Şiir Defteri

Gazze: Gökyüzüne Yükselen Çığlıklar

Yazan: UgurKagan
22.11.2025 / 02:19
47 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Karanlık çöktüğü anda önce bir sessizlik iner Gazze'nin üstüne; sonra o sessizliği yaran bir bebek ağlaması, bir annenin titreyen nefesi, bir babanın içe gömülen öfkesi duyulur. Her gece başka bir ev yıkılır, duvarların arasından savrulan hayatlar kırık bir saate benzer; akrebi, yelkovanı, zamanı bir daha hiç bulamayan. Bir beşik devrilir mesela, içinde daha yürümeyi öğrenmeden melek olan bir çocuk vardır; oyuncaklarını gökyüzünde toplar şimdi, bulutları dizip kale yapar, göğe sığamayan masum bir gülüşle kendi cennetini kurar. Bebeğini emziren bir anne düşer yere, dudaklarında hala süt kokusu, kucağında hala nefes arayan bir bebek? Açlığa, susuzluğa, bombaların kör ve vicdansız sesine karşı bedeni direnememiştir artık. O anne ölür; ama bebeği hala annesinin göğsüne tutunur, dünya onu hiç tutmamışken bile anne sıcaklığını bırakmak istemez. Bir çocuğun kolu eksilir, bir başkasının bacağı; ama en çok yürekler sakatlanır. Enkazın içinden tek başına çıkanlar bir daha hiçbir kapıdan sağlam bir umutla giremeyecek. Bir öğretmen vardır, hayalini yarıda bırakan; bir öğrenci vardır, defterini tozların arasından arayan. Bir delikanlı sevdiğine yüzük alacakken kendi parmağı yoktur artık; nice sevgiler mahşere ertelenir, kavuşmalar ölümü bile beklemeden daha bu dünyada yarım kalır. Söyle Gazze, bu insanlar daha hangi acıyla sınanacak? Gökyüzüne kaç çığlık daha yükselecek? Toprak kaç kez kana bulanacak? Kayıp düşler hangi defterlere yazılacak? Yüzlerce insan hayatını sakat taşır artık; kimisi yürüyemez, kimisi tutamaz bir elmayı bile. Ama hiçbiri acısının ağırlığını kimseye anlatamaz. Çünkü acı bazen bir organ eksikliği değil, dünyanın körlüğü kadar ağır olur. Bir baba susar sonra, çünkü kelimeler yetmez. Bütün cümleler yıkılmış bir kapının altında kalmış gibidir. Konuşamaz, çünkü evlat toprağa verildiğinde ses bile ölür. Açlık büyür, susuzluk büyür, yıllar bir zincir gibi sürükler herkesi. Ve dünya, tüm ışıkları açıkken bile bu karanlığa gözlerini kapar. Ama yine de, bir çocuğun avuçlarında ufak bir ekmek kırıntısı kaldığında umut yeniden filizlenir. Bir annenin yaralı elleriyle çocuğunu sakınışı dünyanın tüm barbarlığından daha güçlü olur. Ve o çocuklar, her gece gökyüzüne bakıp eksilen yıldıza bir isim koyar: Kardeşim.. Annem.. Babam.. Gökyüzü artık bir yetimhane gibi parlar; her yıldız, dünyadan koparılan masum bir yüzdür. Söyle Gazze, bu insanlar daha ne kadar dayanır bilinmez; ama şunu biliriz: Senin yıkıntılarından yükselen her nefes dünyanın sustuğu yerden adaleti haykırır. Ve bir gün, bu acının içinden çıkan çocuklar küllerin arasından kendine bir dünya kurar. Belki bir şehir, belki bir okul, belki yalnızca bir oyun alanı. Ama mutlaka gökyüzüne bakan bir pencere bırakırlar, çünkü onlar bilir: Bir kere melek olanlar her gece oradan bakar, onlara güç verir. İşte o zaman, enkazdan yükselen çığlıkların yerini yeniden doğan bir halkın kocaman sesi alır: Biz buradayız. Ve kimse bizi susturamaz.
Düzenleme: 22.11.2025 / 02:25
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • UgurKagan
  • Rehzen
  • Emoş
  • MaHzUn_
  • 1mücâdil
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir