Şiir Defteri

ÜNİVERSİTE MEZUNLARI MEZUNLAR DERNEKLERİ (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
22.06.2018 / 13:54
795 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Ben ilkokul 1'den üniversite sona kadar hem bilime, halkıma ve insanlığa hizmet etmek amaçı(amacı) vardı. Buyüzden(Bu yüzden) genelde okumak, özelde ise üniversite okumak bence kutsallık derecesinde, ibadet, din ve dünyanın en büyük sevgisi gibi birşeydir yan, bende ve bence üniversite ve üniversite okumak 'namus' gibi birşeydir. Budurum(Bu durum)benim yaklaşımım değil. Günümüzden 1400 yıl önce İslamiyet dini inançının, dini inançların ve dinin büyük dahisi Muhammed de 'Din bilimdir(ilimdir, ilmdir), bilim yoksa din de olmaz' demiş ve bilimi dinin bile merkezi, odağı ve amaçı olarak göstermiştir. Türklerin en büyük dahisi Mustafa Kemal Atatürk de Hayat da tek yol bilim'dir deyip bilimi tıpkı Muhammed gibi herşeyin zirvesine koymuştur. Yani ben ilkokuldan üniversiteye kadar böyle bir düşünce eğitime gittim. Hani müzik sanatçıları derler ya 'Müziğe 3 yaşında başladım, 5 yaşında başladım' falan diye. Gerçekte felsefeye, bilime, insanlığa böyle bir başlama yaşı da vardır ki 'Ağaç yaş iken eğilir' sözü de buna destek olabilir. Ben üniversiteye bu düşünceler, düşler, hayaller, amaçlar altında gittim ve sanıyordum ki üniversiteye giden öğrenci de böyle gider. Ancak bunun böyle olmadığını; üniversiteye gidenlerin çoğunun gerçekte iş, para, ev, mal, mülk, araba, yazlık, evlenmek gbi amaçlar için gittiğini anladığımda, düzene asi bir üniversite mezunu olarak ortada işsiz kaldığımda anladım; ben İibf okudum İibf mezunluğunda düzen karşıtlarına asla yer yokmuş; İibf mezunlarına olağan yerler banka müfettişlikleri, bakanlık müfettişlikleri gibi yerlerdi yani düzenin kaleleri; işim olsun diye kendime banka ya da bakanlık kuracak değildim ya; yani açık ki kapitalistlerle aram hiç iyi olmayacaktı; daha lisede zaten yaz tatilinde çalışmak için bir arkadaşımla bir iik imalathanesi başvurduğumda işyeri sahibi bir bana, bir arkadaşıma bakmış ve bana 'Sen bana güven vermiyorsun' deyip yalnızca arkadaşımı işe almıştı. Üniversite sonrasında ansiklopedi pazarlama işileri(işleri) yaptım ancak beni işi almış bir ansiklopedi pazarlama işyeri sahibi sonraları bana şöyle demişti: 'Seni ilk gördüğümde çok korkmuştum, buyüzden işe almayacaktım'. Birara bir büro işine başvurmuştum; işe girmek adayı birçok kişi vardı, büroda; konuşuldu, görüşüldü, patron bana 'Adresinizi bırakın, biz sizi işe alıp almadığımızı size bildiririz' dedi, çok kızdım, biliyordum böyle olacağını ve 'Beni işe almayacağınızı biliyorum, bari nedenini söyleyin' dedim; bana 'Tipin bu büroya uygun değil' dedi. Haklılardı; hergün, iki elimde 25 kiloluk iki su doolu teneke, aşağıdaki bir tulumbadan bir kilometre yukarıdaki evimize su taşıdığım dönemlerdi; öğrenciden çok Rambo'ya benziyordum buyüzden; yani banka ya da bakanlık müfettişik yardımcılığı yazılı ve sözlü sınavlarını kazansam bile mülakatta beni mutlaka elerlerdi; yaşam biçimi de insanın varlığını ve geleceğini belirliyor. Sonraki yıllarda şunu anladım; yanlış işler içinde olanlar, cehalet içinde olanlar ve nefs içinde olanlar benden korkuyorlar. Bir demirci bana şunu söylemişti: 'Seni ne zaman görsem korkudan elim ayağım titriyor'. Cehalete ve nefse dalmışsın da ondan. Böyle bir durumda beni kim işe alırki(alır ki)? Benden alim insan korkmaz ki cahil insan ve zalim insan korkar. Boğaz tokluğuna da olsa gelsin tek derdi zabıta olan, tam bağımsız ve özgür işportacılık yıllarım. Ancak bir berber birgün yanıma gelip bana şöyle dedi: 'Sizi hergün dükkanımın önünden geçerken görüyorum, başınız hep öne eğik, hep birşeyler düşünüyor gibisiniz, sizinle tanışmak istedim, ne iş yapıyorsunuz, yazar mısınız?'. 'Görünürde işportacı ancak görünmeyede kitap yazmaya çalışan biriyim' dedim. Ancak hala bir kitabım bile yok çünkü aslında kitap yazmam değil yazı yazmam gerektiğini anladım; kitap yayınlatmam için yayınevicilerinin peşlerinde koşamam, para verip de yayınlatamam. İşte ben böyle düşünceler ve böyle haller içinde iken birara baktım; üniversite bitirmiş tanıdıklarım ne yapıyorlar diye? Hepsi kendi işinde, kendi, dünyasında; evler, arabalar, yazlıklar; başka bir haltları yok; bunlar üniversitede komünistler iken vatan, millet, dünya kurtaracaklardı; 'Hani ya' dedim, siz üniversitede iken komünisttisiniz, devrim falan yapıyordunuz?' Sonra gördüm ki incir çekirdeği dünyaları dışında bir haltları varmış: Bitirdikleri üniversitenin mezun oldukları yıllarına ait 'Falan üniversite, falan fakülte, falan yıl mezunları derneği' kurmak yani sigara, içki, ye, iç, tıkın, eğlen, lay lay lom. 'Ya' dedim, 'siz bunun için mi üniversite okudunuz; bunları üniversite okumadan da yapabilirdiniz'. Allah olsaydı 'Allah belanızı versin' derdim yani iyi ki Allah yokmuş, olsaydı belki verirdi. Yok, didinirken; varlık müsriflikte. Diplomalar kibrde, ruh inlemede. Facebookları'na bakıyorum bazan; kimi 'Mezun derneği' diye elinde sigara, içki poz vermiş; kimi kırallar(krallar) sofrası gibi masalarda ziyafet fotoğraflarını paylaşmış; kimi evinde, önünde köfteler, kızartmalar, meyvalar,(meyveler) çerezler, izmaritler, içki; bir haltmış gibi poz vermiş. Utanmak felsefeye de, bilime de, dine de dahildir; utanmanın dışlandığı eğitim de ancak bu meyvayı verir. Ben felsefeye, bilime, Türkçeye, dine, insanlığa, edebiyata zerre bir katkı yapabilmek için, yoksulluk yokluk içinde didiniyorum; onlar incir çekirdeği dünyalarında ziyafet, keyif içinde. Derler ya 'Ey halk uyan' yani 'Hak uyuyor' diye. Gerçekte asıl uyuyan bilime, felsefeye, bu ülkeye ve insanlığa hizmet etmesi gereken üniversite mezunuları. Yani 'Mezunlar' dernekleri kurmak yerine felsefe, bilim, teknoloji dernekleri kursalar; laboratuvarlar kursalar; ceplerine ve nefslerine değil yani kapitalistten daha çok kapitalist olmak değil felsefeye, bilime, teknolojiye hizmet peşinde koşsalar gerçekte asıl uyuyanın halk değil kendileri olduğunu görecekler. Yani bırakın her üniversite mezununu; kaç doktorun evinde mikroskop var acaba? Yani hem üniversite okumaya koşup hem de üniversitenin onuruna, amaçına ilgisizlik bu boyutlarda işte. Güneş doğmadıkça ateş böceğileri dünyayı aydınlatamazlar. Ve dünyanın da bir ülkenin de en büyük güneşi gerçekte üniversitelerdir. Bir üniversitelerin hallerine bakın, bir de üniversite mezunularının hallerine. Türkiye'de milyonlarca üniversite mezunu var; bir vakıf kurup ayda 10'ar Tl verseler, halk uyumakta ise bile halkın uyanmasına gerek kalmaz. Güneş doğarsa herkes uyanır zaten. Ve güneş de üniversitelerden, bilimden, üniversite mezunularından doğmalı ancak ortalıkta bikini, mayo diye sütyen-külot dolaşan bayan üniversite mezunularından da, deniz diye yarıçıplak dolaşan üniversite mezunu baylardan da; sigara, içki içen üniversite mezunularından da 21. yüzyılda ve sonrasında; bilimin, insanların ve halkların niceliklerine katkılar olsa da niteliklerine asla katkı olmaz, insanların bedenlerini kurtarabilirler ancak daha üstün olan ruhlarını kurtaramazlar çünkü dine de, felsefeye de, bilime de, insanlığın güneşine de ahlak yani utanmak da dahildir yoksa genelevlerin bahçelerine bile üniversiteler kurulabilir. Atatürk de 'Benim sözlerimle bilimin sözleri çelişirse beni değil bilimi dinleyin' demiş. Üniversite mezunularının bilimle ve bilimsellikle ilgileri ne kadara acaba? Ülkemizde; insana ve insanlığa önder ve örnek olarak sözü dinlenilebilecek kaç üniversite mezunu var acaba? Devlet, şirketler iş versinler diye bekleşiyorlar çünkü üniversitenin, üniversite mezunu olmanın, üniversiteli olmanın ne demek olduğunu, onurunu, saygınlığını, değerini bilmiyorlar çünkü gerçek felsefeyi, gerçek bilimi, Din hadisileri'ni bilmiyorlar yani 'Toplum uyuyor' diyenlerin kendileri gerçekte gerçekleri ve doğruları bilmiyorlar; uyumakta olanların asıl kendileri olduğunu bilmiyorlar; üniversitenin yıldız değil güneş olduğunu bilmiyorlar ve kendilerinin güneş olmaları gerektiğini bilmeyip yıldızlardan ışık dileniyorlar. On milyon üniversite mezunu vakıf kurup yılda 10 Tl bağış alsa üniversite mezunlarından; yılda 100 milyon Tl para yapar; ayda 10'ar Tl bağış yapsalar yılda 1 milyar 200 milyon Tl para yapar. Bu parayla laboratuvar açıp ilaç sanayi kurabilirler, icatlar yapabilirler, bilimsel araştırmalar yapabilirler; kimsesizlerin, işsizlerin çalışacağı, üretim yapacağı çiftlikler kurabilirler; televizyon kanalı açabilirler; üniversite açabilirler, yayınevi açıp ülke edebiyatına katkıda bulunabilirler; yani ilkokul mezunu kapitalistler, ilkokul mezunu patronlar kadar bile olamıyor musunuz ey burunları kaf dağında, kibr(kibir) içinde, nefs içinde üniversite mezunuları? Ozaman(O zaman) niye üniversite okudunuzki(okudunuz ki)? Sonra da 'Atatürk vatan kurtardı Atatürkçülüğü); yahu siz daha 10'ar Tl toplayıp vatanı kurtaramıyorsunuz. Her ay Gsm şirketlerini, sigara şirketlerini, içki şirketlerini, tatil sömürücülerini, nefs satıcısılarını(satıcılarını) zengin ediyorsunuz. Bu mu yani Atatürkçü olmak, üniversite mezunu olmak? Üniversiteye öğrenci almak için sınav sonuçlarına değil; amaçlarına, kişiliklerine ve özel hayatlarına bakın yoksa bir değil bin Einstein bile gelse insanlığı kurtaramaz. Düşünür, alim, alime, bilge yetiştirmeyecekseniz üniversiteleri neden açıyorsunuzki; düşünür, alim, alime, bilge olmayacaksanız üniversitelere neden gidiyorsunuzki; sizin işlerinizi yüksek liseler de görürdü. Hep derim: 'Halka inmeyin; halkı felsefenin, bilimin, Din hadisileri'nin seviyesine çıkarın' yoksa işte böyle üniversite mezunuları ancak patronlarla zevk, eğlence, nefs hayatı paylaşırlar çünkü patronlar da halktan gelme insanlar; halktan değil felsefeden, bilimden, Din hadisileri'nde gelin; Türkiye'nin ve dünyanın yıldızlara değil güneşlere gereksinimi var. Üniversite mezunları iş istemez, iş yaratır. Evim, arabam, yazlığım yok ancak bak internette felsefeden bine, bilimden teknolojiye, şiirden öyküye 10 binden çok yazım var. Şimdi de, elimde mikroskop yok ancak virüsler ve karaciğer üzerine düşünce türü birşey üretebilmek için. Bilimin Maoa geni dediği geni de Maoa geni diye, daha geniş kapsamlı olarak, yalnızca düşünmekle bulmuştum. Üç boyutlu yazıcı icat olduğunda ben de öyle birşey üzerinde düşünmekteydim. Siz yiyin, için, gezin, oynayın, dolaşın, keyif yapın. Bu yazıyı radyo, televizyon, bilgisayar gibi şeylere ait elektronik(elektronik) parçalarla dolu yazı masamın üzerine yazdım çünkü üniversite diplomanın yanında bir de radyo-televizyon tamirciliği kalfalık belgem ve elektırikçilik(elektrikçilik) belgem var. İnternetten bir mikroskop aldım, o da oyuncak çıktı. Necdet Gürçiftçi İnternette yayınlandığı zaman: 22.3.18/13.39
Düzenleme: 22.06.2018 / 14:02
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Hevilli
  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir