Şiir Defteri

MUTLAK GERÇEK VE MUTLAK DOĞRU (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
26.06.2019 / 04:36
719 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Diktatörlükler insanların, toplumların sıpor(spor) yapmalarını, eğlenmelerini, sevişmelerini, tıkınmalarını, mutlu olmalarını, çocuk yapmalarını isterler ancak felsefe öğrenmelerini, felsefe yapmalarını istemezler çünkü felsefe düşünmek demektir, düşünmek de hem öğrenmek hem de tepki göstermek demektir; felsefe diye de öğretirlerse de felsefe tarihi, felsefe mazisi, felsefe magazini, felsefegeyiği(felsefe geyiği), felsefeyi küçükdüşürücü(küçük düşürücü) şeyler öğretirler. Doğada, evrende gerçek yoktur, 'gerçeklik' vardır; gerçeği bilim yaratır, oluşturur, üretir yani gerçek doğada, evrende değil insan beyinindedir yani gerçek demek 'doğru açıklama' demektir yani hayvan beyininde bile gerçek yoktur çünkü hayvanlar hiçbirşeyi açıklayamazlar, açıklayabilseler zaten hayvanlıktan kurtulurlardı. Doğada, evrende gerçek olmayınca doğada, evrende doğru da olmaz. Türkiye'de konuları, bilgileri anlaşılmaz yapan şeylerden biri de Türkçe konusundaki Türkçesizliktir. Mutlak sözcüğü Türk dil kurumu'na göre Arabça bir sözcük; yani bu durumda 'Arabça konuşup Türkçe düşünmek' gibi birdurum(bir durum) kuşkusuz ki büyük sorunlar yaratacaktır. Türk dil kurumu'na mutlak sözcüğünün Türkçesi 'salt' imiş; haydaa, yağmurdankaçarkendoluyatutulmak(yağmurdan kaçarken doluya tutulmak' gibi brşey bu; yani 'mutlak'ı anlayamayan birtoplum(bir toplum) 'salt'ı nasıl anlayacak? Demek ki Türkiye'nin temel sorunlarından biri de Türkiye'nin Türkçe ile ilgisizliği; 'Hem dinli olduğunu söyleyen hem de ortalıkta bikini, mayo diye sütyen-külot gezen bir toplumda Türkçe ile de ilgisizliğin oluşması olağandır çünkü dil demek mantık da demektir ve mantık durumu 'sütyen-külot'luktan ortada. Doğru dil felsefedir, bilimdir, mantıktır, matematiktir yani 'Ben mutlak yerine salt diyorum' demekle dil olmaz, neden salt denildiğini de mantıklı olarak açıklamak gerekir yoksa dil doğru dil olmaz yani 'mutlak'taki 'mut' ne, 'saltık'taki 'sal' ne bilmek gerekir. Bu nedenle; 'mutlak' yerine 'salt' demekten ise pek doğru olmasa da 'kesin' demek konuyu daha anlaşılır yapar en azından. Yani ey vatandaşlarım; 'mutlak' demek, 'salt' demek 'kesin, kesinlikle' demektir yani 'Mutlak gerçek var' demek 'Kesin gerçek var' demek; 'Mutlak doğru var' demek, 'Kesin doğru var' demek yani en azından, 'mutlak gerçek'te ve 'mutlak doğru'daki gerçeklerin ve doğruların sana, bana, ona göre değişmeyen gerçeklerden ve doğrulardan söz ettiği anlaşılır ve insanlar da 'Gerçekler ve doğrular kişilere göre değişir' demek saçmalığından kurtulmuş olurlar. Cehalet insanıları(insanları) sanırlar ki gerçekler insanların bildikleridir, doğrular insanların özel hayatlarına ait şeylerdir; bu nedenle ki 'Bu da benim gerçeğim, bu da benim doğrum' gibi sözlere sıkça rastlanılır oysa felsefe ve bilim insanların keyiflerine, zevklerine, hazlarına, nefslerine göre değişen gerçeklerden ve doğrulardan söz etmezler; herkese göre aynı olan, hiçkimseye göre keyfi olarak değişmeyen gerçeklerden ve doğrulardan söz ederler örnek ki bir insanın şeker hastası olması ne onun keyifindendir ne de yalnızca ona ait olabilecek bir hastalıktır yani herkes şeker hastası olabilir ya da çok sayıda kimse yani felsefe ve bilim insanların 'Rafadan yumurta sevmesi, lop yumurta sevmesi, kayısı yumurtsa sevmesi, kırmızı ayakkabı sevmesi, mavi ayakabı sevmesi, kuru fasülye yemeği sevmesi, patlıcan yemeği sevmesi' gibi zevke, hazza, keyife bağlı gerçekleri ve doğruları baştaçı yapmazlar. Cehalet te(de), nicel felsefe de sanır ki 'Mutlak gerçek' ve 'Mutlak doğru' yoktur. Benim dediğim mutlak gerçek kuşkusuz ki dini inançların kendi ilahlarını 'mutlak varlık' olarak ileri sürmeleri değil; yani inançsal olarak değil bilimsel olarak mutlaklıktan söz ediyorum. Felsefe tarihini yani felsefe mazisini yani felsefe magazinini yani felsefegeyiğini(felsefe geyiğini) felsefe olarak öğreten anlayışta açık ki felsefe ya kolay birşeydir ya anlamsız yani gereksiz birşeydir ancak felsefe diye felsefe bilimi anlışılırsa felsefenin kolay görünen bir zorluk olduğu anlaşılır çünkü felsefe bilimindeki gerçek, doğru felsefe geyikyapmayı değil bilim yapmayı, atomlardan ülke sorunularına(sorunlarına), fizikten tıppa(tıbba), elektıronikten(elektronikten) edebiyata, çöldeki insanın sorunularından villadaki insanın sorunularına kadar her alanda, her konuda düşünmeyi gerektirir; yani gerçek, doğru felsefe yani felsefe bilimi 'Ezber gel felsefe tarihini' olayı değildir. Göreli gerçeği, göreli doğruyu hemen hemen herkes öyle ya da böyle biliyor; insanları ve insanlığı yozlaştıran şeylerden biri de zaten bu durum yani işin göreli yanını bilip, sevip, mutlak yani bilmemek ya da sevmemek; bu nedenle ki 'Gerçekler ve doğrular herkese göre değişir' saçmalığını bilmeyen yoktur; yani Canan Karatay toplumu beslenme konusunda bilinçlendirmek isterken farkında olmadan nasıl ki nefs bağımlısı yapmıştır, Einstein da 'Görelilik/Görecelik/İzafiyet' derken insanları ve insanlığı 'Sana ne, bana ne, kime ne?' kültürlü, keyif, zevk, nefs içinde şizofren birdünyaya(bir dünyaya) sürüklemiştir; Canan Karatay nedeni ile toplumda sabahları 5-10 yumurta yiyenler çoğaldı 'Canan Karatay istediğiniz kadar yumurta yiyebilirsiniz, yumurta kollestrol içermiyormuş, Canan Karatay söyledi' diye; Einstein yüzünden de dünya 'Gerçekler ve doğrular herkese göre değişir' diyen saçmasapan insanlarla doldu yani açık ki kasıt olmasa da, iyiniyet olsa da bilimle de insanlara, toplumlara ve insanlığa kötülük yapılabiliyor, zarar verilebiliyor, yanlış yapılabiliyor. Şimdi konuya bakalım. Hayatın(Yaşamın) varlığı mutlaktır ancak kendisi değil yani hayatın yalnızca varlığı mutlaktır yani 'Hayat mutlak olarak var'dır ancak öteyandan hayat görelidir de çünkü yalnızca hayat üzerine değil ölüm üzerine de kuruludur örnek ki bedende hücreler sürekli olarak doğarlar ve ölürler yani beden 1 yıl içinde mutlak olarak değişmiş, gerçekte aynı görünüm içinde bir başka beden olmuş yani her insan her yıl bir kez daha ölmüş ve bir kez daha doğmuş olur ancak ölüm mutlaktır yani hem ölümün varlığı mutlaktır hem de kendisi çünkü ölümün mutlaklığı hayatın mutlak olmasını önler yani ölüm hayattan üstündür ancak önemli ve değerli değildir. Kırılmış, parçalanmış bir cam eritilip yine cam yapılabilir, doğmuş bir insan öldürülebilir ancak öldürülmüş bir insan yeniden diriltilemez. Mutlak gerçek sanılıyor ki 'yekpare, monobılok(monobılok)' denilen tür birşeydir oysa mutlak gerçek gerçeklerin, mutlak doğru ise doğruların toplamı ya da bileşkesidir; bu nedenle mutlak gerçek te, mutlak doğru ta(da) değişime açıktır ve değişebilir yani felsefede 'Mutlak gerçek' ve 'Mutlak doğru' dini inançların ilahları gibi hiç değişmez, hep aynı birşey değildir ancak bu durumları da mutlak gerçeğin mutlaklığını, mutlak doğrunun doğruluğunu asla yok etmez. Örnek ki kanser üzerine tıp biliminin gerçekleri, doğruları mutlak gerçek ve mutlak doğrudur; örnek ki yüksek tansiyon hastası insanlar Aspirin içerlerse ya felç olurlar ya ölürler; örnek ki şeker hastası insanlar şeker yerlerse kötü olurlar; örnek ki dünyada oksijen kalmazsa insanlar ölürler; yani anlaşılıyor ki mutlak gerçek ve mutlak doğru olmadan mutlak ilerleme ve doğru ilerleme de olmaz. Yani dünyada, evrende; mutlak gerçekler ve mutlak doğrular yani mutlaklık vardır; ve o mutlaklıklar bulunmadan ya da bilinmeden genelleme yapmak ta yanlıştır ve insanların da, insanlığın da en büyük yanlışlarından biri de zaten 'yanlış genelleme yapmak'tır yani birinsan(bir insan) hem 'Mutlak gerçek ve mutlak doğru yok' derken hem de genelleme yapıyorsa yanlış yapar ki 'Mutlak gerçek ve mutlak doğru yok' demesi de zaten yanlış genellemedir yani mutlaklığı, mutlakları bilmeden genelleme yapmak aldatır, yanıltır ki felsefe de, bilim de zaten 'mutlak'ları öğrenmektir, 'mutlak'ları bulmaktır yoksa herşey rastlantıya kalır. 'Var olan, var' birşey varsa onun hakkında mutlak gerçek ve mutlak doğru da olur. Yani 'mutlak gerçek' ve 'mutlak doğru' kavramları toplumları ve insanları keyfilikten kurtarır; ve insanlara da, toplumlara da, devletlere de dünyada mutlaka korumaları, mutlaka savunmaları ve mutlaka yaratmaları şeyler olduğunu öğretir en azından; yani 'mutlak gerçek' ve 'mutlak doğru' kavramları insanlar açısından da, toplumlar açısından da, devletler açısından da, insanlık açısından da çok önemli kavramlardır; öyle ki insanca insan olmayı da, doğru toplum olmayı da, doğru devlet olmayı da, doğru eğitimi de, doğru insanlığı da, doğru dünyayı da, doğru demokrasiyi de, doğru laikliği de, doğru sanatı da, doğru medyayı da, doğru ekonomiyi de bu iki kavramın varlıkları yaratır yoksa herkes ve herşey 'laylaylom' olur. Necdet Gürçiftçi Bağımsız, özgür, bilimsel, tarafsız; hiçbir dini inançtan ve hiçkimseden yana olmayan dinli ve bilge İnternette yayınlandığı zaman: 26.6.19/04.36
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
  • umsena

Bağlı Üyeler

  • dalim19:30
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir