Şiir Defteri

ABDURRAHMAN DİLİPAK'A FAHİŞE KONUSUNDA HAKSIZ VE GÜLÜNÇ SALDIRI SAVIM (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
03.08.2020 / 08:07
493 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Birileri ahlaksız Avrupa'nın arkasına, birileri de ahlaka aykırılığın, bayanların ve cinselliğin arkasına sığınıp iktidar olabileceklerini ya da Akp'yi yenebileceklerini ya da Türkiye'yi kurtarabileceklerini sanmakta oysa Atatürk de Muhammed gibi 'Önce ilim(bilim) ve ahlak' dedi; öyle ise Müslümanların da, Türklerin de, Atatürkçülerinde ahlaksız Avrupa birliği'nde ne işleri var? Biryerde mantıksızlık varsa, orada çözüm yoktur. Abdurrahman Dilipak'a karşıyım çünkü felsefeye, bilime, Atatürk'e, demokrasiye, laikliğe karşı ya da düşman, ve dini tanımlayan Din hadisileri'ne aykırı biri ancak felsefe, bilim, demokrasi, laiklik ve din dürüstlük, güvenilirlik de gerektir; bu nedenle ki yanlışa, yalnızca dosta değil, düşmana da yapılsa karşı olmak gerekir; ben de 'Abdurrahman Dilipak İstanbul sözleşmesi'ni savunan Akp'li kadınlara fahişe' dedi savının cehalet ya da kötülük niyeti ya da Türkiye'ye karşı ajanlık kokan bir yanlış olduğunu düşünüyorum. Türkiye'yi siyaset yönetiyor; siyaset ise cehalet, mantıksızlık, tutarsızlık, barbarlık, ilkellik, diktatörlük gibi şeylerin dünyası yani hükümdarlığın toplumsallaştırılmış hali, bu nedenle felsefe, bilim, din, demokrasi, laiklik, insanca dünya siyasete de karşıdır, özel sektöre karşı olduğu gibi. Hitler de siyasetten geldi. Zinanın, fuhuşun, eşcinsel evliliğin, pornonun, ensestliğin, çıplaklığın, esrarın serbest olduğu Abd de siyaset ile yönetiliyor; bir de Doların(doların) üzerinde, Türkçe anlamı ile, 'İlahımızda birleştik' mi ne yazıyor, nasıl bir ilah ise oysa Jesus(İsa) bilimsellikçi ve ahlakçı bir kimse idi. Türkiye de benzeri bir duruma sokulmakta siyaset ile; biryanda(bir yanda) camiler, biryanda sütyen-külot pılajlar(plajlar), sıtriptiz(striptiz) kulübüleri, barlar, pavyonlar, bay-bayan karışık masaj salonuları, zina serbestliği, eşcinsel evlilik serbestliği falan. Felsefe, bilim, din, demokrasi, laiklik, özgürlük, medeniyet, insanlık siyasete karşıdır çünkü siyaset mantıksızlık, tutarsızlık, fırıldaklık, barbarlık, ilkellik, kölelik demektir yani beşikten değil sandıktan çıkan hükümdarlar demektir yani gerekli oyu alan herkesin hükümdar olabilmek hakkı demektir. Oysa demokrasi, laiklik, özgürlük 'Önce bilim ve ahlak' demektir; Muhammed de, Atatürk de 'Önce bilim ve ahlak' dedi; bilim de, ahlak da mantık ve tutarlılık gerektirir. Peki biryanda okullarda din dersi, ahlak dersi gibi dersler; biryanda da dine, ahlaka, Türklüğe, akıla, mantığa, insanlığa aykırı Avrupa birliği'ne girmek didinmesileri(didinmeleri); biryanda zina ve eşcinsel evlilik serbestliği; biryanda bay, bayan, çocuk, öğretmen, öğrenci karışık, çıplak pılajlar nedir? Siyaset işte böyle bir mantıksızlık, tutarsızlık, fırıldaklık ve saçmalıktır, bu nedenle de akıl-ruh sağlığına da, insanlığa da zararlıdır ki zaten geleceğin dünyasında siyaset de, özel sektör de, akıldışı--ahlakdışı moda da, akıldışı-ahlakdışı turizım da olmayacak. Siyasetin bir mantıksızlığı, tutarsızlığı da 'fahişelik' konusunda ortayaçıktı(ortaya çıktı). Sava göre; Abdurrahman Dilipak; İstanbul sözleşmesi'ni savunan Akp'li bayanlar için 'Fahişe' mi ne demiş ancak ben Abdurrahman Dilipak'ın sözlerinde böyle bir durum görmedim çünkü Abdurrahman Dilipak'ın bu sava kanıt olarak gösterilen 'Bugünkü başımızın belası aile ve aileyi tehdit eden fahşa. Bu sözleşmeler de bununla ilgili.' sözünde de 'Ak parti içindeki Akp'liler, Fetö'nün zihniyet ikizi gibi davranıyorlar. Hem uluslararası fonlarla destekleniyorlar hem de kamu fonlarını kullanıyorlar. Malum Yeşil Sermaye de bunlara sponsor olabiliyor. Koç kadar, Sabancı kadar, Eczacıbaşı kadar bizim Yeşil sermaye davasına sadakat gösterip, bu fahişelere ve onların türevlerine karşı seslerini yükseltebilecekler mi? Konfeksiyoncu, gıda zinciri, finans kuruluşu, ses ver Türkiye! Ne bekliyorsunuz!' sözünde de Akp'li bayanlara 'fahişe' denilmekte anlaşılan ki siyaset yalnızca akılı, mantığı değil Türkçenin anlaşılmasını da önlemekte. Abdurrahman Dilipak'ın: 1- 'Bugünkü başımızın belası aile ve aileyi tehdit eden fahşa. Bu sözleşmeler de bununla ilgili.' denilmiş ki bu sözde hem 'fahişelik, fuhuş, ahlaka aykırılık, dine aykırılık karşıtlığı' anlatılmaktadır ki haklıdır ve doğrudur, hem de Avrupa birliği'nin ve İstanbul sözleşmesi'nin asıl amaçlarının Türkiye'ye ahlaka aykırılık pompalamak olduğu anlatılmaktadır ki bunda da haklıdır ve bu da doğrudur ki İstanbul sözleşmesi'nin de, Avrupa birliği'nin de amaçlarından biri ahlak üzerine kurulu ülkelere ahlaksızlık pompalamaktır yani zinanın, fuhuşun, eşcinsel evliliğin, pornonun, çıplaklığın, esrarın bile serbest olduğu, kendinibeğenmiş(kendini beğenmiş), insanlıkdışı Ab'den herhalde din de, insancalık da, bilimsellik de beklenmez. 2- 'Ak Parti içindeki Akp'liler, Fetö'nün zihniyet ikizi gibi davranıyorlar. Hem uluslararası fonlarla destekleniyorlar hem de kamu fonlarını kullanıyorlar. Malum Yeşil sermaye de bunlara sponsor olabiliyor. Koç kadar, Sabancı kadar, Eczacıbaşı kadar bizim Yeşil sermaye davasına sadakat gösterip, bu fahişelere ve onların türevlerine karşı seslerini yükseltebilecekler mi? Konfeksiyoncu, gıda zinciri, finans kuruluşu, ses ver Türkiye! Ne bekliyorsunuz!' sözünde sözü edilen fahişelik Türkiye'deki ya da Akp'deki bayanları değil, Avrupa'daki fahişeleri anlatmaktadır, İstanbul sözleşmesi'ni destekleyen cehalet ve nefs içindeki; dine de, Türklüğe de aykırı kişileri de Avrupa'daki ahlaka aykırılığı savunan 'türevler' olarak tanımlamaktadır. Zaten, Abdurrahman Dilipak da 'Yazımdaki Fahişe suçlaması, fuhşa destek verenler için.' demiş. Yani insanlar sanki 'Birileri beni eleştirsin de, ben de bunu hakaret sayıp dava açıp, tazminat parası alayım' der gibi bekler durumdalar gibi yani hem demokrasi ve özgürlük var deniliyor hem de kimseye 'Gözünün üzerinde kaşın var' demeye bile gelmiyor. Açık ki ya siyaset cehalet demek ya da siyasete cehalet içindeki insanlar koşmaktalar; çünkü Türkçe ve haklı, doğru bir söz bile anlaşılmamış ve hakaret sayılmış. Bazı beyinaltı organı da 'Abduurrahman Dilipak İstanbul sözleşmesi'ni savunan dindar kadınlara fahişe' dedi gibi bir manyaklık ve iftira içine girmiş; yahu dindar insan ne Avrupa birliği yanlısı olur, ne İstanbul sözleşmesi yanlısı; ne zinayı savunur, ne eşcinselliği. Beyinaltı medyadan, üstelik de Atatürkçü biri de Abdurrahman Dilipak'ın 'fahişe' demesini 'ağzını bozmak' olarak tanımlamış; belli ki o da Atatürk'ün 'Önce bilim(ilim) ve ahlak' dediğini bilmeyen sözde Atatürkçülerden. Beyinaltı medyadan kimisi de Abdurrahman Dilipak'in sözlerine 'seviyesizlik' demiş. Ahlakı dışlamış Ab, ve İstanbul sözleşmesi nasıl seviyelilik oluyor da, ahlakı savunan birinin durumu seviyesizlik oluyor acaba? Konunun asıl önemli yanı ise şu: Hem fahişeleri ve fahişeliği 'Emekçilik, işçilik' diye onurlandırmaya çalışıyorlar, hem de 'fahişe' sözcüğünü hakaret sayıyorlar; yani açık ki Ab yandaşlığının da, İstanbul sözleşmesi yandaşlığının da düz mantık yapabilecek kadar bir beyini yok çünkü emekçilik ve işçilik onurlu, gururlu, saygın işlerdir, eğer fahişelik de emekçilik, işçilik ise o da onur, gurur, saygınlık olmalı, öyle ise 'fahişe' sözcüğünü neden onur, gurur, saygınlık, övgü yerine hakaret sayıyorlar! Yani bunlar siyasetçi, gazeteci yani üniversite okumuş insanlar, ve mantıkları yerlerde sürünmekte ki bu da ülkemizdeki üniversite eğitiminin de ne denli akıldan, mantıktan, bilimsellikten uzak olduğunu da göstermekte. Hem fahişeliği emekçilik, işçilik sayıp onurlandır; hem de 'fahişe' sözcüğünü hakaret say; gülerler insana. Yani demek ki fahişelik savunmanlığı da, İstanbul sözleşmesi yandaşlığı da ya cehaletten, mantıksızlıktan, tutarsızlıktan ya da Türkiye, ve İslam dünyası karşıtı ajanlıktandır çünkü bu kadar saçmalık, mantıksızlık, tutarsızlık başka yerde bulunmaz. Bu durum açık ki Ab yandaşlarının da, İstanbul sözleşmesi yandaşlarının da ne denli bir akıldışılık, mantıksızlık, tutarsızlık ve sözleri anlamaktan uzaklık içinde olduklarını da göstermekte. Müslümansanız; Ab'ye de, İstanbul sözleşmesi'ne de karşı çıkarsınız çünkü Muhammed 'Önce ilim(bilim) ve ahlak' dedi. Atatürkçü iseniz de Ab'ye de, İstanbul sözleşmesi'ne de karşı çıkarsınız çünkü Atatürk de 'Önce ilim(bilim) ve ahlak' dedi. Demokrasici, laiklikçi, özgürlükçü ve medeni iseniz de Ab'ye de, İstanbul sözleşmesi'ne de karşı çıkarsınız çünkü bunlar da 'Önce bilim ve ahlak' demek. Evet; ülkemizde de siyaset diye, medya diye cehalet çalıyor, mantıksızlık oynuyor. Bu; demokrasi değildir, olsa olsa 'Sosyal despotluk'tur. Necdet Gürçiftçi Bağımsız, özgür, bilimsel, tarafsız, hiçbir dinden olmayan dinli ve bilge İnternette yayınlandığı zaman: 3.8.20/08.03
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Hevilli
  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir