sen okyanustun! Gözlerinden damladi mavi
ve bir telefon kadar yakın sesin ruhun ben
sahi ya zaman geçer dönersin gurbetten geri
bütün ciddiyetinle sarılırdı o kefene beden
sen babanı kaybettin, baban gençliğini gömdü toprağa
aşk şiirlerin vardı baba, günlüklerde, lodosta
sen rüzgarların kaptanı, sen deryaların feriştahı
yorgundu yüzün bilirim, saçın sakalın çalılar gibi
ben okyanusta boğdum şu küçücük kalbimi
yine ciğerlerinde zifiri karanlık bir duman misali İstanbul
Dağ gibiydi bedenin gözükmezdi dumandan
ve sonbahardı sensiz beyoğlu titrek yaprak savrulur
Sende yüzünü doprağa döndün
Bilirim; sende yarını toprağa gömdün
Ben bir parçandım sende bir parça
Ben şimdi sensiz paramparça
Yinede yaşadığını bilmek
Yaşıyorsun diye üzülmemek...
Telefonlar fısıl fısıl seni konuşurdu
Haritaya elimi koyduğum gibi bulurdum olduğun yeri
Yağmur okyanustan dizine koşuştururdu
Hergün sanki benim içimde ahiret vakti
Oğuz dedim? çağırdım gelmedi
Gel lan dedim buraya ne işin var uykuda
Herkes yastığında ben ayakta
Neyse dedi git uzan sayfana
ama uyuduğunu görmeyeyim dedi sakın! birdaha
günlüğün günler, güldüğün günler
öldüğüm günler, güldüğüm günler
Ter kokuyor her yanım, neden buz gibiyim
Ben en akıllısından deliyim bilirsin, beklemekteyim.
elbet gelirsin.
Düzenleme:26.02.2007 / 21:07
Kaf-Kef
26.02.2007 / 22:04
iyisin kardeş.........bende artık son şiirimi yazıp elvedaya teşebüüs etcem..
Kaf-Kef
26.02.2007 / 22:04