Şiir Defteri

AKP YANLISI TV KANALLARININ GÜLSEREN BUDAYICI MERAKI (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
11.04.2021 / 08:14
459 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Sistem; birzamanlar, İpek Ongun isimli bir bayan yazarı öne çıkarmıştı, romanlarında bikinili liseliler olan; ve bir de 'Alkol dolu bir havuzda yüzmek dine aykırı değildir' gibi nefse yönelimin dine aykırı olmadığı söylemleri olan, sılip(slip) mayo ile pılaj(plaj) hayatı görülen, ve tedavi görmekte olduğu mide kanserinden ölümünden birkaç ay önce bir Tv kanalında bir tepsi hamsiyi nasıl yediğini övünerek anlatmış olan Yaşar Nuri Öztürk'ü öne çıkardığı gibi. Cübbeli Ahmet'in de yüzmek ya da deniz merakı düşünülürse sistemin denizi sevenleri baştaçı etmekte olduğu düşünülebilir ki bunun da nedeni sistemin pılajlardan(plajlardan) yani turizımdan(turizmden) büyük bir gelir sağlıyor olması olabilir. Bir de görülmekte ki dünyaca ünlü roman yazarları durumuna yetişkin insan erkeği egemen durumda oysa yetişkin insan dişisi de roman yazmakta. İşin ilginçi(ilginci); dünyaca ünlü roman yazarı bayların yetişkin insan dişisini anlatan romanları ile de ünlü olmuş olmaları durumu; örnek ki Anna Karenina, Kuzen Bette, Madam Bowary, Kibar fahişeler, gibi. Neden böyle? Kuramım ki bu durumun nedeni yetişkin insan dişisinin 'incirçekirdeği' dünya işi şeyler yazması; yetişkin insan erkeğinin ise evrensel, küresel şeyler yazması. Türkiye'de son günlerce, Akp yanlısı Tv kanalılarında(kanallarında), Gülseren Budayıcı isimli bir yetişkin insan dişisinin romanlarından uyarlanma diziler başladı. Öyle ki 'Doğduğun Ev Kaderindir', 'Masumlar Apartmanı', ve 'Kırmızı Oda', ve 'Camdaki Kız' adlı romanlarının dördü birden dizi olarak, Akp yanlısı Tv kanalılarında gösterilmekte. 'İstanbullu gelin', 'Masumlar Apartmanı', 'Kırmızı Oda', ve 'Camdaki Kız' adı dizilere biraz bakayım dedim, zekam rahatsız oldu çünkü çok incirçekirdeği bir dünya içindeler. Bir de nedense hep zenginler var. Mantıksızlıklar da cabası; örnek ki İstanbul boğazı'na sıfır, son model arabalı, son model ceptelefonulu(cep telefonlu) bir yalıda, üstelik de bir şirketde(şirkette) çalışan bir genç kıza ki gören 50 yaşında sanır, bekaret korsesi takılmakta. Bu durumun açık ki büyük olasılıkla hem ülkemize pompalanmakta olan feministliğin yani kadıncılığın yani dişi cinsiyetçiliğinin hem de Akp hükümetinin özel katkısı olsa gerek çünkü Gülseren Budayıcı birzamanlar yani gençliğinde Trt haber sunuculuğu(sıpikerliği/spikerliği) yapmış yani örnek ki Halk Tv'de yapmış olsaydı ne olurdu acaba? İlginç birşey ki Gülseren Budayıcı bayan olmasına karşın bakmaya yeltendiğim dizilerinde hep bayanlar kötü gösterilmekte; örnek ki Masumlar apartmanı'nda temizlik takıntılı bayanlar, Camdaki kız'da gençkızına bekaret kemeri takan anne. Gülseren Budayıcı'nın pısikiyatrist(psikiyatrist) olduğu ve özel bir pısikiyatri merkezi olduğu düşünülürse; bu durumda, hastalarının zengin, sosyetik bayanlar olduğu durumu düşünülebilir ki bu da sosyetik, zengin kapitalist çevrede ruhsal sorunların yaygın olduğunu ya da yayılmakta olduğu sonuçunu(sonucunu) da verebilir. Gülseren Budayıcı'nın pısikiyatri merkezinin adı da tuhaflık olarak ilginç: 'Madalyon'. Gülseren Budayıcı'nın Madalyon psikiyatri merkezi'nin internet sitesinde bazı yazılar var. Bunlardan, Psk Merve Savaşkan'ın yazdığı birinin başlığı: 'Bencil insan değil, benci İnsan olabilmek sağlıklıdır' diyor; bu yazının sonunda da 'Benci olmanın yolu özellikle hayır diyebilmeyi öğrenmekten ve sağlıklı sınırları ilişkilerimize kurabilmekten geçer. Ancak bir başkasına zarar vermeden bunları başarabiliyorsak; ne istediğimizi, neye ihtiyacımız olduğunu çekinmeden ortaya koyabiliyorsak benciliği gayet doğru şekilde kullanıyoruz demektir.' diyor ancak benim savım ki doğru insan olmak yani akıl-ruh sağlıklı insan olmak ancak dini tanımlayan Din hadisileri'nin 'Din bilim, mantık, ahlak, vicdan, merhamet, adillik, dürüstlük, sakinlik, medenilik, tarafsızlık, israfsızlık, nefssizlik, ve bunlarla inzivadır' tanımına uymak ile olur, yani insani/öznel doğrunun ve, doğru insanın merkezi de, ölçüsü de, ölçütü de insanın kendisi değil dini tanımlayan Din hadisileri'nin tanımladığı dindir. İnternet sitesinin 'Neden Madalyon?' bölümünün sonunda: 'Sağlık, kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal tam iyilik halidir. Dünya Sağlık Örgütü' yazıyor. Ben bile 'Korona virüsü havada 20 dakika kalabilir, herkes maske takmalı' derken 'Korona virüsü havadan ağırdır, bu nedenle havada çok kalmaz hemen yere düşer, bu nedenle herkes değil yalnızca hastalar maske takmalı' demiş olan Dünya sağlık örgütü'nün 'Sağlık' tanımlaması da ancak bu kadar olur çünkü tıp bilimi nicel zekaya, nicel beyine, nicel belleğe, genetik belleğe yani ezber gücüne dayalı bir bilimdir oysa sağlık tanımını da, 'iyi' tanımını da dini tanımlayan Din hadisileri'nin 'doğru'yu, 'doğrunun ölçütünü', 'iyi'yi, 'doğru insan'ı, ve 'doğru ruhu' tanımı kökten değiştirmekte çünkü Din hadisileri'ne göre 'Sağlıklı/Doğru/İnsanca ruh' 'Bilim, mantık, ahlak, vicdan, merhamet, adillik, dürüstlük, tarafsızlık, sakinlik, medenilik, nefssizlik, israfsızlık, ve bunlarla inziva' içindeki varoluştur; bu durumda da pısikoloji(psikoloji)nin de, Dünya sağlık örgütü'nün de, Gülseren Budayıcı'nın da zina, fuhuş, porno, eşcinsellik, akıldışı-ahlakdışı ünlülük gibi serbestliklere de; astroloji, medyumluk, fal gibi bilimdışılıklara da; mini etek, mini şort, tayt pantolon, bikini, mayo, dövme, pirsing gibi akıldışı-ahlakdışı moda türüne de karşı çıkması gerekiyor. 'Madalyon'u Vikipedi şöyle tanımlıyor: 'Madalyon, yuvarlak veya oval bir dekorasyon veya hatıra işaretidir. Madalyon, kökenini zafer sırasında askeri lidere sunulduğu Antik Roma'ya borçludur. Büyük bir altın sikkeye benziyordu, ama bir zincire bağlıydı ve zengin bir şekilde dekore edilmişti.'. Yani soylular, zenginler. Gülseren Budayıcı'nın romanlarından uyarlanılan dizilerde de zenginler görülmekte, üstelik de yalı ve şirketi sahibi zenginler. Acaba durumun; 'zenginleri daha zengin' ettiği ilerisürülen(ileri sürülen) sistem ile bir ilgisi var mı da 'Madalyon' çünkü madalyon sözcüğü yoksulun, işçinin, işsizin değil zenginin ilgisini daha çok çeker bir durum; üstelik de Türkçe bir sözcük olmaması da durum 'Acaba Türkiye'ye, Türkçeleri varken, son günlerde özellikle ve kasıtlı olarak boca edilen 'Etik, hijyen, misyon, vizyon, performans, plasman, aktivite' gibi Batı sözcükleri akını ile ilgili mi?' sorusu da sormayı gerektirmekte, yani durum acaba sistemin 'elit' denilen kesimine mi yönelik? Merkezin, Akp'nin kuruluşundan 4 yıl sonra kurulmuş olması da, bu yazarın romanlarının Akp yanlısı Tv kanalılarında gösterilmesi ile konusu ile birlikte ilginç mi acaba? Ancak merkezin internet sitesinde, türbanlı pısikiyatır, pısikolog olmaması durumu da ilginç ancak moda içindeki pısikiyatır, pısikolog olması da ilginç çünkü moda da akıldışı, bilimdışı, ahlaka aykırı, akıl-ruh sağlığına, ve insanlığa aykırı bir dünyadır. 'Camdaki kız' dizisi bir filımcının(filmcinin) değil de reklamcının elinden çıkmış durumu göstermekte; ve aynı sahne gereksiz yere uzun uzun gösterilmekte; gereksiz yere uzun uzun çekilmiş sahneler. Bu bayanın romanlarından uyarlanan dizilerde gördüğüm şu ki 'İncirçekirdeği' dünyalar; ülkeyi de, insanlığı da ilgilendirmeyen 'incirçekirdeği' konular. Bir de kendi ağızından(ağzından) şu ki Gülseren Buğdaycı 'Beş pısikologu kovmuş'. Yani kovduğu insanlar pısikiyatri merkezinin hizmetçileri, çöpçüleri, çaycıları, bulaşıkçıları, temizlikçileri değil pısikologları, yani bir pısikoloji merkezinden pısikologlar kovulmakta. Öyle ise ya 'Bunlar nasıl pısikolog?' ya da 'Bu nasıl pısikoloji merkezi?' durumu. O 5 pısikologu kovma nedeni ise şu imiş: 'Çıldıracak seviyeye gelmiş psikologlar var, adlı bir makaleyi sosyal medyada yayınlamışlar. Bir gazeteciye Gülseren Budayıcı kötüleyici röportaj vermişler örnek ki 'Giyimimize bile karışır, şöyle yapacaksınız der, böyle giyeceksiniz der' gibi. Yani 1 tane de değil tam 5 tane pısikolog öyle demiş yani 1 tane olsa neyse; yani bu ülkede 5 pısikologa aynı konuda bile güvenilemeyecekse pısikoloji diye kime güvenilecek durumu. Durumun açık ki akıldışı-ahlakdışı Avrupa birliği'nce, 'Önce bilim ve ahlak' diyen Atatürk'ün Türkiye'sine dayatılmak istenilen İstanbul sözleşmesi durumu ile de ilgisi olabilir ancak gerçek ki demokrasi insana saygıdan da, bayana saygıdan de değil; Atatürk'ün de, Muhammed'in de dediği gibi 'Önce bilim ve ahlak'a saygıdan geçer. Yani açık ki insana, topluma, ve insanlığa doğru hiçbirşey veremeyecek diziler durumu. Bu dizilerdeki kim 'Bilim ve ahlak'a uygunki(uygun ki)? Gerçek ki bilimdışı şeylere inanan bilimciler de, ahlakdışı-akıldışı moda ya da hayat içindeki bilimciler de bilime aykırı bir dünyadadırlar. Yani, acaba kaç pısikiyatır, kaç pısikolog bilimdışı inançlara sahib(sahip)/sahibe değil, ve akıldışı-ahlakdışı modadan uzak; gerçek ki bilimdışı şeylere inanıp da, sigara-içki gibi şeyler içip de, akıldışı-ahlakdışı moda içinde olup da, pılajlarda sütyen-külot dolaşıp da doğru pısikiyatırlık da, doğru pısikologluk da olmaz. Gerçek ki insan ruhunun tek doğru yol göstericisi de, tek doğru tedavi edicisi de dini tanımlayan Din hadisileri'nin tanımladığı, açıkladığı, öğrettiği, sevdirdiği, evrensel, ve her milletin kendi dilinde olan dindir. Necdet Gürçiftçi Hiçbir dini inançtan ve hiçbir siyasi partiden yana olmayan dinli ve bilge İnternette yayınlandığı zaman: 11.4.21/08.10
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
  • umsena

Bağlı Üyeler

  • dalim12:26
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir