Kırkından sonra ecelin bile
Koşageldiğini anlıyor insan
Makamın servetin hepsi nafile
İşe geldiğinde anlıyor insan
Oğlun kızın torununun gelinin
Kokladığın saçlarında telinin
Yaşlanınca… Uzattığın elinin
Boşa geldiğinde anlıyor insan
İhtiyacın olur kalırsan darda
Kapını çalmıyor ağyar da yâr da
Eğer yaşadıysan birkaç bahar da
Kışa geldiğinde anlıyor insan
Sarhoş gibi yaşayıp da ayınca
Üzülürüz dostu kabre koyunca
Akla gelmeyeni ömür boyunca
Başa geldiğinde anlıyor insan
Ömür diye birkaç adım voltayı
Yem olunca göremezsin oltayı
Şayet amaç denemekse baltayı
Taşa geldiğinde anlıyor insan
Simsiyah saçına dolunca aklar
Her teli maziden bir anı saklar
Vefayı dostların attığı oklar
Döşe geldiğinde anlıyor insan
Her yolda ayrı taş ya başka setler
Sonunda anlarsın boşmuş vaatler
Uzun geceleri her gün saatler
Beşe geldiğinde anlıyor insan
Herkes bayram eder evlat da eşte
Ya bir akşamüstü! Ya sabah beşte
Rakip Azrail’se…! En son güreşte
Tuşa geldiğinde anlıyor insan
Bazen gülüyorsun bazen gözyaşı
Hayat sanıyorsun! Dünya telaşı
Pirincin içinde beyaz bir taşı
Dişe geldiğinde anlıyor insan
Yaşlanıp düşersen yatağa, hasta
Ne arayan soran ne gelen posta
İhtiyacın olsa gerçek bir dosta
Koşageldiğinde anlıyor insan