Şiir Defteri

YEMEK SEÇME BAĞIMLILIĞI SAVIM (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
04.07.2019 / 06:36
702 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
İnsanların, toplumların, devletlerin, ülkelerin ve insanlığın kendi seçimleri olarak başlarına ne kötülük, zarar gelirse felsefeye, bilime ve dini tanımlayan Din hadisileri'ne aykırılık yüzünden gelir. Bu nedenle felsefe, bilim, ve Din hadisileri çok önemlidir. Çağımızda insanların temel ve genel sorunu akılı, mantığı ve ahlakı dışlayıp nefse köleliktir. Bu kölelikte birinci sırada mide, moda, tatil(bikini, mayo) ve kas bağımlığı var. Kas bağımlılığı 'sağlıklık olmak, fit olmak, seksi olmak, sıpor/sipor, spor' adı altında özelde kasa, genelde ise bedene kölelik oluşmasıdır. Tatil bağımlılığı ise genelde 'Kendi evinde yaşamayı değil başkalarının mekanlarında yaşamayı yeğlemek, ve bikini, mayo biçiminde soyunmayı yani utanmazlığı oluşturan bağımlılıktır yani değişik yerleri, değişik ülkeleri gezip görmeyi içeren, meraka-öğrenmeye-kültüre dayalı tatil değil, ancak felsefeyi, bilimi, kitap okumayı, ahlakı, kültürü dışlarsa bu da zararlıdır yani bağımlılıktır. Moda ise zaten sınır tanımayan akıldışılığı ve ahlakdışılığı ile insanların ve insanlığın çağımızda en büyük düşmanıdır ki bikini, mayo gibi şeyler de modanın ürünüdür. Mide bağımlılığı ise bilinen durumu ile 'yemeye içmeye düşkünlük'tir. Ancak bu yazımda sözünü ettiğim mide bağımlılığı yemek-içmek bağımlılığı değil 'yemek seçmek' yani hergün, her an farklı şeyler yemek içimek bağımlılığıdır; örnek ki bazı kişiler vardır, işleri gereği evlerine gidemedikleri için dışarıda yemek yerler ve yıllarca hep aynı yemekleri yerler örnek ki yıllarca her öğleyin hep kuru fasülye-pilav yerler gittikleri lokantada ve hep aynı lokantaya giderler, bazıları vardır ki bu konuda temel özellikleri hergün başka bir lokantaya gitmek, o yerde ne kadar lokanta, yemek yenilen yer varsa tümüne gitmek, ve lokantalarda ne kadar yemek varsa tümünden yemek isterler yani mideleri sanki fırıl fırıl dönen pusula iğnesi gibidir; onları hergün başka lokantada ve hergün başka tür yemek yerken görürsünüz; onlar daha evlerinden sokağa çıkmadan önce tek düşündükleri şey vardır: 'Bugün hangi lokantaya gitsem, bugün hangi yemeği yesem?', ve bu tür insanlar yemek menülerini ellerine aldıklarında kendilerini hükümdar, başarılı, üstün, farklı biri olarak yaşarlar ancak menü okumaya ilgileri kitap okumakta hemen hemen hiç görülmez. Yani insan vardır; lokantaya gider, hergün aynı yemeği yer ancak iki ya da daha çok tabak yemek yer, bunlar obez yani şişman denilen kimselerdir; yemek seçme bağımlısıları(bağımlıları) ise şişman olmazlar genelde, olağan kilolarda olurlar ancak sürekli lokanta ve yemek değiştirdiklerinden yakalandıkları hastalık genelde hep sindirim sstemi hastalıkları olur çünkü yeni lokantalar, yeni yemekler denemek pahasına kilolarını değil de sağlıklarını tehlikeye atarlar. Yani bu bağımlılar 'Bu akşam dolaştım İstanbul'un bütün meyhanelerini' şarkısı gibi ' 'Dolaşacağım bu yerin tüm lokantalarını ve tüm menülerini' şarkısını söylerler. Nefs önce akılı(aklı), sonra da ahlakı yok eder. İnsanın başına ne zarar gelirse ya cehaletten ya nefsten gelir ki nefs en büyük cehalet de en büyük nefstir zaten ancak cehalet laftan anlar da nefs laftan anlamaz. Cehalete de, nefse de 'Çüş' denilmelidir. Ortalık ahlakdışılık dolmakta ise insanlar kendi nefslerine, devletler yani siyasetçiler de toplumlarının feslerine 'Çüş' demedikleri içindir ki siyasetin kendisi de cehalet ve nefstir zaten, yani neden desin, üstelik siyasi devletler yani Felsefe-Bilim-Ahlak üzerine kurulu olmayan, siyaset üzerine kurulu devletler bu durumdan büyük para kazanıyorlar, yani neden 'Çüş' desinler, ancak demek ki 'Çüş' demek gerekir, öyle ise herkes önce kendi nefsine 'Çüş' demeye başlamalı, yani herşeyi devletten beklememeli, görmüyor musunuz devletler para, döviz gelecek diye insanların bikini, mayo adı altında sütyen-külot ortalıkta dolaşmalarına, zinaya, genelevlere ve eşcinselliğe bile izin veriyorlar. Demek ki çağ artık 'siyasi devlet' anlayışını terk ve 'Felsefe-Bilim-Din hadisileri devlet anlayışı'na geçiş zorunluluğu çağıdır. İnsan kendi evinde yaşamayı, kendi evinde mutlu olmayı, kendi evinde yemek yemeyi, kendi yemeklerini yemeyi, ve felsefeyi, bilimi, Din hadisileri'ni ve inzivayı sevmeli; başkalarının mekanlarında mutlu olmayı, başkalarının mekanlarında yemeyi içmeyi, ve nefsi ve başkalarına bağımlılığı değil ancak kapitalizım(özel sektör) insanları, toplumları hep sokağa çıkmaya, cehalete ve nefse alıştırır çünkü insanlar ne kadar çok sokağa çıkarlarsa, ne kadar çok mantıksız olurlarsa ve ne kadar çok nefs bağımlısı olurlarsa o kadar çok para harcarlar ve özel sektör de o kadar çok para kazanır. Az ye, öz ye ve hep aynı şeyleri ye; ve yerken, içerken yediğin içtiğin şeylerin sonunda boka dönüşeceğini, helaya gideceğini asla unutma, yalnızca ilk adıma bakma, son adıma da bak; böylece hem akıl gelişir hem de nefs önlenir. En güzel yemekler bile sonunda helaya giderler; en güzel yemekler sarayda da, gecekondu da yenilse sonunda helaya giderler; en güzel yemekleri hükümdarlar da, yoksullar da yeseler o yemekleri sonunda mutlaka sıçarlar. Sıçacağın şeylerle asla mutlu olma; unutma her ağızın(ağzın) sonu sıçılan yere gider yani ağızına konuşmak, sözler ve solumak dışında fazla biranlam(bir anlam), fazla birdeğer(bir değer) verme; yediği içtiği ile övünen kimse sıçılan şeylerle övünüyor demektir, yediği içtiği şeylerle mutlu olan insan sıçacağı şeylerle mutlu oluyor demektir bu da Freud'a göre oral-anal dönemde kalmış olmaktır, kocaman birinsan(bir insan) olunmuş olunsa da yani oralınla analınla mutlu olma yoksa ya mide bağımlısı ya eşcinsel olursun. Kasla, sıporla da mutlu olma çünkü ya Conan ye Zeyna olursun yani alim, alime yani beyin insanı olmazsın oysa doğrusu mide insanı olmak da, kas insanı olmak da değil, beyin/düşünce insanı olmaktır, Türkiye Conan-Zeyna ülkesi ya da gurme ülkesi ya da yemek-sıpor ya da mide-kas ülkesi değil, felsefe-bilim-Din hadisileri ve alim-alime ülkesi olmalıdır, bakın 200 tane üniversiteniz var ancak iki tane aliminiz, alimeniz yok çünkü eğitim de herşey gibi siyasete ve özel sektöre göre yani cehalete ve nefse göre düzenlenmiş, cehaleti ve nefsi red eden Felsefe-Bilim-Din hadisileri üçlüsü'ne göre değil yani seçim sandıkları gerçekte beyini yani Felsefe-Bilim-Din hadisileri üçlüsünü değil mideyi ve kası yani siyaseti ve özel sektörü temsil etmekteler oysa demokrasi midenin ve kasın temsili ve egemenliği değil felsefenin, bilimin ve ahlakın temsili ve egemenliğidir. Sıçacağın şeyler olma, okuyacağın şeyler ol; ve felsefe, bilim, Din hadisileri açısından doğru şeyler oku; nefsin kölesi yazarları ve şairleri değil. Necdet Gürçiftçi Bağımsız, özgür, bilimsel, tarafsız; hiçbir dini inançtan ve hiçkimseden yana olmayan dinli ve bilge İnternette yayınlandığı zaman: 4.7.19/06.37
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
  • umsena
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir