Şiir Defteri

İHRACATA DAYALI EKONOMİ DİLENCİLİĞE DAYALI EKONOMİDİR KURAMIM (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
10.08.2023 / 05:57
141 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Para herşey demek değildir; bunu önce ekonomi biliminin, demokrasinin, kapitalistlerin, özel sektörün yani ?Özel sömürü alanının' ve siyasetçilerin öğrenmesi gerekir. İhracata dayalı ya da ihracata dayandırılan ekonomilerin; sömürgecilik ve faşizim(faşizm) ile birlikde(birlikte) olmaları bir rastlantı değildir. Ulusal, vatansever, erdemin amaç sayıldığı ülkelerde ise ihracata değil ithalatı önleyecek yani ithal ikamesi ve yerli malı üretiminin ve kullanımının olması da, vatanseverlik olması da, ulusal onurun büyüklüğü de bir rastlantı değildir. İhracat bence, gerçekde(gerçekte); Batı yani Abd ve Ab dışındaki ülkeler için bir dilencilik türüdür. Onlar için ise bir sömürü, sömürgecilik, kazıklama, kandırma, dolandırma, ahlaksızlık, soygun, işgal, faşizim türü. Yani ihracatın da anlamı; ülkenin sömürge mi sömüren mi olduğuna bağlı bir tanım, anlam. Nasıl ki özel sömürü alanlı ya da özel sömürü egemenli ekonomilerde, ülkelerde; kapitalistler yani sömürgenler işçileri, köylüleri, emekçileri sömürüyorlar ise; uluslararası alanda da bunun gibi; sömüren ülkeler ve sömürülen ülkeler vardır. Yani ?Haydan gelen, huya' gider olayı gibi birşey. Ya da ?Kapanın elinden kaparlar' olayı gibi. İhracata bağımlılık ya da dayalılık gerçekde sömüren ülkeler için de sömürülen ülkeler için de bir zayıflı, güçsüzlük türüdür. Yani nasıl ki hasta bir insan ölür ise, onun bedeni ile geçinen, yaşayan, var olan mikroplar da ölür, bunun gibi birşey. Yani ihracata bağımlı ya da dayalı ekonomi ve ülkenin yaşamı, varlığı; ihracat yaptığı ekonomilerin, ülkelerin yaşamasına bağlıdır. Bu da gerçekde çok kötü birşeydir. Yani ?Ölme ki ölmeyeyim' olayı. Yani demek ki gerçekde; ihracata bağımlı ya da dayalı bir ekonomi ya da ülke; ölüme doğru giden bir ekonomi ya da ülkedir çünkü kendi özünü, kendi iç gücünü yitirmiş, başkalarına bağımlı olmuştur. Gerçekde; ihracata bağımlı ya da dayalı ekonomi ve ülke olmak; sömüren ülkeler için de sömürülen ülkeler için de dışa bağımlı olmak, dışa bağımlılıktır. Burası işin bağımlılık yönü. Bu bağımlılık gerçekde; ihracata bağımlı ya da dayalı ekonomileri ve ülkeleri birer dilenci durumuna da sokar. Yani ihracatlarını sürdürmek, dolayısı ile varlıklarını, hayatlarını(yaşamlarını) sürdürmek için öteki ülkeleri kapıkapı(kapı kapı) dolaşırlar, dolaşmak zorundadırlar da. Bu da bir zayıflık, güçsüzlüktür. Yani; güçlü olduğun şey aynı zamanda seni güçsüz edendir de. Yani ihracata bağımlı ya da dayalı ekonomiler, ülkeler öteki ülkelerin kapılarını dolaşarak ?Ne olur benden ihracat yap; geçindirmek zorunda olduğum on milyon çocuk, yirmi milyon genç, otuz milyon yetişkinim, kırk milyon yaşlım var; sen benden ihracata yapmaz isen tümü ölürler' diye dolaşan uluslararası dilencilere benzerler. Herkes ektiğini biçer. İhracata bağımlı ya da dayalı ihracat, ekonomi eker isen; zayıflık, güçsüzlük, dışa bağımlılık, dilencilik biçersin. Yani ihracat gerçekde bir özgürlük, üstünlük, gelişme, ilerleme değil kölelik, tutsaklık, dilencilik, hizmetçilik, gerilemedir; çökmeye üye olmaktır. İşin ekonomi tekniği yönünü bırakıyorum; yani her ihracat para da kazandırmaz; döviz kurları olayı, ulusal paranın değeri gibi olaylar falan da var. İhracat; sömürülen ülkeler için bir kölelik ya da yıkım tuzağıdır. Sömüren ülkeler için ise; kendikendine atdığı(attığı) tarihsel kazıktır. Yani sonuçda(sonuçta) ve gerçekde ihracata dayalı ya da bağımlı ekonomiden hiçkimse kazançlı çıkmaz; onlar eti(yemi) görüp fakı(tuzağı) görmezler. Onlar; sevap kazanmak için dilenci bekleyenlere ve ev geçindirmek için dilencilik yapanlara benzerler. Herşey bugünden oluşmaz; yarın diye de birşey var. Yani bence gerçek, güçlü, öz, ileri, insanca, bilimsel ekonomi ve ülke; ticarete, ihracata, ithalata, paraya bağımlı, bağlı olmayan; felsefeye, bilime, ahlaka, mantığa, merhamete, vicdana, sevgiye, dostluğa, kardeşliğe bağlı, bağımlı, dayalı ekonomi ve ülkedir. Kapitalistler yani özel sektör yani özel sömürü alanı; felsefe, bilim, ülke, vatan, halk, devlet, onur, merhamet, vicdan falan düşünmez, düşünemez; yalnızca kendini, kendi cebini, kendi çıkarını, kendi hayatını düşünür. Onu da tam, iyi, doğru düşünemez. Bindiği dalı kesecek kadar, düşünemez. Dolayısı ile; genelde kapitalistlere yani özel sektöre yani özel sömürü alanı egemenliğine bağlı, bağımlı; özelde paraya, ticarete, ihracata, ithalata, ekonomiye bağlı, bağımlı kapitalist ve kapitalizim(kapitalizm); bir yandan kendi zayıflığına ve sonuna doğru neşe içinde koşar iken bir yandan da kendi vatanını, kendi ülkesini, kendi devletini yok oluşa doğru götürür. Kapitalizimin(Kapitalizmin), kapitalistlerin, özel sektörün varlığını ve egemenliğini kabul eden, onaylayan, koruyan hukuklar da bu gidişe dur diyemezler; dolayısı ile bu tür ekonomilerde, ülkelerde hukuklar da önce gericiliğe, akıl-mantık-bilim dışılığa sonra da hem kendilerinin hem de ülkelerinin yok oluşuna doğru giderler. Yani hukuk da; güncel hukuk ve bilimsel hukuk diye ikiye ayırılır. Bilimsel ekonominin, bilimsel devletin, bilimsel ülkenin olmadığı vatanlarda da bilimsel hukuktan söz edilemez. Bunları neden mi yazıyorum? Çünkü ben onca okulu; binlerce kitabı ve bu hayatı; cebimi doldurmak, mevki ya da şöhret sahibi olmak ya da günümü gün etmek için okumadım; bilimi, bilimseli, gerçeği, doğruyu öğrenmek ve yazmak için okudum. O yüzden; ülkenin başına her gelen; ?Ben senin cumhurbaşkanınım, ben senin başbakanınım, ben senin kıralınım(kralınım), ben senin padişahınım, ben senin demokrasinim, ben senin ekonominim, ben senin devletinim, ben senin hükümetinim, ben senin ülkenin' falan demesin, diyemez de. Ben ihracata dayalı, bağımlı yani dışa bağımlı olmayan, dilenci olmayan bir ekonomi ve ülke anlayışından yanayım. İhracata dayalı ya da bağımlı ekonomi ile; dünya devi, önderi olunmaz; gidilen, gidilecek yer ancak barbar, vahşi, insanlık dışı, pisikopat(psikopat), sosyopat, vicdansız, ahlaksız, savaş düşkünü, katliamcı, darbeci, terörcü, demokrasi dışı, hukuk bilimi dışı bir ekonomi ve ülke olmaktır. Örnek; şekil A: Abd. Yani bence insanlık, dünya, ekonomiler, ülkeler bilimsel, insanca, ahlaklı, vicdanlı, barışçı, dostça, kardeşçe olmak istiyorlar ise; bilimsel, devletçi olmak ve ihracata dayalı olmamak zorundadırlar. Gerçekde ihracat; ?Gel beni ye, ham et, yut, yık, ortadan kaldır' demektir. Özel sektöre yani kapitalizime yani özel sömürü alanı egemenlikli ve ihracata dayalı ekonomiler ve devletler yıkılacaktırlar, yıkılmak zorundadırlar ve yerlerine devletçi olan ve ihracata dayalı olmayan ekonomiler, ülkeler geçecektir. İhracat konusundaki kuramım(teorim) budur. 'Benim hayatım, emeğim, ruhum, dünyam han kapısı değil, her gelen içeri girsin Bana, ben senin başbakanınım, cumhurbaşkanınım, kıralınım, padişahınım Devlet başkanınım, demokrasinim, hukukunum, adaletinim Ülkenim diyemez hiçkimse Ben bu okulları, kitapları, hayatı oynaşmak, kişneşmek Boyun eğmek, susmak, köle olmak ya da mevki için Ya da cahil, bilinçsiz, mantıksız olmak için okumadım Bir kilo tenekeye bir kilo altın vermez Bir çocuğa tedavi olmaz hiçkimse Ya felsefe, bilim, mantık, ahlak, vicdan, onur, ar, vatanseverlik bilen alimsin Ya da kusura bakma ya da bak, cahilsin Oylar ile iktidar da kıral da padişah da olunur ancak Düşünür, alim, bilge, evliya Yani benim, ülkelerin, insanlığın, bilimin Felsefenin ve tarihin istediği şeyden olunmaz.'. Necdet Gürçiftçi Hiçbir dini inançtan ve hiçbir siyasi partiden yana olmayan dinli ve bilge İnternette yayınlandığı zaman: 21-Ekim-2012
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Tormentor
  • Hevilli
  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir