Şiir Defteri

toplu şiirler

Yazan: mustafaoral
29.07.2005 / 14:07
2015 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Mustafa ORAL şimdi deniz * öpüyor yetim çocukları uzatırken dağ saçlarını bir duvak gibi derelere denizin dudağında bir parça kan denizin tadını kaçıran öpmüş gibiydi mavi gözlü bir kadını yanağından dağın yeşil gözlerinde bir damla yaş zeytin ağaçlarını sulayan ağlatmış gibiydi şiirsiz kalan çocukları bir zaman şimdi deniz öpüyor yetim çocukları uzatırken dağ saçlarını bir duvak gibi derelere şimdi tutup da denizin ellerinden dansa kaldırır gibi dağlara kaldıralım denizkızlarını maksat yetimler eğlensin ihsan deniz (şiirin başlığı dört mısra) Mustafa ORAL yağmur bereketi hep bir ağrıyı taşırdı annem yüzünün terkisinde toynağa kalkınca kalbi aşka düşerdi kırılırdı en onulmaz yerleri yaralı bir bakışı vardı annemin kızımı öperken serçe gözleri oysa annemin sızlayan kalbi kadar yorgundu kızımın yüzü annem ki baktıkça ona görürdü en güzel yunanistan'ı şimdi elini öpüp duruyor azra ve zaman uyukluyor dudaklarında annem kur'an okuyor yağmur arasında uyanmasın diye kızım mushafı tutuyor camdan bakan yağmura ve sarı saçlı, mavi gözlü şair kızına sahi şimdi benim için ağlayan biri var mıdır bu şehr içre acaba şiirlerle düşler gören kızımdan mushaf’la dua ören annemden bir de gülderen senden başka Mustafa ORAL yağmura yağan yaprak ağaca yağan yağmur rüzgarda nasıl düşerse yapraktan şiir okunmayan evlerin balkonundan nasıl düşerse çocuklar öyle düşerdim ben de bu dünyadan yine de yağmuru yaprağa işlemeye çalışırdım ben zaten şiirlerim bir muskadır iliştirilmiştir dünyaya on kasımpatılarda Mustafa ORAL yedi melek a- Göz Meleği Gözlerin dokunur geçer her yerime Dokunur gibi kilimin bir yeri Okur, okur, dokur beni Bunun için ben en güzel şiirlerimi Asarım her sabah kirpiklerinin balkonuna Sızım sızım ağlarken gecenin koynunda Ellerin gözlerimi öpen bir karanfil Çünkü her sabah çiçeklere su vermek gibidir Gözlerini öperek uyandırmak seni... Gözlerine bahar yağmış yağmur Gönlüne bahar ağmış bahar; uyan... Belki bir güneş olur, batarım gözlerinde Arayanlar sende bulur beni b- Rüya Meleği Geçerek rüyanın köprüsünden Dudakları ıslak bir yol ayrımına erdim Bu dağ Sezai Karakoç’a çıkar, şu deniz aşka Şu menzil duru bir dağa, Emirdağ’a.... Uyandım da aşk uykusundan Her yanım ağrıyor, her yanım ağlıyor.... c- Yağmur Meleği Denizleri yırta yırta geldim kapına Şiirlerden bıçaklarım, şarkılardan kılıçlarım var Denizlerden dağlara çıkıp haykırmalıyım: Bu duru yağmur... Bu bahar köroğlu... Bir yağmur; eğer seher vakti gelirse Oturur denize, dayanır dağa Sana dönerim ben Yağmur yağarken yapılan dua Kabule yakındır, derdi annem Şimdi dualarımın içinden geçiyor bir yağmur Şimdi bir yağmurun içinden geçiyor dualarım d- Deniz Meleği Denizin yüzünü kanattım; kanından tattım Aşk değdi bana, acı çekmek değdi bu yaptıklarıma Tuttum da mavi ellerinden denizin Yağmurlarla dağlara çıktım Artık şiirlerden soralım aşkı Belki yok oluruz bir dağın kınında Belki bir denize döneriz aşkın iksirinde Örneğin daha fazla yaralanırız belki Belki daha fazla sevebiliriz birbirimizi Denizi öpmekten tuzlanmış dudaklarım Yağmura bakmaktan ağarmış gözlerim Bunun için ben kalbimi onarıyorum şarkılarla Kalbimi şarkılarla Ruhumu yorsa da bakışlarındaki buğu Ellerin öper geçer her yerimi sanki bir su Aşk tüter bir bulut gibi teninden Bir uçuruma varılır gözlerinden Ben sana uğrak diye geldim ey deniz gülü Sen bana yol oldun ne iyi e- Çiçek Meleği İlkyaz sürgün verir kanımda binbir yara açarak Ve üstelik ateşleyip hastalıkları Azdırır çiçek açtırır gibi ağrıları Ama ey deniz tenlim sen bana bir kıyı vermedin Bir adanı bir gözüm eylemedin Ey fesleğen sen de bana bir gölge vermedin Dayandığımda ardına bir gönül... Oysa sevmediysem deliler gibi seni Haydi koparsınlar bir çiçek gibi senden beni. Niçin güzeldir çocukların adları öyleyse Ve niçin yorucudur çiçeklerin Seni böyle veliler gibi sevmediysem Şimdi ben başımı koyuyorum omuzlarına Saçlarıma dudaklarından bahar gelmiş Gözlerini bırakmışsında gökyüzüne Yağıyor gözlerinin göğünden yağmur Bir çiçeğin koynunda birikiyor aşkımız f- Aşk Meleği Çünkü aşkta kaybetmek Benzemiyor ama başka bir şeyi kaybetmeye Bunun için ben Aşk arıyorum uğruna köy yakabileceğim Ben aşkın ağasıyım, ağına düşecek yar... Bir bahar bağladı beni, bir bahar Bir yağmur tuttu beni, bir yağmur Artık giyindiğim şu yalnızlıkları Çıkarmalıyım bir bir üzerimden Kokunun sindiği her şeyimi bir kenara koymalıyım Sesimi düzeltmeliyim şimdi, ağladığım duyulmasın Yüzümü yıkamalıyım şimdi, gözyaşım kurumasın g- Gül meleği Kurşun ki yuva yapmıştır tenime Her gül beni vurur Baharı soluyan bir yağmur gelir beni bulur Yan yana iki gül ağacı olmak seninle Gönlüm ki gül ağacıdır Çıkınca dallarıma Bulursun aşkı. Salıları sevmiyorum, bu sabah sarısı salıları Yangınıma bir odun daha atılıyor Seni bir kez daha rüyada görünce Salılar sallanıyor bende bir dağ gibi Ben de gül ağacında Ben kendimi biliyorum Senin yanındayken ben; ben olamıyorum. Ya benimle gül toplamaya çık! Yada gül düşü rüyalarımdan...! Mustafa ORAL roman düğünü şimdi öyküler üzerine kuma gelmiş ihtiyar bir kadın romanların düğününde gül sayıyorken roman, öyküler gün yıldız tilbe para şarkılarla şimdi şarkılar bir gelin çok kocalı resimlerdeki şiirtli damatların yanında etekleri zil çalıyor, nağmeleri def ben görmeyecektim rüyamda seni aslında ikinizi bir birbirinize yakıştıramadım da Mustafa ORAL küçük çekmece ah bu benim başım istanbul ah bu benim ağzım bir çekmece çeksen ne şiirler bulacaksın dilimin defterinde Mustafa ORAL çiçek çiçek yusuf ah bu öpücükten bende de var dün akşam göndermiştin ya hani bir şiirin arasında şimdi ben şiirlerden bir gömlek diktim kim kendine yakışacağını düşündüyse o giysin dedim bir gömlek ki hep arkasından yırtılan ama bir kez bile bir yusuf olamadan yusuf’u bir kez bile rüyada göremeden şimdi ben bir şiirin içinden geçiyorum beni yaz, beni yaz diyen çiçek çiçek ben ki bir kadının bile kalbinden geçmemişken şimdi bir çiçeğe eklendi tenim öptü de beni şiirler oramdan buramdan artık ben bir bahçe kadar engin bir uyku kadar derin Mustafa ORAL şafak otuzüç bir ilham gibi doğurur akşam geceyi ayı bileyler güneş gelin annesi misali şimdi sen gidiyorsun ya şafak sökerken, sabah söküğünü dikerken şimdi gecelerimizi temize çekmeliyim ben şimdi geceler gelin siz bana geceleri gelin gelin hanım gelin benim hiç şafak isminde bir arkadaşım olmadı, olmayacak da ama şafak saydığım çoktur aşkın sayrısında bakmayın benim tezkirelerde adımın şaire çıktığına çünkü aşkta tezkere çıkmıyor, çıkmayacak sanki bu bana nöbetteyim, silahım çapraz tutuşta şiirlerim kucağımda bir çocuk silahımı törpülüyorum mısralarla gece bir çoban köpeği nereye gitsem ardımdan geliyor benim askerde yazdığım şiirlerim oldu ama benim askere şiir yazdığım hiç... aşk! sen de artık yazma bana böyle nöbetler gerçi ben de yazdım bir çok şaire cemal süreya'ya, sezai karakoç'a falan ama ben onlara yalnızca şiirler doğrudur, piyade çavuşuydum ben askerde nöbetleri yazmaktı işim sadece ama ben hiçbir sezai'ye, cemal'e yazmadım nöbet karakoç'a, süreya'ya hürmeten bütün sezailer’in, cemaller’in nöbetlerini ben tuttum askerlerin kanayan aşklarını şiirlerle ben tuttum nöbetleri ben tuttum, nöbetlerde tutuldum ben sana ah ben nöbetlerde hep şiir yazarken yakalandım assubaya ah ben emirdağ kışlasında yakalandım aşka Mustafa ORAL sütdili anneler süte su karıştırmışlarsa artık çocukları mısralar emzirmeli ve kadınlar bir bir azıtıyorsa yaz günleri artık şairler de azaltmalı şiirlerini şimdi güneş dökülüyor yaprak yaprak akşama ve çocuklar bakır taslara mısraların ağızını içmeye soluk soluğa Mustafa ORAL sen önce beni sen önce beni kalbinde sakla belki bir gece düşerim rüyalarına ben aşkı çapraz astım boynuma bilirim bir kurşun borcum var sana bir şiir öyleysen sen vurulmaya kendini hazırla şimdi sen de bir hançer taşı belinde çünkü bir keman alacağım var senden bir şarkı öyleyse sen benim şiirlerimi iyi bileyle şimdi de bir mendil gibi ser ellerini toprağa belki bir rüya, bir şiir, bir şarkı belki de bir dua olur yağarım avuçlarının sofrasına... Mustafa ORAL düş gören şiir kalbim uyuyor dualarının koynunda duaların ki sütannedir bana aslında uykun çağırırken beni düşüne kaç gece birbirine geçmişken bu şiirde güneş nerede; sen neredesin bir rüya değil bir dağ olsan şöyle deniz gibi yanına uzansam bir düş değil, bir kuş olsan şöyle kanatlarından bir yorgan yapsam bir şarkı gibi uzasan kıyımda bir şiir gibi bir güneş gibi ansızın çıkıversen karşıma yollarımı kesen bir yağmur olsan mesela yada bir yürek kucağında ölünecek Mustafa ORAL roman kaynanası kız şiir tahta bacak gelin seni oğluma söyliyecim üç talakla seni boşatıcim kız roman kaynana beni ne şarkılar istedi de ben varmadım al senin olsun öykün öykün sanki bir şirin şişman roman kaynana al senin olsun oğlun bana öykü mü yok elimi sallasam resimlisi kolumu sallasam kliplisi boş ol! boş ol! boş ol öykü! bak ben senden önce boşadım oğlunu Mustafa ORAL yağmurun dili:şiir bugün buralara yağmurlar yağdı sen yoksun ya artık kar yapmalıyım ben bu yağmurları sayıya vurdum yağmurun harflerini her d, her bir damla bir sen birsen; bir sen bilsen birsen şiir ellerim üşüyor dualarının koynunda ısıt beni kalbim yanıyor ah şiirlerle yıka beni Mustafa ORAL garibüzzaman toprak renkli bulutlar bırakılıyor göğün bahçesine ve yeryüzünün rahmine yıldız avuçlarımıza düşünce şimşeğin ışığı böler günleri güneş kurtarırken ufuklardan kendini gece güller giyinirken al al göğün ıtırından dua dağıtır yaprak yaprak dudaklarıyla eteklerime zaman kuşlar serilirken göğün sofrasına ahirzaman aşkları göverir gecede karınç dağları dalga dalga dalgalar ki göğümüze vurmakta karların üzerine geceden düşen arı bir ten, on iki kandilli gecenin gözlerine ışık ağar dervişler aşkı sağarken bulutlardan doğum sancısında deniz su sıvazlarken toprağın tenini hayatın damarını çağıl çağıl aşka kandırır ey her sabah çiçeklere su taşıyan ay sen de bu şiiri bir çiçek say bir bitlis türküsü çayların gözlerinde durulur zaman omuzlarından sarsılır ırmaklar ağaçlar dallarından bilirsin ağlayan her çağlayan bozar gecenin mavi uykularını taşlar ufalanır renginden karanfiller açar gülüşünden istiğrakın eşiğinde gece düşlerinde baharlar büyür aşk ışık sağar kırmızı ufuklarda asır kirli bir aynadır burçlarında şiirlere tutunan dervişin bağrında aşk yangınları mühürlenir ateş ve kan zaman çalkalanır dudağında gökler ağlayınca yatır başlarında yağmurlar yağar ilahilerin yapraklarına istanbul sisli, bir rüya ağılı bulutları emzirmez olmuş insanları yanan kandır şimdi gözyaşları yuşa tepesinde yorgun bir savaşçı hep ölüme at süren yeniçeri akının ne büyük bir mehdi kurumuş hurma dalının ince yay hali bakışların menziline ay vuruyor ay! o ne güzel kandil ey türkülerin sarı kandili ışığın ne çok masalı taşır katran ağacı, incir ve barla vurgun ve hüzünlü ellerin bir asa dualarınla ayakta kalıyor dünya sayfa sayfa alnının defteri ölüm ciltliyor en güzel şiirini hayallerin uzayıp gidiyor rüyalarımıza kalbimizi yorma üstad bir sevdaki boşlukta ırmaklar öpüyor yanaklarımızı dağlar hazır kıta attır geceye nice kutuplar inmiştir yelesine doğu masalı, batı kapısı ulu orta aşk çarşısı gövdende dağlanır ağaçlar budar bakışların gözlerin uzar uzar kalbinden kalbimize akar sen yaralı kuşların piri ki iyi kurtların miri ve kuşlara ve kurtlara kahvaltı sunan sabahın efendisi öyle gamlı gözlerin bir rüya bozumu sanki Mustafa ORAL solo / mevlüt biz hep aynı, hep ayrı kaldık biz hep aynı, hep ayrı kalacağız kalbim kınını kırar ikiye böler denizi akşam gözlerim limanları savurur gözyaşın dökülür saçlarımı ikiye ayırarak sonra acılı yüreğimin anısı düşer rüyanın ağlarına dolaşırım kadırgasını yitirmiş deniz dervişi gibi denizin feneri dediysem, yarısı sen, yarısı ben rüya sen, düş ben ki yedi iklimi birleştirdim eğe kemiklerimde ben uzaklardasın, gözlerin karanfil toplardı aşk çarpıntısı tutardı seni; sallanırdın dalardın gül tufanında bahçeme gül tutardı her yanım ayı görünce denizim kasıldı bir çarpıntı da o yaşadı küheylan gibi ikindi üstünde şahlandı attı eğerini üzerinden köprü sarsıldı iskele yaralandı göğsüm sağıldı şadırvanda su tınısı, camide kani karaca burgulu şerefelerde yeşil kandil üzümleri suya, sese ve kandile tutuyorum cümlemi zikir mermerleri sarsıyor, çiniler salınıyor minareye doğru koşan gözlerimde adın kalıyor şimdi kıyıları hangi teknelerle kırılmış bir rıhtımım ben hangi yamağın sürgüsüyle sürüldü rüyalarım sakalar geçiyor gözlerimin kıyısından ben şıra mı, nar suyu mu satardım saçlarına sokulsam kuşatılırım bunu geç öğrendim rüyamda seni görsem yıkarsın beni şiirlerle hayalinle sözleşsem yakazalar için gözlerim ah gözlerim kamaşır siyah gözlerin aydınlatırsa gözlerimin karanlığını ya ben nasıl gezerim sisli forsalarımla bu sularda bu çakıl senin gülünün yaprağı olsun dedim bu taş seni içime sürgüleyen yüreğim kan taşı sürdüm kanayan yaralarıma eriyeyim bu kan durduranla sana döneyim gün ayrımında köprüde bir kaya doğrandı taş taş sular ufalandı taş seni kuş edip yollasam suya deniz taşsa göğsüme dokunsa gece ay kesildi ortasından sızlaya sızlaya bir yay ayırdı gecemi müziğiyle şarkı taksimlerimi içimi gevşettim aryalarla ve sololarla şarklarımı ve şarkılarımı çıkardım gölgelerden denizin yaslı sütünü aldırdım da kumundan denizden sıktım tuzunu emzirdim bir çok derya kuzusunu hasır örttüm üzerime şiirlerin sonunda hırka yerine benimle beraber olduklarını sonradan gördüklerimle bunlar benim beytimdir, bu uzun yıldız hırka, bu gök aba bulut çözülsün aşkından, uzansın şöyle denizin kıyısına ay aşkından birleşti, kırılmam artık ben böyle parmakların elif gibi yarsa yüreğimi, ayrılmam artık ben böyle Mustafa ORAL Azra bir mısra ile başladı hayatın o mısraı, o düş bozuğu hülyalarını ve hiç bölünmeyen rüyalarını püskürtmeli kalbinin sırlı kubbelerinden seni rüyalara sundular azra seni geceyle yalnız bıraktılar bulut bulut ördü seni ay gece rengini çırpınca kuşlar misali senin altına ayarlı saçlarını hızır taradı alia izzet'le seni zülüflere sundular azra sonra kandan korkan kurban azra ateşin göğsünde yatıyorsun yatır başlarında seni sarıya saran alevlerin azra yüreğime taht kurmuştur tütsülerle kutlanan leyle-i miraç gibi gözlerinden süzülen buğuyla seni kurban diye sundular azra can azra, canan azra seni leyle-i miraca sundular yağmurlar şimşeklere devinir örsünde içten içe, içten dışa puslu rüya şimşek şiirleşir şiir şiir dökülürsün müsveddelere hep şiir, hep leyle-i miraç oldu kaderin seni ıtırlara sundular azra iki gözü aşkla mühürlü Azra seni şiire sundular masallar arasında biri söylemek ne güzeldi kol kola girişimizde bölüştüğümüz meryem ağrılı bir kalple elif ve meryem ile başladı aşkı çağırmak imdada meryem olmak ne güzeldi edirne’nin hanlarında aşk derleyen bakışlarımızla şimdi isa elif ve meryem ile ağlar bir’i birilerinden ayırmak oruç ertesileri yuşa’yı hızır’dan bölmek medrese çınarında her hesap verişte güzeli ayırmak en güzelinden en son şiirini bizi kendimizden koparan imgelerle bir’in semaisi için söylemek ne güzeldi seni gönül semalarına sundular azra gözleri çok ağlamaktan kanayan azra bakışların mavi bir deniz kalbine muhtıralar gönderiyor aşk nöbetinde nöbetler kalbedir ufalanmalar, çözülmeler gövdelere kalbine çözül buzul buzul, uğrun uğrun seni toprağı yemiş sulara sundular azra işte gözlerini iki yanımda sakladığım azra şu parmaklarından sızan çağlayan ruhunun yeşil vadileri o çağlayan ırmak ırmak üç koldan zikri seven bir dudaktan dolar dolar da vadilere köpürür güneş gözlerinde işte görüyorsun ya kınalı saçlım seni ırmaklara sundular ışığın menzili gözlerin yağmurun teni bakışlarındaki buğu yaprak yaprak, yine nemli kaşlarından kaleler yapıyorsun denize testideki su gibi gözlerini denizde saklarken dönüş yalnız denizedir deniz ara’f, deniz berzah, deniz yakaza deniz azra senin gözlerin seni sayrılı denizlere sundular konuş azra şöyle buharlı trenler misali güneşe sundu seni ay trenler içre kaşların sonra geceyi bölüp de kıraat araları sabahın yere ekilen ilk ışıklarına fecr-i sadık diye sundular seni azra onulmaz yaralara aşık azra soluğunda kurumamış bir ilham hüznü yasin suresinden süzülen ayetlerin özü alnında duha aydınlığı kuşluk vakti bayazid camiinde seni bayazid meydanına sundular azra bana tebessümünle yeşerdi toprağım örümcek ağlarında güvercin sıcaklığı hira’da ve sevr’de balık balık öykülerin ısıtıp ısıtıp, ışıtıp ışıtıp seni kefh mağaralarına sundular azra oy göklere doğru gönlü uzanan azra böyle gidecek miydin medreselerimden mushaflar arasındaki gül yaprakları sendeledi rahle-i kalbim üzre azra; sırlarım açıkta kaldı üşüyorum dön artık içine dökülen denizim dön artık, çok özlüyorum Mustafa ORAL Azra Çiçeği zenbille indirilmiş geceler vardır buralarda koşar gider doludizgin sabahlara, silahlara şehirlerin yalnız papatyası hayır sen değilsin düşen aşkta ölümsüz çocuklardır, ömürsüz ihtiyarlardır toprağın haritası alınlarıyla kadınlardır şehit çocuklara hamile meryem ağrılı kalpleriyle dal dal geceler vardır buralarda hüzün azar azar da caddelerde evini arayan kurşunların kuytularını gözleyen gölgelerinde kan çay çay akar mostar’ın altından kapkaranlık geceler vardır bosna’lı azra’da ki dağıtır zulüm gücünü avuç avuç gece terlerini poyrazda saklayınca poyraz ekilir, üşür şehir şehir şimdi yaslara sunulmuş rüzgar bıçağı gökyüzü maviliğini kaybeder şimdi kan rengini göğüsler güneş şehir yıldızlara akar akar da gökyüzünden aşk koparır şafak zamanlarında bosna şehitleri ve harap minareleriyle aya ve güneşe ve şiire dayanır azra ve bir de çün bu şiir bosna’yla bilenir bosna ah bosna sen ki aşka en güzel muska acılarla kanatlanıyor bir güvercin kubbelerden bir kilise kargası ağlıyor yangın yerinde bir cami kuşu uçuruyorum kalbimden kuzgunların saltanatını sarsmak için ve bir ırmak coşuyor coşuyor azra’nın ruhundan mostar’a akıyor aşkı azdıran yangınlar vardır bosna’da yağar kuşatılmış al kan topraklara gül kokusu, hurma sıcaklığı duyarsın azra’nın turuncu saçlarında kırağılar erir uzanır hilaller yüreğimize kar çöllerinden içimizdeki haç ve saleplerle yanyana çün bu aşk farz kılındı bize kanımız ıslatırken toprağı ekinler gibi devriliyoruz aşk savaşında hayır eğeleniyor ve direniyoruz şehitlerimizle öd ağaçları gibi burcu burcu azra azra işte aşkın direnişi için kurşun gibi şiir azra öyle ki diriliyoruz yıldızlar toprağa düşerken karlar çayırlarda erirken Mustafa ORAL deniz kızı, kız kulesi:memories melodies / limanıma uzaklardan selam veren bir gemi geçti de buralardan bu yakınlardan senden uzak yıllar hiç geçmedi / sen afyon yöresine ait bir şiirle giriş yapıyorsun aşka denizin teninden balık pulları derlemek için ellerin binlerce yıl ay’ın alazından geçmiş gibi buğulu bir gümüş dağıtıyor yakamozlara tarlalara saçılan çiğ buğday misali... kirpiklerin destan ülkesinde mavi koşmalar biçiyor yeşillendiğinde seni sarıya devşirecek göklerinden geliyorsun parmaklarının geldiğini söylediği yerlerden... gözlerim, bu ağlamaklı gözlerim henüz göremiyor geldiğini çadır gibi akasyaları örten, denizi öpen ellerinin coşkusundan sonra işaretler, renkler, sözler kitabı tırnaklarından ben deryaya yüzük gibi dizdiğin kadırgaları gözlerken... derya gibi dilleri olan dervişler ile üç kişilik ağlarım sızarak yorulup uyuduğumda afyonlarca... aşkın sayrılı bir savaş buğday yangınında denizin sayfalarında saçlarının donanması göverir bin beş yüz otuz sekiz, ki bin dokuz yüz doksan sekiz deniz kızı ilerliyor kız kulesine: preveze ben bir korsan değilim koloniyal da... sen preve zaferini hatırlatan kahverengi saçlarla, ela gözlerle boy atıyorsun yedeğinde kaç bin aşk forsası saklayarak aşka yenilen bir levend’i gözlüyorsun kulede kaşlarındaki menekşeleri göğsüne dökmek için... iniyorsun yanakların dopdolu güneş ağıt yakıyorsun sırtında emirdağ’ın gözlerinin kızkulesi’nden döndüğünü ellerinin duvaklarına kirpiklerini salmış çok şekerli cezayir kahveleri yudumlayan kayra söylüyor ela renkli saçların gökkuşağını buluyor kendini gökkuşağı sende buluyor kendini sen geceye dönmek üzereyken yalnızlığına devriliyorsun içmiş gibi oluyorsun aşkı deniz süvarisinin cezve gözlerinden... an kara gözlü!... an kara gülü!... hatıraların sarhoşluğunda afyonum köroğlu marş, serenad, mehter ve nihayet konçerto... biraz daha hatırla aşkı denizkızı: memories melodies...
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • mhrmkaya
  • VEJETARYEN1978
  • Serdar150
  • yunuskivanc
  • Adıyaman

Bağlı Üyeler

  • aliucaralp15:34
  • bilalozturk15:10
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir