Şiir Defteri

KANLI ETTE KANSIZ OYUN (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
06.05.2018 / 08:02
837 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Kırmızı et fiyatları yükseldikçe yükseldi. Bunun nedeni ise hemen, '500.000' kadar hayvan etini depoladıkları öne sürülen spekülatörlere yüklenildi. Yan gerekçe olarak da; süt fiyatının, yem fiyatının olduğu ileri sürüldü. Bunlar göstermelik gerekçeler. Temel gerçekler gözlerden gizlenildi.Ama olay bu kadar basit mi? Olayın gerçek yüzü bu mu? Kesinlikle değil. Kanlı ette, kansız bir oyun oynanmakta özelleştirme denilen sömürgeleştirme başladığından bu yana. Temel erek(amaç) Türkiye'yi yok etmek. Şöyle ki: Et ve balık kurumu da özelleştirilmişti, zarar ediyor denilip. Özelleştirildikten sonra da tek bir hayvan kesimi yapılmadığı yer aldı medyada ilginç ki. Amaç üretmek değil yok etmek yani. Düşünün yani; et ve balık üzerine iş yapan bir kurum zarar ediyor! Yani gören de sanacak ki Türkiye'liler et yiye yiye bıktı da artık et yemiyorlar; derin dondurucuları bile et doldu; dönerciler, kebapçılar, balıkçılar bile kapandı. Oysa gerçek şu ki Türkiye'liler gerekli miktarda eti hiçbir zaman yemediler. Eti bırakın, günlük içmeleri gerek sütü bile içmiyorlar. Yenilmeyen etin fiyatı neden yükselir? Türkiye üzerine; özelleştirmeler başladığından bu yana, Türkiye ekonomisini yok etmek için Abd, Ab, Ermenistan, Rumlar tarafından bir politika izleniyor. Türkiye'de kırmızı et fiyatlarının aşırı yükselmesi, bu politikanın parçalarından biri yalnızca; tıpkı terör gibi. Bu sinsi ve yok edici politikanın ne olduğu, nasıl çalıştığı üzerine bu yazım. Türkiye'de kırmızı ve beyaz et hayvancılığı nasıl yok edilmek istenildi: 1- Kurban bayramları ve adak geleneği kesimleriyle kırmızı et kaynağı dibe indirildi. Bunu sağlamak için de dinsel kesimden oy desteği en büyük olan Akp'nin başa geçmesine ve başta kalmasına yardım edildi. Çünkü başta, din içerikli bir hükümet olursa; dinsel kaynaklı hayvan kesimleri doruk yapacak, dolayısıyla Türkiye'deki hayvan miktarı en aza inebilecekti. Bu nedenle; dış ve iç, Türkiye düşmanları, Akp hükümetini, yasa dışı yollara, orduya iftiralara bile varan her yolu faşist, psikopat, sosyopat, Makyavel'ci mantığı kullanarak destekledi, korudu. Bunun, Akp bile farkında olmayabilir çünkü bu oyun; Akp'yi bile aşan, dünya çağında, küresel bir oyun; Türkiye'yi yok etmek için. Bu düşmanlar için, Akp bu açıdan çok önemli. Kurban bayramları ile bir yandan Türkiye içinde, bireylerle ve vakıflarla, kırmızı et hayvanı miktarı azaltılırken, bir yandan da toplumun zaten doruk yapmış İslamsal duyguları kullanılarak ve sömürülerek, Türkiye'den, Arap ülkelerine, Afrika ülkelerine, Asya ülkelerine, ?Hayır, sevap, bayram' için kırmızı et, kırmızı et hayvanları gönderildi. Türkiye sanki kırmızı et cennetiymiş gibi, zaten sınırlı olan kırmızı eti, hem içeriden hem dışarıdan, en aza indirildi. Doğuda, terör desteklenilerek, Türkiye'nin ana, kırmızı et üretim odağı yok olma noktasına getirildi. Yapay dış istemler yaratılarak, kırmızı et dış satımı yaptırıldı. Böylece Türkiye'de kırmızı et sunumu (arzı) en aza indirildi. Kırmızı et sunumu da(arzı da), istemi de(talebi de) en aza indirildi yani fiyatları rahatça yükseltebilmenin önü açıldı. Fazlalıklar, engeller silkelendi, temizlendi. Borsa da buna, fiyatları yükseltmeden önce 'Keriz silkeleme' yöntemi denilir. 2- Tv'lere çıkartılan 'uzman'larca, medyaca sürekli, kırmızı etin sağlığa ne kadar çok zararlı olduğu; beyaz etin ne kadar çok yararlı olduğu, balıktaki omeganın kalbe ne kadar çok yararı olduğu sürekli kafalara kazındı ve toplum, kırmızı etten, beyaz ete yönlendirildi. Zaten, kırmızı etin kilosu 10-15 lira iken bile kırmızı et satın almakta mızmızlanan toplum kolayca beyaz ete yöneldi. Tavuk mangalları balkonlarda, kırlarda, deniz kıyılarında mantar gibi çoğaldı. Zaten gösterişe ve kibire meraklı toplum; mangal yaparak kendini varsıl (zengin, sosyetik) sınıfla aynı yaşam, zevk ve zeka kültürünü paylaştığına inandı ve mutlu oldukça mutlu oldu. Mangalda et pişirmenin, kansere yol açtığı uyarılarını bile dikkate almadı toplum. Ve devreye hemen bazı 'uzman'lar giriverdiler ve mangalda et pişirmenin ?sağlıklı' yollarını topluma öğretivermeye başladılar. Böylece kırmızı ete olan istem (talep) de dine indirildi. Oysa gıdadaki fiyat temel yasası şudur: Bir gıda maddesinin besleyici değeri ne kadar çoksa fiyatı da o kadar yükselir. Ben, fakültedeki ekonomi kitaplarımda böyle bir konu, yasa, kuram, yaklaşım görmedim, onlarda, fiyatların nicel saptanmasının yasaları var, nitel saptanmasının değil. Gıda fiyatlarının belirlenmesini 'nitel' olarak etkileyen bu gerçeğe ya da gıda fiyatlarındaki bu nitel belirlenme 'eğilimi' gerçeğine, 'Gıda fiyatlarının nitel oluşumunda Türkiye'li Gürçiftçi yasası' diyeceğim; yabancıya gitmesin. Bu da ekonomi bilimine, ekonomi okumuş bir Türkiye'li olarak katkım olsun. Her şey önce Türkiye'liler için. Onca okulu boşuna okumadık değil mi; bir işe yarasın bari, Türkiye ve insanlık için.Yani bunu, kibir olsun diye yapmıyorum kesinlikle. Türkiye'yi dünya önderi yapabilmek için zorunlu olarak yapıyorum. Kuram üretemezsek, dünya önderi olamayız. Birileri de kuram üretmek zorunda bu yüzden. Kuram üretemeyecek kadar utangaç, korkak ya da beceriksizsek kuram üretemeyiz doğal ki... Bu yasa, her şeyden önce genel bir 'eğilim' yasasıdır yani bir eğilimi yani gıda fiyatlarında böyle genel bir 'eğilimin' olduğunu anlatır... Yani; besleyicilik, yararlılık değeri yüksek olan gıda maddelerinin fiyatları; besleyicilik, yararlılık değerleri düşük olan gıda maddelerinin fiyatlarından yüksekte oluşmak eğilimindedir... Yani tavuk karaciğerinin, dana karaciğerinden yüksek fiyatlı olmasının nedeni budur çünkü tavuk karaciğeri de karaciğer olmasına karşın, dana karaciğeri kadar çok besleyici değildir; dana karaciğerinde daha çok vitamin vardır örneğin... Dalak da öyle. Dalak neden ucuz? Çok besleyici olmadığı için. Kuru gıda maddelerinin fiyatları genel olarak, tazelerinden daha yüksektir. Bunun nedeni; kuruduklarında, içerdikleri suyu yitirmeleri, hafiflemeleri değil yalnızca; kuruduklarında, özellikle güneşte kurutulduklarında besleyicilik değerlerinin çok artmasıdır. Güneş yalnızca kurutmaya yaramıyor yani; besin değerini de yükseltiyor. Güneşlenmenin, bedende d vitamini oluşturması gibi bir şey bu, örneğin. Yani güneşlendiğimizde daha besleyici oluyoruz! Yani gıda maddelerinin fiyatlarının belirlenmesinde; sunum miktarı, fiyat miktarı, maliyet yanında, gıda maddelerinin besleyicilik değerleri de etkin oluyor... Ama zevk malları bunun dışındadır yani pek besleyici olmayan pirincin fiyatı, çok besleyici olan mercimek fiyatının üstüne bile çıkabilir. İnsanlar pirinç pilavını genelde zevk için yerler. Yani bir yağlı boya tablonun fiyatının, bir okulun fiyatından yüksek olabilmesi gibi bir şeydir bu. Bu durum; kuralı bozmaz. Yani ucuz bir gıda maddesi alıyorsanız bilin ki çok ya da hiç besleyici değildir, genel kural olarak. Anzer balının kilo fiyatını çok yüksek yapan şey kıtlığından önce üstün yararıdır. Eğer Anzer balı; sıradan bal kadar bile yararlı özelliklere sahip olmasaydı, ne kadar kıt olursa olsun fiyatı, sıradan balın fiyatından çok olmazdı ve ne kadar bol olursa olsun, böylesine yararlı olduğu sürece kilo fiyatı hep yüksek olacaktır... Ama zevk ürünlerinde bu geçerli değildir doğal ki; kırık pirinç, kırık olmayan pirinçten, daha az besleyici olduğu için değil kırık olduğu içindir ucuzdur, örneğin... Yani insanlar; bilinçsizce, besleyici değeri daha yüksek olan gıda maddelerine daha yüksek fiyat istiyorlar ve veriyorlar çünkü bunu kendiliklerinden, bilimsel araçlarla bilimsel inceleme yapmadan anlamaları olanaklı değil; ancak damak tadı, gözle, elle,kokuyla ve deneyimle duyumsayabiliyor olabilirler... Ne bilecek insanlar; hangi gıda maddesinde yüzde kaç protein var, hangi vitaminler ve mineraller ne kadar var; öğrenmemişlerse. Bir de yüzlerce, binlerce yıl öncesini düşünün... Ama işin içine zevk girdi mi akan sular durur. Eşine bir ayakkabı bile almayan adam, metresine sıfır araba, kat alabilir. Bu, metresin, eşinden daha değerli olduğunu göstermez. 'Soya yiyin, soya yiyin, soya et gibidir' denile denile uzmanlarca, soyanın altından 'Gdo' çıktı. Bu toplumda bir gariplik var; etin kilosu 10 lira iken yani 10 yıl önce falan, yine et yemezdi, et pahalı diye. Şimdi etin kilosu 30 lira olmuş, yine yemiyor, pahalı diye. Oysa 10 yıl önce alım gücü daha yüksekti. Ekonomide bunalım yoktu. İşsizlik şimdiki boyutlarda değildi. Toplumda bir 'bahane kültürü' var. Şu an dondurmacılarda dondurmanın kilosu 10,5 lira falan en az ama hazır dondurmanın kilosu 3,5 lira ama kimse, üçte bir fiyatına diye hazır dondurmacıların önlerinde kuyruk olmuyor. Yani dondurmacıdan 1 kilo dondurma alacağı parayla, 3 kilo hazır dondurma alacak ama kimsede tık yok. Toplum, kiloyla dondurma almamak için, dondurmacının fiyatını göz önüne alıyor ve onu bahane ediyor; hazır dondurmanın, üçte bir fiyatta olduğunu görmezlikten gelerek. Yani sigarayı bırakmak için bir bahane bulmamakta direnip sigara içmeyi sürdürmek için elli bahane bulan mantık bu. Yani bu toplum et yemiyorsa, para verip et yeme isteğine ve kültürüne sahip olmadığı için, gerçekte yoksa etin fiyatından değil. Kurban bayramlarında dağıtılan etler, toplumun cebine akrep yerleştiriyor, et konusunda. Yani etin, para verilecek bir şey değil, beleş bir şey olduğu duygusunu yerleştiriyor, bu bayramlar, toplumun kültürüne. Yani gerçekte, sağlığa yararlı şeylere para harcamaktan korkuyor, kaçıyor toplum. Örneğin telefona, süse, sigaraya para harcamaktan kaçınmıyor. Ama ekmeğe 10 kuruş zam gelse feryadı basıyor.Yani bu toplumun ipiyle kuyuya inilmez. Ben bunu bilir, bunu söylerim. Bu toplumun bilimsel ıslahı(yapılanımı) zorunlu. 3-Bu oyun, özelde Türkiye ekonomisini, genelde ise Türkiye'yi yoketmeye yönelik olduğu için doğal ki kırmızı etle sınırlı bırakılmadı ve sinsice beyaz ete de uygulandı. Küçücük, yavru balıklar bile yasa dışı biçimlerle avlandırılarak, denizlerimizdeki balık miktarı bile bir ara en aza indirildi. Öyle ki dışarıdan balık getirtildi. Tavukta ise; kuş gıribi(gribi) yaratılarak ve yayılarak kümes hayvanlarının dibine darı ekildi. Evlerdeki kümes hayvanları bile yok edildi. Civciv çiftliklerindeki milyonlarca civciv öldürüldü, yem ve su verilmeyerek çünkü alıcısı kalmamıştı, kuş gıribi yüzünden. Gelelim, kırmızı et fiyatlarındaki büyük artış üzerine ileri sürülen, maske, uyduruk gerekçelere: 1- Deniliyor ki yem fiyatlarındaki büyük artış yüzünden, süt, maliyetini bile karşılamamaya başladı ve hayvan sahipleri, hayvanlarını kesime gönderdi. Hayvan sahiplerinin, hayvanlarını kesmelerinin nedeni bu değil, onlar da öyle söyleseler de. Kardeşim; hayvanı sütü için değil eti için yetiştir sen de. Sütü para etmiyorsa, eti de mi etmiyor? Kaldı ki ineklerin her yavruları dişi olmaz. Yani dişi olmayan yavruları zaten eti için yetiştirmek zorundasın. Sütü için yetiştirdiklerini de maliyetine sayıver; günü gelince zaten onları da keseceksin ya da sana yavru verecekler. Yani onlar öyle ya da böyle zaten yedikleri yemin parasını kurtaracaklar fazlasıyla. Zaten Türkiye'de, yeterli ya da aşırı bir süt tüketimi(yoğaltımı) yok ki. Süt girmeyen evler var, et girmeyen evler var... Ama; süt fiyatının, yem fiyatını bile karşılamadığı öne sürülen süreçte, bilinçsiz üreticiler yani süt hayvancılığının yanında et hayvancılığını amaç olarak yapmayı düşünemeyen üreticiler ile parasız üreticiler yani süt üreticiliği yanında et üreticiliği yapmak için uzun süre bekleme gücüne sahip olmayan ya da yakın, bankalara borcu olan üreticiler, hayvanlarını kesime göndermiş olabilirler. Zaten genelde, küçük ölçekli ve bireysel yapıda olan hayvancılık, bu nedenle büyük bir yara almış öyle ki çökmüş olabilir. Burada, devletin önder, örnek, yol gösterici, öğretici, yardımcı, destekleyici olması gerekirken ne ilginç ki bunları hiç yapmamış. Yani gerçekte, bankalara borcu olmayan üretici köylü yok gibi ilginç ki. 2- Deniliyor ki kırmızı et fiyatlarındaki yükselmenin bir nedeni de spekülatörlerdir. Bunlar belli ki spekülatörün ne demek olduğunu bile bilmiyorlar. Spekülatörler bir şeyin fiyatını yükseltmek için spekülatörlük yapmazlar, bir şeyin fiyatının yükseleceğini ön gördükleri(tahmin ettikleri) için spekülasyon yaparlar. Yani; spekülatörler bir malı depolamazlarsa da o malın fiyatı zaten yükselecektir. Spekülatörler zaten fiyatı yükselmeyecek şeyleri stoklamazlar, depolamazlar, toplamazlar, biriktirmezler, saklamazlar. Yakın zamanda yaşanılan büyük kuraklık da onlara, kırmızı ette fiyatların çok yükseleceği yönünde ipucu vermiştir büyük olasılıkla çünkü bu kuraklık sonucu yem fiyatları da yükselmişti ve süt hayvanlarının kesime gönderilmeleri bu dönemde yoğunlaşmıştı bu yüzden... Bu kuraklık, spekülatörlerin ekmeğine yağ sürdü. Devlet bu dönemde, hayvancıları desteklemeli, aydınlatmalı, korumalıydı ya da hayvanları satın almalı ve hayvancılık da yapmalıydı... Spekülatörler bunu ön görebildiyse, devlet neden ön göremedi; yoksa görmek mi istemedi ya da gördü de görmezlikten mi geldi? İşte temel soru, temel sorun budur. Spekülatör; ileriyi, geleceği düşünür; devlet neden ileriyi, geleceği düşünemedi? Kırmızı et üreticileri, kırmızı et fiyatının önlem alınmazsa çok yükseleceğini, yıllar önce hükümete bildirdiklerini açıkladılar, geçen gün medyada. SONUÇ: Kırmızı et fiyatlarını düşürmek için hükümet ihale açacağını söyledi. Açsa ne olur? Hiçbir şey olmaz. Kırmızı et fiyatları ancak bir süre, belli bir fiyat aralığında yan gider, sonra yine birden yukarı fırlar ve bir süre sonra da 30 lirayı bile geçer. Neden? Çünkü hükümet, 5.000-10.000-50.000-100.000 hayvan getirebilir dışarıdan. Oysa spekülatörlerin ellerinde 500.000 danalık kırmızı et olduğu söyleniliyor. Zaten hayvan getirtilen ülkelerde de bir süre sonra hayvan miktarı azalacağından ya onlar da fiyat yükselteceklerdir ya da hayvan satmayacaklardır Türkiye'ye. Onlara da et uzaydan gelmiyor ki. Onların insanlarının da et gereksinimleri var. Bir hayvanın yetişmesi için, yıllara gerek var. Patates, soğan, balık, tavuk değil bu, o yıl ürün versin. Yani kısa sürede sunumu(arzı) sıfırdır. Bu sırada, Türkiye'den dışarı döviz de çıkacak. Bu kez de döviz fiyatları yükselecek falan. Bu kez de başka dengeler bozulacak. Bu kez de et yiyelim derken başka bir şeyden olacağız. Yani dış alım çözüm değil belki sorunun daha büyümesini sağlayacak çünkü Türkiye düşmanları, Türkiye'deki hayvancılığa ve Türkiye ekonomisine büyük bir darbe daha vurabilmek için, getirtilen hayvanlara hastalık da bulaştırabilirler. Bulaşıcı bir hastalık, bulaştıktan 6 ay sonra da belirti verebilir yani Türkiye'ye getirilmeden önceki incelemelerde, hastalıklı görünmeyebilir. Sonra o hayvanlar ne tür yemlerle beslenmişlerdir? Ya 'Gdo'lu yemlerle, beyine/kişiliğe/ruha/ insancalığa zarar verici yemlerle ya da kanser yapıcı yemlerle beslendilerse? Yapımında koyun beyni kullanılan kuduz aşısı bile bu aşıyı olan kişilerde bönlüğe neden olabiliyor, koyunlardaki gibi. Yani yiyecekler, içecekler; bebekler gibi masum değiller. Öyle ki yediğimiz, içtiğimiz şeyler; davranışlarımızı, düşüncelerimizi, rengimizi bile etkileyebiliyor. ÇÖZÜM: Tüm bunların ve benzeri oyunların, sorunların temel nedeni; Türkiye'nin, bağımsız, özgür, bilimsel, Türkçe, ulusal, özgün, önder, güçlü bir ülke olamamasıdır. Demokrasi, laiklik, Avrupa Birliği'ne üyelik falan çözüm değil, yalnızca birer avutmaca. Bu nedenle; ulusalcı, Türkçe'ci, bilimsel, bağımsızlıkçı, özgürlükçü bir hükümet başa geçmelidir ve borsa uzmanları ve bilimciler birlikte çözüm üretmelidirler. Tarım ürünlerinde, 'Örümcek ağı kuramı' geçerli olsa da sunumu çok katı olan ürünlerde, hisse senedi borsası yasaları, gerçekleri, kuramları, çizimleri geçerlidir. Yani bu yıl kırmızı et fiyatları çok yüksek oldu diye gelecek yıla, hiç kimse, kesime hazır dana üretemez. Yani kesimlik dana, sığır bir yılda hemen yetişmez... Kurban bayramlarında ve adaklarda hayvan kesimleri ve başka ülkelere et satışı, bağışı yasaklanmalıdır. Türkiye için önce, Türkiye'liler gelmelidir. Bilmeliyiz ki başka ülkelere, halklara yaptığımız her iyilik, yardım; bize kazık, düşmanlık, zarar olarak geri dönecektir. İyilik, yardım yapmanın temel sonuçlarından biridir bu... Tek çözüm budur. Anlattığım gibi bir hükümet başta olduğu sürece Türkiye'de hiçbir sorun kalmaz, çözülmeyecek. Yani Türkiye'nin tek çözümü, kurucusudur yani Atatürk; Atatürk olmak; yoksa Avrupa'lı, Abd'li, çağdaş, uygar, demokratik, laik, Batılı falan olmak değil. Bugün ette oynanan bu oyun, yarın başka şeylerde oynanır yoksa ya da oynanıyordur zaten. Dikkat edin; Türkiye'de yalnızca hayvancılık yok edilmiyor ya da yok olmuyor; ulusal, Türkçe, insanca her değer, kurum, gelenek, yapılanım, kültür de yok ediliyor ya da yok oluyor. Bu bir rastlantı değil. Önce; bağımsız, özgür, özgün, ulusal, bilimsel, Türkçe Türkiye. Başka çözüm yok. Sonra da hayvancılık öncelikle devlet eliyle yürütülmeli çünkü kırmızı et, stratejik bir üründür. İngiltere, Hindistan'ı işgal ettiğinde, İngilizlerden başkasının kırmızı et yemesini yasakladı çünkü kırmızı et; insanları güçlü, savaşçı ve gözü pek yapar. Bu da İngiltere'nin işine gelmezdi doğal olarak. Sağlıksız, güçsüz Hintlileri yönetmek; sağlıklı, güçlü Hintlileri yönetmekten daha kolaydı çünkü. Ve kırmızı et; savaşta da en dayanıklı ettir. Sucuk, salam, kavurma olarak da kolayca saklanılabilir; kolay bozulmaz, güç verici ve çok besleyicidir yani. Savaşta altın neyse, et de odur. Yoksa, dediklerim yapılmazsa, buraya yazıyorum; kırmızı etin kilosu önce 50-60 lira, sonra 100 lira olacak. Taşıma suyla değirmen dönmez, acemiyle iş yürümez. Dostu batı olanın postu çatı olur. Akp hükümeti artık; İslamcıların, Osmanlıcıların, ulusalcı olmayanların son denemesi olmalı bu ülkede. Başka Akp'ler olmamalı. Avrupa Birliği'ne de sırt çevrilmeli. Birgün onlar bize katılmak için koşacaklar. O zaman da bizim kurallarımız geçerli olacak. Ulusal olmadan Türkiye olamayız; bağımsız,özgür ve insanca olamayız. Evet, kanlı ette kansız oyun oynanıyor; daha çok kan dökebilmek için. Necdet Gürçiftçi 2010-mayıs tarihinde internette yayınlandı.
Düzenleme: 06.05.2018 / 15:53
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
  • umsena
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir