Şiir Defteri

yayimlanmak uzere 14 siirim...

Yazan: MEHMETALiKULAT
21.02.2007 / 23:48
812 kez görüntülendi
1 yorum yapıldı
yayimlanmak uzere 14 siirim. NİYAZIM... Su akmaz, çeşme kuru, toprak semaya inat; Döndüm geriye baktım; zâyi olmuş bir hayat... Nice suç, nice cürüm... İlâhi! bittim gayri Öyle daldım ki şerre, göremez oldum hayrı Günahlar zehirli ok; sinem hep delik deşik Lakin, yok başka kapı; var mı başka bir eşik? Câhilim; cehlim bilmez- bir şey sanırdım kendim; İmtihan dünyasında kaybettim ve elendim. İlâhî!.. rahmet eyle! susuz kalmış bu çöle... Niyâzım! lutfedesin, Afv-ü ihsan, bu kula! Huzuruna gelmişim, günahkâr; yüzsüz yüzüm; Peşim dolu cürümle, hakikate kör gözüm. Ah Sultanım, Efendim! İşte kulunun hâli... Üstelik hâlin bilmez, sanır kendini velî! İlâhî; Gaffâr, Settâr, Hayy, Rahman, Rahim, Kerim; Sultan-ı Ebed-Ezel! Merhametin dilerim!.. Mehmet Ali KULAT AF KAPISI... Her zerresi bir âlem, dokunmuş kanaviçe Yoklukta varlık sırrı, gündüzden çıkar gece! Kainat kitap gibi; her satırı Hakk!.. derken; Kapadım gözlerimi, her şey; dönüp bak! derken; Senin mülkünde sana, âsi oldum suçluyum... Bozulmuş her tövbede; nefsimin mahkumuyum Zaman ihtiyarlıyor, Kur'an gençleşen rehber Varlığının dellâlı; haykırmakta Peygamber! Lakin sağır kulağım; hakikatten çok uzak... Şeytana zebûn ruhum, kalbimi kapmış tuzak Mülk senin, Mâlik sensin, üstelik Hâlik sensin En alenî olanla... en gizliyi bilensin! Seversin kullarını, afv-u saffı seversin! Duâ edin ki Bana; cevap vereyim dersin; Rahmeti engin Rabbim! fazlına sığınmışım... Açmışım ellerimi; şefaatçi gözyaşım... Gecenin seherinde; seven sevdiği ile... Hemhâl olurken bütün, bu mücrîm geldi dile! Zerrât-ı kâinatın adedince pişmanım! Eğer affeylemezsen; kime gidem Sultanım? Mehmet Ali KULAT EBŞİR İHVANİ... Bir nesil yetişiyor; Kur'an ile tanışan Sîmalarda hakikat gamzeden kutlu nişan Şimdi korksun kafirler, şimdi küfür perişan Doğdu kutlu bir şafak, tüllendi nurlu sabah! Dilde tekbîr! kalbde hû! Lâ ilâhe illallah! Toprağa düştü cemre, fışkırdı kardelenler Bâsu bâde'l mevt gördü, üç asırdır ölenler Şükür secdesinde hep; bugünlere erenler Doğdu kutlu bir şafak, tüllendi nurlu sabah! Dilde tekbîr! kalbde hû! Lâ ilâhe illallah! Akıl nakile teslim, ilim onun zîneti Amel ihlasla süslü, rızâyı Hakk niyeti Dün çekilen çileler, bugünlerin diyeti Doğdu kutlu bir şafak, tüllendi nurlu sabah! Dilde tekbîr! kalbde hû! Lâ ilâhe illallah! Ölür Ebû Cehilller, doğar şanlı İkrime Neler lutfeder Allah! Sığdıramam fikrime Ben gedâyım-Sultan O! Ben bakarım zikrime Doğdu kutlu bir şafak, tüllendi nurlu sabah! Dilde tekbîr! kalbde hû! Lâ ilâhe illallah! Gözyaşıyla sulanmış yıllar yılı umutlar Çölleri gülşen etti, rahmet yüklü bulutlar Ebşir İhvânî! Diyen Peygamber bunu kutlar Doğdu kutlu bir şafak, tüllendi nurlu sabah! Dilde tekbîr! kalbde hû! Lâ ilâhe illallah! Mehmet Ali KULAT GÜLÜM... Bülbül olup, kaybolan güle ağlamak Çaremidir? Bilmem... kara bağlamak Kanayan yüreği... korla dağlamak... Fenâdan ebede, erdirir ölüm!... Dünyadan Ravzaya dikildi gülüm. İlk şehidin adı... adı olmuştu! Cennetten misafir, sanki bir kuştu, Azrail su olmuş... o suya düştü! Esbab perdesiyle dürülü ölüm!.. Nasipse kavuşmak! Cennette gülüm... Acziyet bir anda! Emr-i Hakk vâki Çok şükür günahsız! Olmadan şâki Kınalı kuzuma; bir hasret... tâki Biz Allah'tan geldik dönüşü ölüm! Kavuşmak ukbâya kaldı be gülüm. Gidenler gelmiyor! bekleyip durdum Tükenmiş gözyaşım hep ağlıyordum Kutlu ufuklardan umutla sordum... Kur'an'da ölümsüz olmakmış ölüm! Geleceğim ben de nasipse gülüm. Her nefis ölümü tadacak birgün Kâfir için ölüm gayyaya sürgün Lâkin mü'min için; Ravza'da düğün! Ağuşunda yavrumu üşütme! ölüm... Toprak gül bitirir... gül oldun gülüm. Hüküm Allah'ındır! Kul O'na tâbi Veren de O! Alan da! O'dur sahibi Tesellîde O'ndan, O kalb tabîbi! Biz Allah'dan geldik dönüşü ölüm... O vermişti O aldı! değil mi gülüm. Mehmet Ali KULAT KUTLU OLUŞ... Dertler dizi dizi; iş sıra sıra... Herkes gülüyordu, bakıp bunlara Kıştan sonra bahar! dedi; inandı Kanmadılar tipi, boran ve kara Ümitten ümit yok! Her şey seraptı Her taraf virane, her şey haraptı Dileyen diledi... vakt oldu tamam Gönül mimarları işbaşı yaptı Birler bin oluyor, dileyince Hakk Doğdu ufuklardan bir Nur'lu şafak Makamlar ötesi en kutlu makam Peygambere ümmet, Rabb'e kul olmak Yeni bir diriliş, yeni bir ülkü Kudretten besteli yeni bir türkü Uhud yamacından tatlı tebessüm Bu kutlu oluşu muştular çünkü! Mehmet Ali KULAT BİR VELiNİN KAPISINDA... Aslanlara hükmeder... Keneflerdeki fare Yahudi sultasında... Tüm dünya kare kare Beyt-i Makdîs-i gördüm... Tutuldum âhûzâre Bosna'dan Türkistan'e Mahzun bakan gözlere... Baktım ümmetin hâli Heryanı dert yekpare Kötülüğü emreder Kula nefs-i emmâre Gönüller Hakk'tan uzak... Yürekler yare yare Mâna ve rûh komada... Her yana hakim para Özünden uzak mü'min Dolaşıyor avâre... Bir Velî'ye danıştım Dedim buna ne çare... Müracaat et! buyurdu Her işte Peygambere ...Ve yapmamı buyurdu Kur'an'la istişâre! Silkinmeli kalkmalı Olmamalı biçare... Yepyeni bir diriliş! Bahar için emâre!.. Mehmet Ali KULAT MANZARAYI UMUMİ... Köylüde sakal, şalvar! ne suç olur ne günah Lakin üniversitede baş örtmek mi? Kur'an kursu açmak mı? Anlamadıkça oku! İmam hatip, kolej mi? İrtica feci korku... İmam; namaz memuru, cemaat; has vatandaş Gözler bakar kör gibi; ne duygu var ne de yaş! Hutbe, vaaz... kuru laf; "bilmem ne haftası" var Kalbler taştan da katı, görünmez yaftası var! Kur'an dinliyor mel mel... ne diyor haberi yok! Kafa boş, yüreği aç! Yalnızca işkembe tok! Ne farkı var hayvandan; Kur'an der; ondan denî Üstelik kalkmış bir de geçiniyor medenî... Kürdü Türke kırdırıp, Kürdü Türke düşman et! "İnneme'l mü'minûne ıhvetun!" derken âyet! Arap; aceme düşman, çerkez laza yan baksın! Parçala böl hepsini... kim isterse kulp taksın! Oyun içinde oyun; parçala böl ve yurt! Koskoca bir ümmeti; futbol, müzikle uyut! Hacca gitsin karışma; namaz, oruç bana ne! Lakin cihat sakın ha! İrtica var bahane... Kalkmalı uyanmalı, bozmalı bu oyunu Ah bir gayrete gelsek; gelir bu işin sonu Yeter bitsin bu oyun; Tevhid'de birleşelim Yoksa daha çok sürer; Lâ yenfâ kellim kellim! Ruhda diriliş olsun; kalp kafa izdivacın... İslam'ı hakim kılmak; olmalı tek amacın! Hem senin dirilişin; hem ümmet tüm yek vücut Hakkı âli tutarak, bâtılı kökten kurut!.. İşte ancak o zaman... namaz; miracın olur Kur'an derdine derman... oruç; ilacın olur Mehmet Ali KULAT GENÇLİĞE... Reh-i sevda diyerek; girmiş isen hakk yola, Yol "Sırât-ı müstakîm" takılma sağa sola. Sadâkat ve hasbîlik, hakk yolunun esası Tevekkül ve itaat, değişmeyen yasası... Yüreğimde dertlerin en güzeli bir sancı Emr-i bi'l maruf yapmak, mücahidin inancı Kırıp nefis putunu, boyan İlâhi renge... Bir mü'min pek çok kâfir işte Bedir'de denge. Ümit dolu bir sine, her şeyimiz bitse de; Vermeye hazır gençlik, herşeyimiz gitse de. Ahirzaman garibi, işte "Nebi; müjdesi "Fetih yakındır!" diyor, bu da Kur'an'ın sesi... Mehmet Ali KULAT NEREYE?.. Gençliğimin beyninde; fikirler alabora Şehvet öldüren zıpkın, nefis can yakan kobra Simalar hep yalancı,gülüşler aldatmaca Hakikat boynu bükük; duygular parça parça Geceler zindanvâri, gündüzler kapkaranlık Şimşeğin parıltısı; ölgün ve de bir anlık! Üç asırlık bir uyku; Lâle devri sefası Uyan! Artık yiğidim, sen de İslam dehâsı! Mü'min yurdunda parya; inananlar mahkumdur Gir bu yükün altına; bugün Nebi'n mahsundur Şeytan kalplerde hırsız, imanını çalmasın Sahip çık bu dâvaya; Kur'an garip kalmasın Delikanlım unutma; Sırtında ağır bir yük! İnsan şerefli bir kul; Allah ise en büyük! Himmetin âli olsun, gâyen Allah rızâsı Her mü'min bu dâvanın değişmeyen azası... Mehmet Ali KULAT YANARKEN BOSNA HERSEK... Yanıyor Bosna-Hersek, her yan kan gölü olmuş Kesmişler dallarımı; yaprağım, gülüm solmuş... Avrupa ortasında, vampir misali vahşet... Bin bir türlü tecavüz; korku, panik ve dehşet... Yâ Rab! Ne gün-son günü? Bu zulmün bu çilenin Süngüyle çıkarılır... anne karnında cenin! Kesif kan kokusu her yan, barut kokuyor bulut! İnsanlık!.. çoktan öldü; yamyamlardan yok umut! Bir Müslüman öldürmek... en büyük sorunları Kazıklı voyvodanın kazıklık torunları... Kesmişler bir anayı; kucağında çocuğu... Dayanmak yürek ister, gözyaşı buğu buğu! Açlıktan ölmüş bebek; soğuktan donmuş ayak... Tel örgülü kamplarda... çile, işkence, dayak! Yüzlerce her gün ölü, hani "insan hakları!" Neden görmüyor Batı, Müslüman tutsakları... Nerde "hür dünya" bugün, niye çıkmıyor sesi? "Medeni Amerika"nın(!) kesildi mi nefesi? Müslümanların diye yıkılırken mezarlar... Hani kanarya seven; gazeteci-yazarlar? Ne oldu "Hümanizma?" Bak ölüyor bebekler... Geçiyor mu boğazdan havyar dolu yemekler? Yıkmışlar camileri, han, hamam, okul harap... Kimsesiz kimselere yardım sendendir Yâ Rab! Yiğit Bosna Herseklim, "Allah Rızası" gayen Cennet ucuz değildir, İman; en ulvi payen! Şehid; kanıyla yazar rahmet dilekçesini... ... Ve Rahmettir çözecek, esir kelepçesini! Mehmet Ali KULAT ÖLDÜREN GAYE... Gözde damla damla şule olmuş yaş Derinlik... kalp ile akılda savaş... Uykuya hasretlik rüyaya özlem Saçta beyaz kıllar, ilerliyor yaş Gönül gözümüzü kapatan perde... Aralanır kalkar isen, zikre seherde Tefekkür ufkuna kutlu yolculuk Ruhun kanatlanır hep perde perde Rahmete ermek mi? Zahmete visal Asıl olan kulluk; gerisi masal! Aşk-ı memnû değil, aşk-ı hakikî Ölüm hem pek acı, hem dosta visal! Rızaya ulaşmak bir tatlı gaye Çile yudum yudum bu yolda pâye Ümit ve korkunun kesiştiği yer! "Ene'l Hakk" cinneti, öldüren gaye! Mehmet Ali KULAT BİR HAK DOSTU'NUN YADINA... Hulûsi halaskâr kul; ilim, irfan lebâleb Dilinde; Emr-i Hakk var, hâl-i tavrında edeb Lâ taknetû sırrında; mürşid visâle sebeb! Darende beldesinde; otağ kurdu tahtını Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını Kan rengi akşamlarda, rahmet yükü ezelde! İpek yolu üstünde; unutulan hoş belde... Tarih kokan vîran yurt, kutlu şehir Darende Tohma'nın gölgesine, otağ kurdu tahtını Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını Somuncu Baba yurdu; su bitmez, göl yerinde Bir kutlu sadâ kalmış, yankılanır derinde! Fâni fenâya erer, kıymeti eserinde... Gökpınar nurdan sicim, otağ kurdu tahtını Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını Ruh ve cisim harcından, Sevgi hamuru kardı. İman ilimle sarmaş, ufukta gün ağardı! Divan-ı Hulûsi'de her yanı hikmet sardı... Zengibar kalesine, otağ kurdu tahtını... Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını Halkı Hakk'a çağırdı; latif bir hâl üzere Mektubât'ı tefsirdir, nice büyük esere... Evlâd-u iyâliyle layık kutlu mimbere!.. Kayısı çiçeğinde, otağ kurdu tahtını Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını Asırlar ötesinden izdüşümü bu asra... Himmeti milletidir, bakmaz saraya kasra! Namazı mirâç Hakk'a, zikri gönülde İsrâ Kalb; Matmâh-ı Nazardır, otağ kurdu tahtını Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını Tasavvûf coşkusuyla, zikr-i tevhîd selinden... İhramcızâde Pîrin, el almıştı; elinden Kıymet bilmez nâdanlar; ne anlar ruh dilinden! Altın sarrafın işi, otağ kurdu tahtını... Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını Yüreği görmeyen göz; bakıyor alık alık; Kayadan su kaynıyor, suyun içinde balık! Balıkta hikmet arar, ne bilsin kalabalık! Balıkta Hâlık işi, otağ kurdu tahtını... Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını Dilenen toplum değil, didinen esnaf gerek, Fabrika ve işyeri, helal kazanç diyerek... Herkese hedef kıldı; çalışmayı bilerek! Helal kazanç üzere; otağ kıldı tahtını Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını İlim dedi; tek mürşid; nice okullar açtı! O, sevgi ekiyordu; nâdanlar nefret saçtı! Fakülte hayaliydi; o, muvakkaten kaçtı? İman, amel ve ihlas; otağ kıldı tahtını... Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını Hulusî bir kalb üzre; Hamideddin hamdolsun! Gönül umut, yürek aşk, akıllar ilim dolsun! Varsa nifak tohumu? Dileriz... erken solsun! Sultanım Darende'ye; otağ kıldı tahtını Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını Nice gönül dostu var; pişdâr-ı pürşuvânın Dergah misafir dolu; yeri dolu Sultan'ın... Yarınlar daha güzel! Rûh'u mesrûrdur ânın! Sulbünden gelen Er'e otağ kıldı tahtını Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını MEHMET ALİ KULAT NE GEREK... Aşk ateşi gözde pınar Sîne sevdâ ile yanar Rabb kulunu dâim sınar Coşmak gerek taşmak için Bu yol uzun, bu yol çetin Bitmemeli sadâkatin Sığınağın hablu'l metîn Tutmak gerek olmak için Bu yol; yolu velîlerin Ebû Bekir Sıddıklerin Ömer, Osman, Ali’lerin Bilmek gerek gitmek için İman kimde ise güzel Gerisi son güzde gazel Gir bu yola durma tezel Girmek gerek bulmak için Kurtul dünya çabasından Makam mansıp davasından Sıyrıl varlık libasından Ölmek gerek olmak için Aldanma dünya malına Baş koy hakikat yoluna Zikret salına salına Dolmak gerek dalmak için Hakka kulluk yüce pâye Hizmet eyle sarıl sâye Yalnız rıza ola gâye Olmak gerek ölmek için... Mehmet Ali KULAT AKDOĞUŞ MUŞTUCUSU... Zonkluyor şakaklarım; dertlerim, hece hece... Ne gün? Nasıl? Ne zaman? İç içe bir bilmece Gözlerim AKDOĞUŞ'u bekliyor gündüz gece Yetiş!.. bugün ben sana her günkünden muhtacım, Peygamberim, Efendim, Müjdecim, Kurtarıcım... (SAV) Bu şerefli ümmetin, sahibini buluşu... Felaketler asrında yeniden var oluşu!.. Müjde verdin UHUD'da bu yeniden doğuşu... Nolur artık himmet et!.. Ah! Sultanım baştacım, Peygamberim, Efendim, Müjdecim, Kurtarıcım... (SAV) Rabb'imin rahmetiyle biliyorsun ahvâli... Liyakatim yok, zahir... Senin himmetin âli Aşamadım bir türlü, mazeret; kıylu-kali... Kurban olam yoluna, Sensin benim ilacım, Peygamberim, Efendim, Müjdecim, Kurtarıcım... (SAV) Ağlar; Mescid-i Aksâ, lakin; bir Ömer gerek İmanla dolu sîne; sevdayla dolu yürek! Müjdeyi Sen vermiştin; KARDEŞLERİM! Diyerek Muştuna muhatap kıl!.. çaresizim muhtacım, Peygamberim, Efendim, Müjdecim, Kurtarıcım... (SAV) Günahlarım dağ gibi, inlerim sızım sızım... Çeçenistan, Türkistan, her biri alınyazım Kur'an'da FETH-İ MÜBÎN!.. belki... ben sabırsızım Ah! Pişdâr-ı pürşüvâm, ah! Sultanım, baştacım, Peygamberim, Efendim, Müjdecim, Kurtarıcım... (SAV) Ümit; değişmez katık: gözyaşı sofrasında... Velî'nin muştusu var, ümidin arkasında Başım Rabb'e secdede... elim aşk halkasında Ben gedâyım SEN SULTAN! Affet beni baştacım Peygamberim, Efendim, Müjdecim, Kurtarıcım... (SAV) Altın Nesil gelmede tüllenmede yamaçlar... Bu ısmarlama nesle tüm insanlık muhtaçlar O gelince doyacak; garip, yetim ve açlar! Beni de kabul eyle! Derde derman; ilacım! Peygamberim, Efendim, Müjdecim, Kurtarıcım... (SAV) Ahirzaman Garibi! Nûrun has şakirtleri Kur'an'a hadim olmak, tek biricik dertleri Bu geliş korkutmakta; şimdiden nâmertleri Varlığın varlık sırrı; himmet eyle; baştacım! Peygamberim, Efendim, Müjdecim, Kurtarıcım... (SAV) Zamanın söz sultanı; sevdalın önlerinde Rahmetin ifadesi; gözyaşı gözlerinde... Zamanı durduracak bir iksir sözlerinde Beni de dahil eyle! Âl-i himmet, baştacım Peygamberim, Efendim, Müjdecim, Kurtarıcım... (SAV) Mehmet Ali KULAT

ayşe


22.02.2007 / 12:54
Af kapısına gelenler dönmezler eli boş geri Umut ediyoruz bizleride af eder yüce rabbim Peygamber yüzü suytu hürmeti Şiirleriniz çok güzel gönlünüze elinize sağlık ayşe
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • mhrmkaya
  • VEJETARYEN1978
  • Serdar150
  • yunuskivanc
  • Adıyaman
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir