Sen yeni öğrendiğim bir kelimeydin,
Cümle içinde kullandığım.
Hep aynı görevde kullanıyordum seni:
Özne.
Ne nesne, ne tümleç, ne de yüklem...
Sen kurduğum tüm cümlelerin öznesiydin.
Sen işi yapan, yapılan işten de etkilenendin.
Bir gün gizli özne olmak istedin cümlelerimde.
Çaresiz kabullendim.
Varsın ya cümlelerimde.
Bu bile bana yeter dedim.
Sonuçta yapan, eden, tutan, gören yine sendin.
Sendin yine cümlelerimi çekip çeviren,
Öğeleri istediği gibi yerleştiren.
Gün geldi, öznesiz cümleler kurmayı öğrettin bana.
Ve gittin bir başka cümlenin öznesi olmaya.
Cümlelerim öksüz kaldı, devrildi bir zaman sonra.
Senden sonra yüklem, nesne bile almadı cümlelerime.
Senden sonra yüklemim hep edilgendi.
Yıkıldı, çürük bir duvar gibi,
Savruldu, rüzgarın önünde sahipsiz yaprak gibi.
Oysa yüklem bilmiyordu, sen hala özneydin cümlelerimde.
Ne gerçek ne de gizli...
Sadece "sahte özne''sin bundan böyle cümlelerimde.
22.11.2010
Paşa İbrahim Öztürk
CemTurkoglu
29.04.2012 / 15:54
aynı kelimeleri çok fazla kullanmışsın hocam, daha güzel benzetmeler için geniş bir konu, daha iyi derleyebilirdin düşüncelerini..
CemTurkoglu
29.04.2012 / 15:54