Şiir Defteri

AŞURE YEMEK MEKRUHTUR SAVIM (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
21.09.2018 / 00:08
775 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Burada 'Mekruh' kavramını 'Doğru değildir' anlamında kullandığımı öncelikle diyeyim. Müslümanlarda gözlemlediğim ve İslamiyet'in kendisinde olmadığını düşündüğüm şeylerden biri de doğumda, ölümde, bir amaca ulaşılmasında yani adakta, yeni araba alımında, ölüyü anmalarda yani mevlütlerde ve daha birçok alanda da dini yemek içmekle yani nefsle yanyana getirme, birlikte yaşama eğilimidir. Bu açıdan ben Kerbela ayında yapılan aşureyi de bir katliamı bir tatlı ile anmak, yaşamak olarak değerlendirdiğim için aşure yememeyi yeğliyorum. Ben gerçekte; ölü lokmalarını, helvalarını, ölü yemeklerini yemem çünkü hem sınırsız bir nefsin kültürü olarak görürüm hem de ölünün etini yemek gibi gelir bana. Din bence yemeksiz, içmeksiz, nefssiz olmalı. Dün akşam bir televizyon kanalında; Cübbeli Ahmet Hoca'nın bir söyleşisi vardı ve o söyleşide dedi ki 'Ölü evinin pişirdiği yemekleri yemek mekruhtur'. Ben de bu yazımda 'Aşure yemek mekruhtur' derken mekruhu bu anlamda kullandım. Ölü verilerine bakıyorum; ölü evilerine yemek götüren götürene. Yani sanki ölü evinin, ölüsü olanların birinci dertleri o yani yemek. Bence; bir yakını hele eşi, babası, annesi, çocuğu gibi birinci dereceden yakını ölmüş olanların boğazlarından yemek geçmemesi gerekir. Dünyada; yemekten de önemli, değerli şeyler vardır. Gerçekte; ölü evilerini yalnız bırakıp, ölü sahiplerinin, acılarını yaşamalarına, anılarını yaşamalarına izin vermek gerekir. Yani bazan görüyorum ölü evilerinde; ölülerin akrabaları yani ölü evinde kalıyorlar ertesi günü ölü gömülünceye kadar, evde oturacak yer kalmamış, ölüyü yere koymuşlar, kendileri kanapelerde, koltuklarda, bir yandan sigara, sabaha kadar lak lak ediyorlar. Yani garibim ölü orada yerde, yakını bir yerde, aralarına akrabalar, komşular girmiş, ölü ile yakınlarını birlikte bırakmıyorlar ki söyleşsinler, ağlaşsınlar, anılaşsınlar, yakınlaşsınlar. Ölü sahipleri; konukları mı ağırlayacaklar ölülerine mi yanacaklar? Uzaktan gelenler olabilir yani başka bir ilden, ilçeden, onlara yemek gerekir, onlar için ölü evine yemek taşımak gerekebilir ancak ölü gömüldükten sonra ve konuklar gittikten sonraki günlerde de ölü evine yemek taşıma olayı sürüyor. Ölün var, duygulanman gerekir, acı içinde olman gerekir, üzüntüden boğazından lokma geçmemesi gerekir hele hele birbirinden güzel, birbirinden gösterişli yemeklerin boğazından hiç geçmemesi gerekir, acıkırsan ekmek peynir yiyiver ölmezsin ya? Yani ölü evilerine birbirinden güzel, birbirinden gösterişli yemekler taşıyorlar komşular sanki evde ölü değil de ziyafet varmış gibi. Bence bunlar yanlış şeyler. Bırakın ölü yakınları ölüleriyle başbaşa kalsınlar, onunla acılarını paylaşsınlar. Belki ölü yakınları hüngür hüngür ağlamak, ölüleriyle sabaha kadar konuşmak istiyorlar ölülerine sarılıp ancak bunu konukların yanında yapamıyorlar değil mi? Yani ölü yakınlarının ölüleriyle başbaşa kalmak isteyebileceklerini düşünmeme yanlışı arkasından başka bir yanlışa yani yemek taşıma yani nefs yanlışına yol açıyor bence. Gelelim aşureye. Ne demiş Cübbeli Ahmet Hoca? 'Ölü evinin pişirdiği yemekleri yemek mekruhtur'. Yani ölü evinde yemek yemek mekruhtur yani doğru değildir. Ortada bir acı, üzüntü, yas var; yemek de ne yahu? Dua mı edeceksin yemek yedikten sonra ya da yemek yiyip? Yemek yemeden dua edemiyor musun? Ölü evilerine yalnızca komşular yemek taşımıyorlar; bazan öyle oluyor ki komşuların getirdikleri yemekler konuklara yetmiyor ve ölü sahipleri pideciye pide, lahmacun gibi şeyler yaptırmak zorunda kalabiliyorlar. Gelsin yemekler, çaylar, kahveler, gazozlar, kolalar, meyve suyuları(suları). Yani ortada ölü mü var, ziyafet mi belli değil. Herşey de yemek olmaz ki, herşey de yemekle içmekle olmazki(olmaz ki)? Evet, ölü evinde yemek mekruh ise ki bence de öyle; bu durumda; Kerbela'da öldürülen Müslümanlar her Müslümanın ölüsü sayılır bence; felsefe ve mantık olarak. Gerçekte Müslümanlar da bunu farkında olmadan bildiklerinden yani onayladıklarından Kerbela ayında hemen hemen her Müslümanın evinde, Kerbela'da öldürülen Müslümanlar için aşure yapılır ve dağıtılır. Yani bu durumda yani Kerbela'da öldürülenler her Müslümanın ölüsü sayılacağından, aşureler ölü evilerinde yapılmış yemekler, tatlılardır yani yenilmemeleri gerekir ve bu yüzden de yapılmamaları gerekir yani bence aşure yapmak da doğru değildir, bırakın yemeyi. Yani bir katliam olmuş orada, tatlı mı yapılır, tatlı mı yenilir üstüne, acı çekmek, yas tutmak yerine? Ha, şunu anlayabilirim; orada öldürülenleri acıyla, üzüntüyle anmak, orada yaşanılanları biraz olsun yaşayabilmek, o günü bir acı günü olarak anlatabilmek için aşureler tatlı değil de tuzlu yapılabilirler. Aşureleri bir de acıyla, üzüntüyle, yasla değil şapur şupur, zevkle, ziyafetle yiyorlar ve bir de birbirlerinin yaptıkları aşureleri eleştiriyorlar, kötülüyorlar, övüyorlar ve üstelik bir de beğenmedikleri aşureleri de çöpe döküyorlar. Ne din ne de Kerbela bu değildir arkadaş. Herşey nefs yapılmış, olmaz böyle şey. Bilin ki nefsin olduğu yerde din olmaz. Yani sonuç olarak ve özet olarak demek isterim ki hem Kerbela yaşanan bir acı, bir katliam olduğu için o günü tatlı ile, yemekle içmekle, zevkle, nefsle anmak yanlıştır hem de aşureler ölü evilerinde pişmiş olacağından dağıtılan aşureleri yemek doğru değildir. Din nefsizliktir; nefs, yemek içmek, yedirmek içirmek değil. Nedet Gürçiftçi İnternetde yayınlandığı zaman: 14 şubat 2014/07.24
Düzenleme: 21.09.2018 / 00:26
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Hevilli
  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir