Allah nimet-i aklı kullara dağıtırken
Sen nifâk pazarından bu devlete geç kaldın
Bazıları ömrünü davete vakfeyledi
Sanat-ı tebliğ için lüzumsuz gereç kaldın
Sanki neûzubillah! Elestü birabbiküm
Suâlini duymayıp ebediyyen zeç kaldın
Ervâh-ı mü'minînin işreti başlayınca
Meyden nefret ederek bûsa uzak leç kaldın
Bilinen sıfatındır liberalce bulunmak
Âlim sütü verdikçe ahırda emeç kaldın
Modern yöntemlerini İslâm'a uyguladın
Seminerlerde jüri, basına demeç kaldın
Türkologlar dilini henüz çözemediler
Runik kitabelerde silinmiş ilgeç kaldın
Altı imân hâlini peşpeşe çektiğinde
'Kaderden ayrılalı' olaylı tümleç kaldın
Sofiyi müşrik eden acayip zikrin ile
Batıldan hak ayıran kepaze ayraç kaldın
Nefsinin binitleri arıza yapar yapmaz
Hemen altına yatan me'mur kaldıraç kaldın
Çorbaya şerik olma itikâdı onmadan
İnsan doyurmak sevap! Kime ihtiyaç kaldın?
Maşâallah bu sefer plaketi hak ettin
Masonun emeliyle müspet imtizaç kaldın
Her elini sıktığın, suratına güldüğün
Kişi için geride râh-ı istimzaç kaldın
Yayıldığım postumdan çek mel'un gözlerini
Ne iş? Yoksa küffâra mı sen oturgaç kaldın?
Cenneti vaat eden hurâfelerinle sen
Ulaşılamayacak hayırsız amaç kaldın
Senelerdir inkâra inkâr ekleyip durdun
Sırat-ı müstakîmin üstünde yamaç kaldın
Keşke rezil olmadan biraz bize uysaydın
Bak ki onca öşürün içinde haraç kaldın
Hakkını yemeyelim, dil ile öldürsek de
Çingeneler şahının kellesinde taç kaldın
Şia'nın vitrininde uzun süre bulundun
Hayli ihtiram gördün, yıllarca revaç kaldın
Hüzünlü gözler ile ilminden medet uman
Mes'ûde dilberlere şefkatli anaç kaldın
Hem bununla kalmadın! Bir gün hakikatleri
Duyacak kulağa ses geçirmez tıkaç kaldın
Yaratıksın tamam da cinsinden şüpheliyim
Biraz ezince sanki posan çıktı, zaç kaldın
Bilmem kaç kitap ile saydığın mavallara
Kananların boynunda görünmeyen haç kaldın
Verdiğin hükümlerle kahkahaya boğduğun
Bütün sabi-sübyânın elinde topaç kaldın
Biz rahmet-i Rahman'ın kaderine inandık
Sen ne diye yönünü çevirip kıraç kaldın?
Her akşam misafiriz evliya iftarına
Nâme-i Teymiye'yi bekleyerek aç kaldın
Hep beraber Me'va'nın nasipdârı bulunsak
Bil ki, ipek helâlken yine de abaç kaldın
Zaten az bildiğinden tavizler vere vere
Yüceldikçe yücelip (!) tepede kayaç kaldın
Bu ne seri yüzüştür? Amanın, subhanallah!
Vatikan sahiline bir-iki kulaç kaldın
Eşşek etinin mübah olduğu memlekette
İflas bayrağı çeken gariban saraç kaldın
Sana fıkhî hislerle sirkâtten getirilen
Mes'elede ne yazık soruya kapkaç kaldın
Gerçi Müslümanları himaye etmekteyiz
Sen sopana sürtünen davara arkaç kaldın
Epey yaklaşmış olan nefhâ-yı sûra değin
Okunacak nazmımın ucuna sarkaç kaldın
Kaderimizde damda karşılaşmak yazılmış!
Sağdığım şiirimin altında bakraç kaldın
Maalesef hırsımı sayfadan çıkararak
Boş kafanı yardığım günlere andaç kaldın
Önceden yok dediğin şefaatçiyi ara!
Hakikaten karşımda birine muhtaç kaldın
Ağzına çaldığım bal fazla gelip tutunca
Hicvin bulutlarına manevî miraç kaldın (!)
Şimşek gibi gözlerin nurûna kasdeyleyen
İlmimize karşılık azıcık siraç kaldın
Nerde perişan başım müşküle dûçar olsa
Galîzatı def için aldığım direnç kaldın
Ayın on dördü gibi parlıyordu gül yüzün
Netice-i helamın sonunda iğrenç kaldın
En ciddi panellerin şeref konuğu musun?
Mübarek, layıkıyla mükemmel gülünç kaldın
Şerefine kalkalı Yahudi kadehleri
Dünyaları unuttun, şen-şakrak erinç kaldın
Ashabın ekabiri 'Cehennem biter' demiş(!)
Aklının ermediği işte herc ü merç kaldın
Ebu Hanife, Ahmed neyine yetmedi de
İbn Kayyım lağımına müştâkîn özenç kaldın?
Mirânın cennetleri zatlarına has bilir
Ziyâde nevfikrinle tarihe kazanç kaldın(!)
Hamdolsun dağ başına nakl-i hâne ederek
Mü'minenin durduğu büyûta sakınç kaldın
Afgani'nin Abduh'un zelil zıll u zülüyle
Âsumân-ı İslam'da alçakça basınç kaldın
Merhum Abdulvehhab'ın fazl u bereketinden
Hayyâl olup iblise lûkata sevinç kaldın
İbn Hazm ve Mevdudi'nin herzesini duymamış
Duru gönüllülere alaca bilinç kaldın
Granit taş gibisin! Zaten bunun yüzünden
İsmim deşip kapıma taktığım pirinç kaldın
Bayrağımdan çaldığın hilâlimin altında
Not alan karılara vaazda korkunç kaldın
Buharî güllelerle mahvolan sapkınlara
Memleket dahilinde bulunmayan enç kaldın
Adüvv-i âşikârın muharrem elmasını
Yiyip bitirdiğinden dolayıdır genç kaldın
Tevhid arenasında korkusuz matadordun
Mak'adına yediğin boynuzla mı felç kaldın?
Âhir-i Ramazanda tenasül uzvumuza
Rehâvet dağıtacak cihânşümûl ferç kaldın
Sen Sihâm-ı Kazâ'mı zıbık mı bellemiştin?
Üstüne hücûm edip tamamına derç kaldın
Âyîne-i İskender devrimizde benimdir
Göz gözü görmese de görüyorum kırç kaldın
Türlü hileler ile tecavüz eylediğim
Kal'a-yı felemmâda iştah açan burç kaldın
Heybetini aniden görünce öleyazdık!
Ansızın çıkma, madem duvarlara murç kaldın
Hanıma dübüründen teması helal ettin
Bilcümle deyyuslara verilecek borç kaldın
Sahurdan akşama dek dizdiğim tuğlalara
Ağuyla karışınca fevkalâde harç kaldın
Sırıtman pek hoşuma gitmiyor açıkçası
Görenler de sanır ki Afrodit'e zevç kaldın
Tütünü hayal eden afyonu patlamamış
Muhlîs savmedenlerin dudağında hınç kaldın
Karşında can Osman'a hakaretler yağarken
Gayet olgun(!) davranıp göt üzere inç kaldın
Öyleyse şetmederim sana, cemaatine
Zira küfrü duydukça anlıyorum dinç kaldın
Bakırı İsevîden, Çinko'yu Humeynî'den
Alıp Kalay'ı benden mezhepsizce tunç kaldın
Biz çamur deryasından yaya olarak geçtik
Bir halta yarayarak çizmemize konç kaldın
Farısî dillerine vuruldun dürzülerin
Şerâit-i dinime beş dedikçe penç kaldın
Gıpta ettim Hakk sana deve gibi boy vermiş
Hükmü muhkem ayette fikrinle de uç kaldın
Gurultuna muhalif olunca sahîh hadis
Acemvârî reddedip necîs, la'în suç kaldın
Bay bayan ayırmadan müstakbel hoca oldun
Cehennemin dibine tarîk-i uruç kaldın
Şeytan pandikleriyle kaçmaya yol arayan
Kavme abdestsiz namaz, niyetsiz oruç kaldın
İbadet hani neyse, lakin iman öyle mi?
Demeden atıp tuttun, mü'mine hurûç kaldın
Benim ehl-i sünnetim gökleri tezyîn etti
Sen kuyuma akseden hayalî bürûç kaldın
Hatrıma geldiğinde ağzım biraz bozuktur
Kelâmıma nazaran sahiden uluç kaldın
Yeni beyitler için üstüne işediğim
Gebelik testlerime pozitif sonuç kaldın
Birader, kesinlikle raydan çıktığın için
'Tanrı kaç?' sorusuna demesen de üç kaldın
Aynı minvâl üzere koştuğun gidilerle
Haçlının yüreğine depolanan güç kaldın
Hureyre'nin başını bihüsn okşayalıdır
Ölü eti yemekten genişlemiş kıç kaldın
Uyumadan fazlaca su içtiğim her gece
Kalkıp suladım ama gülmedin, alıç kaldın
Hoş olursun diyerek itinayla geçirdim
Toprağa seni lakin katrancı ardıç kaldın
Kur hadi mahkemeni! Recmime kıl kararı
Fetvan hadım diye mi zânîye yargıç kaldın?
Bilesin hukûkumu kimsede bırakmadım
Dünya dönüp durdukça alacağım öç kaldın
Aslında hak ettiğin şekilde kovulmadan
Uzaklaşıp iyi ki civarımdan göç kaldın
Sadece bize, uyku galebe çaldığında
Çobansız kalanlara boynuz vuran koç kaldın
Dârü'l-Harp'ten sür'atle beldemize geleli
Biz selefi savunduk, sen kofa malkoç kaldın
Altta rahat döşeğin, üstte de kafatasın
Sıkıştırdı cismini arada sandviç kaldın
O mukaddes beyninin meşhûm nöronlarından
Fışkırttığın zekayla Papa'ya piliç kaldın
Boş yere küfür ettin, boşuna mürted oldun
Ulemânın katında gerek yokken hiç kaldın
Ehl-i sünnet urbası daraldı daralalı
Perhiz yapacağına yeni bir iliç kaldın
Ganimeti toplayıp vakt-i rücû gelende
Biçâre, münâfığın korktuğu kılıç kaldın
Şimdi, âhir zamanın günahlar ummânında
Yüzmeyi bilmeyene ruhî solungaç kaldın
Karnını mezbelede doyurmaktan haz alan
Asrın deccallerine rağmen sen güllaç kaldın
Ettiğin iltifâta mazhar olan devrildi!
Açık kalan başlara böylece sertaç kaldın
Atını koşturduğu meydanı boş addetmiş
Düşmana damgalanan çiviye çekiç kaldın
Abus çehrelilerin absürd perdelerine
Halkın içinden gelen tek yüzü behiç kaldın
Kuş konmaz dokuz köyde seni eğletmemişler
Malum mârî dilinle onlardan hâriç kaldın
Ey bed yolun sâliki! Kaderde yazıldıysa
Tekrar buluşacağız! Ukdelere iç kaldın
Biçâre kerhâneni besbelli terkediyor
Geri dönünceye dek buralarda piç kaldın
Zekeriya Yaman - 29.07.13