Şiir Defteri

Kediler Bile Dil Öğrenirken...

Yazan: Eğitimci
29.01.2007 / 19:48
1167 kez görüntülendi
3 yorum yapıldı
İki kedi yolda karşılaşır... Aralarında ilginç bir diyalog kurulur... --Birinci kedi: Miyaaav! --İkinci kedi: Hav hav! --Birincisi (merak ve şaşkınlıkla): Yahu, bu nasıl selâmlama? Sen de benim gibi bir kedisin... --Diğeri (sakin ve kendinden emin hâlde): Haberin yok mu, kardeş? ‘Kediler Birliğine’ üye olabilmek için artık herkes ikinci, hatta üçüncü bir dili öğrenmeye çalışıyor... Dil, düşünmeyi güçlendirir ve ufku genişletir, derler, doğrudur. Ancak güçlü ve büyük düşünebilmek kendi dilimizde çok daha etkin ve fonksiyoneldir. Kaç dil bilirsek bilelim, ille de ana dilimizde çok daha verimli ve sağlıklı düşünebiliriz. Zaman değişti, derler; lâkin değişen aslında ne zamandır, ne de insan... Değişen, koşullar ve ihtiyaçlardır... Tabiî bunlara bağlı olarak da yaşantılar... (Bu bağlamda Latince bir söylem: Omnia mutantur, nos et mutamur in illis!) Üye olabilmek için onlarca seneden beri kapılarında umutla (!) beklemeyi sürdürdüğümüz pek ‘görkemli’ Avrupa Birliği tarafından ön koşul olarak ileri sürülen temel kriterlerin başında gelmektedir çifte yabancı dil... Büyük kurtarıcımız ve Cumhuriyetimizin kurucusu, ulu önderimiz ve dünya lideri Atatürk’ün terennüm ettiği gibi, elbet Türk milleti zeki, çalışkan ve güçlü olup, zekâsı ve azmiyle her zoru yenmeyi ve her engeli aşmayı başarır. Ancak necip milletimiz sözde uygar ve çağdaş (!) geçinen yabancıların dilimizi bozmalarına; inanç, örf ve âdetlerimize karışmalarına; tarih, kültür ve sanat eserlerimize zarar vermelerine; aile ve toplum yapımızı yıpratmalarına; ahlâksızlık, anarşi, ve terör ihraç etmelerine; bilhassa millî ve manevî değerlerimize saldırmalarına asla tolerans ve tahammül göstermez. Aslında dil öğrenmek için yüksek bir I.Q. (Intelligence Quotient) hiç de gerekmez; yeter ki özgün kültür ve huzur ortamında gerekli teknik ve teknolojik alt yapı, araç-gereç, yöntem ve programlar temin ve tesis edilsin; geriye salt insanları motive etmek kalsın... Meğer kediler bile yabancı dil öğrenebilirmiş; takdir etmemek ne mümkün! Her şey tamam da kendi dilimizde nerelerdeyiz, acaba? Üniversiter çalışmalarım süresince çok doçent ve profesör tanıdım doğru düzgün bir dilekçe yazamayan... Nice titr sahibi insanların kırık dökük Türkçe’leriyle karaladıkları özgeçmişlerini (Curriculum Vitae) düzeltmeye çalıştım tercüme etmek üzere... Her neyse! Demek ki asıl olan, önce kendi dilimizde belirgin bir başarı gösterebilmemizdir. Güç ve güçlü dilimiz güzel Türkçe’mizi bütün incelikleriyle, kural ve kuramlarıyla çok iyi öğrenmemiz ve öğretmemiz yabancı dil çalışmalarının veri tabanını (database) oluşturur... Kuşkusuz, dilin yöntembilimsel (metodolojik) tarihiyle-coğrafyasıyla (!) uğraşmak, dilbilimci (linguist) değil isek, pek de önem arz etmez... Kültür ve iletişim aracı olan dil esasta konuşmaya dayanır. Çalışmalarımızın ilk basamaklarında yanlış yapmaktan asla korkmamalıyız, hatta “kaşını gözünü yara yara” konuşmalıyız, yani ‘cesur’ ama ‘dikkatli’ de olmalıyız... Hani derler ya ‘Bir dil bir kedi...(pardon!)... Bir dil bir insan, iki dil iki insan...’ O görkemli AB’ye geçiş sürecinde nice standart yabancı dillere! Hangi dillerle uğraşırsak uğraşalım, ‘kedice’ olmasın, aman dikkat! Not: Seçkin sitemizin saygın yönetiminin de hoşgörü ve anlayışına sığınarak; yazılarımı irdeleyerek okuyan; ışıtıcı, düzeyli ve bilimsel, ille de ‘keskin’ ama içten yorumlar yapan değerli okurlarıma yürekten teşekkür ederim. Elbet her yorumun, sırf yorum yapmış olmak (!) amacıyla yapılmadığı sürece, nazarımda yüksek kıymet-i harbiyesi vardır. Katkı ve eleştirilerinizi esirgemeyiniz. Saygılarımla.

keskin_101


30.01.2007 / 08:52
Hocam ben 27 yaşındayım ve bu temmuzda inşallah 28'e gireceğim. Kelile ve Dimne'yi anımsatan kedili köpekli örneğinizden bir şey anlamadım fakat şu kadarını söyleyeyim. Bir kedi için köpekçe öğrenmek yabancı dil öğrenmek demek değildir. Kedi, kediceden ayrılmadan da köpekçe konuşabilir. Sesleri kedice çıkar fakat manalar köpekçe olur. Hav hav demesine hiç gerek yok. İroniye ironiyle yanıt verirsem bilmem ki övdüğünüz "Site Sayın Yönetimi" neyler? Arının ağzından bal akar ama iğnesini de unutmamalı.

Düzenleme:30.01.2007 / 09:11

keskin_101


30.01.2007 / 08:55
Hocam ben Sakaryalıyım ve sözleşmeli Sosyoloji öğretmeni olarak çalışıyorum. e-posta: onurkeskin_101@hotmail.com

Düzenleme:30.01.2007 / 09:10

keskin_101


30.01.2007 / 09:00
Bence bu ülkede yaşayan biri anadili Türkçeye ilaveten Arapça, Kürtçe ve en son yapabilirse İngilizce konuşmalıdır. İslam dünyasıyla göbek bağımız kesilmiş ve İngilizin göbeğine bağlanmış ta ondan. Biri arapça, kürtçe ve ya ermenice konuşsa küfür yemiş gibi şoke olurken, İngilizce konuşabilenin karşısında Tanzimat yarı-aydınları gibi apışıp kalıyoruz. Tanzimatçılar mabeyninde ne kadar konuşmana gavurca kelimeler katarsan o kadar Büyük! oluıyordun. Hocam durum (situtation) böyle işte. AB görkemli filan değil, biz ipnotize olmuşuz. Kendi arasında bile "birliği" olmayan zalim, barbar bir topluluktan ibarettir.

Düzenleme:30.01.2007 / 09:15
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Arzum
  • SiirDiyari61
  • Dilara58
  • Sedatyasar
  • imbat12
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir