Şiir Defteri

MİT TIRLARI ANAYASA-38/6 ZİNA VE TÜRKÇE (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
26.05.2018 / 08:48
951 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Açık ki Türkiye'de hukukun, adaletin gözleri tıpkı Adalet heykeli'nde olduğu gibi gözleri kapalı. Ancak bu kapalılık Adalet heykeli'inde olduğu gibi bez, örtü gibi nesneyle değil hukuku, adaleti felsefeden, bilimden ve Türkçeden uzak tutmakla; hukukun, adaletin felsefe, bilim ve Türkçe bilmemesi ya da bunları kendisine neden ya da amaç etmemesi ile bağlı. Bu yazının amaçı konular hakkında özel bilgiye sahip olmaksızın yalnızca felsefe, bilim ve Türkçe ile yalnızca bunu göstermeye, bunu anlatmaya çalışmaktır yani yazının amaçı soyuttur, somut değil. Yani buradaki tüm konular yalnızca hukuk, adalet ve felsefe, mantık, Türkçe ile ilgilidir. 1- 'Mit tırları' diye bir konu var. Ne olduğu konusunda pek bir bilgim yok ki bu yazı için de buna gerek de yok zaten. Bildiğim tek şey ortada bir Mit tırları var, birileri bunların içlerini yani taşıdıkları şeylerin fotoğraflarını çekmiş ve birileri de o fotoğrafları yayınlamış; ve bu işler de Türkiye aleyhine casusluk, vatana ihanet sayılmış. Konuya yalnızca felsefe, mantık ile yaklaşıyorum: Eğer o tırlarda Türkiye'yi uluslarası alanda ya da uluslararası hukukta suçlu ya da kötü duruma düşürecek şeyler vardı ise öncelikle bunu yapanlar farkında olmadan ya da farkında olup Türkiye aleyhine casusluk ve vatana ihanet yapmış olurlar felsefe, mantık açısından ve o fotoğrafları çekmek, yayınlamak da o işi yapan siyasi iktidarı ya da kişileri zor duruma düşürmek olur yani Türkiye'yi zor duruma düşürenleri açıklamak olur. Şöyle düşünelim örneğin İran'ı yönetenler ya da İran hükümeti nükleer alandaki uluslararası gizlice çiğniyor ve bir gazeteci de bunun görüntülerini, belgelerini yayınlıyor; bu durum gerçekte İran'a ihanet etmek değildir, İran'ı kurtarmaya çalışmaktır. Yani bir ülkeyi suçlanacak duruma getirmek o ülke aleyhine kasıtsız ya da kasıtlı casusluktur ve o ülkeye ihanettir gerçekte. Yani yanlış birşeyi açığa çıkarmak değil yanlış birşeyi bile bile yapmak ya da yaptırmak yanlıştır. 2- Anayasa'nın 38/6. maddesine gelince. Bu madde 'Kanuna aykırı elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez' diyor yani hukuk önünde bir suçla suçlanıyorsanız kendinizi aklayacak, kendinizi savunacak kanıtları gizlice alıp kullanamazsınız. Yani örneğin eşiniz size boşanma davası açmışsa eşinizin sizi aldattığına ait bilgileri örneğin onun ceptelefonu ondan habersiz alıp mahkemeye içindeki kanıtları kanıt olarak sunamazsınız ya da zina yaptığına kanıt olarak onun anı(hatıra) defterini gizlice alıp mahkemeye kanıt olarak sunamazsınız. Bu da felsefeye, mantığa aykırı bir durum yani insanların kendilerini savunma haklarını kısıtlamak ya da yok etmektir yani savcılığa gidip eşinizin ceptelefonunun ya da anı defterinin incelenmesini isteyeceksiniz, polis onları alıp götürecek, inceleyecek ve lehinize şeyler bulursa onları mahkemeye lehinize kanıt olarak sunacak; peki siz savcılığa gitmeden eşiniz telefonun bellek kartını siler ya da kırıp atarsa, içindeki fotoğraflar, videolar da yok olur; anı defterini yakarsa oradaki kanıtlar da yok olur. Yani hem 'İnsanların kendilerini savunma hakları vardır' demek hem de bunu önlemek felsefe, mantık açısından yanlıştır. Anayasanın bu maddesi bence ancak işkence ile ifade almak gibi durumlar için olmalıdır yani anayasanın bu maddesi ancak işkence gibi yolları, yöntemleri önlemek için olmalıdır. Yani örneğin eşinizin zina yaptığını kanıtlamak için anı defterini almışsanız eşinizin avukatı sizi hırsızlık yapmakla suçlayacaktır yani haklı iken haksız olacaksınız; böyle hukuk, adalet olmaz, en azından böyle hukuk, adalet felsefeye, mantığa aykırıdır. 3- Zina konusu. Eskiden zina Türk ceza kanunu'na göre suç idi. Şimdi ise suç değil ancak boşanma nedeni. Bu da mantıklı değil çünkü zina suç da olmalı; eğer toplumun, ailenin, evlilik kurumunun iyiliği isteniyorsa. Yani düşünün gıdada sahtekarlık yani aldatmak yani bir tür gıda zinası; evrakta sahtekarlık yani evrakta bir tür zina da yani gıdada, evrakta hile yapmak suç da evlilikte zina yani hile yapmak suç değil; bu hiç de mantıklı birşey değildir. Doğru, iyi bir toplum isteniyorsa yanlış, kötü herşey yasak olmalıdır. Zina neden ceza hukukunda suç olmaktan çıkarılmış olabilir? Mantık buna diyor ki büyük olasılıkla bikini, mayo, mini etek, açıksaçık giyim, daracık giyim yani cinsel sunumlu yani ahlaka aykırı giyim yüzünden yani modayı ve turizımı(turizmi) yani ticareti ve ekonomiyi yani parayı yani köşedönmeyi(köşe dönmeyi) ve vergileri korumak için çünkü adı bikini, mayo ya da ne olursa olsun ortalıkta sütyen-külot ya da iç çamaşırı ya da yatak odasında imiş gibi olmak felsefe, mantık açısından zina durumu, teşhircilik, ahlaka aykırılık ve akıl-ruh sağlığı durumu oluşturur ki bunlar da boşanma nedeni oluşturur yani bu durumda kocalar örneğin bikini, mayo giyen karılarına zina nedeni ile boşanma davası açabilirler; yani ne demek bir insanın karısının ortalıkta sütyen-külot ile dolaşması; yani ahlakın ya da akılın mantığın almadığı şeyleri hukukun, adaletin de almaması gerekli eğer doğru hukuk, doğru adalet olmak istiyorlarsa. Yani bu durumda hukuk, kanun diyor ki 'Karın ortalıkta bikini ile yani sütyen-külot yani çıplak dolaşacak yani yatak odasındaki ya da banyodaki, duştaki gibi dolaşacak ancak sen ses çıkarmayacaksın ve ses çıkarmaya da hakkın yok'; felsefeye, bilime ve dine göre böyle bir hukuk, adalet olmaz; yani diyelim eş eşi bir başkasıyla yatakta sevişirken yakaladı, bu durumda yakalayan eş ya durumu sineye indirmek zorunda ya da yalnızca boşanma davası açmak; yani açık ki hukuk, adalet evliliği korumuyor oluyor, zinayı suç saymayınca; o zaman da 'Aile toplumun temelidir' dememesi gerekiyor. Yani bakın zinayı suç saymayan ceza hukuku eşin ceptelefonuna bakmayı suç sayıyor; bu durum felsefe, mantık açısından çok tuhaf bir durumdur. 4- Gelelim Türkçeye. Neden 'Hukuk, adalet Türkçe bilmiyor' diyorum? Buna kanıtlarım şunlar: Hukuk pet şişe, naylon terlik, meyva, sebze gibi şeyleri silah saymakta. Bu durumda açık ki ekmeği de silah sayacaktır. Yani çocuğunuza ya da eşinize ya da herhangi birisine ekmek attığınızda silahlı saldırı suçu işlemiş olacaksınız. İşte burada hukukun, adaletin Türkçe bilmediği de ortada çünkü silah demek savunma ya da saldırı için ve düzenli olarak silinip bakımı yapılan şey demektir. Yani şimdi; kim pet şişeyi, terliği, meyvayı, sebzeyi düzenli olarak siler ve kendini savunmak ya da başkalarına saldırmak için yanında taşır? Yani bu durumda kalem, kitap ve numaraları gözlük de silah sayılacaktır yani kalem ve numaralı gözlük hiç değilse sürekli taşınılan birşeydir ve üstelik de numaralı gözlük düzenli olarak silinen, düzenli olarak bakımı yapılan birşeydir ancak yine de numaralı gözlük savunmak yani korunmak ya da saldırmak için taşınılmaz yani silah özelliği taşımaz. Bu durumda çocuğunuzu markete ya da pazara ya da manava sebze ya da meyva almaya gönderdiğiniz silah almaya göndermiş oluyorsunuz; bu durumda pazarcılarda, marketlerde ve manavlarda silah satma ruhsatı da olması gerekir. Yani bu durumda bebek emziği de silah sayılır. Yani bakın zinayı suç saymayan hukuk, adalet sebzeyi, meyvayı yani domatesi, biberi, patlıcanı, çileği, eriği, muzu silah sayıyor, numaralı gözlüğü de güneş gözlüğünü de silah sayıyor. Bir de şu var; bildiğim kadarı ile hukuk, adalet 'Yavşak' sözcüğünü hakaret saymıyor çünkü 'Yavşak ne demek?' diye Türk dil kurumuna sorduğunda bu kurum 'Yavşak: 1-Bit yavrusu, 2- Yılışık kimse' diyor; oysa yavşak halk dilinde yani bilinen dilde yani genel hayatta 'İbne' demek; Türk dil kurumu sözlüğü'ne göre de ibne 'Eşcinsel erkek' demek yani sokağa çıkın ve insanlara sorun 'Yavşak nedir?' diye, tümü de 'İbne' anlamında açıklama yapacaktır, 'Bit yavrusu' diyenler bile. Tüm bunların nedeni ne? Tüm bunların nedeni ülkenin felsefe, bilim, dini tanımlayan Din hadisileri, düşünürler(filozoflar), alimler, alimeler, bilgeler ile değil siyasetçiler, siyaset ile yönetilmesidir ki siyaset demek zaten cehalet ve nefs demektir yani felsefenin, bilimin ve dinin en büyük iki düşmanı; hukuku, kanunları da siyaset, siyasetçiler yapmakta, yaptırmakta örneğin sağcı bir hükümet solcu hukukçulara hukuk yaptırmaz, solcu bir hükümet de sağcı hukukçulara hukuk yaptırmaz oysa ülke yönetimini de hukuku da felsefenin, bilimin, Türkçenin ve Din hadisileri'nin egemenliğinde düşünürlerin, alimlerin, alimelerin, bilgelerin yapması gerekiyor. Açık ki felsefeye, bilime ve Din hadisileri'ne doğru olmayan yol Türkiye'yi de dünyayı, insanlığı da ancak yanlış yola götürür çünkü hayattaki tek doğru yol gösterici felsefe, bilim ve Din hadisileri'dir. Yani neresi felsefe, bilim ve Din hadisileri ile yönetiliyorsa orada gerçek, doğru, üstün, örnek, amaç ülke vardır. Demokrasi diye siyaseti değil felsefeyi, bilimi, Din hadisileri'ni seçin; siyasetçi değil düşünür, alim, alime, bilge seçin. Siyaset cehalet, mantıksızlık, tutarsızlık, aldanış ve nefs demektir. Necdet Gürçiftçi İnternette yayınlandığı zaman: 26.5.18/08.41
Düzenleme: 26.05.2018 / 08:52
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
  • umsena
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir