kirli camlardan az çok gökyüzünü görüyorum
özlediğim bahar kokuları geliyor burnuma
karanlık odamın gölgeli duvarları sessiz
kirli sakallarımdan görünmeyen yüzüm var aynalarda
Can Yücel’i okuyorum sabah akşam
‘ya canım ellerini ttutmak isterse’ diyorum
kendi kendime
dağılmış tesbih gibi oldu içimdeki duygular
bir serseri kurşuna döndü yüreğim
sana dair hiç bir şey kalmadı
hafızamdaki nemli gözlerinden başka
içimdeki denizler kurudu ardından
sana benzeyen gökyüzüm çöktü
ucuz kavgalara tutuştu yüreğim
senden sonra eskisi gibi olamadım
mavi sabahları karşılayamadım tepelerde
ya ellerini özledim
ya da kutup sıcaklığında olan gözlerinin ışığını
pembe yağmurlarım yağmadı ardından
oturduğum banklarda unuttum yalnızlığımı
nereden bilicektim senden sonra ellerini arayacağımı
ya da yalnız kalacağımı
hıçkırıklara boğulan gözlerim senden kaldı
sessiz çıglıklar yarattı kalemimle ellerim
yüreğimin ırmaklarından içtim özlem sularını
derme çatma, yıkık barakalarda sakladım aşkını
ılık rüzğarlar üşüttü şiirlerimi
yalnız bulutlar anladı şair halimi
‘ya canım ellerini tutmak isterse’ demiyorum bak
istiyorum ellerinin o masmavi sıcaklığını
ve biliyordum senden sonra seni arayacağımı
nasıl gittin soğuk savaş meydanlarına
nasıl kandın yalanlarına meleklerin
biliyorum
içideki dağılmış duygular artık toplayacak
senden başka özlemlerim kim olacak söylesene
ben artık tek bir şeyi düşünüyorum
‘ya canım ellerini tutmak isterse’