Şiir Defteri

PROF MUSTAFA KARATAŞ'IN SHOW TV'DE TUHAF MİKROP SAVI (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
13.01.2019 / 14:23
705 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Açık ki ülkemizde de yani İslamiyet dini inançı egemen toplumlarda da, öteki dini inançların toplumlarında din gerçek ve doğru olarak yani dini tanımlayan Din hadisileri olarak ya da olarak ta öğretilmiyor. Bu nedenle ki örnek ki ülkemizde de siyaset ile dini inanç, dini inanç ile siyaset içiçe geçmiş halde; ve örnek ki ülkemizde de din dini tanımlayan Din hadisileri'siz, ve Arabçılık, Osmanlıcılık, siyasi iktidar yandaşılığı ve kapitalist düzen yandaşlığı olarak öğretiliyor. Yani bu durumda açık ki nasıl ki felsefe dünyanın hiçbir okulunda doğru olarak öğretilmiyorsa din de dünyanın hiçbiryerinde doğru olarak öğretilmemektedir; çünkü örnek ki hükümdarlıkla yönetilen bir ülkede hükümdar 'Sultanlarla düşüpkalkan(düşüp kalkan) alimler bile hırsızdır' hadisini; kapitalist bir ülkede siyasi iktidar 'Çarşı şeytandır' hadisini nasıl öğretsin; genelevlerin, zinanın, eşcinselliğin, pılajlarda çıplaklığın serbest olduğu bir ülkede siyasi iktidar 'Din utanmaktır, utanmak yoksa din de yoktur' hadisini nasıl öğretsin. Bu durum altında; ülkeleri yönetenlerin ve Din hadisileri'ne aykırı düzen yani kapitalizım(kapitalizm) yanlılarının yapacakları iki şey vardır: 1- Dini tanımlayan Din hadisileri'ni yani gerçek, doğru dini öğretmemek. 2- Sözleri, sözcükleri çarpıtmak. Ülkemizde de ne gerçek, doğru felsefe ne gerçek, doğru bilim ne de gerçek, doğru din yani Din hadisileri öğretilmektedir. Yani iki seçeneğin birincisi zaten yapılmaktadır. Bir de ikinci seçenek te yapılmaktadır çünkü gerçekleri ve doğruları öğretmemek yetmez, bir de gerçeklerle ve doğrularla savunulan şeyler arasındaki çelişkilere açıklamalar getirmek gerekir çünkü varlığı inkar edilemeyecek şeyler yok sayılamazlar. Bildiğim kadarı ile; ülkemizde ikinci seçeneğin ilk örneği Kuran'daki bir surede geçen 'Gökler çatırdayacaktı' ayetini; Kuran'da elektırikten(elektrikten) söz edildiğine kanıt olarak gösteren mantık idi; ve bu konuda örnek ki bir tükenmez kalemin giysiye sürtülüp, sonra da küçük kağıt parçacıklarına tutulduğunda onları kendisine çekmesi sırasında çıkardığı 'çatırtı, çıtırtı' yani durgun(sıtatık/statik) elektırik benzetmesi idi yani 'Elektırik çatırdıyor, o ayet te çatırdamaktan söz ediyor, öyleyse o ayet elektırikten söz ediyor' biçimindeki düz yani nicel mantıktır yani örnek ki 'Altın sarıdır, limon da sarıdır, öyle ise limon da altındır ya da altın da limondur' örnekinde olduğu gibi. Gerçek ki nicel mantık dar mantıktır da yani dar bir dünyadır, dar br bakış açısıdır da çünkü yalnızca niceliğe bakar. Bu düz mantık yaklaşımı geçen gün Show adlı televizyon kanalında Pırof Mustafa Karataş tarafından, mikrop konusunda da uygulandı. O televizyonda o gün o yayında Mustafa Karataş'a 'Kuran'da mikroptan söz ediliyor mu?' diye soruldu, o da 'Ediliyor' dedi, ve şöyle ilginç örnekler verdi: 'Kuran'da yani İslamiyet'te mikrop 'şeytan' olarak tanımlanmıştır' yani şeytan demek mikrop da demekmiş; ve 'Akşamları, yatmadan önce yemek kaplarınızı kapatın çünkü onlara gece şeytan girer' ve 'Esnerken ağızlarınızı kapatın' gibi hadisleri örnek verdi. Oysa dinde ya da İslamiyet'te 'Şeytan' nefs demektir, mikrop demek değil; yemeklerin ağızlarını kapatmak ta mikrop ile ilgili bir açıklama değil çünkü yemeklerde mikroplar ocaktan indirildikten sanırım 1 saat sonra üremeye başlarlar, ağızları kapalı da olsa ki buna örnek te bozuk konservelerdir, onlar ağızları sımsıkı kapalı da olsalar bozulmuş olan konservelerdir; esnerken ağızı kapatmak ise medenilik içindir, yoksa ağızı hapşırırken kapatmak mikroplara karşı en uygun yoldur. Kuran'da ve hadislerde mikroptan açıkça söz edilmemesini ise bunu o zamanki halkın anlamayacak olmasına bağlıyorlar ancak 'Değneklerin yılan haline gelmesini, Kızıldeniz'in ikiye bölünmesini, denizde tatlı su ile tuzlu suyun birbirine karışmamasını, Miraç'ı; Jesus'un(İsa'nın) bir dilimle bir kalabalığı doyurabildiğini; Jesus'un denizin üzerinde yürüdüğünü anlayabilen bir halk nasıl olur da mikropu(mikrobu) yani hastalıkları gözle görülemeyen varlıkların yaptığını anlayamaz?' diye de sormak gerekir bu durumda ki bu konudaki savunmanın yanlış olduğunu gösteren nitel bir mantıktır; bir de nicel mantık ile de bu savunmanın geçersizliği anlaşılabilir, şöyle ki 'Eğer İslamiyet mikropu biliyordu ise neden basit aşıları olsun bulmadı örnek ki çiçek aşısını? Kaldı ki tüm dini inançlarda dünyanın düz olduğu ve dönmediği ileri sürülür ki Suudi Arabistan'da bir müftünün 'Dünya dönmüyor' demesi de, 'Dünya dönüyor' diyen Galile'nin de bu nedenle yargılanması da bu nedenledir yani dünyanın düz olduğunu ileri süren bir dini inanç mikropların varlığını nasıl ileri sürebilir? Dünyanın düz olduğunun ileri sürüldüğünü nereden anlıyoruz; 'Gök kubbe' deniliyor, ve kubbenin altı düzdür, dünyanın yuvarlaklığından söz edilseydi 'Gök küre' denilirdi; kaldı ki Eski Batıda ve Eski Mısır'da İslamiyet dini inançından çok daha önceleri de bugün bile çoğu insanın kolayca ya da pek anlayamayacağı buluşlar, kuramlar(teoriler) vardı çünkü bilim insanların ya da toplumların anlayabilme hallerine göre var olmaz ki din de zaten 'Din bilimdir/ilimdir, bilim yoksa din de olmaz' hadisinin de dediği gibi bilimdir. Dinde nefs insanın yarattığı, insana ait birşeydir oysa mikrop denilen şey de, Şeytan denilen şey de insanın yaratmadığı birşeydir yani örnek ki kadayıf kadayıfı seven için nefstir ancak kadayıftan nefret eden biri için nefs değildir yani elma nefs değildir ancak elmayı çok sevmek ya da elmayı aşırı yemek ya da elmadan tatlı yapmak nefstir. İslamiyet dini inançında mikrop konusunun bilinmediğine bir örnek te şudur: Hurma ağaçları konusunda aşılama önerenlere önce karşı çıkan Muhammed'in, sonra da aşılamanın gerekli olduğunun anlaşılması üzerine 'Siz dünya işlerini benden daha iyi bilirsiniz' demesidir ki mikrop da dünya işidir. Ve bir nicel mantık savunması da şudur bu konuda: Eğer; Kuran'da mikroptan söz edilse idi mikroskopu önce Müslümanların icat etmesi gerekmez mi idi? Ve bir de o yayında, hemen hemen tüm Müslümanlarda bir yanlış olan şey oldu sürekli: 'Nefis' denildi, oysa 'nefis' değil 'nefs'tir doğrusu çünkü 'nefis' demek güzel, hoş, enfes demektir oysa nefs güzel, hoş olmayan şeyler de olabilir örnek ki bir işe yaparken önlem almamak ya da çok çalışmak ya da görevini savsaklamak ya da sıporu(sporu) aşırı yapmak ya da başkalarının yanında burun karıştırmak. Yani Kuran'ın ya da hadisin ille de 'mikrop' demesi gerekmezdi, 'Gözle görülmeyen küçük canlılar', 'Hastalık yapan küçük şeyler' de diyebilirdi yani önemli olan şey o küçüklüğün bilinmesi, o küçüklüğün tanımlanmasıdır. Gerçek şudur: Yalnızca din ya da dini inanç değil; felsefe, bilim, demokrasi, sanat, özgürlük, medeniyet, medenilik, eğitim, sıpor, sevgi, aşk, evlilik, aile, arkadaşlık, dostluk, hukuk, devlet, ülke bile dini tanımlayan Din hadisileri yoksa yanlış yere gider. Dini tanımlayan Din hadisileri yalnızca ahlakı, vicdanı değil bilimi de ister; bu nedenle ki 'Bilim Çin'de de olsa gidip öğrenin; alimin uykusu bile cahilin ibadetinden üstündür; alimler peygamberlerin varisleridir; dinsiz de olsalar ahlaklı iseler alimlerin yeri Cennet'tir' der. Ancak açık ki Din hadisileri yalnızca cehalete ve nefse değil; cehaletin ve nefsin türevleri olan siyasete ve özel sektöre yani kapitalizıma da karşıdır; bu nedenle siyasetin ve özel sektörün Din hadisileri'ni öğretmesi beklenilemez; yani açık ki Din hadisileri bilimsel buluşlar, bilimsel veriler içermez ancak doğrunun ölçütü olarak bilimi gösterir, ve dinlilerin ya da Müslümanların bilimle de uğraşmalarını ister yani Din hadisileri'nde mikroptan söz edilmiyor diye Din hadisileri dışlanamaz, yanlışlanamaz çünkü buluşlar, icatlar insanların işidir, ancak 'Herşey bizim kutsal kitabımızda yazıyor' diye birşey ileri sürmek herşeyden önce hem gerçeğe hem de Din hadisileri'ne aykırıdır; yani din ne cehalet ve nefs yarışıdır ne bilim ve teknoloji yarışıdır ancak doğruya giden yolu gösteren bir içeriktir yani 'Herşey bizim kutsal kitabımızda yazıyor, var' demek gerçekte dini anlamamaktır. Yani din bilimdir, felsefedir; çocuklara, bilimle ilgisi olmayanlara, kitap olsun okumayanlara öğretilebilecek, ve bir ilaha tapmak ile öğrenilebilecek ya da dua ile olabilecek birşey değildir. Dinin ne olduğunu anlamak istiyorsanız önce gidin Din hadisileri'ni öğrenin. Yani mantığın bittiği yerde işi bırakmak gerekir, ille de inat, ısrar etmemek gerekir. Size din öğretmeye kalkanlara deyin ki 'Öyle ise bana Din hadisileri'ni öğret'. Yani düz mantıkla; örnek ki bir milyon yıl sonra; yazılarımı okuyanlar, yazılarımdaki sözcüklere bakıp 'Yahu bu adam herşeyi 1 milyon önceden yazmış' diyebilirler, o şeyler hiç akılımda(aklımda) olmasalar bile, yani yalnızca sözcüklere yani yalnızca özele yani yalnızca nicele değil genele yani tüme yani niteliğe de bakmak gerekir, doğru karar vermek, doğru anlamak için yoksa kanıt denilen yöntem lafcambazlığından(laf cambazlığından) başka şey olmaz, ve bunun da gerçeklere ve doğrulara hiç yararı olmayacağı gibi zararı da olur. Yani kutsal kitabında herşey yazmak zorunda değil, yazmıyorsa 'Yazmıyor kardeşim' de, ne var bunda ki mantık gibi dürüstlük te dine tabidir zaten. Dinde mecaz olmaz, mecaz olan din olmaz çünkü din bilimdir yani örnek ki tıp fakültesinde tıp eğitimi perilerle, astroloji ile, edebiyat ile yapılamaz. Dinde de tıpkı bilimde olduğu gibi; ne deniliyorsa yalnızca o denilmelidir yani örnek ki tıp fakültesinde öğrencilere kuru fasülyeyi anlatıp 'Aslında ben size böbreği anlattım' denilemez. Necdet Gürçiftçi Bağımsız, özgür, bilimsel, tarafsız; hiçbir dini inançtan ve hiçkimseden yana olmayan dinli ve bilge İnternette yayınlandığı zaman: 13.1.19/14.10
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
  • umsena
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir