kendi cesedimi delik deşik edip
kelleyi bir güzel bedenden ayırıp
yığasım geldi bu is kokan masanın üstüne
tabutumun tahtaları çürük
kemiklerimin kokusu sinmiş toprağa
kurt leşleri, rutubet, ben kokan karanlık
ve bedenimin toprağa bıraktığı humus
ve üstümde yeşeren boy boy ot
dört bir yanımda komşular
üstelik adım yazan bir mezar taşım bile var
yolumun üstünden geçen adımlar
üstelik her gece içip içip sıçanlar
ağlayanlar, horlayanlar, dilsizler ve vesaire
avuçlarıma sinmiş bir ceset kokusu
gönlümün ateşi
ve toz pembe hayallerin esmer külleri
tepemde bir sokak lambası
bir su çukuru gibi göz yuvalarım
yağmur bekleye dursun
zaman burda benimle dans etmiyor
anlamıyor musun?
bu kokmuş tahtadan ev
kirasını ödeyemediğim beden
ve aklıma çakılı fotoğraflar
sabah namazı
ve zemheri dudaklarımda pıhtılaşan adın
anladım çakılı kaldığım yerde
çakıl taşıydı yalnızlığım
adımın adını koydum
anneme bağırıp çağıran dudaklarımı
öyle parça pinçik edesim geliyorki
içimde birilerini kaybettim gidipte dönmüyor geri
ölüm güzel şey
yaşarken anlıyorum herşeyi
insan acıyı tatmadan bilemez ya
acı öyle tatmakla bilinmez
birde bu acıyı acı acı sindireceksin
kabullenmekte var bilirsin
ne anlattığım mı önemli
nasıl anlattığım mı
yada neyi anlatmaya çalıştığımmı
siktir et
kalbim şakaklarımda atıyor
o ki ölümle ritim tutuyor.
'' Tutupta şimdi hesap verebilir misin?
Yaşarken yaşadığım her ölüm için? ''
yapacağım diyipte yapamadıklarımın hesapları
seni deli gibi sevipte platonik kalmaları
gece sabah beşe kadar kapanmayan göz kapakları
ve işçileri bezmiş bir beden
ki ben kendine bile itaat etmeyen
sağ yanımda seccadem
sol yanımda duvar
önümde sayfalar
ve sırf benimle sevişip
kanımı emmek isteyen sivrisinekler
bunun için notalar savuran...
uyumam için...
az önce birini istemeden geberttim
sonra dedim ki, iyi halt etmişim.
sanmaki kimse yok yanımda
irtihaldir benim herkesim
ve ölen herkesi diriden sayarım
dirilerimi ölünce kutlayan
gidene değil
kalana ağlarım
kalıpta gidemeyen ben
dediğim gibi bir çakıl taşıydı yalnızlığım
yıllar sonra parçalanmayı bekleyen
göz bebeklerimi emziren bakışların kalmadı
onlar kör bende öyle nankör
herkes işi düşünce yanımda
ve soyutlandım insanlığımdan
bir başka benim artık
bir insan olmayan
nereye gitsem kaçamıyorum bu nezaretten
kurtulamıyorum sana olan ruhumun esaretinden
mazeretim var
bu yüzden tövbem yok şu an
biraz daha bizar
birazdan fazla fazladan az aşikar
işte buyum şimdi.
Kimi zaman bir günahkarın tövbesiydim
Kimi zaman geceleri karanlığın gölgesi
Kimi zaman zamansız çekip gittim
Kimi zamanlarda öğrendim ben bunu
Yaşamadan gitmeliymişim.
Okadar çok şiir olacak şey varki
Birinin ucundan tutsam diğeri geliyor
Kalemi elime bile almak istemiyorum filvaki
Şiir benmişim şairi boş demekki
Demekki emrivaki
Biride varki her savaşımın sebebi
Sonuçlarında bir ömür boyu gebe bırakan
Bu gecede bıraktım uykularımı
Feragat ettim ömürden
Ne olur konuşma arkamdan
Adını anmaktan bıktım ben.
ÇAKIL TAŞLARI
SENİ HATIRLATAN BİR FOTOĞRAFTIR ESASEN!
BÜTÜN VARLIĞIM VE YOKLUĞUMA
ÇAKILI KALAN...
Düzenleme:09.07.2007 / 03:02
rapoet
12.07.2007 / 02:02
beni okurken en çok heyecanlandıran Necip Fazıl bir dua gidi okurum kendisini şiirinin sonunu getirmemek günah gibi işler içime :) Can Yücelde ironisiyle ve teşbihleriyle bağlar Yılmaz Erdoğanda en basit sözcüklerle en derinlerde yüzer her şair farklı ama Necip bambaşka.
rapoet
12.07.2007 / 02:02