Şiir Defteri

BİR YEMEK KAŞIĞI BAL

Yazan: CECO
06.12.2022 / 08:12
235 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Bizim ki kendi kendine verdiği sözleri yerine getirmek için, Beyaz evlerinin bulunduğu tarlada koşturuyor, bahçeye gidiyor, meyve ağaçlarında ki sakızları topluyor, bazı meyvelerin çağlasını(olgunlaşmamış meyve) bazen tuzla, bazen sade yiyor. Canı sıkıldı mı oltalarını akşam nehre atıp ertesi gün kısmetine oltaya takılan alıkları toplayıp. Beyaz eve götürüp balık ziyafeti çekiyorlar. Birkaç hafta sonra ailecek, beyaz evin kapısını kilitleyin, bahçedeki evlerine geçici olarak göçüyorlar. Artık iş zamanı dutlar sallanacak, şıra kazanları dutlarla doldurulacak, dutlar kaynatılıp şırası çıkarılacak, ona un, şıra karıştırılıp, şıralı hamur yapılacak, kaynayan kazanlara dökülüp iyice kaynatıldıktan sonra kovalara aktarılan, şıralı pişirilmiş sıcak sıcak haşıl, evin damına serilmiş, temiz bezlerin üzerine dökülüp ince bir şekilde sıvanacak, güneşte üç ?beş gün kurutulacak. Sıvama ve pestili bezlerden ayırma işi ananın, Dut ağalarını bezlere sallama sonra onları şıra kazanlarına, sonra dama taşıma işi bizimkinde karşılığında payına düşen pestilleri satıp harçlığını çıkaracak. Bazen pestil hamuru çırpma işini de yapar, annesi ne kadar da izin vermese de bizimkine bir gayret gelmiş. Yer sen bağındaki arılardan balı, doğal meyveler, sebzeler, yumurtalar, nehirden balıkları. Enerjik olursun tabii ki. Bazı komşuları bizimkinin yaptıklarını kolay sanır. Dut sallamakta ne var. Bende yaparım derlermiş. Bizimki durur mu? Hemen buyur bir dene de bizde görelim ne kadar dut sallayacaksın. O işler o kadar kolay değil, ağaçların tepesine kadar çıkmak gerekiyor.. Sana avantaj, sen alt dalları salla. Hadi, hadi. Her geldiğinde bende yaparım, bende yaparım ne var. Bu sefer komşu gaza gelir, Yaşça bizimkinden 3-5 yaş büyük, biraz da göbek var. Ağacın en alt dalına sarılıyor, gık, mık, tıs, tıs deniyor deniyor olmuyor, bir daha, bir daha. Sonra Vallahi çok zormuş, daha ağaca çıkamadan yoruldum.. Hadi size kolay gelsin. Hızla oradan uzaklaşıyor.. Mahcup oldu tabii.. Neler demişler atalarımız. ? Davulun sesi uzaktan hoş gelir, sen davulu sabahtan akşama kadar tıngırdatana sor.? Büyük lokma ye, büyük laf söyleme-- Bilmediğin işte ahkâm kesme.. Bizimki böyle kişilere hiç tahammül edemez, anası, babası oğlum büyüklerine, böyle hazır cevaplar vermen iyi değil. Sonra onlarda seni mahcup duruma sokmak için kusur ararlar. Bizimki arasınlar var, biz kimseye öyle şeyler söylemiyoruz ki. Bizimkinin keyifleri yerinde, sıkıcı günlerden sonra böyle işler insana eğlenceli bile geliyor. Yorgunlukta güzel şeymiş, terliyorsun, nehir de yüzüp rahatlıyorsun. Yorgun insanın yediği yemekler, içtiği sular bile acayip lezzetli oluyor. Tembellik hem çok yorucu hem de hiçbir şeyden lezzet aldırmıyor.. Yediğin ot, içtiğin su tatsız tuzsuz.. Uykusu bile insanı yoruyor. Çalışıp yoruldun mu kafayı yastığa koymadan uykunun tatlı ağırlığı çöküyor, hop kafa yatakta bizimki derin uykuda, sabah erkenden uyan. Oksijenin temizi yorgun insanı bile erken uyandırıyor, dinlenmiş huzurlu bir uyanış, karın tabii ki acıkmış, gök gürültüsü gibi gürüldüyormuş. Bizim ki hemen nehir kenarındaki kurbağalı küçük pınar havuzuna uğrar elini yüzünü yıkar, birde suyunu içer. Hadi bakalım ağaçları ziyaret zamanı, Bakalım bugün hangi ağaçlar bize ikramda bulunacak, hangileri bugün git yarın gel diyecek. Her meyvelerin olgunu, bazılarının çağlası (olgunlaşmamışı) çok güzeldir. Güzelliklerde kişiden kişiye değişir tabii olarak. Küçük küçük çil armutlar, Kocaman kocaman sarı armutlar, orta şeker kırmızı-sarı armutlar, Hemen evin önünde beyaz, arkasında mos-mor Dutlar, kirazlar, vişneler daha neler neler. Son bahar yaklaştı mı, ağaçlar, kış uykusuna, bizimkiler son hazırlıklarını yapıyorlar. Bahçeli gaz lambalı evden, tarladaki elektrikli beyaz ev geri dönecekler. Bizimkinin aklına anasının arılardan bize düşen payı nereye sakladığı nefsi tarafından hatırlatılmış.. Anası biliyor ki bizimki bilse gidip gelip, parmaklar. Kışın bal bırakmaz. Sanki nereye saklayacak zaten üç-bez eşya, kışlık kurutulmuş meyveler, sebzeler, güveçlerde dut pekmezi ve bal. Bol güvece konur mu ki.. Pek hatırlamamış ama bakmakta fayda var. Güvelerin ağız kapalı açarken çok dikkat etmek gerek yoksa anası kızar, çok sabırsızsın, yok her şeyin çoğu zarar. Amaaan ne olacak hele balı bir bulalım. Derken kurutulmuş meyvelerin üzerindeki bezi kaldırır ahanda bal, hemen bir yemek kaşığı ağzına atar bir tıkırtı. Anası girer içeri. Bizimkine yine ne karıştırıyorsun. Bana bak ballara fazla dokunma, fazla yersen içini dışını yakar, kulaklarını, yüzünü şişirir, felç bile yapar.. Aman ha. Bizimki bir kaşık balı arada yutuvermiş, kaşığı de atmış, balı parmakla almış pozları, tamam ana anladık. Bir kaşıktan bir şey olmaz demiş içinden ama, kulaklar kızarmaya başlamış bile. Anası oğlum kulakların kızarmış yine kulakların mı ağrıyor. Yoksa! Gel bakayım şöyle yakına, gel, gel anası elini başına koyar, kulaklarını yoklar oğlum yanıyorsun. Yoksa baldan çok mu yedin. Oğlum bu işin şakası yok. Bizim ballar hakki doğal fazlası felç bile yapar. Hemen koş nehre gir, ateşin düşene kadar da çıkma. Ben sana bakmaya gelirim sık sık hadi hadi koş koş. Bizim ki işin ciddiyetini kavrayınca korkmuş, akşama kadar ördek gibi dal dal çık, dal dal çık. Ördekler, kazlar bizimki kadar girmemiş o gün nehre, akşama doğru rahatlamaya başlamış.. Ne balmış be, demek ki balın bile olsa fazlası zehirden daha zehir olabiliyormuş. Bizimkiler birkaç gün sonra beyaz evlerine tekrar dönmüşler.
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Hevilli
  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir