doğuştan gariban
gelen vurmuş, giden vurmuş
dünyası hep perişan.
her rüzgarla savrulur,
yaz güneşinde kavrulur.
sırılsıklamdır her yağmurda
çünkü onun yatağı sokakta.
severse hor görülür, içine atar hislerini
oysa bulunmaz onun kadar içten seveni
zor bulur ekmeği
bazı günler aç gezer.
sırtında ikinci gömleği
sadakadır bulursa eğer.
pantolon yırtık, ayakkabı delik
bastığı yer sanki derelik.
çorap ne gezer, cepte yok ki metelik.
sabah akşam çöp karıştırır,
ekmek kırıntısı bulursa atıştırır,
açlığını biraz olsun yatıştırır,
bir gününü de böylece savuşturur.
"bir ekmek parası" diye dilenirken gelen geçenden,
"yaşamasaydım keşke" der utançla içinden.
mağazalara girip soğuk günler
biraz ısınmak ister.
ama kovulur kapıdan daha içeri girmeden.
bugün dünden farklı değildir, hep yarını bekler,
ne yazık günler böyle geçer,
gelen gün dünden beter.
hayatı sürekli böyledir ezik ezik,
sağlığı bozuk, hayattan bezik,
hiç arzusu olmamış, hayalleri bitik,
kim katlanır bu hayata? kimsecik.
bir gün gelir o da yorulur,
bu yükün altında ezilir,
bir çöplükte bulunur,
garibin çilesi son bulur.
hayallaeri geçer aklından birer birer.
ne olurdu bende onlar gibi yaşasaydım der.
aç kalmamak bile benim için lüks iken.
utanmazlardı onlar yemeği çöpe dökerken.
acaba ben mi kötüydüm, onlar gibi olamadım?
yoksa onlar yüzünden mi böyle bir hayat yaşatıldım?
03.04.2012
Ali Maraşi