Şiir Defteri

KÜRTÇÜ TERÖRDE 1980 SENDROMU SAVIM (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
14.10.2019 / 05:36
847 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Yıl 1980. 12 eylül öncesi. Ocak-Ağustos arası. Türkiye'de Türk Solu terörü almış başını gitmiş. Günde ortalama 40-50 kişi öldürülüyor siyasal örgütler terörü sonucu. Tabanca, mermi, elbombası, kaleşnikof; bilimin, felsefenin, kitabın, ahlakın, onurun, vicdanın, mantığın, akılın, zekanın, merhametin, sanatın, kültürün, eğitimin, teknolojinin, uygarlığın, ekonominin, paranın yerini almış. Öyle ki aynı örgüt içindekiler bile görüş ayrılıklarından dolayı birbirlerini zevk ile öldürüyorlar. Akıl uçmuş, kelebek olmuş; gözler dönmüş, omlet olmuş. Öyle yani. O derece. Dostluklar bilim, felsefe, akıl, mantık, ahlak, vicdan, merhamet, sevgi üzerine değil silah, Birinci sigarası ve düşmanlık üzerine kurulmuş. Bırakın atları, sivillerce kelebeklerin bile vurulduğu yıllardan bir yıl 1980. Devrimci kitle; illerde, kurtarılmış bölgeler, kurtarılmış sokaklar, kurtarılmış mahalleler ilan etmiş kendince. Öyle ki polis değil ordu girebilir ancak. Devrimci kitle, kendisine öyle güveniyor ki, ülkede egemen olduğuna öyle güveniyor. Devrim hangi ay, hangi gün yapılacak; bunun hesabını yapıyor. Ha bugün, ha yarın devrim bekliyorlar. Başarılı olduklarına, güçlü olduklarına, haklı olduklarına, doğru yolda olduklarına inançları öylesine büyük; özgüvenleri öylesine çok yüksek. Sonra ne oluyor? 12 eylül 1980. 13 eylül günü ülke orduya teslim. Ülkede çıt yok. Herkes deliğine girmiş. Ülkede yalnızca ekmek kuyrukları var, fırıncılar zorda. Hani o, ellerinde Birinci sigarası ve silah ile dolaşanlar? Yoklar. Hani ha bugün ha yarın devrim oluyor idi ülkede? Tısss. Şimdi de Kürt'çü milliyetçi etnikçiler aynı sendromda. Bugüne kadar ne istemişler ise yapmışlar, elde etmişler. Sokakları, dağları ele geçirmişler. Sokaklarda her gün onlar eylemde; dağlarda her gün onlar saldırıda. Ortalıkta kum gibi kaynıyorlar. Türkiye Devleti'ni yendiklerini ve Kürdistan'ı kuracaklarını düşünüyorlar; zafere çok yaklaştıklarını düşünüyorlar. Herşey de onlardan yana gidiyor; arkalarında koskoca sömürgeci, faşist, mafya, ahlak yoksunu Abd ve Ab var. Tank, uçak, denizaltı, füze dışında nerede ise her silahları var. Küçük bir devleti imrendirecek bir servetleri de var. Herşey yolunda yani herşey yolunda gibi görünüyor. Zafer ile aralarında bir solukluk uzaklık kalmış gibi sanki. Sonra ne oluyor? 1980 12 eylülünde Türk Solu'nun başına gelen geliyor onların başına da. Düzen, gerekli önlemleri er ya da geç almaya başlar. Ve alıyor da. Kitleler ile gösteri yapanlar şimdi kitleler ile yok ediliyorlar, kitleler ile gözaltına alınıyorlar, kitleler ile tutuklanıyorlar. 12 eylül 1980'de bilim ve teknoloji bugünkü gibi çok gelişmiş de değildi. Düşmanının zayıf olduğunu sandığın nokta, gerçekte senin zayıf noktan olabilir. Düşmanının yenilgisi sandığın an, senin yenilgin olabilir. Bir devleti yenmek kolay değildir. Yıkılmış bir devlet bile gerçekte yıkılmamış, sürüyor olabilir. Tarih yapmak, devlet kurmak gerçekte silah, kitle işi değil bilim, felsefe, mantık işidir. Şu an dünyadaki devletlerin hiçbiri bilimsel devlet tanımına, kavramına uymuyor. Öyle ise onbin yıl önceki devletlerin hiçbiri gerçekte yıkılmamıştır. Dünya, devrimler tarihi değildir. Dünyada ancak iki, üç devrim olur. Birincisi; dünyanın, bir öküzün boynuzlarında ve düz olmayıp yuvarlak ve uzayda, boşlukta durduğu devrimidir. Bu devrimi anlayamayan; hiçbir devrimi, tarihi anlayamaz. Cahilcuhul kitleler ve silah ile devrim yapacaklarını düşünenlere acıyorum. Devrimi ancak alimler, düşünürler, bilgeler yapar ve onların ellerinde silah yok, kitap vardır. Ruhlarında kan yok felsefe vardır. Evet, işin ilginci ki insanlık; dünyanın ilk devrimini yapan Galile'yi bile başa geçirmemiştir. Yani halklar gerçekte devrimden de devrimciden de anlamazlar. Devletler; muhaliflerine çan eğrisi hazırlarlar. Türk Solu'na hazırlanan çan eğrisinin tepe noktası ise 12 eylül 1980, sabaha karşı idi. Evet; güçlü olduğun an, yenildiğin andır. Yenilmez olduğun an, köşeye sıkıştığın andır. Tıpkı köşeye sıkışan kedi gibi. Terörün zirve noktası, yani çan eğrisinin tepe noktası; devletin köşeye sıkıştığı andır. Bu an da 12 eylül 1980, sabaha karşı idi. Tarihin ya da yaşamın size gülümsediğini sanıp mutlu iseniz; tarihin ya da yaşamın size eşek şakasını anlamamışsınız demektir. Necdet Gürçiftçi İnternette yayınlandığı zaman: 17-Ocak-2012
Düzenleme: 14.10.2019 / 09:05
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

En Çok Okunanlar

Yeni Üyeler

  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
  • umsena
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir