Şiir Defteri

Mandıra filozofu filmini acıyla kınıyorum

Yazan: Birturkbilgesi
04.07.2017 / 08:20
1629 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Genelde Türkiye sineması, özelde ise Türkiye güldürü sineması asla bir ciddiyete, derinliğe, niteliğe sahip olmadı, olamadı. Yaratıcı oldu ancak bunu nitel bir derinliğe, nitel bir evrenselliğe dönüştürmedi. Bunun bence birinci nedeni; sinema dünyasının; yapımcıdan, oyuncuya kadar nefs, bencillik, sorumsuzluk, ün üzerine kurulu olmasıdır. İkinci nedeni ise kültürel, düşünsel, felsefel dışa bağımlılık sonucu, nedeniyle Türkiye'nin kendi düşünürlerinin, alimlerinin, bilgelerinin yaratılmaması ve daha genelde ise felsefeden ekonomiye kadar yerli olan herşeyin dışlanması, aşağılanması, küçümsenmedir. Türkiye'de ne acı ki özelde Batı düşünürleri, genelde ise yabancı düşünürler baştacı edilirken yerli düşünürler, alimler, bilgeler küçümsenmiş, dışlanmış ve öyle ki bazan da aşağılanmıştır ve bunun acısını da 21. yüzyılın 2014 yılında bile demokrasiye değil de faşizan bir diktatörlüğe sahip olmakla ödemekteyiz. Yabancı düşünürlerin, yabancı alimlerin, yabancı bilgelerin artlarına takılıp kendi ülkelerinin düşünürlerini, alimlerini, bilgelerini dışlayanlar gün gelir büyük, derin bir acınasılık bataklığına düşerler; sonra da bağırırlar 'Bu ülkede nedne dmeokrasi yok!', 'Bu ülkede insan hakları yok!' diye. Ne ekersen, onu biçersin. Yerli malı teknoloji ne ise yerli, ulusal, özgün düşünür, alim, bilge, yazar, şair de odur yani ulusal bir övünçtür. Şimdi de Mandıra filozofu adlı bir filim(film) üretildi. İnternetden(internetten) tanıtımını(fıragmanını, fragmanını) izledim ve bu filim üzerine birçok bilgi, veri sağladım. Bu filim henüz gösterime girmedi ancak bilimsel yöntem, bilimsel akıl, bilimsel mantık; çok az verilerden, çok az bilgilerden, çok az görünümlerden bile, dolaylı olarak; öze ait gerçeklere ulaşabilir. Yani bir üzüm bağını yemek gerekmez, o bağdaki üzümü tanımak için. Dereyi gördükten sonra herkes paçaları sıvar, önemli olan şey dereyi görmeden paçaları sıvayabilmektir. Sonra; arabanın tekerliği kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur, önemli olan şey sorun gerçekleştirmeden çözümü üretmektir. Bu filimin baş kişisi Mustafa Ali; felsefe mezunu imiş ancak belli ki bu filimin senaryosunu yazan felsefe mezunu değil, o yüzden de ortaya felsefe değil saçıntı çıkıyor. Zaten bir yerde, bu filim için 'Kahkaha tufanı' tanımlaması geçiyor, 'Felsefe tufanı' değil. Bu filimdeki 'filozof2 denilen kişi gerçekte bir filozof özellikleri değil toplumda sıkça duyduğumuz 'Filozof gibi adam' sözündeki 'Filozof gibi' türden bir sözde filozof. Şimdi; internettde elde etdiğim(ettiğim) bilgilere göre bu filimdeki sözde filozofa ait bazı sözleri gerçek felsefeyle irdeleyelim: 1- 'Şu dünyada kaç İphone'luk ömrümüz kaldı?'. (Dünyayı, hayatı, insanı İphone ile ölçen, değerlendiren bir mantık hiç de felsefel değil). 2- 'Dünyada hepimiz kiracıyız. Öyle mala mülke çok fazla kafayı takmayın'. (Bu mantıkla; vatana, devlet mallarını korumaya, halkın servetini korumaya da kafayı takmamak gerekir. Ayrıca bu mantığa göre; malın mülkün, vatanın, devlet mallarının, halkın servetinin kötü insanların, kötü örgütlerin ellerine geçmesi de önemli değildir). 3- 'Ben Dünya Kadınlar Günü'ne karşıyım. Hergün kadınların da günü olmalı'. (Bu filozof bilmiyor olmalı ki Dünya kadınlar günü denilen gün, Abd'deki 100'den fazla bayan işçinin, bir fabrikada diri diri yakılıp öldürülmesi ile ilgili bir gündür. Gerçek bir filozof da, felsefe de kadınlar için böyle bir dilekte bulunmaz). 4 -'Ben eğitime karşıyım.Milyonlarca çocuk doktor olacakmış gibi eğitiliyor. Sonuçta büyük bir çocunluğu sadece hasta oluyor'. (Eğitime karşı olmak demek en önce felsefeye, bilime, meraka, insan sevgisine karşı olmak demektir. Felsefe, bilim eğitime asla karşı olmaz, hep eğitimin yanındadır. Eğitime bu yoz, mantıksız, lagaluga yaklaşım filozofla bağdaşmaz). 5 -'Zaten insan olmak dünyanın en büyük başarısı değil mi?'. (İnsan olmak nedir? Herkes insan olduğunu söylüyor, birine 'Sen insan değilsin' desen, hakaret sayılıyor. İnsan olmak bu kadar kolaysa insan olmak için uğraşmaya gerek yokki(yok ki). Eğer insan olmaktan anlatmak istediğimiz bilgili, kültürlü, filozof, evrensel bir insan ise bunun için de eğitim gerekir zaten yani anlaşılan ki bu sözde filozof doğmakla insan olduğunu söylüyor). 6- 'Başarılı olmaktan vazgeç rahat et. Mutlu olmak için başarılı olmak zorunda değiliz'. (Başarılı olmaktan neden vazgeçelim? İnsanlığın felsefel, bilimsel, sağlık, teknolojisel, düşünsel sorunlarını çözmekten neden vazgeçelim? Bu sözde filozofa göre demek ki elektiriği(elektiriği), ampülü, aşıları, radyoyu, televizyonu, bilgisayarı, araba motorunu falan bulmak için bilimciler boşuna uğraşmışlardır. Felsefe de, bilim de, gerçek filozof da asla teknolojiye, başarılara karşı olmaz yani bilimin, felsefenin doğru, iyi sonuçlarına asla karşı olmaz. Felsefe, bilim, flozofluk bol bol kitap okuyup, sonra da yan gelip yatıp saçmalama uğraşısı ve sanatı değildir. Ayrıca; başarılı olmak yani felsefe, bilim, teknoloji, vatan, insanlık, uygarlık için anlamında nitel, evrensel başarılı olmak; bireysel olarak mutlu olmak için değildir, doğru olanı doğru yapmış olmak içindir; hiçbir asker, savaş alanlarında mutlu olmak için öldürmez ve ölmez). 7- 'Ben başarılı olmaya karşıyım. İnsanlar her sabah kahvaltısını yapar ve akşama kadar başarılı olmak için kendini perişan eder'. (Felsefe, bilim, teknoloji, uygarlık, barış, insanlık, insanca yaşamak, aileyi korumak, kötülere yenilmemek için yapılan hiçbirşey perişanlık değildir. Savaş alanlarında; vatanlarını, halklarını düşman askerlerinden korumak ya da kurtarmak için onurla savaşan askerler asla perişan olmuşlar değillerdir. Ne yani; akşama kadar, Kuduz hastalığına karşı aşı bulmak için didinmiş olan Pasteur kendini perişan mı etmiş oluyor?). 8 -'Ben 1 koyup 20 almaya karşıyım. Hiçbirşey koymadan kazanmaya da karşıyım. Dünyada insanın başına ne gelirse açgözlülükten gelir. 1 koyup 20 alacaksanız vardır bir yamuğu hiç bulaşmayın derim'. ( Bir koyup 20 almaya karşıysan neden tarlayı ekiyorsun? Neden hayvan besliyorsun? Hiçbirşey koymadan kazanmaya karşı isen neden ağaçlardan meyve, tavuklardan yumurta, dereden balık topluyorsun? Ne yani; 1 birim katkı ile 1.000 birim mal üreten bir makinaya karşı mısın? Ne yani; dünya turuna uçakla değil de yaya çıkmayı mı düşünüyorsun? Ne yani; vinçlere, makaralara, palangalara karşı mısın? Ne yani; bir kez sevişme sonucunda bir taneden çok çocuk sahibi olmaya karşı mısın? Ne yani; tek bir kuyudan, koca bir halkın su elde etmesine karşı mısın? Ne yani; gökyüzünde yalnızca tek bir yıldız, gökkuşağında yalnızca tek bir renk mi istiyorsun? Ne yani; bir kazan sütü, bir yemek kaşığı maya ile yoğurt yapmaya karşı mısın? Ne yani; bir tavuktan, birden çok civciv elde etmeye karşı mısın? Açgözlülük, evet doğru ancak açgözlülük de başka birşeyin sonucudur yani nefsin sonucudur, öyleyse önce nefse karşı olmalısın. Bir koyup 20 almak yalnızca açgözlülükle olmazki(olmaz ki); teknolojiyle de, bilimle de, tarla ile de, üretim ile de, emek ile de olur yani 1 koyup 20 almak yalnızca kumar masasında olmaz, bu yüzden böyle bir genelleme yapmak yanlıştır; felsefeye, filozofa uymaz.' 9- 'Bir insana çok kazanacaksın dersen çok kolay dolandırırsın. Sadece aç gözlüler ve kazandıklarıyla yetinemeyenler dolandırılır'. (Bu sav da yanlış, yanlış bir genelleme çünkü iyiyürekliler(iyi yürekliler), yardımseverler(yardım severler) de dolandırılabilirler ve bu yüzden de 'İyilik yap, kötülük bul', 'Besle kargayı, oysun gözünü' demişler. 10- 'Ben ingilizce veya başka yabancı dil öğrenmem, kim benimle konuşmak istiyorsa o Türkçe öğrenir'. (Burada da bir felsefe, bilim karşıtlığı; bencillik, sorumsuzluk, kaba bir milliyetçilik, kaba bir ırkçılık, kaba bir cehalet var. Başka dilden insanların sorunlarını çözebilmek için, insanlığa iyilik için, insanlığa yardım için yani iyilik için yabancı dil öğrenmenin nesi yanlış, kötü?) 11- 'Oje sürmek için büründüğüm konsantırasyonu(konsantrasyonu) derslerde de yakalayabilseydim, şuan oje değil sefa sürüyor olurdum'. 'Bu söze birşey demem ancak dersleri, okulu, eğitimi ülke, insanlık, bilim, insanca bir dünya için değil de bireysel sefa, bireysel zevk, bireysel mutluluk için düşünmek çok yanlış; felsefe ve bilim açısından). 12- 'Doğada emeklilik diye birşey yok ki, emeklilik insanların uydurduğu birşey. Siz hiç emekli olan bir kuş gördünüz mü?'. Birşeyin doğada olmaması, o şeyin olmaması gerektiğini göstermez. Doğada, hayvanlar; başkalarının işlerinde çalışmıyorlar da; doğada hayvanlar kitap da okumuyorlar da; doğada hayvanlar düşünmüyorlar da; doğada hayvanlar hastalandıklarında doktora da gitmiyorlar; doğada hayvanlar yemek de pişirmiyorlar; öyleyse kitap da okuma, doktora da gitme, yiyeceklerini de pişirmeden ye). 13- 'İnsanlar emekli olunca rahat edebilmek için bütün hayatları boyunca perişan oluyorlar. Ben zaten rahatım, neden emekli olayım ki?' (Aslında çağdaş, uygar, kültürlü, bilimsel, aydın, düşünen, nitelikli insan için, düşünsel emekten emeklilik diye birşey yoktur. Eğer insanlar insanca bir dünyada yaşasalardı, emeklilik için tüm hayatları boyunca çalışmak zorunda da kalmazlardı. Rahat olmak yetmez; hastalandığında Sgk hakkın, olanağın yoksa ne olacak? Elektirik, buzdolabı, çamaşır makinası yani elektirik kullanmıyorsan, hastalanmıyorsan, birgün felç olmayacaksan, birgün kanser olmayacaksan, birgün akrep, yılan falan sokmayacaksa, sorun yok pek. Peki yaşadığın yerden devlet vergi almaya kalkarsa? Yumurta mı vereceksin, elma mı, havuç mu, patates mi? Aslında emekli olmak da, emekli olmak için çalışmak da kötü, yanlış değil; kötü, yanlış olan şey emekli olabilmek için tüm hayat boyunca çalışmak zorunda olmak yani kölelik. Ayrıca; savaş, yoksulluk, rüşvet, yolsuzluk, zulüm, adaletsizlik içindeki bir dünya, insanlık içinde rahat olabilmek için insanın filozof değil tuzunun kuru olması gerek). 14- 'Bir meyvenin hangi sezonda çıktığını bilmiyorsanız manava gidin, en ucuz hangisi ise o piyasada boldur, onu yiyin, pahalı olan hem cebinizi yakar hem midenizi'. (Piyasada çürük çarık olduklarından ucuz olan meyve, sebze de çok. Yani beslenmeyi ucuzluğa ya da piyasada bolluğa bağlamak yanlış olur. Piyasada; ucuz, bol ancak sağlığa zararlı çok şey de var. Kaldı ki seralar sayesinde; mevsimi olmayan meyveler, sebzeler bile ucuz artık. Bir zamanlar muzu yalnızca zenginler yerdi. Sonra niye manava gidiyorlar da pazara gitmiyorlar?'. Görülen o ki ya da benim gördüğüm anladığım o ki sırf geyik olsun, cepler dolsun diye üretilmiş türetilmiş ve yararından çok ülkeye, topluma ve insana zararı olan bir filim bence. Bir çok bilmiş çıkdı(çıktı) bir zamanlar, 'Felsefe yapma, felsefe yapma' diye felsefe ile, düşünürler ile dalga geçdi(geçti), toplumun gözünde felsefenin ve filozofların gülünç duruma düşmesine, aşağılanmasına hizmet etdi(etti) idi. Şimdi de önümüze felsefe, filozof diye felsefe ile, filozofluk ile ilgisi olmayan; tam aksine olarak felsefenin ve filozofun insan ve toplum gözünde iyice değer, önem, yer yitirmesine yol açabilecek; ülkenin, halkın yine yabancı kültürüne, yabancı düşünrlerine bağımlı ve bağlı kalmasına yol açabilecek; felsefeyi, filozofluğu bireysel, kişisel, bencil, sorumsuz alan içinde sunan, tutan, gösteren çok zararlı bir filim bence bu filim. Felsefe ile, filozoflar ile dalga geçmek, alay etmek; onları küçük düşürmek gerçekte hem insanın hem toplumun kendi geleceğini çöpe atmaktır; felsefe ile, filozoflar ile dalga geçenler; onları dışlayanlar, küçümseyenler iflah olmazlar ve beladan başka birşey bulmazlar. Türkiye sineması artık ciddiyete sahip olmalıdır, ciddiyeti üretmelidir. Geyik geyik, nereye kadar geyik geyik? Okuduğunuz okulların, bu vatanın, bu halkın hakkını verin artık. Barla, pavyonla başlatılan Türkiye sineması bir de şaklabanlıkla son bulmasın. Bu tür filimler gerçekte Türkiye sinemasına, Türkiye vatanına, Türkiye ihanetine, sanata, felsefeye, bilime, uygarlığa, insanlığa ihanetten, zarardan, kötülükten başka şey değillerdir. Bence; Türkiye sineması henüz hiç başlamadı, henüz hiç yaratılamadı. Sonra bu filimdeki bikinili sahneler de, yöresel konuşma biçimi yani şive de hiç hoş değil; başarısızlık, yozluk, çürüme bunların arkasına saklanılmaya çalışılmış bence. Sinemadan anlamıyorsanız, söyleyin ben yardım edeyim ancak böyle olmaz, bu böyle yürümez, bilesiniz. Genelde sanatda, özelde ise sinema sanatında önce edeb olmalı ki insana, topluma, insanlığa, tarihe yararlı olabilsin. Filimin adında bile hayır yok: 'Mandıra filozofu'. Felsefeyi ve filozofu mandıra ile eşitlemek. Önce; yozluğun adına felsefe, filozof dememyi öğrenin. Felsefe ve filozof alay edilecek şeyler değildir. Felsefe ve filozofla alay etmek; tıbla ve doktorlukla; eğitimle ve öğretmenle alay etmeye benzer. Yuh yani. Felsefeyi ve filozofu aşağılamak için; sanat diye, sinema diye, dizi diye daha ne gibi çalışmalar üretilecek acaba? Edeb yoksa sanat da yoktur. Önce edeb. Kendinize gelin. Bugüne kadar filim diye, sinema sanatı diye; imamla dalga geçtiniz, memurla dalga geçtiniz, bekçiyle dalga; öğretmenle dalga geçtiniz; bilimciyle dalga geçtiniz, şiveyle dalga geçtiniz, tiple dalga geçtiniz, siyasetçiyle dalga geçtiniz, onunla dalga geçtiniz, bununla dalga geçtiniz; şimdi sıra felsefeye ve filozoflara mı geldi? Eğer sanatı, sinema sanatını alay etmek, dalga geçmek, geyik yapmak, eğlenmek, kafa bulmak olarak anlıyorsanız, meslek değiştirin derim çünkü vatanla, ülkeyle, toplumla, barışla, demokrasiyle, özgürlükle, çağdaşlıkla, uygarlıkla da dalga geçmiş olursunuz. Sanat, sinema artık; ciddiyet öğrenmeli. Sanat, sinema dalga geçmek değil önce edeb, sonra da akılcı eleştiridir. Ayıptır, yazıktır. Kendinize yazık ediyorsunuz; bari bu vatana, bu ülkeye, bu topluma, sanata, felsefeye, edebiyata, akıla mantığa, vicdana, demokrasiye, barışa, özgürlüğe yazık etmeyin. Bence bu ülkenin taaa Orta Anadolu'nun bozkırlarında bir sinema üniversitesine ve filim çekim alanlarına(pılatolarına, platolarına) gereksinimi var öncelikle; başarılı, nitelikli, özgün, özel bir Türkiye sineması için. Sanatı istiyorsan, zoru göze almalısın, zoru başarmalısın. Böyle bir filime filozof adının verilmesi gerçekten çok yanlış ve çok acıdır; felsefeyle ve filozofla yani bu vatanın, bu ülkenin, bu toplumun, demokrasinin, barışın, özgürlüğün geleceğiyle de dalga geçmektir. Bence filimin adı 'Recep İvedik' gibi birşey olmalıydı. Acı ile kınıyorum. Felsefeyle, filozofla dalga geçilmez efendiler. Necdet Gürçiftçi İnternetde yayınlandığı zaman: 15 mart 2014/11.49
Düzenleme: 05.07.2017 / 17:49
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • SiirDiyari61
  • Dilara58
  • Sedatyasar
  • imbat12
  • Cerenbicer
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir