Daha yaşım 17 lisede okuyordum
Gelecek istikbali umutla dokuyordum
Ama bırakmadılar saldırdılar dört koldan
Kapıldım bir rüzgara ki nihayet çıktım yoldan
Bir gün bisikletime atladım çıktım yola
19 Mayıs günü indim ki İstanbul a
Otobüs taksi insan sanki kayboldum sandım
Nihayet bir otelin odasına sığındım
Dörty divar arasında kara kara düşündüm
Otel de çok soğuktu üşüdümmü üşüdüm
Üç beş gün dolaştım koskoca İstanbul u
Aç geziyor gelenler yokki parası pulu
Her sokağı bir tarih her caddesi bir destan
Sarayında tarihi yaşamak bir heyecan
Bir perşembe sabahı geziyorken boğazı
Binlerce gelen insan çoğunun yanmış ağzı
Yüzlerinden belli ki hayatın acı yönü
Çağların yükü binmiş burası Eminönü
Galata ya uzandım yürüdüm hayli zaman
Sürünmeye başlarsın parasız kaldığın an
Fakat nafile günler,gülhane de geçiyor
Ufak tefek çocuklar,bakın neler içiyor
Ulu çınar altında, kurmuşlar masaları
Getirmişler sakalar, içkili kasaları
Bumuydu tarih dolu,okuduğum İstanbul
Kimi olmuş para ya, kimi de içkiye kul
İbret dolu günlerim, geçerken bir hanede
Adam iş sözü verdi, yerleri tophane de
Adres verdi dedi ki, gel yarın işe başla
Fazla maaş veremem, sana bu çocuk yaşta
Ne yaparsın çaresiz, bu uzak ça gurbette
Aklım ikna ediyor, git patrona evet de
Sabahleyin kalkınca,gittim sokak revani
Sordum üç beş işçiye,gelmemiş patron hani
Ani den gelver di , selam bile vermiyor
İşçiler üzerin de hayli göz gezdiriyor
Sordu senmisin gelen,daha küçücük yaşın
Yatacak yer veririz .hem yazın,hemde kışın
Önce bismillah dedim,sonra başladım işe
Fazla sevinmedi usta, bu ansızın gelişe
Gece gündüz çalıştım, aldırmadım bu naza
Kimse ömür biçmiyor, şarlatan ve kurnaz a
Daha dört ay geçmeden,oluverdim usta
Ellerim marifetli,hünerli bu hususta
Artık param da vardı,hem de usta olmuştum
Daha üç ay geçmeden,sevdiğimi bulmuştum
Bir pazar ,sevdiğimle karşılaştım park ta ben
Sordu ne iş yaparsın,kimsin nerelisin sen
Simsiyah gözlerinde, kaybolduğumu sandım
Meğer alay edermiş,nede gafil aldandım
Yer gök karardı deprem mi,oluyor ne
Aylar yıllar geçti de, gelemedim kendime
Geri kalan ömrümün, manası kalmamıştı
Bel ki Kerem Aslı ya, böylece yanmamıştı
Gezdim cadde sokağın,kaldırım taşlarını
Serin boğazın yeli,sildi göz yaşlarımı
Yeşil siyaha döndü,Ben küstüm kaderime
Vakit geldi nihayet,döndüm askerliğime
Yıllar acı ızdırap,parçalandı da geçti
Sarışın ve genç subay, bana Hozat ı seçti
Martın otuz birinde,çıktım uzun bir yola
Bir tren dolu asker,hepsi girmiş kol kola
Kiminin yari gelmiş,kimisinin ana sı
Orda duran askere,ne diyor kaynana sı
Nihayet düdük çaldı,tren çuh çuh ediyor
Aanalar gözü yaşlı, geri geri gidiyor
Tren uzaklaştık ça, el sallayayan kalmıyor
İlk defa sevgiliden,ayrılanlar ağlıyor
Fazla uzun sürmedi,gittiğimiz yerlere
Uzun boylu birsubay,bağıdı askerlere
Hazır ol diye bağırdı,fakat anlayamadık
Ne kadar bağırsa da,kimseden çıkmadı gık
Dört acemi asker,sonra da,çavuş kursu
Maaş diye verdiler,on lira asker bursu
İki sene sonun da ,bende aldım teskere
Bu aziz görev bitince,bende aldım teskere..
Muzaffer Tekbıyık 1984