz ki buna verdiğim temel örnek 'özgürlük' sözcüğünün doğru anlamının yalnızca Türkçedeki 'özgürlük' sözcüğü ile oluştuğudur çünkü özgürlük sözcüğünün içeriğini, anlamını ne serbestlik sözcüğü ne hürriyet sözcüğü ne de freedom sözcüğü vermektedir çünkü özgürlük sözcüğü özgürlüğün öz yani beyin/ruh ile ilgili olduğunu tanımlarkan serbestlik, hürriyet ve freedom gibi sözcükler ise bedene ait durum içerirler; bu nedenle serbestlik, hürriyet gibi sözcükler 'Kuşu serbest bırakdı(bıraktı)'yı, 'Kuşu hür bırakdı'yı özgürlük sayarlarken özgürlük sözcüğü böyle durumu değil doğrunun varlılığını ve sürekliliğini koşullar ve içerir yani serbest bırakılan örnek ki bülbül Kuzey kutubu'nda(kutbunda) serbest ya da hür bırakılmışsa ölecektir yani serbest ya da hür bırakılması o bülbül için doğru birşey olmayacaktır, kafesinde yaşaması doğru olacaktır ancak hür ve serbest sözcüğü bülbülün kafesde(kafeste) yaşamasını serbest olmamak, hür olmamak olarak nitelerken özgürlük sözcüğü ise özgürlük olarak niteler. Gerçek ki felsefe yapılabilmesi için zaten harflerin Türkçe biçimine zorunluluk vardır çünkü felsefenin temeli olan dil felsefesi ancak Türkçedeki harfler uygundur yani örnek ki Çince, Japonca, Arabça ile dil felsefesi yapılamaz çünkü onlar hem biçim olarak evrensel dile uygun değiller hem de onları herkes anlamaz da. Yani 'Türkçe ile felsefe ve bilim yapılamaz' demek hem Türkçeyi bilmemektir hem felsefeyi ve bilimi bilmemektir hem de büyük cehalettir, bu nedenle ki Türk dil kurumu Türkçeye, ülkenin bilimselleşmesine ve demokrasiye yarar sağlayamamaktadır çünkü Türk dil kurumu felsefe bilimcisilerinden(bilimcilerinden) değil edebiyatçılardan oluşmaktadır, ve dilsel yani felsefel yaratıcılıktan çok toplumdan derlemecilik yapmaktadır, bu nedenle ki Türk dil kurumu'nun örnek ki 'Arabça, Farsça, İngilizce' dediği sözcüklerin önemli bölümü gerçekte Türkçe kökenlidir. Türkiye Türkçesi basit dil de değildir, kolay dil de, önemsiz dil de değildir, öyle ki gerçekte dünyanın en zor dilidir çünkü yalnızca nicelik yani iletişim üzerine değil içerik yani mantık üzerine de kuruludur. Türkçenin bu durumu örnek ki mühendislikte de kendini göstermekte. Örnek ki 'Yüksek kimya mühendisi' deniliyordu, 'Yanlış' denilip 'Kimya yüksek mühendisi' denildi. Bu yaklaşım genelde dile, özelde ise Türkçeye dışsal yani biçimci yani duyucu yani yaklaşımdır, yani içeriksel ya da felsefel yani bilimsel yaklaşım değildir çünkü 'Kimya yüksek mühendisi' denilince sorun bitmiyor, sorun sürüyor çünkü bu durumda kimya yüksek mühendisi sanki mühendislikte yüksek yani mühendisliğin her alanında bilgili, eğitimli de kendini inşaata adamış, ayırmış, vermiş gibi anlam çıkıyor ki bu durum inşaat mühendisliğinde daha da tuhaf olmaktadır çünkü 'Yüksek inşaat mühendisi' denilse sanki yalnızca yüksek binalara bakıyor gibi olmakta, inşaat yüksek mühendsi denilse zaten mühendisliğin her alanında yani genel olarak mühendislikte yüksek de kendini inşaata vermiş gibi anlam oluşmakta oysa inşaat mühendisi yalnızca inşaat üzerine öğrenim, eğitim görür yani gerçekte 'yüksek mühendis' denilen kişinin her mühendislikte ya da genel olarak mühendislikte uzman olması gerekir. Bu durum felsefeyi de, Türkçeyi de bilmemekten; Türkçeyi ezbere öğrenmekten, Türkçeyi ezbere yaşamaktan kaynaklanmakta. Bu durumu anlamak için Türk dil kurumu'nun internet sözlüğüne bakalım . Orada temel anlam olarak 'yüksek/Yüksek' 'Alçak olanın zıttı' tanımı var. Bu sözlüğün verdiği 'Yüksek kurul' örneği zaten yüksek sözcüüğünün yanlış kullanımından başka şey değil çünkü 'Yüksek kurul' değil 'Yüksekkurul' yazılmalıdır yoksa gerçekten de metre olarak yükseklik anlaşılmalıdır. Bu durumda; 'yüksek mühendis' yerine 'yüksekmühendis' yazılmalıdır yani buradaki 'yüksek'liğin gerçek anlamda değil mecazi, deyim anlamında olduğu gösterilmelidir ancak yine de temel sorun bu konularda, böyle konularda 'yüksek' sözcüğünün kullanılmasının yanlışlığıdır ki sanıyorum ki İngilizcede 'High engineer' yani 'Yüksek mühendis' değil 'Master engineer' ya da 'Master of engineer' denilmektedir ve 'master' da öğretmen, üstad gibi anlamlarda ancak İngilizce de sandıldığı gibi mantıklı diil değildir çünkü İngilizce de 'High school' yani 'Yüksek okul' demekte ki bu da İngilizcenin bu yanlışından dolayı ülkemizde de 'Yüksek okul' denilmektedir yani sanki okul metre olarak çok yüksekmiş gibi anlam oluşmakta yani 'Türkçe ile felsefe ve bilim olmaz' diyenler İngilizcenin durumunu da görmeliler ki eğer Türkiyede Türkçe geri kalmışsa, gelişememişse özellikle Arabçı, Osmanlıcı, Batıcı siyasi iktidarların yani siyasetçilerin yüzünden çünkü Arabçıları, Osmanlıcıları Arabça sözcükleri, Osmanlıca sözcükleri Türkçeye sokmaya çalışmaktalar, Batıcılar da Batı sözcüklerini Türkçeye sokmaya çalışmaktalar ancak tuhaf ki Osmanlıcı ve Arabçı olan Akp iktidarı her ikisini de yapmakta örnek ki biryandan(bir yandan) 'maarif' derken, biryandan da 'Pılasman/Plasman), etik, hijyen, misyon, vizyon, aktivite, performans' demekte. Savım ki Türkiye doğru Türkçenin henüz T harfinde; öyle ki Arabça, Farsça sözcükler kullanılmadan Türkçe yazı yazılamaz, Türkçe konuşulamaz durumdadır. Bu nedenle Türkiye'de yapılması gereken ilk şey Türkçe devirimi(devrimi'dir yani hem Türkçenin dil felsefesi, dil bilimi, dil mantığı ve dil matematiği ile yaratılması, ve Türkçe olmayan sözcüklerin devirilmesidir, yok edilmesidir, silinmesidir, kazınmasıdır Türkçeden. Bazıları diyebilirler ki 'Türkçedeki harfler zaten Latince'; bu onların da cehaletlerini gösterir çünkü hem Latincenin kökeni Türkçedir hem de dil yani sözcükler kim açıklayabiliyorsa onundur yani mahkemede bile bir cihazın kendisine ait olduğunu söyleyen ancak onu çalmakla suçlanan kişiye 'Cihaz senin ise çalıştır, kullan bakalım' denir, ve savım ki şuan(şu an) dünyadaki tüm dilleri yalnızca Türkçe açıklayabilir, örnek ki Arabça olduğu söylenilen 'cihaz' sözcüğünü Arablar, İngilizce olduğu söylenilen açıklasınlarbakalım(açıklasınlar bakalım); peki 'Allah' sözcüğünü kaç Müslüman açıklayabilir? Yani 'Türkçe ile felsefe ve bilim olmaz' savı yalnızca Türkçeye değil; farkında olmadan Türkiye'ye de, felsefeye de, bilime de yani tüm insanlığa da ihanettir. Açık ki ne 'Yüksek mühendis' demek doğru ne de örnek ki 'Yüksek kimya mühendisi' demek doğru; dil felsefesi, dil bilimi açısından. Yani 'yüksek mühendis' yerine başka, gerçekçi, doğru birşey denilmelidir ki bunu da ancak felsefeden ve dil biliminden anlayanlar, ve Atatürk'e sevgisi, saygısı olanlar yapabilirler yani açık ki Atatürk'e sevgi ve saygı da felsefeye, bilime ve özgürlüğe dahildir yani Atatürkçü olmayanlar Türkiye'yi zengin yapabilirler ancak Türkiye'nin ruhunu yoksullaştırırlar ya da yok ederler yani Türkiye'yi bilge yapamazlar, tüccar yapabilirler. Nasıl ki dine giden yol dini tanımlayan Din hadisileri'nden, dile giden yol dil felsefesinden geçiyor; Türkiye'nin özgürlüğüne giden yol da Atatürk'ten geçer. Yani gerçekte Türkiye ezberekonuşuyor(ezbere konuşuyor), ezbereyaşıyor(ezbere yaşıyor). Bundan dolayı Atatürk'ten sonra, ilerlemekte gibi görünmesine karşın gerçekte hep yerindesayıyor(yerinde sayıyor) ki bunun da temel nedeni felsefeden, bilimden, Din hadisleri'nden ve Türkçeden uzak siyasetçiler. Yani gerçekte Türkiye'de herşey var ancak gerçekte hiçbirşey yok yani düşünün ki Türkiye'de hertürlü(her türlü) hazırgıda(hazır gıda) var ancak kaçı sağlığa zararlı katkı maddesi içermiyor? ' Türkiye dinli' deniliyor ancak çıplak pılaj(plaj), ahlaka aykırı otel, ahlakdışı moda, genelev, zina, eşcinsellik, eşcinsel evlilik, bar, pavyon, sıtriptiz(striptiz) kulübü, bay-bayan karışık masaj salonu, bay-bayan karışık sıpor(spor) salonu, sexshop serbestliği var yani dil başka söylüyor, el başka yapıyor yani herşey ezbere, herşey ya mantıksızlık ya tutarsızlık; demek ki bilinmeyen ya da yanlış şeylerden biri de demokrasiye, laikliğe, hukuka, adalete, eğitime, sanata, devlet kavramına, ülke kavramına, millet kavramına, vatan kavramına, bilime, felsefeye, akıla(akla) ve özgürlüğe yalnızca akılın, bilimin, bilimselliğin değil ahlakın da dahil olduğu. Necdet Gürçiftçi Bağımsız, özgür, bilimsel, tarafsız; hiçbir dini inançtan ve hiçkimseden yana olmayan dinli ve bilge İnternette yayınlandığı zaman: 6.7.19/06.04
Düzenleme: 06.07.2019 / 06:07
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
  • umsena
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir