Yeni günün sabahında Mehmet ağam böyle nere?
Üstünde eski elbise, kafasını dikmiş yere
Elden yanan cigarası, gömülmüş sanki dertlere
Bir sonbahar sabahında Mehmet ağam böyle nere?
Kim ne bilir aklı nerde? gözlere çekilmiş perde
Fatma ninem kovmuş sanki, demiş herif bi git hele
Seslendim geçerken ona, dedim otur çay iç hele
Bir sonbahar sabahında Mehmet ağam böyle nere?
Tınlamadı hiç sesimi, öyle dalmış düşünceye
Buyur ettim hürmet ile, dedi bir başka sefere
Elde sıcak ekmekleri, soğumasın gidem eve
Bir sonbahar sabahında Mehmet ağam böyle nere?
Yıllar yılı her gün böyle, nasip olsa bir gün göre
Görücüden evlenmiştir, böyledir burada töre
Rızan var mı? Sormamışlar, indirmişler tek göz yere
Bir sonbahar sabahında Mehmet ağam böyle nere?
Günlük işler tarla tapan, kışın iş yok ne yapacan
Yazdan varsa yiyeceksin, yoksa elden borç alacan
Bu zamanda kendine yet, ele mi muhtaç kalacan
Bir sonbahar sabahında Mehmet ağam böyle nere?
Fatma hariç bilmemiştir, aşkı meşki görmemiştir
Mütevazi hayatında göz dışarı dönmemiştir
Büyükşehir, metropoller hayalleri gütmemiştir
Bir sonbahar sabahında Mehmet ağam böyle nere?
Askerlik görevi hariç köyden ötesi ne hacet
Onun için bura cennet, bıraksa kopar kıyamet
Bilir tek tek huylarını, insanları tanır elbet
Bir sonbahar sabahında Mehmet ağam böyle nere?
Çoluk çocuk çekip gitmiş, memur olmuş ötelere
Herkes kendi hallerinde, gelirler yılda bir kere
Torunlar şehirli olmuş, sıcak bakmıyor köylere
Bir sonbahar sabahında Mehmet ağam böyle nere?
Hayat böyle ağır aksak, şükürler eder Rabbine
Kıt kanaat imkanları anca yetiyor kendine
Sınırları çizmiş böyle, gitmez fazla üstesine
Bir sonbahar sabahında Mehmet ağam böyle nere?