Yüzümün güneşi battığından beri
Yırtıyorum hayat denen o sihirli perdeyi
Ne varsa şu eşya hakikatinde
Göremiyorum azizim, körümdür belkide
Artık sende olmayacak şeyleri düşünme
Ettik nefse küfürde, olduk emrine amade
Ah ne kadar avare şu onsekiz yaşları
Rabbin başımıza hiç deymez mi taşları
Artık sükutlarım olduysa servetim
Sabır yerine sanki kor tutmakta ellerim
Bende bilirdim dost sözü beyne çakmayı
Bir kalbin kabesini bir kibritle yakmayı
Senki hiç kopma benden takvaların elçisi
Üçü olmayacak bir günün bu gün ikincisi
Ve incisini gönlünde bulduğum şu deniz
Yüzüme yansıyan ayna, yüzüm tertemiz
Bir kadının elinden ekilmekte tohumu
Dar ağacının meyvesi tam kalbime dokundu
Kimin nesi bu kadın bak peşinde dönüyorum
Yardan öte olan dost, ölmedende ölüyorum
Kimsesizler kimsesinden emanet bir kimsesin
Nereye baksam senin sesin ve nefesim
Soluyorum şu hayatı, tadar abıhayatı
Ah şu kadın bende binlerce masiva bıraktı
Doğruluyorum toprağımdan kıyama
Belki bu kez gidemem acizlikten rüküya
Bir yılan gibi kıvrılırken secdede
Gözyaşlarım erir belki o an rahlede
O yüz kişiden biriyim Ya Rabbel alemin
Verdiğin her belanın oldum elinden emin
Şimdi yol varsa banada yol verin
Dost benim, dost senin, dostum benim.