Şiir Defteri

BOK (ÖYKÜ)

Yazan: Birturkbilgesi
29.06.2017 / 00:46
1017 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Saat gündüzün üçüydü ve uykusundan henüz uyanmış olan ve dünyanın Ha ülkesinin Ho ilinde(şehirinde) yaşamakta olan Hi yaşamakta olduğu apartmanın ikinci katındaki dairesinin yatak odasının perdesini aralayıp caddeye baktığında gördüğü manzara; utancından, hüzünden, gözlerinden yaşlar süzülmesine neden oldu. Midesi bulanmadı, tiksinmedi yalnızca utandı, hüzünlendi ve gözleri ıslandı ve gözlerindeki ıslaklık yüzüne süzüldü. Bir süre, gözlerindeki ıslaklığın arkasından gördüğü manzarayı izledi. Evi en işlek bir ana caddesi üstündeydi. Caddedeki onlarca insan birşeyler yiyorlardı, ağızı boş hiçkimse yoktu, elinde yiyecek olmayan hiçkimse yoktu. Kimi hızlı adımlarla yürürken, kimi koşarken, kimi otobüs durağında, kimi kaldırıma yüz üstü yatmış, kimi kaldırıma sırt üstü uzanmış, kimi kaldırıma yan yatmış, sürekli birşeyler yiyorlardı, birşeyler tıkınıyorlardı. Kimisi o kadar çok yemiş ki kusuyordu; kimisi o kadar çok yemişdi(yemişti) ki sağlık görevlileri onları sağlık araçlarına taşımakla uğraşıyorlardı. Caddenin her iki kaldırımında da yiyecek satan insanlar geziniyorlardı; kimi bağırıyor, kimi sakin sakin bekliyor, kimi de alıcılarına(müşterilerine) yiyecek veriyordu. Yerler içlerine yiyecek sarılmış sonra da atılmış kitap yaprakları ile doluydu. İnsanlar kitap okumuyorlardı artık ve okunmuş kitapları, eski kitapları da yiyecek sarmak için kullanıyorlardı, özellikle de yiyecek satıcıları. Hi çok iyi olmasa da iyi bir ressamdı; yaptığı tabloları satıp geçimini sağlıyordu ve özellikle zenginler(varsıllar) tablolarını kapışıyorlardı ancak pek tanınmış bir ressam da değildi. Hi perdeyi kapatdı(kapattı), salona geçdi(geçti), bir koltuğa oturup televizyonu açdı(açtı), kanalda bir yemek yayını vardı; ekrandaki bayan harıl harıl bir yemek yapımını hem anlatıyordu. Tiksintiyle başka bir kanalı açdı, onda da bir bay bir börek yapımını harıl harıl anlatıyordu, ballandıra ballandıra. Başka bir kanalı açdı, onda da bir bayan bir tatlı yapımını anlatıyordu gözleri ışıl ışıl; bir başka kanalı açdı, onda da bir bay bir salata yapımını anlatıyordu, dudaklarını mumçaklata mumçaklata. Her kanalda böyle şeyler vardı. Televizyonu kapatdı hem mide bulantısıyla hem öfkeyle. Ülkenin, dünyanın, insanlığın onca önemli sorunu varken medyanın ve toplumun uğraştığı, ilgilendiği şeylere canı sıkıldı. Gerçekten de ülkesinde; televizyondan internete kadar heryer yemek, tatlı, börek, salatalık yayınlarıyla doluydu. İnsanlığın hayatta kalmasını sağlayan yemek belki de tarihte ilk kez insanlığın başına bir uyuşturucu gibi sorun olmuşdu(olmuştu). Hi halkının bu yiyecek, yemek saplantısına, takıntısına bir çözüm bulması gerektiğini düşündü daha doğrusu algıladı önce, sonra düşündü. İnsanlara, ellerindeki yiyeceklerin, tabaklarındaki yemeklerin, böreklerin, salataların, tatlıların yalnızca birer yiyecek, yemek, börek, salata, tatlı değil aynı zamanda birer bok da olduklarını anlatmak zorunda olduğunu düşündü. İnsanlara; ağızın yalnızca bir ağız değil anüs ile yani bokla aynı yolu paylaşan birşey de olduğunu anlatmanın zorunlu olduğunu düşündü. İnsanlara; zevk alıp yedikleri yemeklerin, böreklerin, tatlıların, salataların aynı zamanda birer bok olduklarını anlatmanın zorunlu olduğunu düşündü. İnsanlara; sıçacakları şeylerle değil felsefeyle, bilimle, ahlakla, vicdanla, sevgiyle, beyinle, ruhla, kişilikle mutlu olmaları gerektiğini öğretmenin zorunlu olduğunu düşündü. Öyle birşey yapmalıydı ki insanları yemekten içmekten olabildiğince uzak tutsundu ve insanları bilinçlendirsin ve kitap okumaya, felsefeye, bilime, sanata, insanlığın gerçek sorunlarına yönlendirsindi. Çok güzel bir bok tablosu yapdı(yaptı). Yağlıboya bir tablo. Adını da 'Bok' koydu. Tablodaki hem gerçek bir boka hem bir manzaraya hem gökkuşağına hem de çok güzel bir yemeğe hem ölümsüzlüğe hem mutluluğa hem hüzüne hem sevinçe(sevince) hem acıya hem güneşe hem yağmura hem denize hem ovaya hem değerli çiçeğe hem değerli bir kuşa benziyor gibiydi. Tabloyu, kuruyunca il(şehir) galerisine götürüp sergilenmesi için bırakdı(bıraktı). Ertesi günü galeriye gittiğinde galerinin önünün hıncahınç(hınca hınç) dolu olduğu gördü; zar zor içeri girebildi ancak galerinin içi de hıncahınç insandı. Tümü de yalnızca bir noktaya bakıyorlardı. Nereye baktıklarını görmek için baktıkları yere baktığında kendi tablosunu gördü; insanlar olağanüstü(olağan üstü) bir hayranlık içinde, 'Bok' adlı yağlıboya tablosuna bakıyorlardı. Galeri sahibi heyecanla onun koluna yapışdı(yapıştı): 'Harika' dedi 'Harika! Çok harika! İnsanlar tablonu çok beğendi! İnsanlar tablona bayıldılar! Ona bir ev, bir villa parası bile verenler var!'. Hi 'Ver' dedi 'Yenilerini yaparım'. Hi hergün aynı bok tablosundan on tane yapmaya başladı önce ve her bok tablosu hemen o gün satılıyordu hem de denildiği gibi ev fiyatlarına. Sonra artık günde on bok tablosu yetmez oldu; günde yirmi bok tablosu yapmaya başladı. Bir ay içinde, bok tablosu olmayan zengin evi kalmamışdı(kalmamıştı) ilde. Bok tablosunun bir fotoğrafını da internete koydu, milyonlarca kez tıklandı. Bok tablosu öyle ünlendi ki Hi televizyon kanallarına konuk edildi. Televizyon kanalları onu ekranlarına çıkarmak için yarışıyorlardı. Hi artık hem çok zengin hem de çok ünlü idi. Hi artık o kadar çok yoğundu ki sabahları erken kalkmak zorunda idi. Bir sabah kalktığında yine pencereden dışarı baktığında gördüğü şeyler karşısında Hi'nin gözleri fal taşı gibi açıldı, dili tutuldu: Caddede, üzerilerinde 'Bok', 'Taze bok' yazılı yiyecek arabaları dolaşıyordu ve insanlar mutluluk, zevk, sevinç içinde; kendilerinden geçmişçesine; süslü, küçük kaplar içinde bok yiyorlardı. Hi insanları tıkınmak, mide, nefs çılgınlığından kurtarmak isterken onlara yeni bir yiyecek, çılgınlık vermişdi(vermişti) farkında olmadan. Hi ağlayamadı bile. Taş gibi dondu kaldı. Ve bir övünç, gurur, onur, başarı, ün heykeli olarak, üzerindeki yatak eşofmanıyla birlikte olduğu gibi il alanına(meydanına) dikildi. İnsanlığı kurtarmak bazan, varolanlarla olmaz; varolacak olanları doğru yaratmakla olur. Zaman yalnızca bir mezar değil bir beşiktir de. ('Bok' adlı öykümün kısaltılmışıdır). Necdet Gürçiftçi İnternetde yayınlandığı zaman: 24.4.14/05.13
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • ademtok
  • mimu
  • kartanesimKar
  • Ebuelfiya
  • Efeefe
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir