Şiir Defteri

SAVAŞ VE SALAŞ KURAMIM (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
08.08.2018 / 07:47
865 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Size desem ki 'Ben savaşa karşı değilim, savaş istiyorum, savaş çok güzel birşeydir; savaş her insanın istemesi gereken birşeydir; demokrasi savaşı istemelidir, bilim savaşı istemelidir, felsefe savaşı istemelidir, sanat savaşı istemelidir, barış savaşı istemelidir, savaşa karşı olmak çok yanlıştır, akıldışıdır, savaş yoksa demokrasi ve barış da olmaz'; sanırım aşırı tuhaf biçimde bakarsınız. Bu sizin dilinizi yani Türkçeyi ve felsefeyi bilmediğinizi gösterir. Türkçe ve dil konusunda sayısız kuramım vardır; savaş ve salaş kuramım da bunlardan biridir. İnsan ve insanlık; demokrasi ve barış; sevgi ve özgürlük savaşa karşı olmamalıdır; salaşa karşı karşı olmalıdır ki bu da bir genelleme değildir, koşullu genelleme dediğim türden bir genellemedir yani mutlak genelleme değil göreli genellemedir. Savaş nedir Türkçe açısından? Türkçede savaş sözcüğü 'savmak'tan gelir yani bir saldırıyı ya da saldırıları, kötülükleri savmaktan yani uzaklaştırmaktan ki bu hiç de kötü, yanlış birşey değildir. Yani 'savaş=savmak'tır. Peki 'saldırmak' nedir? Saldırmaktır ki bu da kötünün ya da kötülüğün kötülük için saldırması ve iyinin ya da iyiliğin iyilik için saldırmasına göre değişir yani saldırmak da mutlak, salt, genel olarak kötü birşey değildir çünkü örneğin kötü bir insan tarafından saldırıya uğramış iyi bir insanı kurtarmak için o kötü insana saldırmak gerekebilir ya da örneğin iyi bir ülkeye saldıran kötü bir ülkeye saldırmak da gerekebilir. Salaş sözcüğünü saldırmak sözcüğünden türettim, ürettim dil felsefesi açısından yani ben salaş sözcüğünü üretmedim, bu sözcüğün yeni bir anlamını ürettim ki Türk dil kurumu sözlüğü'nde bile ürettiğim bu anlam yoktur; Türk dil kurumu sözlüğü'ne göre salaş 'Derme çatma, gölgelik, çardak' gibi anlamlara geliyor yalnızca yani saldırı anlamına gelmiyor hiç. Savunmak sözcüğünden üretilmiş ise savaş sözcüğü hiç de kötü, yanlış, çirkin anlama gelmiyor demektir yani savunma sözcüğünden üretilmişse savaş sözcüğü, yanlış kullanılıyor demektir ki ben de dil felsefesi ve dil mantığı açısından da bu düşüncedeyim zaten. Yani bu durumda; savaş sözcüğünün kötü anlamını, savaş sözcüğüne verilen kötü anlamı taşıyan yeni bir sözcüğe zorunluluk var demektir ki bu da ancak 'saldırmak' sözcüğünden üretilebilir ve bence o da 'salaş' sözcüğüdür ki 'savaş' sözcüğüne de zıt, karşıt anlamda olmak üzere ses ve dil mantığı ve Türkçe açısından da uyumludur, uygundur. Yani düşünün ki Veremle savaş derneği', 'Sigara ile savaş derneği', 'Kanser savaş derneği' gibi dernekler var; kötü, yanlış, çirkin birşey mi yapıyorlar? Öte yandan da '1. dünya savaşı, 1. dünya savaşı' gibi savaşlar var, demek ki savaş sözcüğü hem yanlış kullanılıyor hem de amaçlanan amaça uygun bir sözcük yok, türetilmemiş, üretilmemiş demektir ki bunu da ben yapdım(yaptım). Felsefe genelde yabancı düşünürlerin(filozofların), özelde Avrupalı düşünürlerin ve dalkavuklarının dalkavukluğunu, yandaşlığını, acenteliğini yapmak değil düşünce üretmektir. Bence ?Felsefe anlat, felsefeyi anlat' denildiğinde yabancı düşünürleri ya da yabancı felsefe akımlarını ya da felsefe tarihini anlatmaya başlayan kimse felsefe bilmiyor demektir; ancak felsefe diye laklak, geyik, laf salatası, dalkavukluk, papağanlık biliyor demektir ki özelde Türkiye'nin, genelde dünyanın felsefel olarak geri kalmasının önemli bir nedeni de onlar bence. Yani 'Benim aydınım Batı okur, döner döner bir daha okur'; başka birşey yapmaz yani 'Al şu küçücük el radyosunu onar desen' onaramaz bile çünkü 21. yüzyılda bile radyonun nasıl çalıştığını bile bilmez ancak iş laklakla gelince, Batı dalkavukluğuna gelince, Batı papağanlığına gelince çok iyi becerir. İnsanlık topçu, popçu, siyasetçi, aldanış, sanı, yanılsama, mutluluk peşinde koşmaktansa benim peşimde koşmayı seçerse topçu, popçu, siyasetçi , aldanış, sanı, yanılsama, mutluluk peşinde koşmaktan çok daha çok şey vardır kazanacağı; yoksa gideceği yer cehalet, barbarlık, vahşet, savaş, terör, diktatörlük, akıldışılık egemenli bir dünyadan başka yer olmayacaktır ancak benim peşimde koşmanın da ayakla, elle, algıyla, boş laflarla, hoş görünmekle kazanmak değil de beyinle, felsefeyle, mantıkla, bilimsel düşünceyle kazanmak gibi bir zorluğu, güçlüğü, engeli, mutsuzluğu, hüzünü vardır. Bir düşünürün, alimin, bilgenin yiğitliği de işte budur yani tüm dünyaya beyinle, mantıkla, düşünceyle, kuramla meydan okumak. İşinize gelirse ya da çocuklarınıza, torunlarınıza, çocuklara, torunlara insanca bir dünya düşünüyorsanız, istiyorsanız. Ben size silahlar, bombalar değil sözcükler, kavramlar, terimler, felsefe, bilim vereceğim. Silahları, bombaları çocuklar, deliler bile kullanır ve oluşacak dünya da akıllıca, insanca olmayacaktır. Evet artık meydan okumanın zamanı geldi çünkü 21. Yüzyılda, bunca bilimin ve teknolojinin içinde bile dünyada insanca bir dünya yok. Evet hepinize meydan okuyorum çünkü anladım ki bunu yapmazsam, bu yiğitliği göstermezsem dünyada insanca bir dünya asla kurulamayacak; dünya ileriye gitmek yerine hep geriye geriye gidecek; durum çok üzücü ve çok utanç verici olacak, bunu vicdanım kaldırmıyor. Evet hepinize felsefeyle, bilimle, mantıkla meydan okuyorum çünkü anladım ki insanlık için, insanca bir dünya için buna zorunluyum. Benim yiğitliğim de işte bu kadar yoksa tavuk bile kesemem, dağlara tırmanamam, bir aslanla döğüşemem, iple tırmanamam, bedensel cesaret gösterileri yapamam. Felsefede, bilimde yiğitlik denilince de bu anlaşılıyor işte, ne yapayım. Cesaret benim bedenimde, niceliğimde, tikelliğimde değil beyinimde, kültürümde, felsefemde, mantığımda, insanlığımda, vicdanımda, ahlakımda, onurumda, duyarlılığımda, nitelliğimde, tümelliğimde, insanlığımda. Yerseniz ya da böyle, nitel, tümel, soyut, evrensel, bilimsel, felsefel, mantıksal bir yiğitliğiniz varsa. Yani ne savaş ne salaş mutlak anlamda kötü, yanlış şeyler değiller gerçekte, bence ancak herşeyden önce sözcükleri, kavramları, terimleri doğru kullanmak zorunluluğu var. Öte yandan örneğin 1. dünya savaşı savaş mı, salaş mı? Bu da ülkesine, devletine ve niyete göre değişecektir yani 1. dünya savaşı denilemez çünkü kimisi için salaştır yani saldırıdır, kimisi için de savaş yani savunma; bu nedenle bu tür olaylara başka bir ad bulmak zorunludur örneğin bence 'sasa' denilebilir yani örneğin '1. dünya savası' ki böylece hem salaş hem de savaş içerdiği tanımlanmış olur ve anlaşılabilir. Yani ülkeler de, dünya da, diller de daha yolun başındalar, çocukluk çağındalar yani önlerinde gitmeleri gereken daha çok yol var, yemeleri gereken daha çok fırın fırın ekmek var; o yüzden deli danalar gibi bir oraya bir buraya saldırıp durmasınlar boşuna çünkü gelecekleri hep aynı geri, ilkel, vahşi, insanlıkdışı, utanç yer olacaktır. Benim cesaretim de işte bu kadarcık; hepinize felsefeyle meydan okumak. Necdet Gürçiftçi İnternette yayınlandığı zaman: 13.9.15/07.52
Düzenleme: 08.08.2018 / 07:55
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Hevilli
  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir