Şiir Defteri

MEVLANA EŞCİNSEL SAVINDAKİ TUTARSIZLIKLAR SAVIM (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
27.02.2018 / 00:22
1385 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Düşmanım da olsa kimseye haksızlık, adaletsizlik, vicdansızlık, bilimdışılık yapılmasını istemem yani dinsizim diye ne dine ne de dinlilere haksızlık, yanlış, kötülük, vicdansızlık, adaletsizlik, bilimdışılık yapılmasına gözyumacak(göz yumacak) değilim. Dürüst olmamak, tarafsız olmamak, vicdansızlık, adaletsizlik, adil olmamak dinliliğe de, dinsizliğe de asla yakışmaz. Nedense, çok tuhaf ki bir bilim ve teknoloji doğru(zirvesi), egemenliği olan 21. yüzyılda yani çağımızda ülkemizden tüm dünyaya kadar çözümlerin bilim, çağdaşlık, uygarlık içinde aranmaları gerekirken insanlık sanki büyülenmiş ya da akılını(aklını) yitirmiş ya da dünyayı, insanlığı yöneten birilerince bir düğmeye basılmış gibi çözümler bilimdışı, akıldışı şeylerde aramaya yöneldi ki örneğin tüm dünyada bir Orta çağ özentisi, çıplaklık özentisi, terör örgütülerinin(örgütlerinin) ve cinsel yozlukların, cinsel akıldışılıkların devletlerce desteklenmesi yetmemiş gibi bir de onları demokrasi, çözüm, özgürlük, olağan, doğru, haklı sayma sabuklaması, sanrısı, hezeyanı, dayatması başladı yani böyle bir çağda felsefe, bilim, kitap okumak baştaçı(baştacı) edilmeli iken gıladyatörler (gladyatörler), falcılar, büyücüler, terör örgütüleri, diktatörler, silah baştaçı edildi çok tuhaf olarak. Buna bağlı olarak ülkemizde de biliyorsunuz ulus olarak Türkiye halkının verdiği ulusal değerlere büyük bir saldırı, kumpas olayı başladı ve bu bağlamdan olarak hem Atatürk hem de Atatürkçü subaylar gözdendüşürülmeye(gözden düşürülmeye) çalışılmakta; bölücü terör örgütü ve cinsel yozluklar birer demokrasi, özgürlük, hak, hukuk, çağdaşlık, uygarlık, çözüm, mutluluk, düşüncenin zirvesi olarak sunulmakta çünkü felsefeden yoksun akıl saçmalıklar üzerine kuruludur ve var olmak için yeni saçmalıklara zorunluluğu vardır yani nasıl başlarsan öyle gidersin. Gerçek ve doğru bilimden ahlaka kadar birçok alanda olan sözcüklerden olmasına karşın bunlara bilimsel açıdan en doğru anlamı veren yani bunların kavram olarak en gelişkin, en üst, en nitel anlamlarını yaratacak olan alan yalnızca felsefedir yani düşünme bilimidir. Örneğin dünyanın yuvarlaklığı ele metre alıp dünyayı metre metre ölçüp ya da aya çıkıp dünyaya bakıp ileri sürülmedi; düşünme yöntemiyle yani yöntemle yani felsefeyle ileri sürüldü. Çağın teknolojik açıdan geri koşulları gereği beyin üzerinde derin bilimsel araştırmaların, incelemelerin yapılmasının olanaksız olduğu dönemlerde; bir kapalı kutu olan beyin, sonradan teknolojiyle doğrulanan gerçekleşen savların bazıları felsefe yani düşünme yöntemi ile ileri sürüldü. Yani felsefe ile elde edilen savlar, sonuçlar çok önemlidir. Mevlana hakkında eşcinsellik savlarını birkaç gün önce büyük bir hayretlik içinde okudum ve üstelik bunların bir bölümü de Hulki Cevizoğlu'nun yayını olan Ceviz kabuğu adlı yayında da bir tarih akademisyenince ilerisürülmüş ileri sürülmüş. Ben konuları felsefeyle incelemeden, araştırmadan rahat edemem. Ve Mevlana hakkındaki eşcinsellik savlarının örneği olan o akademisyenin Ceviz kabuğu'nda söylediklerini aldım ve bu savı o sözlerle sınırlı tuttum ki bu savların en doruğu(zirvesi), kapsamlısı, güçlüsü olsa olsa bir akademisyenin yani bu akademisyenin sözlerinde saklı olurdu ve o akademisyenin Mevlana'nın eşcinselliği konusundaki savlarında bazı tutarsızlıklar, çelişkiler saptadım; bu saptamalarımı bu yazımda yazacağım; o saptamalardan çıkardığım sonuçları da birkaç gün içinde başka bir yazımda anlatacağım. Bir konudaki savların doğruluğunu araştırmaya sazan gibi atlamak yerine felsefe önce o sözlerin tutarlılık durumularını(durumlarını) incelemeyi önerir. Mevlana hakkındaki eşcinsellik savları bence onun eşcinsel olduğunu değil olmadığını güçlendirmektedir ki felsefenin insanları şaşırtan böyle bir özelliği de var işte. Hulki Cevizoğlu'nun Ceviz kabuğu'nda o akademisyenin konuşmasını bir kez okuyabildim şimdilik çünkü yayındaki tüm konuşmaları yazdığı için oldukça uzun. Bu yüzden bu yazımda o akademisyenin sözlerinden kendiliğinden kalmış bazı savlarındaki çelişkilerden söz edeceğim; daha ayrıntılı bir yazıyı da birkaç gün içinde yazacağım ancak bu yazımdaki şeylerin öncelikle öğrenilmesi çok önemli olduğundan önce bunları yazacağım. O akademisyen Ceviz kabuğu'nda birbiri ile çelişkili olan şu sözler demiş ki parantez içindeki yazılar benim düşüncelerimdir, benim yorumlarımdır o sözlere karşılık; parantezlerden önceki tırnak içindeki yazılar da o akademisyene aittir: 1- 'Mevlana Moğol'dur'. 'Mevlana Türkmendir'. 'Mevlana İranlıdır'. (Bu üç sözün biribiriyle ne kadar çelişik olduğu ortada). 2- 'Mevlana; Nasreddin(Nasrettin) hocayı eşcinsel diye öldürtdü(öldürttü)'. (Mevlana eşcinsel idiyse eşcinsel diye Nasreddin hocayı neden öldürtsün?). 3- 'Şems de eşcinseldi'. 'Şems karısı Kimya hatun'u kendisini aldatıyor diye döve döve öldürdü'. (Şems eşcinsel olsaydı Kimya hatun adlı bayan ile niye evlensin ve eşini kendisini aldatıyor diye kıskançlıktan niye döve döve öldürsün? 4- 'Mevlana Moğol casusudur'. Belleğimde kaldığına göre Mesnevi 30 bine yakın beyitten oluşuyor ve Mevlana Mesnevi'yi yazmak için 10 yıla yakın yerin altındaki bir odada dışarı hiç çıkmadan yaşamış ki Nietzsche'nin Mevlana'dan esinlenmiş olduğunu ileri sürdüğüm yazımın bir dayanağı da budur. (Bir casus halk içine girip bilgi toplamak, veri yaymak yerine neden yerin altına girip yıllarca şiir yazmak için uğraşsın, 'Uyuyan casus' yani 'u eylemci' değilse ki Mevlana'nın uyuyan eylemci olduğunu ilerisürmek(ileri sürmek) tümden sabuklamaktır bence?). Bunlardan ayrı olarak benim için yani felsefe için şunlar da kuşku verici: 1- Mevlana'nın Şems'e yazdığı savlanan aşk mektupularındaki(mektublarındaki) tuhaf sözcükler. 2- Mevlana'ya ait olduğu savlanan açıksaçık, edebdışı, nicel, benim bile hiç hoşlanmadığım türden örnek 'Kabak' öyküsü gibi anlatılar. 'Yanmayan yakamaz' diye gerçeği, doğruyu öz, kısa, felsefel, nitel bir biçimde anlatma başarısı, özelliği, isteği olan biri neden öyle basit, ilkel, nicel, argo kültür örnekleri versin? 3- 'Ne olursan ol yine gel' sözünün Mevlana'ya ait olmadığı savına verilen kanıtın gerek felsefel gerek edebi açıdan gülünç derecede saçma olması. 4- İslamiyet'in peygamberi ile ilgili bir karikatür için ortalığın birbirine katılmasına karşın bir de Hz Mevlana da denilen Mevlana hakkındaki eşcinsellik savlarına hiç ses çıkartılmaması, tık denilmemesi. Bir de o 'akademisyen'de şu dikkatimi çekdi(çekti): Akademisyenlik edebindan uzaklık. Çünkü 'Mevlana eşcinsel' demesi yetmemiş, bunu demekle yetinmemiş bir de işi livataya kadar getirmiş 'Mevlana ve Şems livata yapıyordu' demiş. Livata ne demek, onu da açıklasaydın bari. Ayıp yahu. İnsaf yahu. Bu nasıl akademisyenlik, nasıl bir akademisyenlik anlayışı, kültürü, mantığı, ruhu, kişiliği, yöntemi, özü; nasıl bir bilimsellik; nasıl bir düşmanlık böyle? Sanırım birilerine yaranılmak isteniyor. Bunun nedeni bence bilimsel özellik, kişilik taşımayanların bilimci olmalarının önlenmemesi ve toplumsal bilimlere doğal bilimlerdeki gibi bir bilim edebi getirilmemiş yani toplumsal bilimlerin doğal bilimlere yaklaştırılmak yerine sanata, kültüre, siyasete yaklaştırılmış olmasıdır yani bir tarihçi ya da hukukçu da bir doktorun hastası ile konuşması edebinin edebliği içinde konuşmalıdır. Yazacaklarım şimdilik bu kadar ki işte bu tutarsızlıklar, çelişkiler konuyu daha derin incelemem gerekmekte olduğunu bana düşündürttü ve bu konudaki ikinci yazımı birkaç gün içinde yazmaya çalışacağım. Korkmayın; bu dünyada gerçek dinsizlik ve gerçek dinsizler olduğu sürece kimsenin hakkı haksızlıkta kalmaz. Şimdilik bu kadar. Necdet Gürçiftçi İnternetde yayınlandığı zaman: 20.3.15/06.41
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
  • umsena
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir